CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Danışman seçiyorsun, neye göre seçiyorsun. Malı götüren danışman mı olur Allah aşkına. Devleti soyan danışman mı olur? Niye konuşmuyor? Erdoğan niye konuşmuyor? Bunları neden vermiyor mahkemeye. Hangi gerekçe ile vermiyor” dedi. Kılıçdaroğlu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerine dikkat çekerek, AKP ve MHP’ye “Peki bu ne? Hadi ENAG’ı diyelim ki tartışıyor o kanat. Kendilerine Cumhur dedikleri kanat tartışıyor, ‘ENAG verileri doğru değil’ diye. Bu TÜİK nedir Allah aşkına” diye sordu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, FOX TV’de Çalar Saat programında bu sabah İlker Karagöz’ün konuğu oldu. Kılıçdaroğlu, Karagöz’ün gündemdeki sorularına şu yanıtları verdi:
“BAHÇELİ NE DER ÖNEMLİ DEĞİL. ‘BUGÜN AZ YİYENLER, YARIN ÇOK YİYECEK…’ İTİRAF EDİYOR YANİ.: Bahçeli ne der önemli değil. Elini taşın altına koymuş birisi değil. Tek görevi var Erdoğan a destek vermek. Ona biat etmiş vaziyette. Bir partiyi bir kişiye biat ettiremezsiniz. Sadece gider Erdoğan’a ‘Aldığınız kararın arkasındayız’ der. Öyle diyor zaten. Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırırken de aynı şekilde oldu. Askeri hastaneler kapatılırken de aynı şekilde oldu. Dolayısıyla bugün az yiyenler, yarın çok yiyecek. İtiraf ediyor yani. Bugün az yiyen ne demektir, binlerce yoksul var demektir. Demek geçinemiyor. Arada bir mecburen doğruları da söylüyor. Ben öyle anlıyorum. TÜRK-İŞ’in belirlediği açlık sınırı 6 bin 839 lira. Asgari ücret 5 bin 500 lira. Nasıl oluyor bu? Açlık sınırının altında asgari ücret. Açlık sınırının altında. Demek ki bu ülkede bütün asgari ücretli ki bu ortalama ücret oldu ülkede, açlık sınırının altında çalışıyor.
BİZİM İÇİN CEHENNEM, ONLAR İÇİN CENNET OLDU: Türkiye’yi ucuz pazara dönüştürdüler, bizim için cehennem, onlar için cennet oldu. Düşünebiliyor musunuz? Kendi vatanında vatandaş adeta cehennemi yaşayacak. Pazarda, sofrada, elektrikte, gübrede her alanda. Elin oğlu gelecek çok düşük paralarla burada krallar gibi yaşayacak. Biz onları besleyeceğiz. Bana söyler misiniz? Cumhuriyet tarihinde böyle gariplikler oldu mu? Böyle bir tablo ortaya çıktı mı? Bahçeli ne diyor buna?
AİLEYE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPANLAR BUNLAR: Bir şey daha söylemek zorundayım, kusura bakmasın Bahçeli diyorum. Ya derin yoksulluk diye bir kavram çıktı ortaya. Derin yoksulluk. Yoksulluğu bıraktık, derin yoksulluk diye kavram ortaya çıktı. Büyük kentlerin varoşlarında yüz binler var. Evine ekmek alamıyor, işsiz güçsüz bu insanlar. Bu toplumda uyuşturucu baronlarının kol gezdiği, bunların da siyasal iktidar tarafından kolladığı düzeni yaşıyoruz biz. Ahlak temelden sarsıldı, aile yapısı temelden sarsıldı. Bunlar sanıyorlar ki ‘Biz aileye saygı duyuyoruz’. Hayır efendim aileye en büyük kötülüğü yapanlar bunlar. Gitsinler, açsınlar boşanma davalarına baksınlar. Evlerde huzur yok. Evlerde insanlar geçinemiyor artık. Bunlar görmüyorlar mı? Her şeyi saray gibi görüyor. Saraya bakıyor, bir sürü insan var. Her birisinin dört, beş maaşı var. Keyfi yerinde. Diyorlar ki ‘Herhalde Türkiye de böyle’. Böyle değil efendim. Bakın, oturun, konuşun, bu insanlar ne olacak diye. En büyük tehlike çiftçiyi toprağa küstürmek. Çiftçiyi toprağa küstürürsen hepimiz aç kalacağız.
BUYURUN KİMSE ALMIYOR. ELİNDE KALDI FINDIK. : Çeltik, dedik ki, ‘20 lira fiyat verin’. 20 lira. Yani birinci boy olanı. Orta boya diyorlar, ‘18 lira olabilir. Bunu istiyoruz diyor, makul bir karımız var. Biz biliyoruz, altı ay sonra büyük zam gelecek. Hiç değilse önümüzü görelim’. Fındıkta da aynı tablo. 52 mi, 54 mü bir rakam açıkladı. Buyurun, kimse almıyor. Elinde kaldı fındık. Fındıkta bir numarayız. Böyle bir tablo. Fındık üretiminde bir numarayız, fındık fiyatını siz belirlemiyorsunuz, başkaları belirliyor. Başkaları dünyanın milyar dolarlarını kazanırken siz 2,5 milyar dolar bile kazanmıyorsunuz.
AÇIKÇA DEVLET SOYULUYOR ŞU ANDA. HER ALANDA SOYULUYOR: Efendim, bu sistemi değiştireceğiz. Allah nasip ederse bu sistemi değiştireceğiz. Biz oyumuz artsın atmasın bu şeyde değiliz. Türkiye elden gidiyor. Türkiye’yi perişan ettiler. Sorun parti sorunu olmaktan çıktı. Sorun bir Türkiye sorunudur. Altı liderin bir araya gelmesinin temel nedeni Türkiye’nin yaşadığı sorunu aşmaktır. Türkiye’nin yaşadığı sorunu aşmamız için uzlaşmamız, bir araya gelmemiz lazım. Çözümü bulmamız lazım. Çözümü halkla paylaşmamız lazım. Devletin saydam olması lazım, devlette liyakatin olması lazım. Ahlaklı bir yönetimin olması lazım. Allah aşkına söyler misiniz? Bir açıklama yapıldı, kimin eli kimin cebinde belli değil. Herkes malı götürmekle meşgul. Herkes ama. Seçime gidiyoruz, bunlar kaybedecekler, ne götürürsek kardır. Açıkça devlet soyuluyor şu anda. Her alanda soyuluyor. Bürokratı soyuyor, üç kağıtçı bürokratını kastediyorum. Borsa aracılığıyla soygunlar var. Orada zaten dünyanın soygunu var. Bu soygunların üzerine gidilmiyor. Niye gidilmiyor?
BİZ SARAYIN SAVCISI İSTEMİYORUZ. CUMHURİYET SAVCISI İSTİYORUZ: Saraya bağlı. Savcıya talimat verirler, dosyayı kapatın derler. Bu kadar basit. Biz sarayın savcısı istemiyoruz. Cumhuriyet savcısı istiyoruz. Cumhuriyet sözcüğü kamu görevlileri arasında sadece savcıya verilmiştir. Savcı Cumhuriyeti ve değerlerini korumakla yükümlüdür. Cumhuriyete ve Cumhuriyetin değerlerine yapılacak her saldırıyı soruşturma konusu yapmak zorundadır. Yolsuzluk yapıyorlar, uyuşturucu boranları kol geziyor… Bunu da bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Her gelir grubuna göre uyuşturucu pazarlanıyor Türkiye’de. Fakire ve en zengine.
İÇİŞLERİ BAKANI ÇIKTI TELEVİZYONA, DEVLETİN TELEVİZYONUNA ÇIKTI: Türkiye böyle bir tabloyu hiç yaşamamıştı, hiç ama hiç yaşamamıştı. Böyle bir tabloyu böyle bir ülkeye nasıl yaşatırsınız ya. Yolsuzluklar, yolsuzluktan mahkum olan kim var? Kim? Bu ülkenin İçişleri Bakanı çıktı televizyona, devletin televizyonuna çıktı, ‘Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet veriliyor’. Söyleyen ben değilim, bakkal Ahmet Efendi, apartman görevlisi İsmail Efendi de değil. Kim bunu yapıyor? Kim? Ayda 10 bin dolar rüşvet aldığını söyleyen İçişleri Bakanı. Bu İçişleri Bakanı ayda 10 bin dolar rüşvet alan adamla ilgili ne yaptı? Hiçbir şey.
ERDOĞAN’IN İLGİLENMESİ LAZIM: Erdoğan’a dedim, ‘Al biraz ilgilen’ dedim. İlgi bekliyor diye. İlgilenmesi lazım. 10 bin dolar rüşvet alan kişiyi açıklayıp, bu kişinin kimliğini ve cumhuriyet savcılığına dilekçe vermiyorsa, bu kişi rüşvetin ortağıdır. Nokta. Başka olamaz zaten yani. Devleti yöneten kişi rüşvetçiyi korur mu? Rüşvetçiden yana tavır alır mı?
SADECE FOTOROMAN SÜLEYMAN’IN İŞİ DEĞİL, YUKARIDAN GELEN TALİMATTIR: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi alındı. Değişti. Vatandaşın taktiridir. Yolsuzluklar var mıydı, vardı. Dosyalar var mıydı, dosyalar da vardı. Dosyalar hazırlandı, İçişleri Bakanlığı gönderdiği müfettişleri dosyaların tamamını bize verin. Verdik, bir yıldan fazla. Ne oldu bu dosyalar? Tamamı kapatıldı. Bu sadece fotoroman Süleyman’ın işi değil, yukarıdan gelen talimattır. Yukarından gelen talimattır.
DEVLETİ SOYAN DANIŞMAN MI OLUR? ERDOĞAN NİYE KONUŞMUYOR?: Danışman seçiyorsun, neye göre seçiyorsun. Malı götüren danışman mı olur Allah aşkına. Devleti soyan danışman mı olur? Niye konuşmuyor? Erdoğan niye konuşmuyor? Bunları neden vermiyor mahkemeye. Hangi gerekçe ile vermiyor.
TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMİN HAKKINI YİYECEKSİN. GÖRECEK, BOĞAZINDA KALACAK: Şarkı söyledi diye hapse atıyorsun, milyar dolarları götürüyor. Sırtını sıvazlıyorsun. Sonra da kalkıyorsun bana ahlak dersi veriyorsun. Hangi ahlaktan bahsediyorsun. Hangi erdemden bahsediyorsun. Hangi devlet yönetiminden bahsediyorsun sen. Ama bu millete sözüm var benim, onların tamamının burnundan fitil fitil getireceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenir mi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyeceksin, boğazında kalacak senin o. Görecek, boğazında kalacak. Milyar dolarlarını yurt dışına götüreceksin, oturacaksın bunlarla keyif süreceksin. Bay Kemal seyretmez, yemezler.
BU TÜİK NEDİR ALLAH AŞKINA: Gizleyemezsiniz zaten. Gizleyemezsiniz. Enflasyonla mücadele kimin görevi? Yasaya göre fiyat istikrarından sorumlu Merkez Bankası. Merkez Bankası kanunun dördüncü maddesi diyor ki, Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Nokta. Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlıyor mu? Merkez Bankası diye bir banka mı var? Şu anda Merkez Bankası’nın adı banknot matbaası. Habire para basıp piyasaya sürüyor, o kadar. Herhangi bir önlem alıyor mu? Hiçbir önlemi yok Merkez Bankası’nın. Dünyadan haberi yok Merkez Bankası’nın. Devleti yöneten kişi Merkez Bankası kanununda yer alan bu hükmü, bir kanun hükmünde kararname çıkardı, ‘Fiyat İstikrar Komitesi kuruyorum’ dedi. Kim sana bu yetkiyi verdi? Gittik Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bir kuruma parlamentonun verdiği yetkiyi bir kişi çıkıyor bir genelge ile ‘Ben orayı kapatıyorum, senden bu yetkiyi alıyorum, bu yapacak’ diye. Peki onlar yaptı, fiyat istikrarı sağlandı mı? Sağlanmadı. Peki bu ne? Hadi ENAG’ı diyelim ki tartışıyor o kanat. Kendilerine Cumhur dedikleri kanat tartışıyor, ‘ENAG verileri doğru değil’ diye. Bu TÜİK nedir Allah aşkına.
BU ENFLASYONU KİM YAPTI? BAY KEMAL Mİ YAPTI?: Bir soru daha soralım, bu enflasyonu kim yaptı? Bay Kemal mi yaptı? Kim yaptı? Meral Hanım mı, Temel Bey mi, Ali Babacan mı, Davutoğlu mu yaptı? Gültekin Bey mi yaptı? Kim yaptı bu enflasyonu? Yüzde 80-90’lara. Üretici enflasyonunu yüzde 150’lilere kim çıkardı? Yüzde 160’lara kim çıkardı? Hangi politika çıkardı? Biz mi çıkardık? Şimdi dönüp bizi suçluyorlar. Arkadaşlar biz devleti yönetmiyoruz. Yöneten sizsiniz. Size nasıl yönetilmesi gerektiğini de anlatıyoruz. Siz artık devleti yönetemiyorsunuz. Neden? Malı götürme telaşı içinde devlet yönetilmiyor.
“CUMHURBAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, DİĞER LİDERLER CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI” FORMÜLÜ İDDİASI: Bu tartışmalar olur. Köşe yazarları da ülkenin aydınları da bir şekliyle kendilerine göre bir şeyler yazıyor, çiziyorlar. Biz ama kendi aramızda bu konuları hiç görüşmedik. Kendi aramızda görüşmediğimiz konular konusunda benim özel bir düşüncem, altılı masayı bağlayacak özel bir düşünce ifade etmem doğru değil. Çünkü biz birbirimize söz verdik, birbirimize açık olacağız.
SEÇİME HAZIRLIK VAR MI?: Biz şu andan itibaren seçime hazırlanıyoruz. Biz seçim güvenliğini sağlamak için bütün sandıklarda görevli belirledik ve eğitimini yapıyoruz şu anda. Ben sizden ayrıldıktan sonra Giresun’a gideceğim ve halkla konuşacağım. Daha önce Samsun’daydım. Vezirköprü, Bafra, Havza, Amasra’ya gittim. Amasya’da gençlerle oturduk, konuştuk. Kanaat önderleri ile bir araya geldim, kanaat önderleri ile konuştuk. Onlar her türlü soruyu soruyorlar, biz de düşüncelerimizi açık ve net bir şekilde onlara aktarıyoruz. Dolayısıyla toplumun her kesimi ile sıcak ve samimi bağlantı kuruyoruz. Biz seçime çalışıyoruz aslında. Çünkü ne yapacakları, nasıl karar alacakları da belli değil. Her an her şey olabilir Türkiye’de.
ÜNİVERSİTELERİN KENDİ KÜLTÜRLERİ VARDIR: Bir saat sonra Türkiye’de ne olacağından kimin şeyi var. Her an her şey olabilir. Bakın eğitim sistemini allak bullak ettiler, üniversiteleri perişan ettiler. Boğaziçi Üniversitesi dünya çapında saygın bir üniversiteydi. Listelere, sıralamalara girerdi. Bu üniversiteyi aldılar, berbat ettiler. Zorla ‘Ben seni bu makama getireceğim’. Kimsin sen arkadaş ya? Üniversitelerin kendi kültürleri vardır. ODTÜ’nün kuruluşundan bu yana gelen, gelenekselleşen kültürleri vardır. Ankara Üniversitesi’nin kendi, İstanbul Üniversitesi’nin kendi kültürleri vardır. Siz bu kültüre müdahale edemezsiniz. Doğru değildir. Üniversiteler her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlardır. Siz üniversiteyi ‘Benim dediğimi yapacak, benim gibi düşünecek’. Kapatın bütün okulları. Sen düşünüyorsun zaten. Diğerleri düşünmesin. Bu insanın aklını kiraya vermesi demektir. Kimse kusura bakmasın biz aklımızı kiraya vermeyiz.
BEN GENÇLERDEN KORKMUYORUM: Gençlerden korkuyorlar. Ben gençlerden korkmuyorum. Gençlere diyorum, ‘Sizin hayalleriniz benim hedefim olacaktır’. Gençlerin hayal kurması lazım. Güzel bir Türkiye hayali kurması lazım. Güzel bir Türkiye hayali kurması lazım. Bir şairimiz demiş ‘İnsan hayal ettiği mühletçe yaşar’ diye. Siz gençlerin hayalini çaldınız ya. Bırakın eğlensin gençler, enerjilerini sanatçıları dinlerken boşaltsınlar ya. Meydana çıkmayacaksın. Oturup konuşmayacaksın. Sanatçıya gitmeyeceksin. İki tane tweet attın sabahın köründe polis basacak evini, alacak savcının önüne götürecek. Eline kelepçe vuracaksın.
TOPLUMA KORKU SALMAK İSTİYORLAR: Korku, topluma korku salmak istiyorlar. Bütün vatandaşlarıma söylüyorum. Hangi partiden olursa olsun. Korkunun ecele faydası yoktur. Bunlar gidecekler. Herkesten sabır istiyorum. Tahrik edeceklerdir. Gençleri sokağa çekmek isteyeceklerdir, gençler taşkınlık yapsın isteyeceklerdir. Polis gelecek vuracaktır. Dolayısıyla polise şunu söylemek isterim. Polis arkadaşlarımız doğal olarak amirlerinden, yöneticilerinden aldıkları talimatları yerine getiriyorlar. Polis arkadaşlar da bu düzenden memnun değiller.
ZOR DEĞİL KEYİFLİ BİR SEÇİM DÖNEMİ OLACAK: Zor değil keyifli bir seçim dönemi olacak. Her sandıkta bir görevlimiz olacak. Diğer partilerin de görevleri olacak. Benim gençlerden beklediğim sadece şu. Seçim günü sandığa gidin mutlaka oyunuzu kullanın. Mutlaka. AK Partililere ve MHP’ye geçmişte oy veren vatandaşlara da şunu söylüyorum, sandığa gidin. Elinizi vicdanınıza koyun, oyunuzu öyle kullanın. Sorgulayın, hayatı sorgulayın. Komşunuza, yakınlarınıza, çiftçiye, emekliye, birlikte oturduğunuz apartman görevlisine, evlatları üniversiteyi bitirip işsiz gezen insanlara bakın ve oyunuzu öyle kullanın. Bir devlet bir kişinin iradesine teslim edilemez. Devleti bir kişinin iradesine teslim ederseniz bugünkü tablo ortaya çıkar. Sorun A kişisi B kişisi olmaktan çoktan çıkmış. Sorun sistem sorunu. Bu sistem sistem olmaktan çoktan çıkmış.
BU MODEL HALKIN MODELİDİR. O NEDENLE BİZİM İTTİFAKIMIZIN ADI MİLLET İTTİFAKIDIR: Parlamentoda bir irade var mı? Efendim oradakileri millet seçti. Hangi millet seçti? Liderler seçiyor değil mi? Vatandaş geliyor sadece altına mühür basıyor. Vatandaş milletvekili seçmiyor ki, bunu biz de biliyoruz. Bu rejimin ve yapının tümüyle değişmesi lazım. Gerçek anlamda demokrasinin gelmesi lazım. Gerçek anlamda özgürlüğün gelmesi lazım. Demokratik standartları yükselttiğiniz andan itibaren Türkiye’nin dinamizmini göreceksiniz. Çok kısa süre içinde kişi başına gelir artacak, işsizlik azalacak, insanlar rahat edecek, üretenler ürettiklerinin değerinin karşılığını alacaklar. Bizim hayal ettiğimiz ve kurmak istediğimiz düzenden beşli çeteler, tefeciler, kamu özel işbirliği yapıp devleti soyanlar memnun olmayacak. Biz bunları biliyoruz zaten. Biz 85 milyonun memnun olacağı, kenetleneceği, Türkiye’nin büyümesi için çalışacağı bir modeli kuracağız. Bu model halkın modelidir. O nedenle bizim ittifakımızın adı Millet İttifakıdır. Milleti bir arada tutmak, heyecanlandırmak, milletin dinamizmini ekonomi, sanatta her alanda büyütmek. Türkiye’yi bir dünya markası haline getirmek. Bizim asıl hedefimiz bu.
EYT’LİLERİN SORUNU: EYT’liler konusunu uzun yıllardır dillendiriyorum. Çözülmesi gerektiği konusundaki düşüncelerimi de ifade ettim. Dolayısıyla bakalım. (EYT ile ilgili hazırlık var) Kesinlikle. EYT’lilerin sorunlarının nasıl çözülmesiyle ilgili bir hazırlığımız var tabii ki.
TAŞERONA KADRO: Kesinlikle tamamına kadro verilecek. Sözleşmeli öğretmen var, ücretli öğretmen var, kadrolu öğretmen var. Ne için? Neden bu standart farklı. Tamamı kadrolu öğretmen olacak. Öğretmen yerde sürüklenmeyecek. Öğretmenleri baş tacı etmeyen bir toplumun büyüme, gelişme şansı yoktur. İtibar, saygınlık kazanma şansı yoktur. Öğretmen eli öpülmesi gereken kişidir. Bizim evlatlarımızı yetiştiren kişidir. Türkiye’yi aydınlığa çıkaran kişidir. Siz öğretmeni nasıl yerde sürüklersiniz, öğretmene nasıl el kaldırırsınız. Öğretmen hak istiyor, öğretmen hak istemeyip de kim isteyecek?
Asgari ücretin altında ücretli öğretmene para veriyorsunuz. Akıl, mantık alacak şey değil. Bunların tamamının değişmesi lazım. Devleti yeniden inşa edeceğiz. Bütün kurumlarıyla. Çürüyen kurumlarını yeniden ayağa kaldıracağız. Çürümesine yol açan bütün olaylardan devleti arındıracağız.
O FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞINI DA ÇIKARACAĞIM ORTAYA. DEVLETİ PERİŞAN ETTİLER. BİR İPTE İKİ CAMBAZ OYNUYORDU: KHK’lılarla ilgili daha önce grupta, diğer yerlerde açıklama yaptım. Bir, kişiyi KHK ile üniversiteden atmışsınız, bunlara Barış Akademisyenleri deniyor. Bunların tamamını görev iade edeceğiz. Yani kişi benim gibi düşünmek zorunda değil ki. Hele üniversite hocası. Nasıl düşünürse düşünsün. Benim evlatlarımı iyi yetiştiriyorsa niye üniversiteden atayım ben. İki, kişiyi almışsınız KHK ile atmışsınız, kamu görevlisi. Savcıya gitmiş. Savcı takipsizlik vermiş. Bununla ilgili hiçbir şey yok. Ne yapacaksınız? Savcıyı mı döveceksiniz? Savcı diyor ki, ‘Burada suç yok’. Göreve iade edeceksiniz. Üç, KHK’lı. Atmışsınız görevden. Savcı soruşturma açmış. Mahkemeye vermiş, mahkeme beraat ettirmiş, mahkeme demiş ki, ‘Bunun beraat etmesi lazım kardeşim, burada bir şey yok’. Normalde göreve iade etmeniz gerekmiyor mu? Göreve iade edeceksiniz. Yoksa kişi mahkum olmuşsa, o KHK değil. Bunlar KHK ile mahkeme kararının da ne olduğunu bilmiyor. Diyorum ya, devleti yönetmekten o kadar acizler ki. Benim söylediğimi nasıl çarpıtabiliriz... Yok efendim ‘FETÖ’cüleri affedecek’ falan filan. Şunu unutmasınlar Allah nasip ederse Bay Kemal, o FETÖ’nün siyasi ayağını da çıkaracağım ortaya. Devleti perişan ettiler. Bir ipte iki cambaz oynuyordu. Cambazdan birisi düştü, diğer cambaz ipin üstünde. Diğer cambaz ipin üstünde. Onu da düşüreceğiz aşağıya.
İŞİMİZ ÇOK. DİYORUM YA DEVLETİ AHLAK TEMELLİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ: Elbette. Sadece FETÖ’nün siyasi ayağı değil? Uyuşturucu baronları var. Devleti soyanlar var, beşli çeteler var, servetini yurt dışına kaçıranlar var. Fakir, fukaranın hakkını yiyenler, yolsuzluk yapanlar var. Yani işimiz çok. Diyorum ya devleti yeniden ahlak temelli yeniden inşa edeceğiz. İşi erbabına teslim edeceğiz. İşi erbabına teslim etmezseniz bu mümkün değil. Biz bunu altılı masada konuştuk. Millet masasında konuştuk. O masada altı lider de devlette liyakat sisteminin olması gerektiğine karar aldık. Bunun altına imza attık. İşi ehline teslim ettiğiniz zaman devleti yönetenler rahat etmiş olacaklardır. Yoksa telefon açıp da İstanbul’daki kupan araziyi bana bildir. Ne demektir kupon araziyi bana bildir. Bunların tamamına son vereceğiz. Milleti rahat ettireceğiz.
SEÇİM NE ZAMAN OLUR?: Doğrusunu isterseniz, bir erken seçim büyük olasılıkla olacaktır. Mayıs ayında vesaire. 2023’e kalır.
ALTILI MASANIN ADAYI KILIÇDAROĞLU MU?: Ona liderler karar verecek. Altı lider bir araya geleceğiz, karar vereceğiz. Herkesin görüşüne saygı duymamız gerekiyor, liderlerin görüşüne saygı duymamız gerekiyor. Bir araya geldik, oturuyoruz, konuşuyoruz, dertleşiyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar hepimizde ciddi rahatsızlıklar yaratıyor. Dolayısıyla bir araya gelip konuşmak, Türkiye’nin sorunlarını çözmek için hangi önlemleri alacağımızı, en azından kendi kurmaylarımızla beraber belirlemek son derece önemli. (Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu adaylık denklemi içinde mi?) Bunlar hiç konuşulmadı. Görevlerinde çalışıyorlar.
LİDERLER ORTAK MİTİNG YAPACAK MI?: O konuda da oturup konuşacağız. Hiç gündeme gelmedi masada. Geldiği zaman oturur konuşuruz.
ORTAK LİSTE GÜNDEME GELİR Mİ?: Şu anda kendi partimiz açısından, biz hangi ilde seçimler hangi koşullarda yapılırsa Millet İttifakı parlamentoda çoğunluğu sağlar diye özel bir çalışmamız var. Bu çalışmayı bir ekip yapıyor. Diğer partiler de benzer çalışmalar büyük ihtimalle yapıyorlar. Ama şu gerçeği de kimsenin unutmaması lazım. Seçime giren her parti 41 ilde seçime girmek zorundadır, bağımsız olarak kendi logosu ile. Bu çerçevede bazı yerlerde ufak tefek düzenlemeler olabilir. Tek liste ile gidilir tabii. Bu da ancak liderler bir araya gelip, oturup durumu değerlendirip, nerelerde, belki her birimiz ayrı ayrı gireceğiz. Belki her birimiz ortak liste. Belki bir parti diyebilir ki, ‘Ben bütün illerde tek başıma kendi partimin logosu ile girmek istiyorum’. Bunların hepsine saygı göstereceğiz. Masada tartışılmadı. Ama seçenek fazla. Makul insanlarız. Geliriz, otururuz, tartışırız. Önemli olan Türkiye. Türkiye’yi aydınlığa çıkarmamız lazım. Türkiye’nin rahatlaması, bölgesinde saygın olması lazım.
İLK YAPACAĞIM İŞLERDEN BİRİSİ: İlk yapacağım işlerden birisi de rüşvetçi büyükelçileri kesinlikle Türkiye’ye süratli bir şekilde çağırmak. İtibarı korumak öyle olur. Rüşvet alandan büyükelçi mi olur? AK Partili kardeşlerime, MHP’ye oy veren kardeşlerime sorayım. (İlker Karagöz: İlk yapacağım işlerden birisi diyorsunuz, karşımızda CHP Genel Başkanı değil de böyle aslında Cumhurbaşkanı adayı…) Bu hepinizin ortak görüşü yani. Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu? Bütün dünyanın rüşvet aldığını bildiği adamı büyükelçi tayin ediyorsunuz.”