Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP), tutuklu milletvekili Can Atalay için Hatay'dan başlattığı 'Özgürlük Yürüyüşü'nün 19'ncu gününde partinin genel başkanı Erkan Baş, "Biz bedeli ne olursa olsun bu ülkeyi ve bu ülkenin geleceği olan gençleri, tarikatların, cemaatlerin eline teslim etmeyeceğiz. Tarikatların oyunu da, desteğini de istemiyoruz. İnsanların inancını sömüren, bu suç yuvalarını iktidara geldiğimizde derhal kapatacağımızı ve tüm suçlarını ortaya dökeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Çünkü bugün arkasına iktidarın gücünü alarak din kisvesi altında sapkınca dürtülerini meydana saçanlarla görülecek bir hesabımız var" dedi. Gezi Davası kapsamında tutuklu bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay da cezaevinden yolladığı Filistin'le dayanışma mektubunda, "Filistin halkına yönelen bu soykırımcı savaş derhal durdurulmalıdır. Başta 17 Ekim saldırısı olmak üzere 7 Ekim'den bu yana başta sivillere yönelik olanlar olmak üzere insanlığa karşı suç işlemiş herkes ama herkesin adalet önünde hesap vermeleri güvence altına alınmalıdır. Başta Gazze olmak üzere tüm bölgede derhal insani ateşkes kabul edilmelidir" dedi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası kapsamında hapis cezasına mahkum edilen Can Atalay, Osman Kavala, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden'in mahkumiyetlerini onadı. TİP, Milletvekili Can Atalay’ın da bulunduğu Gezi tutuklularının tahliye edilmemesine karşı Hatay'dan Ankara'ya yürüyüş başlattı.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Özgürlük Yürüyüşü’nün 19. gününde şunları söyledi:
"Bugün Türkiye'de yalnızca bugünleri değil, yarınları da çalınmak istenen ve tarikatlara mahkum edilen gençler için yürüdük. AKP'nin belki de en belirgin özelliklerinden birisi gençlere olan düşmanlığı çünkü bir genç arayarak, araştırarak, fikir edinir. Her duyduğuna inanmaz. Kendisini ve yaşadığı dünyayı daima sorgular. İşte iktidarın akademiye saldırılarını, eğitim sisteminin içini boşaltma girişimlerinin, ilkokul sıralarından başlayarak gençleri maruz bıraktığı ideolojik saldırının temel sebebi de zaten budur. Onlar düşünen sorgulayan değil, biat eden, kabul eden, sineye çeken bir gençlik istiyorlar. Tam da bunun için bizzat kendi elleriyle gençleri ne olduğu belirsiz tarikatların eline teslim ediyorlar.
"BEDELİ NE OLRUSA OLSUN BU ÜLKENİN GELECEĞİ OLAN GENÇLERİ TARİKATLARIN, CEMAATLERİN ELİNE TESLİM ETMEYECEĞİZ"
Bunu çok çeşitli biçimlerde yaptılar. Öğrencilerin barınabileceği yeterli sayıda devlet yurdu inşa etmediler, onları tarikatları paravan olarak kullandığı dershanelere mahkum ettiler. Tarikatların işlediği sapkın suçları cezasızlıkla geçiştirip tarikatları ödüllendirdiler. Enes Kara kardeşimiz bu iğrenç düzene daha fazla dayanamayan ve yaşamına son veren, adını bildiğimiz örneklerden yalnızca biriydi. Şu anda kaç kardeşimiz benzer sebeplerle tarikat yurtlarında maruz kaldıkları baskı nedeniyle psikolojik ve sağlık açısından sıkıntılar yaşıyorlar. Yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Yaşama tutulma savaşı veriyorlar, bilmiyoruz. Biz bedeli ne olursa olsun bu ülkeyi ve bu ülkenin geleceği olan gençleri, tarikatların, cemaatlerin eline teslim etmeyeceğiz. Aman bize küserler mi, kızarlar mı diye zerre kaygımız yok. Tarikatların oyunu da, desteğini de istemiyoruz. İnsanların inancını sömüren, bu suç yuvalarını iktidara geldiğimizde derhal kapatacağımızı ve tüm suçlarını ortaya dökeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Çünkü bugün arkasına iktidarın gücünü alarak din kisvesi altında sapkınca dürtülerini meydana saçanlarla görülecek bir hesabımız var. Onlara rağmen bu ülkeyi daha aydınlık bir geleceğe taşıyan genç arkadaşlarımıza da sözümüz var. Biz bu gerçeklere gözünü kapatmak isteyenlere karşı özgürlük için yürüyüşümüzü güçlenerek sürdüreceğiz. Emek için, emekçi için, gençlik için özgürlükle ve ülkenin dört bir yanından yükselen sesleri birleştirerek yürümeye devam edeceğiz. Bu yürüyüşte elini vicdanına koyan, özgürlükten yana tavır alan herkesi bir adım daha atmaya, bir adım da bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz.
"FİLİSTİN HALKINA YÖNELEN BU SOYKIRIMCI SAVAŞ DERHAL DURDURULMALIDIR"
TİP'in tutuklu Hatay Milletvekili Can Atalay da İsrail'in saldırıları sonucu çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği Filistin'le dayanışmak için Marmara Cezaevi'nden mektup paylaştı. Atalay'ın dayanışma mektubu şöyle:
"Tam 75 yıldır bir halk, Filistin halkı yok sayılıyor. Tam 75 yıldır çoluk çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, silahlı, silahsız demeden Filistin halkına her türlü araçla, yolla, yordamla zulmediliyor. 75 yıldır siyonist işgalcilere her şey serbest; onların suçları görülmez, onlar yargılanmaz hesap vermez. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere emperyalizm 75 yıldır bu zulmün hem hamisi hem suç ortağı.
Bugün 18 Ekim 2023 Netenyahu iktidarı 75 yıldır işlenen suçların yanına bir yenisini, yeni bir Sabra ve Şatilla Katliamı’nı ekledi. İnsanlık tarihinde eşi az görülen biçimde bir hastanenin bombalanması ile gelinen aşamanın adını koymak durumundayız: Bu soykırımı derhal durdurmak ve sorumluların uluslararası ceza adaleti karşısına hiç gecikmeden çıkmalarını mücadele gündemimizin en üst sıralarına yazmak. Filistin halkına yönelen bu soykırımcı savaş derhal durdurulmalıdır. Başta 17 Ekim saldırısı olmak üzere 7 Ekim'den bu yana başta sivillere yönelik olanlar olmak üzere insanlığa karşı suç işlemiş herkes ama herkesin adalet önünde hesap vermeleri güvence altına alınmalıdır. Başta Gazze olmak üzere tüm bölgede derhal insani ateşkes kabul edilmelidir.
Derhal ateşkes. Derhal adil bir barış. Adil bir barış için tüm insanlığın ayrım gözetmeksizin sivillere karşı saldırılara karşı ses yükseltmesi ve Filistin halkının, haklarının daha fazla gecikmeksizin teslimi. Kahrolsun faşizm. Kahrolsun emperyalizm. Kahrolsun siyonizm. Yaşasın Filistin halkının haklı mücadelesi. Yaşasın halkların kardeşliği"