Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı'nda, uyguladıkları ekonomik programla ilgili, "Ekonomi programının yükünü toplumun dar gelirli kesimine asla yüklemeyeceğiz. Yük herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılmak zorunda" diye konuştu. Vergiyle ilgili çalışmalara değinen Şimşek, Amacımız vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak” diye konuştu.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı'nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi programının yükünü toplumun dar gelirli kesimine yüklemeyeceklerini, amaçlarının vergilendirilmemiş alan bırakmamak olduğunu belirtti.
“Dengesizliklerin giderildiği sürdürülebilir, kapsayıcı bir büyüme sürecinin aslında arifesindeyiz ”
Uyguladıkları ekonomi programının hedefinin yapısal değişik olduğunu kaydeden Şimşek, "Dengesizliklerin giderildiği sürdürülebilir, kapsayıcı bir büyüme sürecinin aslında arifesindeyiz. Geçen sene bu vakitlerde iç talep çok güçlüydü. Büyümeye 10 puandan daha fazla katkı sağlıyordu. Bu da yüksek cari açık ve yüksek enflasyon anlamına geliyordu. Bugün net ihracat katkısının pozitife döndüğü iç talebin makul düzeyde devam ettiği ve dolayısıyla küresel konjonktürde oldukça iyi bir büyüme patikasıyla karşı karşıyayız" diye konuştu.
“Bu sene muhtemelen yüzde ikinin altında bir cari açıkla devam edeceğiz”
Programın önemli hedeflerinden bir tanesinin de sürdürülebilir cari açık olduğuna dikkat çeken Mehmet Şimşek, "Son 20 yıla baktığımız zaman ortalama cari açığımız milli gelire oran olarak yüzde 3.8. Geçen sene program öncesinde yüzde 6 civarındaydı. Bunu nisan ayı itibariyle yüzde 2.7’ye kadar düşürdük" diye konuştu. Bir diğer konunun mali disiplinin yeniden tesis edilmesi olduğunu kaydeden Şimşek şunları söyledi:
“Kamunun bilançosunu biz tekrar çok güçlü bir şekilde konumlandıracağız”
"Geçen seneki açık yüzde 5.2 olmakla birlikte deprem hariç açığın milli gelire oranı sadece yüzde 1.6. Dolayısıyla bir kerelik evet birkaç yıl sürecek bir kerelik deprem yarattığı gerektirdiği harcamaları bir kenara bırakırsanız aslında mali disiplinde bir sorun yok. Tabii ki açığın kendisi bir etki yaratıyor ve enflasyonla mücadelede açığı aşağı çektiğimiz ölçüde. Tabii ki Merkez Bankası'nın elini güçlendirmiş olacağız. Zaten bizim programın önemli hedeflerinden bir tanesi de mali disiplini tesis etmek bütçe harcamaları dahil bütçe açığın milli geliri oranını gelecek sene yüzde üçün altına çekerek dezenflasyona çok güçlü bir destek vermek.
“IMF'in tanımladığı rezerv yeterliliğinde arzuladığımız noktaya ulaşmış durumdayız”
Diğer önemli bir konu tabii ki Türkiye'nin rezerv pozisyonu yani uluslararası rezervi. Uluslararası rezervlerde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hızda bir düzeltmeyle karşı karşıyayız. Geçmişte yine bizim hükümetlerimiz döneminde 10 yıl alan birikim son bir yıl içerisinde sağlandı. Aslında bu programa olan güveni gösteriyor. Bu programı olan inancı gösteriyor. Bakın swap hariç ki bankalarla swapı neredeyse kapattık. Net rezerv eksi 61 milyar dolardan artı 18 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Ve net rezervlerdeki düzelme neredeyse 80 milyar dolar civarına ulaştık. Daha önce bu türden bir iyileşmeyi 11 yılda sağlamışız. Ama bu iyileşme son bir yılda sağlanan bir iyileşme. Ve dolayısıyla uluslararası kuruluşların örneğin IMF'in tanımladığı rezerv yeterliliğinde arzuladığımız noktaya ulaşmış durumdayız ve rezerv yeterliliğini sağlamış durumdayız. Önemli olan bunun kalıcı hale getirilmesidir."
“Hedefimiz kur korumalı mevduattan çıkıştı”
Diğer bir hedeflerinin kur korumalı mevduattan çıkış olduğunu anımsatan Şimşek bu konuda da şu bilgileri paylaştı:
"Geçen sene 143 milyar dolarla zirveyi bulan kur korumalı mevduat bugün 61milyar doların altına inmiştir. Temmuz ayı itibariyle de vergi teşviklerini kaldırdığımız için çok büyük ihtimalle kur korumalı mevduattan çıkış çok daha hızlanacak ve Türkiye bu faslı da kapatmış olacaktır. Yine kur korumalı mevduatın toplam mevduattaki payı da yüzde 26’lardan yüzde 12 civarına düşmüştür. Türkiye'nin bu programla birlikte yani istikrar ve reform programıyla birlikte risk priminde bir düşüş yaşanmıştır."
“En zoru geride kaldı”
Enflasyonla mücadelenin zorlu bir süreç olduğunu da belirten Şimşek konuşmasına şöyle devam etti:
"En zoru geride kaldı kolay bir süreç değil... Şimdi gelinen noktada çok aslında tutarlılığı olan güçlü bir dezenflasyon programını uyguluyoruz. Para politikasının yeniden güçlü bir şekilde konumlandırılması, inşa edilmesi zaman alıyor. Para politikası gecikmeli bir şekilde dezenflasyonu şekillendiriyor... Önümüzdeki ay çok büyük ihtimalle enflasyon yüzde 60 civarına bir sonraki ay yüzde 50 civarına bir sonraki ayda muhtemelen 50’nin belki bir tık altına inebilir. Daha sonra da yılı tabii ki Merkez Bankası'nın hedefi olan 38 civarında kapatmayı ümit ediyoruz. Ama yüzde 40-42’ye kadar da tabii ki bir tolerans bir bandımız var. Gelecek sene de enflasyonu hedefimiz yine kalıcı bir şekilde yüzde 20’nin altına çekmek ve bir sonraki senede yüzde onun altına çekmek...Bu program çalışıyor ve bu programı başaracağız. Enflasyon beklentilerinde ciddi bir iyileşme var.
“Bu programın yükünü toplumun dar gelirli kesimini asla yüklemeyeceğiz”
Biz bu programın yükünü tabii ki toplumun dar gelirli kesimini asla yüklemeyeceğiz. Bu programın yükü herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılmak zorunda. Onun için ciddi bir şekilde şu anda vergide adalet ve etkinliği sağlamaya çaba içerisindeyiz. Aslında yakın döneme bakarsanız, bakın Türkiye'de asgari ücreti ve asgari ücrete kadar bütün gelirleri tamamen vergi dışına biz çıkardık. Şu anda asgari ücretliler ve asgari ücrete kadar kazanan bütün çalışanlarımız, asgari ücrete kadar sıfır gelir vergisi ödemektedir. Eskiden en düşük gelir vergisi dilimi yüzde 22’di. Bunu biz yüzde 15’e düşürdük tercihlerimiz çok nettir. Biz aynı dönemde en yüksek gelir vergisi dilimini de yüzde 35’ ten, yüzde 40’a biz çıkarttık. Geçen sene kurumlar vergisini beş puan artırdık. İmalatçı, ihracatçıları tabii ki farklı bir şekilde konumlandırdık. Neden? Çünkü biz de verimliliğe dayalı ihracat odaklı bir büyüme peşindeyiz. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde büyüme modeli esas itibariyle tabii ki verimlilik kaynaklı olacak ve bu da rekabet gücümüzü arttıracak ve bu da ihracat odaklı olacak.
“İşletmelerde pos cihazıyla yazar kasayı birleştirdik bir Temmuz itibarıyla”
Vergi politikalarına gelince bizim amacımız kayıt dışılıkla mücadelede amasız ve amansız bir döneme girmektir aslında, başladık. Bunun için daha önce de söyledim. Kayıt dışılılıkta mücadele eylem planı falan olmayacak. Fiili olacak bu olacak. Bakın çok basit bir şey söyleyeyim size. İşletmelerde pos cihazıyla yazar kasayı birleştirdik 1 Temmuz itibarıyla. Bu yeni cihazlar akıllı cihazlar ve biz üreticilerle de konuşuyoruz. Yapay zeka algoritmaları oralara yerleştirip onların vereceği uyarılarla denetimi o şekilde şekillendirmeyi önümüzdeki dönemde ciddi bir şekilde çalışıyoruz.
“Amacımız vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak. ”
Hatta, Türkiye'deki bütün vergi mükelleflerinin yapay zeka, vergi müfettişleri tarafından herkesin denetlenip hatta Chat GPT benzeri onu bir rapora dönüştürüp bu raporu mükellefe gönderip bakın bizim algoritmalarımız sizinle ilgili şu çalışmayı yaptı bir bakın itiraz edeceğiniz hususlar var mı diye şimdi onun altyapısını hazırlıyoruz. Şu anda maliyede biz bir ekip kurduk ve bu konuda kapasitemiz nedir ona bakacağız. Yoksa da dışarıdan destek alacağız. Ama amacımız vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak. Amacımız vergide adaleti ve etkinliği sağlamak. Onun için yük hiçbir şekilde dar gelirlilere yüklenmeyecek. Yük çok güçlü bir şekilde kayıt dışı olanlar üzerinden bu vergi adaleti sağlanacak. Dolayısıyla bizim amacımızı tabii ki bazı muafiyetleri istisnaları gözden geçiriyoruz. Kayıt dışılılıkla mücadele konusu bizim en önemli gündem maddemiz. Bu şekilde biz kamu borcunu düşük tutacağız ve açığı milli gelire oran olarak yüzde üçün altında tutup reformlara, yapısal dönüşüme kaynak sağlayacağız"