TÜRK METAL SENDİKASI 17’NCİ OLAĞAN GENEL KURULU’NU YAPTI…

TÜRK METAL SENDİKASI 17’NCİ OLAĞAN GENEL KURULU’NU YAPTI…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk Metal Sendikası’nın 17. Olağan Genel Kurul’unda; “Türkiye birçok şeyi başardı ama yapmasam üzülürüm dediğim birkaç sorun var. S

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk Metal Sendikası’nın 17. Olağan Genel Kurul’unda; “Türkiye birçok şeyi başardı ama yapmasam üzülürüm dediğim birkaç sorun var. Sendikalaşma oranının yukarı çıkması lazım, demokratik toplum örgütlü toplumdur. Onun için biz, örgütlü iş yerlerine imtiyaz, ayrıcalıklar veren bir uygulamayı ‘beyaz bayrak’ projesini önümüzdeki günlerde hayata geçirmeyi planlıyoruz” dedi. Basında örgütlenme sorununa dikkat çeken TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ise “Orada çalışan, gazetecilik okulunu bitirmiş biri benim demiryolunda çalışan işçi kadar para almıyor” diye konuştu. Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı, emeğin sömürülmediği bir düzen için insanca yaşamak için çok anlamlı bir fırsattır” diye konuştu.

TÜRK-İŞ’e bağlı Türk Metal Sendikası, kuruluşunun 60’ıncı yılında bugün Ankara’da 17’nci Olağan Genel Kurulu’nu yaptı. Genel Kurul’a Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ve TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay da katıldı.

“PANDEMİDEN SONRA TÜRKİYE ÇİN’DEN SONRA DÜNYANIN HIZLA BÜYÜYEN İKİ ÜLKESİ BİRİ OLMUŞTUR”

Vedat Bilgin burada şunları söyledi:

Emeğimizi ve vatanımızı koruyacak o temeller üzerinde yükseltecek bir anlayışa ihtiyacımız var. Kalkınma için bu son 20 yılda gerçekleştirdiğimiz başarılarda sermayenin çok önemli bir rolü var. Ben şu söylüyorum, biz sermaye düşmanı değiliz ama biz sermayenin emek düşmanlığı yapmasına izin vermeyiz. Çükü Türkiye, sosyal devlettir bu sadece anayasada yazan bir yasa değil, geleneğimizde vardır.

Covid-19 salgınından sonra, dünyada yaşanan büyük kriz karşısında hem covid döneminde sağlık alanında önemli bir başarı gerçekleştirdi, devasa gelişmiş ülkelerin hastanelerinin önünde, sokakta insanlar ölürken Türkiye başta batı ülkeleri olmak üzere dünyanın her yerinde nerede bir Türk varsa onu özel uçaklarda getirdi ve Türkiye’de tedavi ettirdi. Pandemiden böyle başarılı çıktı. Dünya sisteminin şaşkına döndüğü, krizlerin yaşandığı bir dönemde tahıl krizi ile karşı karşıya kalan o koridoru da Türkiye açtı. Türkiye’nin devlet başkanı ona öncülük etti, BM dahil herkes teşekkür etti… Pandemiden sonra Türkiye Çin’den sonra dünyanın hızla büyüyen iki ülkeden biri olmuştur ve bu büyüme Türkiye’nin sanayisi sayesindedir. Metal sektörünün yeri vardır, metal işçilerinin emeği vardır…       

“27 MAYIS TÜRKİYE’NİN DELİ GÖMLEĞİ”

Türkiye’nin büyümesi, kalkınması ancak demokrasi içinde olur. Türkiye’nin kriz yaşadığı dönemler dışarıdan yapılan müdahalelerin, IMF, Merkez Bankası’nın, Uluslararası sermaye merkezlerinin Türkiye’ye dayattığı politikaların sonucu olarak ortaya çıkan krizler ve krizler sonunda da yaşanan askeri darbeler… Emeğin kazanımının yok edildiği dönemler onlardır, 12 Mart, 12 Eylül, 27 Mayıs… 27 Mayıs Türkiye’nin deli gömleği, bir MGK Anayasası yapılmıştır. Türkiye’ye 15 Temmuz’da da aynı müdahaleleri yaptılar ama biz birlikte yendik. Dolayısıyla Türkiye bağımsızlık yolunda ilerlemeye devam edecektir, demokrasi yolunda ilerlemeye devam edecek.

“TAŞERON SORUNUNU ÇÖZECEĞİZ”

Bütün ücretlilerin gelirinden, asgari ücret oranında vergi dışı bırakılması benim Çalışma Bakanlığım döneminde, benim hazırladığım çalışma ile Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği ile yasalaştı ve uygulamaya konuldu. Buna rağmen ücretlerin üzerinde hala vergi dengesizliği vardır, bunun da çözülmesi konusunda hem Türk-İş Başkanımızın hem TİSK Başkanımızın kendi imzaları ile getirdikleri bir konu var. Onu da çözeceğiz. Seçimden önce yapalım gibi bir derdim yok, biz zaten önümüzdeki dönemde iktidar olacağız. O konuyu da biz çözeceğiz. Geçici işçiler sorununu çözdük. Ben her sorunun çözülebilir olduğunu düşünüyorum. Taşeron işçiliğinde Türkiye çok büyük çözüm gerçekleştirmiştir ama KİT’lerde kalan 800 bin işçi, bazı kuruluşların yeniden taşeron işletmeciliğine müracaat etmesi sonucu artan sayılar var, bu sorunu da çözeceğimizi sözünü verdik. Bu sorunu da çözeceğiz.

“BİZ ÖRGÜTLÜ İŞ YERLERİNE İMTİYAZ, AYRICALIKLAR VEREN BİR UYGULAMAYI ‘BEYAZ BAYRAK’ PROJESİNİ ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE HAYATA GEÇİRMEYİ PLANLIYORUZ”

700 bin kamu işçisi ile toplu sözleşme devam ediyor; toplu sözleşmede 2 sene önce ağustosta imza attığımız zaman işçiler teşekkür etmişti. İnanıyorum ki bugün de aynı tabloya kavuşacağız. Türkiye birçok şeyi başardı ama yapmasam üzülürüm dediğim birkaç sorun var. Onların altını çizeyim, onlardan birini de önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiz. Sendikalaşma oranının yukarı çıkması lazım, demokratik toplum örgütlü toplumdur. Örgütlü toplumun temelinde de işçilerin örgütlenmesi vardır. İşçiler örgütlenmeden diğer örgütlenmeler sağlam temellere dayanmaz. Onun için biz örgütlü iş yerlerine imtiyaz, ayrıcalıklar veren bir uygulamayı ‘beyaz bayrak’ projesini önümüzdeki günlerde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Örgütlenmenin önünde bir yönetmelik engeli var, örgütlenmeye karşı olan işverenlerin, örgütlenmeyi engelleyen bir yönetmelik. O değişiklik hazırlığını tamamladım, sizlerin onayına göndereceğim.    

“ÇALIŞMA HAYATININ YASAL MEVZUATINDA KÖKLÜ BİR REFORMA İHTİYAÇ VAR. ONDA DA HAZIRLIĞI YAPTIK”

Esas büyük sorunu çözemedik. Bizim toplu sözleşme, iş kanunu, toplu sözleşme kanunu, sendikalar kanunu gibi bütün çalışma hayatının yasal mevzuatında köklü bir reforma ihtiyaç var. Onda da hazırlığı yaptık, bir akademik kurul kuruldu. Bu ortak çalışmayı birlikte değerlendirerek, önümüzdeki dönemde inşallah hayata geçiririz."

“TÜRK-İŞ BU ÜLKEDE 72 YILDIR BUNU YAPIYOR AMA HİÇBİR İŞVERENİN TEZGAHINI KIRMIYOR. HİÇBİR KAMU MALINA ZARAR VERMİYOR”

Ergün Atalay’ın konuşmasının satır başları ise şöyle:

“TÜRK-İŞ sendikaları ne yapar? Toplumun sıkıntılarını, problemlerini ülke gündemine taşır. Bunların takipçisi olur, söylemeye devam eder. Nasıl gelişiyorsa, söyler, yazar, eylem yapar. Ne lazımsa onu yapar. TÜRK-İŞ bu ülkede 72 yıldır bunu yapıyor ama hiçbir işverenin tezgahını kırmıyor. Hiçbir kamu malına zarar vermiyor. Hiç kimsenin canına kastetmiyor. Hiç kimseye utanacak şekilde hakaret etmiyor. Kıdem tazminatını gözünüzün önüne getirin, her sene Ramazan ayında kıdem tazminatı bu ülkenin gündemine gelirdi her sene. Bir yıl evvel yine geldi, beraber durduk, beraber hareket ettik. Sonu ne oldu? Belki Cumhuriyet tarihinde iki kere ya da üç kere yaşanmıştır. Meclis’ten yasa geri çekildi. O duruşu sergilemeseydiniz, o duruş olmasaydı bugün kıdem mıdem hiç konuşmazdık.

“MAALESEF KİT’LERDE ÇALIŞAN, ASIL İŞİ YAPAN 50 BİN KARDEŞİMİZ KENARDA KALDI”

3600 ek gösterge devasa bir sorundu, EYT devasa bir sorundu bu ülkede, şimdi memur arkadaşlarımız ile ilgili 5 bin insanın kadroya geçmesi devasa bir sorundu. Geçici işçiliği ben 25 yıldır konuşuyorum. 696 sayılı KHK meselesi çözüldü, maalesef KİT’lerde çalışan, asıl işi yapan 50 bin kardeşimiz kenarda kaldı. O dönemin Başbakanı, o dönemin Çalışma Bakanı bunu çözeceklerini her yerde ifade ettiler. Bu taşeron sorunu bu hükümet döneminde değil, bu taşeron meselesi 40 senedir devam ediyor. KİT’lerin dışında bir taşeron daha oluştu bu ülkede… Sayın Bakan, Şimdi önümde iki iş var benim; taşeronu çözmemiz lazım, taşeron meselesi çözülmeden ne bana rahat var ne de ben size rahat veririm ne de işçiler bana rahat verir. Biz yasama değiliz, yürütme değiliz, yargı değiliz ama öyle bir algı var ki sendikalar bu meseleyi çözer. Türk-İş bu meseleyi çözer. Türk-İş dışında bu meseleyi gündeme getiren fazla insan göremezsiniz. Dün Meclis’ten geçici işçilik geçti. Ben buradan Sayın Bakan’a teşekkür ettim eline sağlık ama biten işler için teşekkür ediyorum ama benim bitmeyen işleri söylemek, çözüm bulmak.  

“ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA KAMU SÖZLEŞMELERİ İÇİN BİR TOPLANTI DAHA YAPACAKLARDIR, BAYRAM OLMADAN BAYRAMI BİTİRMEDEN BU MESELEYİ ÇÖZECEĞİMİZİ UMUT EDİYORUM”

Kamuda 700 bin işçi ailesi ile beraber 3 milyon insan. Belki de bu salonda bulunanların büyük bir bölümünü ilgilendirmiyor, makine kimyanın dışında ama bizi, sizi ilgilendiriyor. Onu çözmek durumundayız. Önümüzdeki hafta kamu sözleşmeleri için bir toplantı daha yapacaklardır, bayram olmadan bayramı bitirmeden bu meseleyi çözeceğimizi umut ediyorum. Çünkü milletin bizden beklentisi vardır. Bu ülkedeki memurun sıkıntısı Türk-İş’in sıkıntısı, emeklinin sorunu da Türk-İş’in sorunu, mazlumun sorunu da TÜRK-İŞ'in sorunu. TÜRK-İŞ, bu meselelerde de buz kıran gemisi.

“GAZETECİLİK OKULUNU BİTİRMİŞ BİRİ, DEMİRYOLUNDA ÇALIŞAN İŞÇİ KADAR PARA ALMIYOR”

Ülke 85 milyon, sendikalı oranı yüzde 14. Düşünüyorum zaman zaman, bunun sorumluluğu yalnızca biz miyiz? Bunun sorumluluğu bu ülkeyi idare eden Meclis, partiler ve biz de bundan sorumluyuz sendikalar olarak. Dünyanın her yerinde en az örgütlü olanlar gazeteciler, yüzde 30 civarında örgütlü. Benim önümde 10-15 tane mikrofon var, bu mikrofonları koyan kardeşlerimizin yüzde 99’u örgütsüz. Bütün gazetelere, televizyonlarda yüzde 99’unda sendika yok. Örgütlendiğin zaman orada da kapının önüne koyuyorlar. Orada çalışan, gazetecilik okulunu bitirmiş biri benim demiryolunda çalışan işçi kadar para almıyor. Öyle bir nokta da ki asgari ücret arttığı zaman onların ücreti de artıyor. Biz bu iki iş kolunda örgütlenmeyi sağlayamazsak biz bu ülkeye demokrasiyi tam getirdik diyemeyiz. Örgütlenmeyi tam getirdik diyemeyiz. Gazeteciler ve futbolcular bu ülkenin önünde.

“‘TÜRK-İŞ BAŞKANI MİLLETVEKİLİ OLACAK MISIN’ DİYE SORAN YOK NE İKTİDARINDAN NE MUHALEFETİNDEN…”

Ben yüz gram kıyma alan, ekmek arası patates yiyenlerin başkanıyım. Onların başkanıyım, cam gibi böyle ortadayım. Benim arkadaşlarım da cam gibi ortada. Onun için para ile tehdit ile kimseyi terbiye edemezsiniz. Dünkü Meclis, ondan evvelki Meclis, oluşacak Meclis sermayenin kontrolünde. Biz bu ülkenin yüzde 65’yiz. İşçi, emekli, işsiz yüzde 65’yiz. Ben o beş parti o altı parti kadar benim üyem var. ‘TÜRK-İŞ başkanı milletvekili olacak mısın’ diye soran yok ne iktidarından ne muhalefetinden. Bunun sorumlusu kim? Başta ben olmak üzere burada oturan sendikacı arkadaşlarım. Biz iktidarın, muhalefetin oy makinası mıyız? Vergide adalet istiyoruz, taşeron kadroya geçsin diyoruz, Meclis’te işçi kökenli tulum giymiş vekil olsa biz bu sorunların tamamını çözeriz. Ama burada hepimiz bir arabanın arkasına takılmışız hepimiz bir yere… Herkesin emekten yana olma mecburiyeti var…

“TERÖRLE ARASINA MESAFE KOYMAYANLAR İLE BENİM PROBLEMİM VAR, SİZİN DE PROBLEMİNİZ VAR MI”

Yanımda Kırıkkale Belediye Başkanı oturuyor, Mehmet kardeşim. Döndüm, ‘Kırıkkale’de kaç şehit var?’ dedim, ‘260’ şehit var dedi. Türkiye’yi böyle bir düşünün, 40 senedir ömrümüzü bitirdiler. O şehitler olmasa, bu salonda oturamazdık. Sandığa gidin istediğinizi yapın, emekten yana olun ama vatan yoksa; sendikada yok parti de yok.  Terörle arasına mesafe koymayanlar ile benim problemim var, sizin de probleminiz var mı?”  

“TARİH DE BİR TEKERRÜRDEN İBARETTİR”

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Her kuşağın, yaşarken tanık olduğu birçok tarihi olay ve dönüm noktaları vardır. Zaman, insanlığın tüm kuşaklarına, tarihe geçen bir gelişmeyi mutlaka sunmuştur. Büyük coğrafi keşifler, dünyaya meydan okuyan, sonra yok olup giden imparatorluklar, salgınlar, savaşlar, zaferler, yıkımlar, devrimler gibi… Bugüne kadar dünyaya gelen her nesil, bu saydığım büyük olaylardan en az birine tanıklık etmiştir. Çünkü medeniyet dediğimiz şey yaşadıklarımızın toplamı, tarih de bir tekerrürden ibarettir.

Dostlarım, büyük bir coşkuyla ve mutlulukla bir demokrasi şöleni olarak kutlamak istediğimiz bu genel kurulumuzu ne yazık ki, büyük bir felaketin ardından gerçekleştirmek zorunda kaldık. Hepimiz, bunun üzüntüsü içindeyiz. Ülkemiz 6 ve 7 Şubat günlerinde çok büyük iki deprem felaketi yaşadı. Depremlerde 50 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti, on binlerce vatandaşımız yaralandı.

“İSKENDERUN ŞUBEMİZE ÜYE YAKLAŞIK ÜÇ BİN ÜYEMİZ MAĞDUR OLDU”

Kadim şehirlerimiz yerle bir oldu, halkımız, kurulan çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı. Acımız çok büyük, yaralarımız çok derin. Nasıl olmasın ki değerli arkadaşlarım, on binlerce canımızı toprağa verdik. İnsanlarımız sevdiklerini, evlerini, işlerini, anılarını, doğup büyüdükleri şehirlerini kaybettiler. Devletimiz, gönüllüler, sivil toplum kuruluşları, yabancı ülkelerin arama-kurtarma ekipleri, herkes ama herkes oradaydı. Hepimiz, elimizi taşın altına koyduk. Canla, başla çalıştık. Türk Metal Sendikası olarak biz de oradaydık… Bizim de kayıplarımız oldu… Bu süreçte iki üyemizi ailesiyle birlikte kaybettik. İskenderun Şubemize üye yaklaşık üç bin üyemiz mağdur oldu.

Türk Metal Sendikası’nın 16. Genel Kurulu’ndan bu yana, ülkemizde ve dünyada birçok olağanüstü durum yaşadık. Öyle anlar oldu ki tam her şey yoluna giriyor derken bir başka sorunla karşılaştık. Yaşadığımız sorunların büyük bir kısmı küreseldi. Bütün dünya halklarıyla birlikte aynı sıkıntıları göğüslemek zorunda kaldık.

“BİR TEK TÜRK METAL ÜYESİ BİLE İŞSİZ KALMADI, BİR TEK TÜRK METAL ÜYESİ BİLE EKMEĞİNDEN OLMADI”

Hatırlayın, 2020 yılında hayatımıza giren ve girdiği andan itibaren her şeyi alt üst eden Covid-19 salgını, ‘Yeni Normal’ denen ucube bir düzeni de beraberinde getirdi. Bütün dünyada herkes evine kapandı. Pandemiyle birlikte ağırlaşan hayat şartları, giderek artan enflasyon, durgunluk, üretim krizleri, işten çıkartmalar ölümcül bir virüs gibi önce bize bulaşmaya başladı, yeni koşullar herkesten önce emekçileri vurdu. Özellikle örgütsüz işçiler, işlerinden oldu, ücretlerini alamadı. Olan, yine emekçilere oldu. İşte o zaman, örgütlü toplumun ve sendikanın önemi bir kez daha ortaya çıktı. İşte o zaman, ancak birleşirsek birlikte mücadele edersek kazanacağımızı bir kez daha anladık. Nitekim öyle de oldu. Zamanında aldığımız önlemlerle, Bir tek Türk Metal üyesi bile işsiz kalmadı, bir tek Türk Metal üyesi bile ekmeğinden olmadı. Çünkü onların arkasında sendikaları vardı. Onların arkasında dağ gibi Türk Metal Sendikası vardı…

“ÇİP KRİZİNİ YENİ AŞMAYA BAŞLADIK”

Bu süreçte bir de çip kriziyle uğraştık. Özellikle bizim işkolumuzda, otomotivde ve beyaz eşyada, üretim durma noktasına geldi. İşten çıkarılma riski ve daha birçok sorun ardı ardına yaşanmaya başladı. Neredeyse iki yılı aşkın bir süredir devam eden bu krizi daha yeni yeni aşmaya başladık.

Peki, sonra ne oldu? Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bu sefer de birileri bir düğmeye bastı. Uluslararası dengeler altüst oldu. Uzun süre içinden çıkılmayacak bir hal aldı. Rusya – Ukrayna savaşının neden olduğu enerji krizi, tahıl krizi derken dünyada her şey altüst oldu. Bunlara bir de ülke içinde yaşadığımız ekonomik kriz, enflasyon ve hayat pahalılığı eklenince artık bizim için bıçak kemiğe dayandı. Yine yaşananların bedeli, bizim sırtımıza yüklendi. Yine emekçiler kaybetti, krizin bedelin biz ödedik.

“SERMAYENİN BU BÜYÜMEDEN ALDIĞI PAY 52,4’TEN 54,5’E YÜKSELMİŞ. ÇALIŞANLARIN ALDIĞI PAY İSE YÜZDE 31’DEN YÜZDE 26,3’E DÜŞMÜŞ”

Değerli arkadaşlarım, düşünebiliyor musunuz? Son dönemde ülkemiz bir ekonomik krize girmiş, her şeyin fiyatı üçe, dörde katlanmış enflasyon almış başını gitmiş ama patronlara, zenginlere hiçbir şey olmamış. Onlar her zamanki gibi karlarına kar katmış. İşte bakın büyüme rakamlarına, Türkiye 2022 yılında yüzde 5,6 oranında büyümüş. Sermayenin bu büyümeden aldığı pay 52,4’ten 54,5’e yükselmiş. Çalışanların aldığı pay ise yüzde 31’den yüzde 26,3’e düşmüş. Dünyanın neresinde böyle adaletsiz bir gelir transferi var? Dünyanın neresinde sürekli fakirden alıp zengine vermek var? Dünyanın neresinde birilerine vergi affı gelirken, bizim sırtımıza vergiyi yüklemek var?

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı, onlara olan borcumuzu ödemek için bir fırsattır demokrasimizin ve kardeşliğimizin pekişmesi için bir fırsattır ve cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı milli gelirden hakça pay almak için emeğin sömürülmediği bir düzen için vergi adaleti için örgütlü mücadele ve toplu sözleşme hakkı için hakça bölüşmek ve insanca yaşamak için bir fırsattır hem de çok anlamlı bir fırsattır çok anlamlı bir fırsattır…

“MESS’LE İMZALANAN PROTOKOLLE EK ZAM ALDIK. 2021-2023 SÖZLEŞME DÖNEMİNDE ORTALAMA SAAT ÜCRETİNE ALDIĞIMIZ ZAMAN KÜMÜLATİF OLARAK 229.96”

Biz ezenin de ezilenin de olmadığı hakça bir düzen istiyoruz. Biz, uğruna can verdiğimiz bu topraklarda, mutlu, özgür ve refah içinde yaşamak istiyoruz… Soruyorum size dostlarım… Çok şey mi istiyoruz?

Uzunca bir süredir yaşadığımız ağır enflasyon baskısı altında kaybettiğimiz kazanımlarımızı telafi etmek için, yine sözleşme tarihinde ilk kez, MESS’le imzaladığımız bir protokolle ek zam aldık. Böylece, 2021-2023 sözleşme döneminde ortalama saat ücretine aldığımız zam, kümülatif olarak yüzde 229,96 oldu. Bu oran, sosyal haklarla birlikte yüzde 239,22’ye ulaştı.

“CUMHURİYETİMİZİN İKİNCİ YÜZYILIYLA BİRLİKTE BAŞLAYACAK OLAN BU YENİ DÖNEMİN, EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ YENİ BİR SÜREÇ OLMASINI DİLİYORUM”

Ülkemiz de sendika olarak biz de bir dönüm noktasındayız. Ülkemiz için önemli bir süreç başladı. Seçim kulvarına girdik.  Sonuçların, başta Türkiye işçi sınıfı olmak üzere, herkes için hayırlı olmasını diliyorum. Yakında kurulacak olan 67. hükümetin emekçinin sesini duyması, emeğin hakkını koruması en büyük dileğim.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılıyla birlikte başlayacak olan bu yeni dönemin, emeğin sömürülmediği, emekçinin hakkının yenmediği, özgürce örgütlenebildiğimiz, kendimizi özgürce ifade edebildiğimiz, sebebi olmadığımız krizlerin mağduru da olmadığımız, kısacası insan gibi yaşayabileceğimiz yeni bir süreç olmasını diliyorum.

 

 

 

 

 


Haber Kaynak : ANKA HABER