Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, devir teslim yerinin neresi olacağı sorusuna; "Onu Sayın Erdoğan belirler, ben değil. Niye olmasın? Demokrasilerde temel kuraldır.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, devir teslim yerinin neresi olacağı sorusuna; "Onu Sayın Erdoğan belirler, ben değil. Niye olmasın? Demokrasilerde temel kuraldır. Birisi gelir birisi gider yani" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Cumhur İttifakı, sandıktan çıkan her sonucu meşru kabul edecektir” sözüyle ilgili “Güzel. Sandıktan çıkacak her sonuç meşruysa bizim istediğimiz de odur. Demek ki ortada İçişleri Bakanı’nın dediği gibi bir darbe falan söz konusu değil” değerlendirmesini yapan Kılıçdaroğlu, “Bay bay Kemal, Putin’e saldırıyor. Putin’e saldırırsa buna eyvallah demem” sözüne ise “Yani ben Putin’in yanında yer alırım diyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi, bir başka ülkenin devlet başkanının kanatları altına giremez. Onun koruması altına giremez. Böyle bir cümle kuramaz. Eğer böyle bir cümle kullanıyorsa, belli bir kişinin yani Putin’in baskısını her alanda kabul ettiğini yani ona muhtaç haline geldiğini kabul ederim” diye yanıt verdi.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV’de “Liderler FOX'ta” özel yayınına konuk oldu. Kılıçdaroğlu, İlker Karagöz, Doğan Şentürk, Tülay Ünal Öçten, Engin Yılmaz ve Selçuk Tepeli'nin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu'nun sorulara yanıtları şöyle:
-Samsun mitingine çelik yelekle çıktınız. Seçim gecesi uyarılarınız da oldu. Korku dili var… Türkiye olup bitenlerle ilgili sizden mesaj bekliyor. Seçim öncesi, seçim sırasında ve seçim sonrası için.
-Seçim öncesi bütün yurttaşlarımdan şunu bekliyorum. Herkes sandığa gitsin ve oyunu kullansın. Çünkü bu seçim sıradan bir seçim değil. Bu seçim Türkiye’ye ya demokrasiyi gerçekten getireceğiz ya da demokrasiyi tarihin çöp sepetine atacağız. O nedenle sadece benim değil aslında bu ülkede oy kullanan her vatandaşın sorumluluğu var. Bunu hepimiz bir şekliyle hayatımızın bir anında yaşıyoruz.
Allah aşkına savaşa mı gidiyoruz. Hayır efendim. Daha önce de ‘Eğer muhalefet kazanırsa darbe olacak’ demişlerdi. Seçim tarihini belirleyen, Meclis’i fesheden sizsiniz. Kimlerin seçime gideceğini ve oy kullanacağını belirleyen, Yüksek Seçim Kurul. Şimdi kalkmışlar, bunu farklı dillerle ifade ediyorlar. Sayın Erdoğan’ın da diğerlerinin de ifadeleri ürkütücü. Ne 15 Temmuz’u, ne ilgisi var 15 Temmuz ile. Sandığa gidip oy kullanacağız. Demokrasinin gereğidir bu zaten. Bütün bunlara baktığımızda elbette kaygılanmamak mümkün değil. Çünkü iktidar sahipleri halkın oyları ile gitmeleri gerekir diye bir tablo ortaya çıkarsa, ‘Biz gitmeyeceğiz’ diye bir mesaj veriyorlar. Kimsiniz siz yahu? Nasıl gitmezsiniz, kendinizi halkın üstünde mi görüyorsunuz? Sandık kondu, oylama yapılacak, dolayısıyla siz de tıpış tıpış gideceksiniz. Bu kadar basit. Demokrasinin kuralı budur.
"MESAJLARIN ALTINDA YATAN"
Sandığı koyarsınız, mesajlarını verirsiniz, halk mesajlarına evet veya hayır der. Sonuçta sandıktan çıkan sonuca herkes saygı duyar. Saygı duymayacağı yönünde görüşler beyan ediliyor. O nedenle öncelikle iktidar sahiplerinin bu mesajları vermesinin temelinde şu yatıyor, ‘Vatandaşları sandığa gitmekten nasıl alıkoyabilirim’. Tam tersine bana göre bu mesajı verenlere karşı her yurttaşın sandığa gidip oyunu kullanması, kimsin sen demesi lazım. Ben sandığa gideceğim, sen de o oyun gereğini yerine getireceksin demesi lazım.
Tam bir güvenlik içerisinde sonuçlar belli olacak. Sonuçlar belli olduktan sonra da elbette, bunu dostlarına, arkadaşlarına, medya mensuplarına ulaştırabilirler, ‘Bizim sandıktaki sonuç bu’ diye. Bizim görevimiz ise seçim sırasında, sayıma bakacak, kontrol edecek, aktarmalar doğru mu, yanlış mı yapıldı onlara bakılacak, sonra da cep telefonu ile tutanağın fotoğrafını çekecek ve genel merkezimize aktaracak.
"4 KEZ DENEME YAPILDI"
Bütün büyük kentlerde gönüllü avukatlarla, bizim partiden de diğer partilerden de telefon edildiğinde gönüllü avukatlar gelecek. Duruma müdahil olacak. Zaten şöyle ifade edeyim. Bu seçime ilk kez bu kadar gerçekten ciddi bir çalışma ile yaklaştık. Bu çalışmayı 1,5 yıllık süre sonunda tamamlandık. Hem partimizin kendi için de hem de partinin eğitim merkezinde özel çalışmalar yapıldı ve insanlar davet edildi. Davetlerden sonra onlar eğitildi, eğitildikten sonra onlar gönderildi. Ayrıca denemeler yapıldı. 2 bine yakın sandık var. Sonucu bize bildirin dendi, bütün bu denemeler yapıldı. Tam 4 kez deneme yapıldı. İlk kez bu kadar ciddi hazırlık yaptık. Bu sadece bizim yaptığımız hazırlık, bizim dışımızda ittifak ortaklarımız var. Onların da hazırlıkları var. Herkes şuna inansın, sandığa gidip oyunu kullandığı zaman o sandığı bir sahibi var. Millet İttifakı’nın bileşenleri o sandığın güvenliğini sağlayacak, sonuçları alacaklar.
-YSK Başkanı “Her türlü güvenlik önlemini aldık” dedi. RTÜK Üyesi İlhan Taşcı da TRT ile ilgili iddialar paylaştı. Vatandaş sonuçlara nasıl güvenecek?
Sonuçlara şöyle güvenecek. Biz sonuçlara yayınlayacağız zaten. Bize süratle gelecek sonuçlar. Diyelim ki YSK’nın yaptığı açıklamalar var, Anadolu Ajansı’nın yaptığı açıklamalar var. Biz bunları test edeceğiz. Evet, doğru açıklamalar varsa, hiçbir sorun yok. Yanlış açıklamalar olduğu taktirde hemen tutanakları koyacağız. Çünkü bütün tutanaklar bizim elimizde olacak, ıslak imzalı tutanakların birer fotoğrafı olacak bizde.
Bizim merkeze saldırı da olabilir. Şunu rahatlıkla iddia edebilirim, siyasi partiler arasında en mükemmel dijital altyapıya sahip olan CHP’dir. Müthiş bir ekibimiz var. Güçlü bir ekibimiz var. Çok iyi eğitim almışlar ve alanlarını çok iyi biliyorlar. Bütün olası saldırılara karşı her türlü güvenlik önlemi alındı. Dijital anlamda da güvenlik önlemleri alındı. O açıdan bütün vatandaşlarım çok rahat olsunlar. Yeter ki gidip oylarını kullansınlar. Bize emanet etsinler, gerisini biz halledeceğiz.
-“Bizim sisteme saldırı olabilir” dediniz. Bekliyor musunuz öyle bir saldırı?
Elbette olabilir. Çünkü zaman zaman bizim bilgisayar sistemine saldırı oluyor ama bugüne kadar kıramadılar.
"HER TÜRLÜ SALDIRIYA KARŞI ÖNLEM ALINDI"
-Server yedeklemesi de yapılmış sanırım efendim, bize gelen bilgilere göre. Her türlü saldırıya karşı önlem alınmış.
Her türlü saldırıya karşı önlem alındı. Teknik ekibimiz mükemmel ve çok iyi çalışıyorlar.
-“14 Mayıs akşamına ilişkin kaygı duymamak elde değil” dediniz. İlk tur vurgusunu da özellikle bu gergin söylemlere karşı yapıyorsunuz. İlk turda bitmedi, ikinci tura kaldı. Sonraki 15 günde yaşanabileceklere dair de bir kaygınız var mı?
İkinci tura kalmayacak. Birinci turda bu iş bitecek. Buna emin olun, gerçekten. Halk tercihini yapmış durumda. Gidecek sandıkta oyunu kullanacak ve bitirecek bu işi.
"TEHDİTLER PEK ÇOK KANALDAN GELİYOR"
-Size çelik yelek giydiren tehdit nereden geliyor?
Ayrıntıyı vermek istemem ama pek çok kanaldan geliyor. İsimler veriliyor, biz o isimleri hemen İçişleri Bakanlığı’na bildiriyoruz. Bu kişilerden tehdit gelme olasılığının yüksek olduğunu, duyum aldığımızı bildiriyoruz zaten. Koruma arkadaşlar var, onlar da dikkat ediyorlar. Son 7-8 mitingden başlayarak, güvenlik önlemlerinin bir hayli artırıldığını ben de görüyorum zaten. Alanda da görüyoruz bunu. Daha yoğun bir polis koruması görüyoruz. Özellikle miting alanına gelen yurttaşlar daha iyi aranıyorlar, herhangi bir olumsuz tablo ortaya çıkmasın diye. Öncelikle şunu ifade edeyim, bütün polis arkadaşlara yürekten teşekkür etmek benim görevim. Gerçekten büyük bir fedakarlıkla görevini yapıyorlar.
-Neticede sizi koruyanlar da bu devletin polisi…
Tabii bu devletin polisi ama öyle bir bakan var ki, kendisini devletin sahibi sanıyor. Devletin sahibi halktır, siz değilsiniz. Siz kalkıyorsunuz, yasa dışı talimat veriyorsunuz. Valilere, kaymakamlara veriyorsunuz. GAMER diye bir uygulama, sandıktaki sonuçları polise teslim edeceksiniz diye. Yasa dışı bir uygulama. Sen İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyorsun, bu ülkede herkesin can ve mal güvenliğinden sorumlusun. Sen yasalara uymak zorundasın, yasaların gereğini yapmak zorundasın. Valilere, jandarmaya yasa dışı talimat veremezsin. Kaldı ki YSK’ya gidildi, YSK bunları veremezsiniz dedi. Arkadan bir daha talimat ve karar. Bu şu demektir, ‘Ben yasa dışı iş yapmakta kararlıyım’ demektir. Kim oluyorsun sen? Reddediliyor, ‘Hayır ben bunda ısrar ediyorum’ diyor. Kim oluyorsun sen? Bakanlık koltuğunda oturduğun zaman her türlü yasa dışı işlemi yapma hakkına sahip olduğunu mu düşünüyorsun? Yok böyle bir şey.
Sen niye bu yasa dışı işi yapıyorsun, ona sormak lazım. O bağımsız olarak bunu yapamaz. Çünkü hiçbir bakanın bağımsız iradesi yoktur. Yukarıdan talimat gelmeden tek başına bunu yapamaz. Yukarıdan talimat almıştır. Yukarıda talimatı veren kişi aslında kaybedeceğini biliyor.
"TALİMAT CUMHURBAŞKANINDAN"
-Yukarıdan talimat…
Bir kişi var, başka kim olacak yani? Bakan yangın söndürmeye giderken bile ‘Sayın Cumhurbaşkanını talimatı ile biz yangın söndürmeye başladık’ diyor. Bir bakanın bağımsız iradesi yoktur. Sayın Mehmet Uçum’un ifadesi var. Kendisi yazıyor zaten. Tek kişilik hükümet. Tek kişi talimat verir, gereği yapılır. Yasa dışı işlem için düğmeye basıyor. Sayın Erdoğan desin ki ‘Ben böyle bir talimat vermedim. Yasa dışı talimat vermedim. Yasa dışı talimat vereni de görevinde tutmam’ desin. Devleti yöneten kişi ‘Ben yasalara uymam, yasaların üstündeyim, valiye, kaymakama istediğim talimatı veririm. Onlar da bunun gereğini yapacaklar’ diyor. Ama devletin valisi şunu söylüyor, ‘Bu talimat yasalara aykırı’. 657 sayılı yasanın temel hükümlerinden birisidir. Soruyor, YSK ‘Veremezsin’ diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geliyor talimat İçişleri Bakanı’na, öyle mi?
Başka kimden gelebilir. Bir bakan özgür iradesiyle yasa dışı iş yapmaz. Yasa dışı iş yaparsa, normalde affını istemesi lazım. İstifa mekanizması yok ya. Sen yasa dışı iş yapıyorsun, görevini bırak demesi lazım.
"YASA DIŞİ İŞ YAPAMAZLAR"
-Kamu görevlilerine seçim gecesi mesajınız ne olacak?
Bütün kamu görevlileri yasanın gereğini yapmak zorundalar. TBMM’nin çıkardığı ve bütün yurttaşların uymak zorunda olduğu yasalara kamu görevlilerinin de uyması gerekir. Kamu görevlileri yasa dışı iş yapamaz, talimatı yerine getiremezler. Bu onlar için suç. Yasalar böyle diyor. Dolayısıyla kamu görevlileri sağ olsunlar, yasa dışı talimat geldiği zaman bunu bildiriyorlar ve olay YSK’ya gidiyor. YSK da oybirliği ile bu yasa dışı iştir diyor, siz alamazsınız diyor. Ki orada sandığın başında yargıç var, partilerin temsilcileri var, müşahitler var, sayım yapılırken vatandaşlar var. Siz bunların hiçbirisine güvenmiyorsunuz, bana tutanağı ver diyorsunuz, kim oluyorsunuz siz?
“HALKIN İRADESİNE SAYGI GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ”
Yani sanki birisi düşman biri dost. Bunlar kapışıyorlar. Düşman gidecek. Ortada düşman yok. Hepimiz aynı ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Tercihi kim yapacak? Halk. Halkın iradesine saygı göstermek zorundayız. Bugüne kadar hep darbelerden şikayet ettik. Darbe hukukundan şikayet ettik. Şimdi makarayı geriye sarıyoruz; en başa gidiyoruz. Yok böyle bir şey.
“ÇOK ZOR BİR GÖREV DEVRALACAĞIMIZI BİLİYORUM. FARKINDAYIM. AMA DEVLETİ YENİDEN İNŞA ETMEMİZ LAZIM”
-Mitinglerinize çelik yelekle çıktınız. Normalde İçişleri Bakanlığı'nın yapması gerekirken ya da Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, siz bunu İçişleri Bakanlığı'na bildiriyorsunuz. Yani bu kadar bir davranış içinde olan İçişleri Bakanlığı sizin bu önlem alın şeyinizi de dikkate almayacaktır.
Benim çok sık kullandığım bir sözcük var. Çürüme. Devlet yapısında çok ciddi bir çürüme var. Devletin kolonları tahrip edildi. Yasama organına bakın. Yasama organı, yasama organı olmaktan çıktı. Gelen talimata göre el kaldırıp indiren bir organa dönüştü. Yargı organına bakın. En alttaki hakim ben Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum deme cesaretine sahip. O kararlar uygulanmadığı için adam terfi ediyor bir de. Devletin çivisi çıktı. Çok zor bir görev devralacağımızı biliyorum. Farkındayım. Ama devleti yeniden inşa etmemiz lazım.
“GİDECEKLERİNİ BİLİYORLAR. GİDERKEN DE NE KADAR TAHRİBAT YAPARSAK GELEN İKTİDAR BUNU DÜZELTEMEZ. O HAVADALAR. AMA HİÇ KİMSE ENDİŞE ETMESİN BEN 27 BUÇUK YIL DEVLETTE ÇALIŞTIM. DEVLETİN NE OLDUĞUNU BİLİRİM”
-Yukarıdan talimat alan bir bakan... Kim o YSK ile ilgili kararı alan bakan?
YSK ile ilgili talimatı veren bakan İçişleri Bakanıdır tabii kim olacak? Eğer bu talimat yasa dışıysa ki yasadışı. Yasa dışı olduğu açıklandı. Çünkü, YSK reddetti bunu. Normalde ülkeyi yöneten kişinin şunu sorması lazım. Kardeşim sen ne yapıyorsun? Talimat verdin. YSK reddetti. Hala direniyorsun. Niçin direniyorsun? Bunu diyemiyorsa evet talimatı ben verdim diyor. Bu kadar basit. Gideceklerini biliyorlar. Giderken de ne kadar tahribat yaparsak gelen iktidar bunu düzeltemez. O havadalar. Ama hiç kimse endişe etmesin ben 27 buçuk yıl devlette çalıştım. Devletin ne olduğunu bilirim. Devletteki kuralların ne olduğunu bilirim. Dolayısıyla siz, bürokrasiye iyi insanları atarsanız, o işin yetkin insanlarını getirirseniz en çok devleti yöneten kişiler rahat edecektir. Bu felsefeden yola çıkarsanız bürokrasi, siyasi otoriteye hata da yaptırmaz.
“BU UYARIYI YAPMAK BENİM GÖREVİMDİ. SİZİN SEÇİMİNİZE DİJİTAL OLARAK MÜDAHALE EDERLERSE DOLAYISIYLA BU BİZİM İÇ İŞİMİZE KARIŞMAK DEMEKTİR”
-Peskov'dan gelen açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bilgi nasıl geldi? Nasıl bir tehditten bahsediyoruz?
Şunu ifade etmek isterim: Rusya’dan yapılan açıklama için teşekkür ederiz. Biz müdahale etmeyeceğiz, karışmayacağız diyorlar. Dijital müdahalemiz de olmayacak diyorlar. Teşekkür ederiz. Ama orada bir ülke, bir başka ülkenin iç işlerine müdahalesini doğru kabul etmeyiz. Bizim zaten Rus halkıyla bir problemimiz yok. Tweet’te de onlara Rus dostlarım dedim. Kavga edecek halimiz yok. Buna gerek de yok. Bu uyarıyı yapmak benim görevimdi. Sizin seçiminize dijital olarak müdahale ederlerse dolayısıyla bu bizim iç işimize karışmak demektir.
“ENDİŞEYİ DE GİDERECEK ÖNLEMLER ALDIK”
Dijital dünya, bir ülkenin yüzde 100 kendi kontrolünde olan bir alan değildir. Dijital dünya bağlantılar arasında araya girip müdahale etme imkanı veren bir dünya burası. Bunun için de her ülke kendisine göre güvenlik önlemleri alıyor. Örneğin bir yerde özel önemli bilgiler saklıyorsanız oranın özel olarak korunmaya alınması lazım. Bu dünya böyle bir dünya. Bütün bu gelişmeleri de yakından izliyoruz. Dolayısıyla bizim telefonla sonuçları bize bildirin dediğimiz zaman mesajla bu endişeyi de giderecek önlemler aldık.
“SEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN İLETİŞİMİNİ YAPACAKSIN, SARAYIN DEĞİL. ONU BIRAKIYOR ACABA SEÇİMİ SARAY NASIL KAZANIR? BUNA ÇALIŞIYORLAR, BUNUN ÜZERİNE HACKERLAR KİRALIYORLAR”
- İletişim dairesi, Rusya Amerikan seçimlerine müdahale edilmesi gibi bir ortam mı gördünüz? Bunun için mi uyarıyı yaptınız?
İstihbarat örgütleri… Onlar üzerinden istihbarat örgütleri o bilgilere ulaşabilirler. Dijital müdahale için yurt dışındaki hackerlarla anlaştıklarını da biliyoruz. Paraların İletişim Başkanlığı tarafından nasıl gönderildiğini de gayet iyi biliyoruz. Soru şu: İletişim Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir kurumu. O kurumda çalışanların tamamı devlet memuru. Ama bunları hiçbirisi devlet memuru değil sarayın memuru. 657’ye sanki tabii değiller bunlar. Kardeşim İletişim Başkanısın. Sen devlet memurusun, sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iletişimini yapacaksın, sarayın değil. Onu bırakıyor acaba seçimi saray nasıl kazanır? Buna çalışıyorlar, bunun üzerine hackerlar kiralıyorlar. Bunun üzerine Bitcoin üzerinden paralar gönderiyorlar. Bu ülkede hala ülkesini seven bürokratlar var. Biz, bunları biliyoruz. Elbette bilgiler geliyor. Gelen bilgiyi birkaç kanaldan daha check ettikten sonra kullanıyoruz. Çürüme her alanda görülüyor. Her alanda çürüme var. Ama her alanda da ülkesini seven, nitelikli, ülkesi için çalışan bürokratlar var.
“MUHARREM İNCE’YLE SON 24 SAATTE GÖRÜŞMEDİM AMA HASTANEYE YATTIĞINDA GÖRÜŞTÜM. KENDİSİNİN ARADIM, GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLERİMİ İLETTİM”
-O uyarı Muharrem İnce'nin adaylıktan çekilmesi sonrası geldi...
Bel altı vuruşlar doğru değildir. Kardeşim cesaretin varsa çıkarsın karşısına veya oturursun tartışırsın. Montajlarla, şunlarla, bunlarla insanları karalamanın doğru olmadığına inanan birisiyim. O nedenle o uyarıyı yapmak zorunda kaldım. Muharrem İnce’yle son 24 saatte görüşmedim ama hastaneye yattığında görüştüm. Kendisinin aradım, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Kısa da bir sohbetimiz oldu. Bugün bizim Ankara’da düzenlediğimiz mitinge davet etmek için telefon etmiştim ama ulaşamadım kendisine. Ben Muharrem Bey’in oraya gelmesini, dolayısıyla kendisini kucakladığımızı, Halil İbrahim sofrasına davet ettiğimizi bilmesini istedim. Destekleme ya da desteklememe yönünde herhangi bir görüşmemiz olmadı.
“DEEPFAKE DENİLEN UYGULAMALARLA BENİM SESİMİ TAKLİT EDİP ONUN ÜZERİNDEN BİRİLERİYLE GÖRÜŞME YAPMIŞIM GİBİ BİR ŞEYLER YAPMAYA KALKTILAR”
-Neyi kastetmiş olabilir Erdoğan, cuma cumartesi göreceğiz derken?
Erdoğan’ın neyi kastettiğini bilmiyoruz tabii. Erdoğan gerçekten de bu ülkenin çıkarlarını savunuyorsa seçimin sağlıklı bir zeminde yapılmasına ortam hazırlamalıdır. Sağlıklı bir zeminde yapılması için ortam hazırlarsa bir sorun yok. Şimdi deepfake denilen uygulamalarla benim sesimi taklit edip onun üzerinden birileriyle görüşme yapmışım gibi bir şeyler yapmaya kalktılar. Tweet’in temel nedenlerinden birisi de oydu zaten. Kardeşim benim kimlerle görüştüğüm kayıtları vardır. Her şey ortada. Ama kalkıp da benim sesimi taklit ederek birisiyle, şununla bununla görüştü diye hesap işine giriyor bazıları. Onu açıkladım.
“TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ FARKLI BİR ŞEY. MUTFAKLARDA YANGIN VAR”
Türkiye’nin gündemi farklı bir şey. Mutfaklarda yangın var. Gerçekten yangın var. Evlere girilip bakılsın. Bir asgari ücretlinin durumuna bakılsın. Asgari ücretli alacak açlık sınırının altında milyonlarca kişi açlık sınırının altında bir gelire mahkum edilmiş. Ev kirası mı, doğalgaz parası mı, elektrik parası mı, yol masrafı mı ödeyecek bu adam? Ne ödeyecek bu adam?
-Muharrem İnce konusunda Cumhurbaşkanının dün dozajı düşüktü. Önce bir ‘üzüldüm’ açıklaması yaptı. ‘Neden oldu anlayamadım’ dedi. Bir sonraki mitinginde bir saat sonra sizi hedef aldı. Sizin Muharrem İnce’ye bir kumpas kurduğunuzu… Bugün bütün mitinglerinde hemen hemen gündemi buydu, Muharrem İnce’nin çekilmesi ve sizi hedef alan açıklamalar.
Türkiye’nin gündemi bu mu Allah aşkına. Türkiye’nin gündemi farklı bir şey. Mutfaklarda yangın var. Gerçekten yangın var yani. Evlere girilip bakılsın. Bir asgari ücretlinin durumuna bakılsın. Asgari ücretli alacak, açlık sınırının altında, milyonlarca kişi. Açlık sınırının altında bir gelire mahkûm edilmiş. Ev kirası mı ödeyecek bu adam, doğalgaz, su, elektrik parası mı ödeyecek, okul masrafı mı, yol parası mı, ne ödeyecek bu adam? Bu adamın bütün işi aldığı aylığın hesabını yapmak, acaba ay sonunu nasıl getiririm diye. Yani bir gelecek umudu yok. Araba alırım, mümkün değil, ev alırım, hiç mümkün değil. Böyle bir tablo. Tartışılması gereken bu. Erdoğan gündem değiştirmeye çalışıyor. Biz ona hiç ama hiç takılmıyoruz. Ne konuşursa konuşsun ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin artık o toplumdan kopmuş, yok öyle bir şey yani. Anlattığı şeylerle hayatın gerçeği taban tabana zıt. İki Türkiye var, bir sarayın Türkiye’si; 4 yerden, 5 yerden maaş alanlar, durumu çok iyi olanlar, iyi beslenen, bir eli yağda bir eli balda olanlar, milyon dolarla uğraşanlar, milyar dolarlık ihalelere gözü kırmadan istediği gibi verenler; bir de ikinci Türkiye var. Nasıl geçineceğim diye, ay başında aldığı aylıkla ay sonunu nasıl getireceğim diye hesap yapan Türkiye var.
“OKURKEN BEN DE ŞAŞIRIYORUM”
Milyonlarca işsiz var. Kışın ortasında doğalgazı kesilen binlerce, milyonlarca aile var. Elektriği kesilen milyonlarca aile var. Bunlardan sarayın bir haberi var mı yok. O onu şöyle yaptı, bu bunu böyle yaptı, onun bilmem nesi var. Ya sen onun bilmem nesi ile uğraşacağına bu millet, milyonlarca insan geçiniyor mu geçinmiyor mu onunla uğraş. Her türlü iftira her türlü karalama. Bu süre içinde görüyorum, okurken ben de şaşırıyorum. Vallahi billahi şaşırıyorum. Birisi darbeden söz ediyor, öbürü bilmem neden, öbürü başka bir şeyden söz ediyor. Ya ülkenin dünya kadar sorunu var. İç politikada, dış politikada dünya kadar sorunu var. Doların nereye gittiği belli değil. Borsanın nereye gideceği belli değil. Faizler ne oldu ne bitti belli değil. Bu ülkede yaşayan 85 milyon insan yaşıyor, vergi veriyor. Vergilerin nereye gittiği belli değil.
“KİM TERÖR ÖRGÜTLERİYLE OTURDU KONUŞTUYSA, ONLARA ÇADIR MAHKEMELERİ KURDUYSA, KİM ONLARLA KUCAKLAŞTIYSA, KİM ŞEHİDE ‘KELLE’ DEDİYSE ALLAH BİN KEZ ONUN BELASINI VERSİN”
Tam bir belirsizlik içinde seçime gidiyoruz. Ve Erdoğan kalkıyor, kendine göre gündem… Teröristler şöyle, teröristler böyle, yok masanın altında şu var, yok masanın altında bu var. Ya kardeşim 50 sefer söyledim; kim terör örgütlerine destek veriyorsa, kim terör örgütleriyle oturdu konuştuysa, onlara çadır mahkemeleri kurduysa, kim onlarla kucaklaştıysa, kim şehide ‘kelle’ dediyse Allah bin kez onun belasını versin. Bu kadar açık söylüyorum. Hala suçlama. Çocuk gibiler bunlar. Devleti nasıl yöneteceklerini bilmiyor, devletin ne olduğunu bilmiyorlar. Devleti kendi malı sanıyor. Ya devlet senin malın değil kardeşim. Devlet ayrıdır, devlet bakidir. Siyasi partiler geçicidir. Gelirsiniz halktan yetki alırsınız 5 yıl yönetirsiniz. 5 yıl sonra bir daha halkın hakemliğine başvurursunuz. Şimdi halkın hakemliğine başvuruyoruz. Seçim var. Her türlü iftira, her türlü karalama böyle bir seçim hiç görmedim. Emin olun görmedim. Ya Allah aşkına halkı darbeci yaptılar ya. Sandıkta gelip oy verip iktidarı değiştirince sen darbe yaptın diyorlar. 15 Temmuz… Ya bunun 15 Temmuz ile ne ilgisi var. Siz 15 Temmuz diye bağıracağınıza 15 Temmuz dolayısıyla hazırlanan TBMM raporunu basın, kamuoyuna sunun bari. Raporu gizlediler bunlar, hala yayınlanmadı. 15 Temmuz Araştırma Raporu’nu korkudan yayınlamıyorlar.
-FETÖ’nün elebaşı da gerçekten talep edildi mi edilmedi mi o konuda da yığınla iddia var da onun belki ülkeye getirilip yargılanması konusunda bunu başarabilir misiniz?
Erdoğan talep etmedi ki. Benim bildiğim kadarıyla talep etmedi. Talep edeceğiz tabii ki. Niye etmeyelim.
-Bir devri sabık veya ellerindeki kaybedeceklerini düşünenleri rahatlatacak ne yapabilirsiniz?
Devletin adaletle yönetileceğine inanıyorsanız sizin rövanşist bir mantıkla hareket etmeniz doğru değil. Nokta. Çünkü devleti adaletle yöneteceksiniz. O iddia ile yönetiyorsunuz, ‘ben senden intikam alacağım. Öç alacağım, kinim var sana.’ Bu devlet yönetiminde olmaması gereken bir şeydir. Devleti adaletle yöneteceksiniz. Gittiğim her yerde de söylüyorum. Devlet, kinle, öfkeyle yönetilmez diye. İlla seni alacağım mahkûm olacaksın. Yok öyle bir şey. Varsa bir şey onu yargıç yapar. Siz yapamazsınız. Şimdi tam tersi yapılıyor. Kazanımlarımızı kaybederiz. Hiç kimse hakkıyla kazandığı bir şeyi asla kaybedemez. Buna asla izin vermeyiz zaten. Ha kim kaybeder, onu söyleyeyim; uyuşturucu baronları. Kökünü kazıyacağım. Açık söyleyeyim. Bizim gencecik evlatlarımızı zehirliyorlar. Ben onlara niye alıp da el bebek gül bebek muamelesi yapayım. Hepsinin kökünü kazıyacağız bu ülkede olmayacak. Yaşatmayacağız onları. Onun da hukuk içinde yalnız. Yok eline sopayı al, git adamı vur yok öyle. O da hukuk içinde gerekli önlemleri alarak yapacağız.
“HİÇBİR ULUSLARARASI MAHKEME BİR DEVLETİN SOYULMASINA EVET DEMEMİŞTİR”
Beşli çeteler… Türkiye’yi soydular ya. Yiye yiye doymadılar. Şimdi onlar beşli çeteler beslenecek, ben de seyredeceğim. O zaman ben bu devleti niye yönetiyorum. Hani adaletle yönetecektik. Haksız olarak alınan, yurtdışına götürülen paraların tamamını da getireceğiz. Bizim Ortak Mutabakat Metni’nde bu var zaten. Avrupa Birliği’nin temel ilkelerinden birisi de budur zaten. Çalınan bir parayı alabiliyorsunuz. Efendim uluslararası mahkeme var, mahkeme vermez… Hayır efendim, hiçbir uluslararası mahkeme bir devletin soyulmasına evet dememiştir. Bu konuda yazılmış kitaplar, akademik kitaplar var, mahkeme kararları var. Bunların hepsi masamın üzerinde bir dosya olarak duruyor. Ayrıca zaten Avrupa Birliği’nin aldığı kararlar gereği, böyle açıktan giden paraların hangi bankalarda olduğunu falan bütün Avrupa’daki bütün avukatlar biliyor. Bir avukatla tanıştık, dedi ki ‘Hiç meraklanmayın, siz iktidar olduğunuzda Türkiye’den çalınıp götürülen bütün paraların hangi bankalarda kaç lira olduğunun ben size listesini getireceğim.’ Bunların hepsi var. Siz çalınan parayı geri getireceksiniz. Budur.
“AVRUPA’DAKİ ENFLASYONU NİYE BU MİLLETİN SIRTINA YIKIYORSUNUZ”
Dolar bazında ihale vermişsiniz. Niye veriyorsunuz kardeşim, hani sen milliyetçiydin. Avro bazında ihale veriyorsun. Hadi verdiniz ihaleyi bunu anladım, ya Allah aşkına Amerika’daki enflasyonu niye bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Avrupa’daki enflasyonu niye bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Ve bu sözleşmeyi siz nasıl yaptınız. Ben bunu sormayacak mıyım? Ben bunu sorduğum zaman bu öç, intikam alma değil, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumadır. Bir devletin soyulmasına engel olmak istiyorum. Devleti soyamazsınız diyorum. Gidiyorsunuz havaalanı yapıyorsunuz, ya yolcu yok. 2040’a kadar hala dolar ödeyeceksiniz. Kimin sırtından? Kendi sırtından ödüyorsan öde. Bir sorun yok. Ama milletin sırtından ödüyorsan, e ben de bu milletin hakkını, hukukunu korumak zorundayım. Milleti soğana mahkûm ettiniz.
Türkiye’de gelir dağılımı hiç bu kadar bozulmamıştı. 85 milyondan bir avuç kişiye ki onlara beşli çete diyoruz milyar dolarlar aktarılıyor. Alıyorlar paraları. Onlar istemezler benim Cumhurbaşkanı olmamı. Hiç istemezler. Aracılar koydular, tehdit ettiler.
-Çeteler, baronlar nasıl büyüyebildiler bu kadar?
Mevcut iktidar büyüttü. Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu baronunu kim hapisten çıkardı? Ben mi çıkardım? Hapisten çıkardılar, adamı serbest bıraktılar. Şimdi bizim ülkemiz bu konuda bir video da yapmışım. Uyuşturucu bataklığında evlatlarımız var. Bir kentte yaptığım toplantıda 3 psikolog da vardı, 14 yaşına indiğini söyledi. Her gelir grubuna göre şu anda uyuşturucu satılıyor. Üst gelir grubu kokain içiyor, alt gelir grubu bonzai içiyor. Parasına göre. Veriyorsun yapılıyor. Bakın bunların tamamını polis biliyor. Güney Amerika’da hangi gemiye bindirildiğini, Afrika’da hangi limana geldiğini, o limanda uyuşturucuların yeni bir gemiye yüklendiğini, oradan Türkiye’ye nasıl geldiğini, bütün bunları polis gemilerin adına, sahiplerine kadar biliyor. Ama siyasi otorite izin vermiyor. Ben de şunu yapacağım, Allah nasip ederse Cumhurbaşkanı olduğumda, diyeceğim ki kardeşim uyuşturucu baronlarıyla mücadele edin, kim size müdahale ederse bana haber vereceksiniz. Ben mücadele ediyorum, şu kişi bana müdahale ediyor diye. Türkiye, genç evlatlarını uyuşturucu bataklığına sürükleyemez. Bir araştırma yaptırdım, AK Parti’ye en çok oy çıkan yerde yaptırdım, anne şunu söylüyor, ‘çocuk okuldan çıktığında uyuşturucu satıcısı hemen karşısında, biliyor onu ve çocuk eve ilk geldiğinde yokladığım cep telefonu yanında mı, satmışsa gidip uyuşturucu almıştır.’ Bu bilinen bir olay. Türkiye öyle bir bataklığın içerisindeki bunların haberi yok diyemem.
Her şeyin başlangıç noktası CHP açısından Merkez Bankası’nın eriyen, eritilen 128 milyar doları nerede sorusuydu. Seçilirseniz, kazanırsanız biz o paranın nereye gittiğini ne kadar sürede öğrenebileceğiz? Merkez Bankası Başkanlığı için aklınızda kim var?
O ismi söyleyemem, çünkü doğru değil bu aşamada. Seçim sonuçları belli olacak. Biz liderler oturacağız, karar vereceğiz. Ama Merkez Bankası’nın başına gelecek kişi içeride ve dışarıda finans çevrelerine güven veren bir kişi olacak. O kişiyi atadığımızda içerideki ve dışarıdaki finans çevreleri diyecekler ki evet bu hükümet bu konuya sağlıklı yaklaşıyor. Fiyat istikrarını sağlamaktan sorumlu olan kurumun adı Merkez Bankası. Kanun öyle diyor. Dördüncü maddesi. Biz ona diyeceğiz ki kardeşim fiyat istikrarını sağla.
“BÜTÜN BUNLARIN HEPSİ EN GEÇ 15 GÜN İÇİNDE ÖNÜMÜZE GELECEK”
128 milyar dolar. Altı lider şöyle bir karar aldık, Ortak Mutabakat Metni’nde var. Durum ve Hasar Tespit Komisyonu diye bir komisyon kuracağız. Bu komisyon bürokratlardan oluşacak. Nitelikli, devletini bilen, harcamaları, tasarrufu bilen insanlarından oluşacak. Bunlara diyeceğiz ki bize en geç 15- 20 gün içerisinde bir hasar tespit raporu getir. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarından rezervlerine kadar. İMKB’nin durumuna kadar. Kamu özel iş birliğiyle yapılan bir sürü ihaleler var, dolar avro bazında. Nedir bunların durumu. Varlık Fonu’nda ne var ne yok, neler yapılıyor bu Varlık Fonu’nda. BOTAŞ’ın durumu nedir. Karda mı zarar mı? Bütün bunların hepsi en geç 15 gün içinde önümüze gelecek. Biz karar alırken elimizde sağlam verilerin olması lazım. Veri olmadan siz karar alırsanız o yanlış olur. Ayrıca süratle Ekonomik Sosyal Konseyi oluşturacağız, alacağımız her kararı Ekonomik Sosyal Konsey ile de görüşeceğiz. Yani işçisi de sanayicisi de tüccarı da esnafı da ziraatçısı da bilecek. Devlet saydam olacak, vatandaşına hesap verecek. Vatandaş devletine vergi veriyorsa vatandaş da verginin nerelere gittiğini öğrenme hakkına sahip.
“ASIL GÖREVİM MALİYE BAKANLIĞI”
-Vaatleriniz var. Memur maaşı, işsiz gençler maaş, aile destekleri sigortası. Dul ve yetimler. Memur maaşlarından başlayarak devamını getirebilirsiniz…
Memur maaşları yanlış hatırlamıyorsam, asgari ücretin 2,5 katı filandı. Bir hayli eridi. Nereye gitti bu para, kimler aldı bu parayı? Niye eridi? Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı, açlık sınırını da belirleyen ben değilim. Hele yoksulluk sınırı dersek, herkes yoksulluk sınırının altında kaldı. Nereye gitti bu paralar? Kim aldı bu paraları. Az önce söyledim, alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına transfer yapılıyor. 27,5 yıl Maliye Bakanlığı’nda çalıştım. Beni herkes SSK Genel Müdürü olarak bilir ama asıl görevim Maliye Bakanlığı… Bütçeler yaptım, hesaplar yaptım, tasarruf genelgeleri hazırladım. Onları sundum. Vergi yasaları hazırladım. Bütün bunlara baktığınız zaman, eğer devlet olarak siz kaynakları nereye harcayacağınızı bütçe kanunu ile belirlersiniz. Ona göre harcarsınız. Bütçenin halktan yana olması, gelir dağılımını dengelemesi lazım. Verimli alanların belirlenmesi ve yatırımların verimli alanlara yapılması lazım. Dış finansman istiyorsanız, temiz paraya ihtiyacınız var. Temiz paranın gelmesi lazım. Temiz paranın gelmesi için de Türkiye’de demokrasi, can ve mal güvenliğinin olması lazım. Biz birden fazla alanda adım atarak, Türkiye’yi rahatlatacağız.
Örneğin, Avrupa Birliği ile vize sorununu kaldıracağız. 3 ay içinde.
VİZE SÜRECİ: “NELER YAPILACAĞI BELLİ”
-Bu Avrupa Birliği ülkelerinin inisiyatifinde bir karar. Dolayısıyla bunun için ayrı bir görüşme ve müzakere yapmış olmanız ya da bir formül bulmuş olmanız lazım.
Kararlar belli. Neler yapılacağı da belli. Biz onları yaptığımız zaman vizeyi kaldıracaklarını onlar taahhüt ediyorlar. Kaldırır, kaldırmaz ama biz onların gereğini yapmak zorundayız. Yapacağız yani. 3 ay içinde yapılacak. Birkaç yasa değişikliği gerekiyor. Vizeler kalkacak.
Artı, biz Avrupa Birliği’nin öngördüğü bütün düzenlemeleri onların yeni bir fasıl açmasını beklemeden yapacağız. İlla birisi dayatsın, ondan sonra mı biz yapalım? Bizim aklımız yok mu? Biz kendimiz yapabiliriz. Demokrasi diyorsanız, birinci sınıf demokrasiyi ülkemize getirebiliriz. Hiç kimse düşüncesinden ötürü hapse atılmamış olur. Rahatlıkla herkes düşüncesini ifade eder. Düşünceden niye korkalım ve çekinelim? Türkiye bu kadar zayıf bir ülke mi? Tam tersine güçlü bir ülkeyiz. Avrupa Birliği’nde hangi demokratik kurallar varsa, biz kendi ülkemize de getireceğiz. O zaman Türkiye’ye yabancı sermaye gelecektir. Fon akışı olacaktır. Türkiye’ye çok ciddi yatırımlar yapılacaktır. Gerçekten bizim hayallerimize bunlar yetişemezler.
Samandağ’dan başlayıp, Mersin’e kadar olan havzayı Akdeniz’in en çok üretim yapan havzası haline getireceğiz. 5 yıl içinde. Bu bölgede katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz. Bu bölgede maden rafinerisi kuracağız. Hakkari’deki çinkoyu maden rafinerisinde işleyeceğiz. Bu bölgede sağlıkla ilgili ciddi yatırımlar olacak. Çok sayıda otomobil fabrikası bu bölgede yatırımlar yapmaya başlayacak. Çünkü Süveyş Kanalı’na yakın, Cebeli Tarık ve boğazlar var. Olağanüstü avantaj, bu bölge için özel yasal düzenleme yapılacak. Ayrıca bu bölgede Doğu Akdeniz’de çıkan gaz Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecek. Türkiye burada elektriğin maliyetini son derece düşük rakama indirecek. 4,5 centte kadar düşüreceğiz.
-Doğu Akdeniz gaz kaynaklarından dışlandık. Buna tekrar dahil olmak mümkün olabilir mi?
Mümkün, yapacağız. Başka çareleri yok zaten. Doğu Akdeniz’deki gazda, bütün dünya orada. Sadece dışlanan biziz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Biz iki devlet olarak buraya gireceğiz zaten. Türkiye üzerinden geçirecekler, çünkü maliyet çok daha düşük. Biz buradan olağanüstü gelir elde edeceğiz. Olağanüstü. Bunların hayal edemeyeceğiz kadar. Gidip birilerine direnmeyeceğiz. Hakaret ettiğimiz adamın kapısına gidip, yalvarıp, yakarmayacağız. Aklımız ve mantığımızla, bilgi ve birikimimizle bütün bunların hepsini yapabileceğiz. Bunları yapabilecek kadrolar da var. Ben neden ısrar ile söylüyorum? Bir şampiyonlar ligi kuracağız diye?
İçeride ve dışarıda, Türkiye için çalışan o kadar nitelikli insanlar var ki. Ama Türkiye’de umutsuzluğa kapıldıkları için dışarıya gidiyorlar. Hepsi gelecek. Göreceksiniz. Ben MIT’ye gittim, İngiltere’ye gittim. Oradaki bilim insanları ile görüştüm, ekonomistlerle görüştüm. Gerçekten o kadar mükemmel insanlarımız var ki, siz 5-6 buluş ile olağanüstü paralar kazanabilirsiniz. Kovid-19 aşısını bulan 2 Türk değil mi? Türkiye kökenli 2 Alman vatandaşı. 140 milyar dolar Alman ekonomisine kazandıran. 2 kişi. Bunlar Türkiye’de olsaydı kötü mü olurdu?
-Enflasyon hesaplamasını nasıl yapacaksınız? Kimin geliri ne kadar artacak?
Emekliye 15 bin lira Kurban Bayramı’nda bankadaki hesaplarına para yatırılacağını söyledim zaten. Bunların hepsi niye olmasın. Para var. Türkiye zengin bir ülke. Beşli çeteye gelince para var, eurolar var. Milyar dolarlar var. Emekliye, memura gelince ‘Parayı nereden bulacaksınız?’. Parayı bulursunuz. Sağlıklı ve tutarlı ekonomi, maliye politikası, iyi bir bütçe politikası ile kaynakların nereye harcanacağını belirlersiniz. Elin oğluna var, vatandaşa gelince yok. Çiftçiye gelince yok. Bunlara vermediğiniz zaman Türkiye daha fazla borçlanıyor. Dışarıdan arpa, buğday alıyorsunuz.
“ŞEHİR İÇİ HASTANELERİ YENİDEN AÇACAĞIZ”
Şehir içi hastaneleri yeniden açacağız. (Şehir hastanelerini) Kapatmayacağız. İsteyen oraya gidecek. Sen oraya gideceksin diye bir mecburiyet olamayacak. Eve en yakın neresiyse oraya gidecek. Veya özel bir tedaviyi, başka hastanede özel olarak gelişmişse oraya gidecek…
-Çalışanların gelir vergisi konusunda vaat alabilir miyiz? Onu nereye çekebilirsiniz?
Asgari ücreti verginin dışında tutacağız. Zaten asgari ücret, ücretler içinde ayrı bir vergi tarifesi yapmayı öngörüyor. Ücretliye, asgari ücret veriyorlar, yılın ortasında da sanki çok büyük para kazanmış gibi vergi dilimi artıyor. Geliri düşüyor. Devleti yönetmesini bilmiyorlar.
Atama bekleyen öğretmenlere vaadiniz oldu, bunun zamanını merak ediyorlar…
Cumhuriyetin 100’üncü yılında. Bu yıl. Köy okullarını açacağız. Köy okullarında öğretmenler olacak.
-2022 KPSS puanına göre mi yapılacak?
Bu yıl içinde yapılacaksa, bu yılın sonunda.
-İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının soruları var. 50 bin mezun atama bekliyor diyorlar. Kendi alanında atanmasını bekliyorlar….
Bu konu üzerinde arkadaşlarımız çalışıyorlar. Atama ne kadar yapabiliriz. 50 bin rakamını verirsem, onun atamasının yapılması lazım. Boş kadro var mı? Kadroların sayısını yasa ile belirliyoruz. Yasa buna izin veriyor mu, vermiyor mu bakmak lazım.
Bu arkadaşların mağduriyetini biliyorum, miting meydanlarında bize söylüyorlar. İlk yapacağımız işlerden birisi, kamu sosyal hizmet uzmanları almak. Aile destekleri sigortası kapsamında. Nerede bir aile hekimi varsa, ki 20 bin civarında aile hekimi var. Aile hekimlerinin olduğu yerde, en az 5-6 tane sosyal hizmet uzmanı olacak. Aile hekimlerinin baktığı gruplara sosyal hizmet uzmanı da bakacak.
-Gümrük müşavirleri diyorlar ki mesleki faaliyetlerini yürütebilmesi için 2000 yılında yürürlüğe giren 4458 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi, oda yapılma imkanı veriyordu bize. Fakat bunu engelledi diyor TOBB. Neden olamadık?
Her meslek grubunun örgütlenme özgürlüğünü sağlamanız lazım. Her meslek grubunun. Efendim işte şu meslek grubu örgütlenmesin, benim çatımın altında olsun değil yani. Her meslek grubu kendi içinde örgütlenebilmeli.
-Yargıtay üyelerine zam yapıldı. Birinci sınıf hakimler savcılara yapılmadı. Hakimler, savcılar tepkili. İktidara gelince ne yapacaksınız?
O dengeyi sağlamamız lazım. Doğrudur. Dengesizlik var. Benzer dengesizlik kamuda çalışan mimar mühendisler için de var. Orada da hatta şöyle bir şey oldu. Bir yerde pankart tutmuşlardı. Şimdi öteden beri devlette şöyle bir kural vardı: Doktor, mimar, mühendis, avukat belli düzeyde birbirlerine yakın düzeyde aylıklar alırlardı. Pandemi döneminde sağlık çalışanına bir miktar para verildi. Mimar, mühendis kamudan çalışanların artış daha düşük oldu. Arada mesafe açıldı. Bu mesafenin de kapatılması lazım.
-Bugüne kadar TÜİK’in yapmış olduğu hesaplamalar acaba memurun, emeklinin, asgari ücretlinin cebinden ne kadar bir kayıp olmuş olabilir ve bu tazmin edilecek mi?
Hesabını az önce ifade ettiğim durum ve hasar tespit komisyonu tutacak. Ben TÜİK’in enflasyon rakamlarını doğru vermediğini bilen birisiyim. TÜİK’in önüne gitmemin temel nedeni de enflasyonu düşük gösterdiğiniz zaman işçinin memurun, emeklinin aylığını düşük veriyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz demiştim. Şimdi bunların tamamı düzelecek. Devletin kurumları vatandaşına yalan söylemez. Siyasi otorite de yaptığı haksızlığın farkına varması lazım.
-Rusya’yla ilgili bir cümle var Cumhurbaşkanı’ndan ‘Bay bay Kemal, Putin’e saldırıyor. Putin’e saldırırsa buna eyvallah demem.’
Yani ben Putin’in yanında yer alırım diyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi, bir başka ülkenin devlet başkanının kanatları altına giremez. Onun koruması altına giremez. Böyle bir cümle kuramaz. Eğer böyle bir cümle kullanıyorsa, belli bir kişinin yani Putin’in baskısını her alanda kabul ettiğini yani ona muhtaç haline geldiğini kabul ederim.
-S-400’lerin bir işlevi var mı şu anda? O hava savunma sisteminde?
Türkiye, dünyanın en büyük hurdalığına sahip şu anda. Gelince bakacağız. Siyasi otorite, bir karar alırken devletin ilgili birimleriyle konuşur. Yani asker ve sivil bürokrasiyle konuşur. Nedir bu olayın özü? Devlet dediğiniz budur. Devletin çıkarlarını bürokrasi korur ve siyasi otoritenin önüne koyar. Eğer devletin aleyhine bir şey çıkıyorsa siyasi otoriteyi uyarır.
-Siz mazbatayı bekliyorsunuz. Peki devir teslim Çankaya Köşkü’nde mi olur? Beştepe’de mi?
Onu Sayın Erdoğan belirler. Ben değil. Niye olmasın? Demokrasilerde temel kuraldır. Birisi gelir birisi gider yani.
-Cumhurbaşkanı’ndan bir açıklama var: ‘Cumhur İttifakı, sandıktan çıkan her sonucu meşru kabul edecektir’
Güzel. Sandıktan çıkacak her sonuç meşruysa bizim istediğimiz de odur. Demek ki ortada İçişleri Bakanı’nın dediği gibi bir darbe falan söz konusu değil. İstanbul seçiminde ne oldu? Aynı pusulanın içindeki 4 oydan biri doğrudur biri yanlıştır diye YSK karar aldı. Karar kimin hakimin mi? İnsanları güldürmesinler. Sonra ne oldu? Yine halkın hakemliğine başvuruldu. 13 binlik oy farkı 800 bin oldu.
9121,78%1,00
34,51% 0,15
36,45% 0,29
2959,15% 0,83
4929,17% 0,00