Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırılarda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz. Kadınların 31 Mart'ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında, Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar Programı’nda konuştu. Erdoğan, özetle şunları söyledi:
''Bundan 22 gün sonra sandıklara giderek inşallah yerel yöneticilerimizi belirleyeceğiz. Belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini görüyoruz. Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş bir kardeşinizim. Sadece 8 Mart değil yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar, yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. 8 Mart'ı aracı kılarak devletimizin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçiriyor, nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit edersek onu gidermeye çalışıyoruz.
Kendimizi bugüne kadar asla sloganlara hapsetmedik. Kadın politikalarında her zaman en idealin, en iyinin, ülkemiz, milletimiz ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinde koştuk. Bu anlayışla kadınlarla buluşmalarımızda şiddetin önlenmesinden kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede yeni projeler, programlar, strateji belgeleri açıkladık. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak fırsat ve imkanlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptık ve yapacağız. Destek mekanizmalarıyla, reform paketleriyle, yenilikçi uygulamalarla kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ettik.
''KADINLA AİLE ARASINDA DUVARLAR ÖREN HER TÜRLÜ YAKLAŞIMI REDDEDİYORUZ”
Türkiye Yüzyılı'nın hazırlıklarını güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim. Bizim inancımızda ve kültürümüzde aile, toplumun temel direğidir. Aile bireyleri ayakta tutmuş, toplumu yozlaşmalara karşı korumuş, iyi, güzel ve doğru olanın yaşayarak öğretilmesini temin etmiştir. Şurası tartışmasız bir gerçek ki, aile ne kadar güçlüyse, bireyler de o derece güçlü, muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı, aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil, aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en önemli şartı ise güçlü kadındır. Hal böyleyken aileyle kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadınla aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz, farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil, tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.
“ÜLKEMİZDE AİLE KAVRAMINA KARŞI ALERJİSİ OLAN BİR KESİM ESKİDEN BERİ VAR”
Ülkemizde aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesim eskiden beri var. Bunlar modernleşme ve batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı adeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki Bakanlığımızın adında yer alan aile kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır. Ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız kadın haklarını savunuyoruz derler fakat 28 Şubatvari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarının gasp edilmesine aleni destek verirler. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı olan cinsiyetsizleştirme politikalarına karşı tek bir cümle kurmazlar. Aynı şekilde kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması, ev kadınlarını hor, hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmazlar. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, ayrımcılığı, haksız uygulamaları asla gündeme getirmezler. Yani söz konusu gerçekten kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar, ya yasakçılığın ya da çifte standardın yanında saf tutarlar.
Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık. Hem belediye başkanlığımız hem de 21 yıllık iktidarlarımız dönemlerimizde bu tavrımızın aksine tek bir örnek gösterilemez. Bugün de aynı çevrelerin laf ömrü dolmuş söylemlerle kadınları tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırılarda bulunduklarını hep birlikte gördük, görüyoruz. Kadınların 31 Mart'ta bir kez daha korku siyasetini ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inanıyorum. 31 Mart'ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerimizde kadınlardan yine güçlü destek beklediğimizi ifade etmek istiyorum.”