Karar yazarı Akif Beki, Sezgin Baran Korkmaz'ın da Rıza Zarrap gibi konuşacağını ileri sürerek, '225 yıl hapsi ABD savcısından kulağıyla duyduğunda, kim bülbül gibi ötmez!' dedi.
Akif Beki, yazısında şu tespitlerde bulundu:
Türkiye, haritada bir kısrak başı gibi görünse de giderek tatsız bir bülbül yuvasına dönüşüyor. Karanlık çukurlarında yuva yapan kriminal bülbüller, ötebilecekleri el kafeslerine kanat çırpıyor bir bir. Yerli kafesten uçuruluyorlar.
Niye burada ötmeleri istenmiyor? Rıza Zarrab'ın, Sezgin Baran Korkmaz'ın ABD'de öttürülmesi daha mı iyi? Fatih Altaylı Habertürk'te, SBK'nın kendisini bir Avusturya numarasından aradığını yazmıştı.
Soruyor: Ciddiyse Türkiye neden o gün harekete geçmedi de ABD'nin yakalatmasını, iadesini istemesini bekledi? Bu bile eksik soru aslında. Çünkü Türkiye'nin iade talebi hala Avusturya makamlarına ve SBK'nın Viyana'daki mahkeme dosyasına ulaşmış değil. Daha fenası, SBK için aylar önce kırmızı bülten çıkardığımız yazıyor. Ama o da şüpheli.
Öyle olsa... İsmail Saymaz, avukatıyla konuşup SBK'dan sorularına aldığı yazılı cevapları şu notla kayda geçirmezdi: 'SBK, ABD'nin nisanda hakkında açtığı davadan haberi olmadığı için Avusturya'da bir SPA otelinde yakalandı.'
BİR DE HİKAYE UYDURULDU
Yani ABD tarafından arandığını bilse daha tedbirli davranır yakalanmazdı. Demek ki SBK'nın kaçaklığında Türkiye'den yana bir korkusu yoktu. Hatta Cüneyt Özdemir, ocakta Kongo'ya gidip yakalandığı ama Türkiye büyükelçisinin girişimiyle serbest bırakıldığı iddiasını gündeme getirmişti. Açıp büyükelçiliğe ve Dışişleri'ne defalarca sormuş da.
Aylar geçti cevap yok. Yalanlanmadı bile. Güya peşine düşen, yakalatmak için her yerde ferlik ferlik arayan Türkiye'den yana o kadar rahatmış ki SBK...Korunuyor ama geri gelip kafese girmesi de asla istenmiyormuş gibi. 17 Mayıs'taki ilk duruşmasında avukatı, hakkındaki yakalama emri kaldırılırsa SBK'nın gelip ifade vermek istediğini söyledi.
Mahkeme, cevaben yakalamayı gıyabi tutuklamaya çevirdi. Bir de hikaye uyduruldu. İsmail Saymaz'ın Halk TV'de Veyis Ateş'le yayınına bağlanınca konumu deşifre olmuş da o endişeyle yer değiştirip Avusturya'ya geçmiş gibi. Oysa Altaylı'yı Avusturya numarasından araması çok daha önce. Veyis Ateş'i konuşmaya zorlayan da Altaylı'nın o aramayı ifşa etmesiydi.
KUŞ UÇURULDU
Son durum şu: Avukatları, Avusturya'dan isteyelim diye Türkiye'de mahkemeye başvuruyor. SBK, tutukevinden İsmail Saymaz'a yolladığı cevaplarda Türkiye'ye dönmek ve burada yargılanmak istediği mesajı veriyor. Fakat 6 aydır kırmızı bültenle aradığımızı sandığımız halde, iade talebi dosyamız hala ortada yok.
Bülbülyuvası tatlısında, ortadaki çukur Antep fıstığıyla dolduruluyordu. Tadına vara vara afiyetle yensin diye. Kuş, üstünden uçurulduğunda yuvasına geri dönmesi engelleniyor. Çukurdaki fıstığa çöküldüğünden değilse neden? Deve edilen fıstıklarla ilgili hak iddia edemesin diye değilse niye?
ÇÖKME ÜSTÜNE ÇÖKME
Kışkışlanıp kaçırtılan bülbülün yaban ellerde altın kafeslere düşüp aheste aheste ötmesi dahi göze alınıyor. Ne uğruna? 225 yıl hapsi ABD savcısından kulağıyla duyduğunda, kim bülbül gibi ötmez!
Nasıl olsa dış güç operasyonu diye etkisizleştirme imkanı mı var; 'millet şerbetli, alıştırdık' rahatlığından mı! Ama millet, 'dış işgalcilerin çanakçısı iç işgalci' mavalları okuyanların, memleketi çökülecek ganimet gibi gören iç fetihçi yüzlerine de uyandı artık.
Çok üst üste geldi çünkü... Dolayısıyla sen sen ol, bülbülleri el kafesine tıkış tıkış da doldurtma. Nasıl ki olamaz bir devlette maaş maaş üstüne...Bir kafeste bülbül bülbül üstüne de, bir ganimette çökme çökme üstüne de öyle olamaz.