Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde, “O günün iktidar sahipleri neye ‘yasak’ dediyse bugünün iktidarı da aynı şeyleri yasak etti.
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde, “O günün iktidar sahipleri neye ‘yasak’ dediyse bugünün iktidarı da aynı şeyleri yasak etti. Geçmiş darbelerden kendilerine sahte mağduriyet yaratan bu iktidar ve mensupları için 28 Şubat’ın ürünü olduğuna dair söylenenler, bu bakımdan değerlendirince eksik kalır. Bu iktidar anlayışını, bu yasakçı zihniyeti 12 Eylül doğurmuş, 28 Şubat ise büyütmüştür” dedi.
Gültekin Uysal, 12 Eylül darbesinin 42. yıl dönümü nedeniyle bugün bir mesaj yayınladı. Uysal, mesajında şunları kaydetti:
“BU ÜLKE İKİ 12 EYLÜL GÖRDÜ”
“Bugün 12 Eylüllerin yıl dönümü. Çoğul kullandım, zira bu ülke iki 12 Eylül gördü. İlki, askeri vesayeti bir darbe ile tesis edip Anayasa değişikliği ile hakim kıldı; diğeri ise bir siyasal anlayışın yargı üzerindeki gücünü tahkim etmek için yeni bir vesayet sistemi ortaya çıkardı. 1980 yılında, üniformasını çıkarıp er meydanında siyasi mücadele edemeyecek korkak ve hain bir grup askerin silahlı kuvvetlerin gücünü arkasına alarak gerçekleştirdiği darbe, Türk siyasetinin en büyük kırılmalarındandır. Tıpkı 1960 darbesi gibi bu darbeyi gerçekleştirenler de bir suç şebekesinin üyeleridir. Darbeciler, bu hadsiz ve şeref yoksunu eşkıyalar, milletin rızasını gasp, iradesini talan etmiş, darbeye maruz kalan Adalet Partisi ve başbakan sıfatı ile Süleyman Demirel’in şahsında demokrasi ve adaleti hedef almışlardır.
“12 EYLÜL, BİZZAT MİLLETE, MİLLETİN GAYRETLERİNE YÖNELİK BİR CÜRÜMDÜR”
12 Eylül 1980 darbesi yalnız bir döneme karşı girişilmiş bir ihanet hareketi olmakla kalmamış, 1960 darbesinin müsebbibi hainlerin nesebi bir zümre, yaptıkları ile 12 Eylül’de asırlık demokratik kazanımları ortadan kaldırmıştır. Bu bakımdan 12 Eylül, bizzat millete, milletin gayretlerine yönelik bir cürümdür. Demokratların ‘Büyük Türkiye’ ülküsüne ve milletimizin refah ve kalkınmasına karşı ilk örgütlü suçu işleyenlerin, yani 27 Mayısçıların ektiği nifak tohumu, 12 Eylülcülerle kurumsallaşmıştır. 1960 ile birlikte milletin rızasını kazanamayanların milletin rızasını gasp etme anlayışı, 12 Eylül ile birlikte anayasal bir hal almıştır. Bu hal, ‘demokrasiyi hal etmek’ üzerine mukimdir. Darbecilerin hazırladığı ve dikte ettiği Anayasa, o günden bugüne demokrasiyi ‘müsaade edildiği kadar’ bir kavram haline getirmiştir. Bugün inat ve ısrarla bir taraftan 12 Eylül’ü sözde telin edip onun bıraktıkları ile iktidarlarını tahkim edenler de bundan istifade etmek niyetindelerdir.
“BUGÜNÜN İKTİDAR SAHİPLERİ, 12 EYLÜLCÜLERİN BIRAKTIKLARINI BİR MİRAS GİBİ SAHİPLENMİŞTİR”
12 Eylülcü çetenin cürümlerini, o feci fiili hali hukuki bir kimliğe kavuşturmak için milletin önüne getirdiği darbe anayasası, neredeyse aynıyla devam etmektedir. Ancak daha da acı olarak, birtakım değişiklikler olsa da yasak savma kabilinden bu hain darbe kınansa da bugünün iktidar sahipleri, 12 Eylülcülerin bıraktıklarını bir miras gibi sahiplenmiştir. Sadece yasal olarak değil, toplumsal olarak da iktidar, yaptıkları ile 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin murisi olduğunu beyan etmektedir. Son birkaç aydır konuşulan yasaklarsa bunun bir örneğidir. Daha önce de beyan ettiğim gibi; 12 Eylül'de duvarlara yazılan yazılara ceza verilirken bugün cezalar kaldı, duvarlar değişti. Sansür kaldı, getirilen mecralar değişti. Vesayet kaldı, yapanlar değişti. Meclis kaldı, yetkileri (!) değişti. Demokrasinin adı kaldı, mahiyeti değişti. 12 Eylül'ün anlayışı kaldı, isimler değişti.
“BU İKTİDAR ANLAYIŞINI, BU YASAKÇI ZİHNİYETİ 12 EYLÜL DOĞURMUŞ, 28 ŞUBAT İSE BÜYÜTMÜŞTÜR”
O günün iktidar sahipleri neye ‘yasak’ dediyse bugünün iktidarı da aynı şeyleri yasak etti. Geçmiş darbelerden kendilerine sahte mağduriyet yaratan bu iktidar ve mensupları için 28 Şubat’ın ürünü olduğuna dair söylenenler, bu bakımdan değerlendirince eksik kalır. Bu iktidar anlayışını, bu yasakçı zihniyeti 12 Eylül doğurmuş, 28 Şubat ise büyütmüştür. Elbette bu yetmemiş, ‘askeri vesayetle mücadele’ diyerek propaganda yaptıkları bir dönemde ikinci 12 Eylül ile bu iktidar, kendi vesayetini, özellikle yargı üzerindeki vesayetini kurmuştur. Bu şekli ile AKP iktidarı, darbelerle mücadeleyi, ‘darbelerin kendi işlerine gelmeyen noktaları ile mücadele etmek’ şeklinde yürütmüş, eksik kalanları ise 12 Eylül referandumunda olduğu gibi başka yöntemlerle tamamlamayı uygun görmüştür.
“15 TEMMUZ’A GİDEN SÜREÇ, İKTİDARIN HUKUK DEVLETİ VE DOLAYISIYLA LİYAKATİ DE ORTADAN KALDIRMASI İLE YAŞANMIŞTIR”
Tüm bu değerlendirmelerle birlikte bilinmesi gerekir ki darbelerle mücadele için demokrasi ve hukuk devleti şarttır. Kaldı ki 15 Temmuz’a giden süreç, iktidarın demokrasiyi bertaraf etmesi, hukuk devleti ve dolayısıyla liyakati de ortadan kaldırması ile yaşanmıştır. Bu düşüncelerle bugün yıl dönümü olması bakımından başta 12 Eylül askeri darbesi olmak üzere tüm askeri darbeleri ve demokrasi dışı her türlü yöntemi bir seçenek olarak gören zihniyetleri telin ediyor, ‘daha fazla hürriyet, daha güçlü demokrasi’ dediği için darbelere muhatap olmuş, darbelerin mağduriyetini gerçekten yaşamış demokrat geleneğin temsilcilerini,12 Eylül'de seçilmiş hükümetin başbakanı olarak darbecilerin ilk hedefi olmuş Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'i ve ahirete intikal etmiş tüm demokrasi taraftarlarını rahmetle anıyorum.”
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55