Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Sivas’taki Madımak Otel’de katledilenleri Ankara'da andı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Sivas’taki Madımak Otel’de katledilenleri Ankara'da andı. Anmada konuşan PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, "2 Temmuz'da evlerimizde asılı olan bağlamalarımızı, derneklerimizde asıl olan bağlamalarımızı yerlerinden çıkaracağız. 2 Temmuz'da Sivas'ta olacağız. Tarihimizle yüzleşmek bize yetmeyecek, katillerimizle de yüzleşmek zorundayız. Bundan böyle başka katliamların yaşanmaması için bu yüzleşmeyi sağlamak zorundayız" dedi.
PSAKD, 30 yıl önce Sivas’taki Madımak Otel’de katledilenler için bugün Ankara'da anma etkinliği düzenledi. Anmaya, PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, bazı sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin temsilcileri ve katliamda hayatını kaybedenlerin aileleri katıldı. Etkinlik, Madımak'ta hayatını kaybedenlerin isimlerinin okunmasıyla başladı. Anmada, PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe ve katliamda yakınları kaybedenler söz aldı. Erçe, şunları söyledi:
"Sadece otuz yıldır değil, yüzlerce yıldır bu halka, halklara acı çektiriliyor, gözyaşı döktürülüyor ve gerçekten acılarımızla bizi denemeye kalkan ve bin yıldır bundan vazgeçmeyen ceberut bir yapıyla karşı karşıyayız. Bizi sürekli ama sürekli acılarımızla sınıyorlar. Bizi acılarımızla baş başa bırakıyorlar. Bu acılarla yüzleşmenin tek başına yetmeyeceği çok aşikar. Acılarımızla yüzleşirken aynı zamanda tarihimizle de yüzleşmek zorundayız. Bütün halklar olarak bunu yapmak zorundayız. Eğer tarihimizle yüzleşmezsek, acılarımızla baş başa kalırsak biz daha çok ağlarız, bizi daha çok ağlatırlar, bize daha çok cenaze kaldırtırlar, bize daha çok diz dövdürtürler. Tarihimizle yüzleşmek, bu bin yıllık dönemin bütün katliamlarını da içine alarak yüzleşmek zorundayız. Aksi takdirde geçen yıl 2 Temmuz'da Sivas'ta söylediğim biçimiyle, hep beraber çürürüz. Zaten çürüyoruz, toplum olarak da devlet olarak da.
"KATİLLERİMİZLE DE YÜZLEŞMEK ZORUNDAYIZ"
Tarihimizle yüzleşmek bile yetmeyecek, katillerimizle de yüzleşmek zorundayız. Bundan böyle başka katliamların yaşanmaması için bu yüzleşmeyi sağlamak zorundayız. Katillerle yüzleşirken de hani şu meşhur 'helalleşme' vesaire adı altında da değil, hesap sormak adı altında yapmak zorundayız. Çünkü katillerin de bir ömrü var. Onların da çoğu artık hayatlarının sonuna geldiler. Ama onları besleyen, onları büyüten, onları palazlandıran, onlara kurdukları ve yazdıkları senaryoyu oynatanlar, onlar ölmüyorlar. Katiller, sürekli bir bataklıkta üreyen sinek gibi, mikrop gibi üremeye devam ediyor. Dolayısıyla katilin de ne olduğuna iyi tanımlamamız gerekiyor. Bu katliamların arkasında kimlerin olduğunu, neyin olduğunu, hangi gücün olduğunu net, cesur bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor.
"HESABI SOKAKTA DA SORAN BİR MÜCADELE DÖNEMİNİ BAŞLATMAK ZORUNDAYIZ"
Toplumu birleştiren, toplumun bütün acılarını da kaderini de birleştiren bir yerden, hesap soran ve bu ceberut yapıyla direkt fiili ve meşru kanallarla mücadele eden, sadece salonlara sığdırdığımız analarla yetinmeyip bunun gerçek anlamda hesabını sokakta da soran bir mücadele dönemini başlatmak durumundayız. Biz Aleviler her zaman hazırız, her zaman hazırdık. Bütün toplumsal kesimlerin, bütün hakların, ezilenlerin, horlananların, ötekilerin, ötekileştirilenlerin tamamının bir arada olduğu bir mücadele dönemini başlatmak zorundayız. ÇEDES diye bir proje çıkarttılar. Toplumun tamamı risk altında. Şu anda 'zorunlu din derslerine hayır' kampanyalarımız devam ederken derslerin tamamını din dersine çevirdiler. Buna karşı mücadele yürütürken okulların hepsini imam hatip okullarına çevirdiler. Buna karşı mücadele yürütürken yetmedi, şimdi okulların, eğitim kurumlarının tamamını tarikatlara, cemaatlere peşkeş çekip buraların her birini bir medreseye dönüştürmenin çabası içindeler. Buna karşı toplumun bütün kesimlerinin mücadelesini birleştirmek zorundayız.
"2 TEMMUZ'DA SİVAS'TA OLACAĞIZ"
2 Temmuz'da evlerimizde asılı olan bağlamalarımızı, derneklerimizde asıl olan bağlamalarımızı yerlerinden çıkaracağız. 2 Temmuz'da Sivas'ta olacağız. Bütün sanatçılara, bütün akademisyenlere, bütün aydınlara, bütün gazetecilere, eğitim emekçilerine, bütün siyasetçilere, bütün avukatlara, hukukçulara, bütün gençlere, kadınlara, çevrecilere, herkese çağrımdır. Sivas'la bir olmak, Sivas'ta bir arada olmak, Sivas öncesi yaşanmış katliamların da Sivas sonrası yaşanmış tüm katliamların da hesabını sormak anlamına gelmektedir."
"İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA ZAMAN AŞIMI OLAMAZ"
Anmada PSAKD adına yapılan açıklamada ise şunlar kaydedildi:
"Katliamın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen katliamın hesabı verilmemiş, arkasındaki gerçek sorumlular açığa çıkarılmamış, adalet yerini bulmamıştır. Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına çıkarılmış, normal yaşamlarına devam etmiştir. Tutuklu olanlar serbest bırakılmıştır. 30 yıllık hukuk mücadelesinde adeta aileler, Alevi örgütleri ve vicdanlar yargılanmıştır. Cafer Erçakmak ve 7 kişinin yargılandığı davanın zaman aşımı kararı, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 'Milletimize hayırlı olsun' diyerek karşılanmıştır. Firari 3 sanık yönünden devam eden mahkeme süreci de zaman aşımına uğratılmaya çalışılmaktadır. Herkes bilmelidir ki Sivas Madımak Katliamı, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz.
"ÖRGÜTLÜ OLMAYAN HALKLAR ASİMİLE OLMAYA, KATLEDİLMEYE MAHKUMDURLAR"
Madımak Katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması için bilinçli seçilmiş bir Alevi katliamıdır. Yaşadıklarımız bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar ezilmeye, asimile olmaya, sömürülmeye ve katledilmeye mahkumdurlar. Dün Madımak Oteli'ni kuşatanlar, devlet kadrolarında işe alınmış, hatta milletvekili yapılmıştır. Devlet; Maraş, Sivas, Çorum, Dersim, Malatya katliamlarında olduğu gibi Madımak Katliamı ile de yüzleşmediği için Gazi, Ümraniye, 10 Ekim, Roboski, Suruç gibi katliamları yaşadık. Katliamlar, ancak amasız fakatsız yüzleşilerek aydınlatılabilir. Katliamların arkasındaki gerçek faillerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur.
"ALEVİLİĞİ YOK ETMEYE PROGRAMLI ASİMİLASYON POLİTİKASI İZLENİYOR"
Aleviliği baskı altında tutmak, asimile etmek adına ziyaret adı altında dergahlarımıza, inanç merkezlerimize gelen Cumhurbaşkanı'nın kutsal sembollerimizi duvarlardan indirtmesi, adeta bize parmak sallamaktır. Yaratılan bu atmosferden cesaret alanlar cemevlerimize saldırıyorken Aleviliğin içini boşaltma hedefiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı 'Alevi Bektaşi Kültür Dairesi' kurarak Alevilerin kimliğini ve inancını yok sayan, Sünnileştiremediği Aleviliği ise yok etmeye programlı asimilasyon politikası izlemeye devam ediyor.
"MADIMAK OTELİ, UTANÇ MÜZESİ OLMALIDIR"
Cemevleri, Alevilerin ibadethanesidir ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Kapatılan ve el konulan dergâhlarımız, gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir. Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
Alevi köylerine cami yapılmasından vazgeçilmeli, Alevilerin kutsal mekanlarına yapılmak istenen baraj, HES, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir. Din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır. Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericileştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, laik ve demokratik Cumhuriyet’in önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp lağvedilmelidir. Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli, Utanç Müzesi olmalıdır. Madımak Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız, hesabını soracağız."
9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00