Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İnsanımızın tasarruf alışkanlığında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli bir kısmı da yastık altında duran varlıkların iktisadi işleyişe, dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin, -milletime sesleniyorum- biz verim ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım” dedi. Erdoğan, “Her kesimin ücret düzenlemesi farklı süreçlere, farklı kurallara ve farklı dönemlere göre yapıldığı için zaman zaman kısa süreli dengesizliklerin yaşandığının farkındayız… Kamu işçisi ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz… Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz geliri şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdani olarak kabul edemeyiz. Bununla birlikte hem bütçe gelirlerini artırmaya hem de bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmalarımızın semeresini gördükçe, kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden, yıl başı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı'ndaki toplantının ardından açıklama yapan Erdoğan, şunları söyledi:
“14 MAYIS VE 28 MAYIS SEÇİMLERİNDE ELDE ETTİĞİMİZ BAŞARIYI 31 MART 2024 SEÇİMLERİYLE TAHKİM ETMEK İSTİYORUZ”
“14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde elde ettiğimiz başarıyı 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimleriyle tahkim etmek istiyoruz. Hükümet ile yerel yönetimler arasındaki uyumun, anlayış ve vizyon birliğinin kıymetini her geçen gün daha net bir şekilde görebiliyoruz. Gerçek belediyecilik hizmetlerinden mahrum kalan şehirlerimizi Türkiye Yüzyılı’nın inşasına ortak etmek için önümüzdeki seçimler bir fırsattır. Milletimizin de desteğiyle inşallah bu tarihi fırsatın heba olmasına izin vermeyeceğiz.
“İSVEÇ’İN İTTİFAK’A ÜYELİK SÜRECİYLE İLGİLİ ATILACAK KARŞILIKLI ADIMLAR ORTAK AÇIKLAMAYLA BELİRLENDİ. MECLİS’İMİZİN AÇILMASI İLE BİRLİKTE ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ”
NATO’nun genişlemesine verdiğimiz ilkesel desteği ifade ederken Türkiye’nin beklentilerini açık ve net ortaya koyduk. Sadece terörizme karşı değil, Batı’da veba gibi yayılan İslam düşmanlığıyla mücadele noktasında da ikazlarımızı yaptık. İsveç’in İttifak’a üyelik süreciyle ilgili atılacak karşılıklı adımlar ortak açıklamayla belirlendi. Meclis’imizin açılması ile birlikte üzerimize düşeni yapacağız. Katılım protokollerine dair nihai kararı verecek olan merci TBMM’dir. Milletvekillerimizin, vicdanları doğrultusunda, ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapacağından şüphe duymuyorum.
Vilnius Zirvesi’nde Amerikan Başkanı Sayın Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Macron ve Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis’in de aralarında olduğu 13 liderle ikili görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmelerde bir kez daha gördük ki komşularımız başta olmak üzere bizim hiçbir ülke ile çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Diyalog ve diplomasiye alan açıldığı takdirde yanlış anlaşılmaların giderileceğine, anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz.
“AVRUPALI DOSTLARIMIZLA YAPTIĞIMIZ GÖRÜŞMELERDEN ÜMİTVARIZ”
Avrupalı dostlarımızla yaptığımız görüşmelerden ümitvarız. Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik sürecimizin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz. Hem ülkemizin hem de AB’nin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz.
Dış politika kulvarında, iş dünyamızdan oluşan geniş bir heyetle yaptığımız Körfez turumuz da çok önemli bir adım oldu. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gerçekleştirdiğimiz ziyaretler son derece başarılı ve verimli geçti. Suudi Arabistan ile imzaladığımız 5 anlaşma ile iş birliğimizi daha da ileriye taşıdık. Savunma sanayii alanında tarihimizin en büyük savunma ve havacılık ihracatı sözleşmesine imza attık. Katar ile mükemmel seviyede ilerleyen ilişkilerimizi yeni ortaklıklarla taçlandırma kararı aldık. BAE, 10 milyar doları bulan ticaret hacmimiz ile ülkemizin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortakları arasındadır.
Ziyaretimiz esnasında, farklı alanlarda toplam değeri 50,7 milyar dolara ulaşan 13 anlaşma imzalanmıştır. Yine ziyaretimiz vesilesiyle ülkemizin gurur kaynağı olan TOGG’u muhataplarımıza hediye ettik. TOGG’un her üç liderden de tam not aldığını memnuniyetle belirtmek isterim.
“ADA’NIN GERÇEKLERİ TEMELİNDE HİÇBİR ZAMAN ÇÖZÜMDEN KAÇMADIK, KAÇMAYIZ”
Barış Harekatı’nın 49’uncu yıl dönümünü, Ercan Havalimanı’nın yeni terminal binasının ve pistinin açılığı ile idrak ettik. 10 milyon yolcuya hizmet verebilecek kapasiteye ulaşan Ercan Havalimanı’nın bir kez daha Kıbrıs Türk halkına hayırlı olmasını diliyorum. Burada bir hususu daha hatırlatmak istiyorum. Biz, Ada’nın gerçekleri temelinde hiçbir zaman çözümden kaçmadık, kaçmayız. Kıbrıs adasının kalıcı ve adil bir barışa kavuşması için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz. Bu konudaki samimiyetimizi, Annan Planı dahil, şimdiye kadarki tüm süreçlerde gösterdik, gerekirse yine gösteririz. Ancak bunun için karşımızdakilerin de dayatmalarda ısrar etmek yerine sahadaki durumu kabullenmesi gerektiği açıktır.
15 Temmuz, asırlar boyunca yürüttüğümüz varlık-yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Demokrasi ve millet düşmanlarının 15 Temmuz'a yönelik bitmeyen kinlerinin gerisinde işte bu gerçek vardır. FETÖ'cü alçakların ihanetinden medet umanlar, o gece yaşadıkları derin hayal kırıklığını hâlen unutamıyor. Darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçanlar, ayıplarını örtmek, korkaklıklarını gizlemek amacıyla iftira dahil her yola başvuruyor.
Son FETÖ'cü hain de hukuk önüne hesap verene kadar bu terör örgütüyle, uzantılarıyla ve destekçileriyle mücadelemizi sürdüreceğiz.
“BU YILIN AYNI DÖNEMİNDE 358 ORMAN YANGINIYLA KARŞILAŞTIK”
Karadeniz bölgemizdeki sel felaketine 7 bin 122 personel, 477 iş makinesi, 6 bin 323 araç ve 2 helikopter ile müdahale ettik. İlgili bakanlarımız, süratle afet bölgesine intikal ederek çalışmaların koordinasyonunu bizzat sağladı. Selden etkilenen işverenlerimiz ile sigortalılarımızın prim ödemelerini, talep etmeleri hâlinde bir yıl süreyle ertelediğimizi de duyurduk. Orman yangınları ile mücadelemizi de başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Geçen yıl 1 Haziran-24 Temmuz’da 265 orman yangını çıkarken bu yılın aynı döneminde 358 orman yangınıyla karşılaştık. İzmir'deki yangına müdahale sırasında orman işçimiz Mustafa Gürpınar hayatını kaybetti. Şehidimize Allah'tan rahmet, ailesine ve çalışma arkadaşlarına sabırlar diliyorum.
“YUNAN KOMŞULARIMIZA GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLERİMİZİ İLETİYORUZ”
Bu sene, en kötü senaryoyu düşünerek havada ve karada güçlü bir altyapı kurduk. Mevcut filomuzu Rusya’dan gelen iki büyük uçakla tahkim ettik. Rezerv güçlerle birlikte toplam 24 uçak, 100 helikopter ve 10 İHA’mızla orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Ayrıca 4 bin 800 aracımız, 25 bin orman işçimiz de karadan müdahale noktasında görev yapıyor. Kendi ülkemizde yangınlara süratle müdahale ederken ihtiyacı olan diğer ülkelerin de yardımına koşuyoruz. Büyük bir yangınla boğuşan komşumuz Yunanistan’a 2 amfibi uçak ve 1 yangın söndürme helikopteri gönderdik. Rodos halkı başta olmak üzere Yunan komşularımıza buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Her ne kadar hazırlıklarımız tamam olsa da hedefimiz tek bir yangının bile çıkmamasıdır.
Toprak Mahsulleri Ofisi’miz 580 noktada alım faaliyetini kesintisiz bir şekilde sürdürüyor. Çiftçilerimiz ürünlerini teslim edene kadar alımlarımız devam edecek. Dün hem Hatay’ın anavatana katılışının 84’üncü hem de Milli Mücadele’nin dönüm noktalarından Erzurum Kongresi’nin 104’ncü yıl dönümüydü. Bilindiği gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlık ettiği Erzurum Kongresi’nde üç önemli ilke dünyaya ilan edilmiştir. Birincisi, milli sınırlar içindeki vatanın bölünmez bir bütün olduğudur. İkincisi, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı milletin topyekûn direneceğidir. Üçüncüsü de manda ve himayenin kabul edilmeyeceğidir. 104 yıl sonra bugün, devlet ve millet olarak aynı ilkeler doğrultusunda Türkiye Yüzyılı’nı inşa etme hedefiyle yolumuza devam ediyoruz.
6 Şubat’ı unutmak mümkün mü? Onun meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir? Şehitlerimiz unutulabilir mi? Gazilerimiz unutulabilir mi? Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihimizin en büyük afeti olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden henüz 5,5 ay geçti. Depremde kaybettiğimiz insanlarımızın acıları ilk günkü tazeliğiyle yüreklerimizi yakmayı sürdürüyoruz.
“KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİ 3 AY SÜREYLE UZATIYORUZ”
Afetin etkilediği şehirlerimizde acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarını tamamen kaldırdık. Orta hasarlı binalarla ilgili çalışmalar sürüyor. Yapılan tespitlere göre, bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bunlardan yaklaşık 507 bini konut, 143 bini köy evi olmak üzere toplam 650’inini devlet eliyle yaparak vatandaşlarımıza teslim etmeyi planlıyoruz. Halihazırda 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa süresi başlamıştır.
Depremin istihdama etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz. Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız.
Türkiye’yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hâle gelen mali yükünü karşılamak için yapılan mali düzenlemeler olarak görülmesi şarttır. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayabilecek gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz.
“SADECE ARZ-TALEP İLİŞKİSİ ÜZERİNE KURULU İKTİSADİ TEORİLERİN ÜLKEMİZDE TAM KARŞILIK BULAMADIĞI BİR GERÇEKTİR”
Ülkemiz ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil, sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak, uygulayacak, sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak bir politika izliyoruz. Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de politikamızı hayata geçirirken önümüze çıkan zorluklar var. Her şeyden önce sadece arz-talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye’ye yönelik siyasi yaklaşımların ekonomik mantığının önüne geçmesidir. Açık konuşmak gerekirse, siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlenen, dolayısıyla kendi politikalarını belirleyip hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafı kimsenin işine gelmiyor. Bu yüzden de sürekli gizli, açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz.
“YASTIK ALTINDA DURAN VARLIKLARIN İKTİSADİ İŞLEYİŞE KATKISI OLMUYOR”
Ülkemizin durumunu farklı kılan bir diğer sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır. İnsanımızın tasarruf alışkanlığında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli bir kısmı da yastık altında duran varlıkların iktisadi işleyişe, dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin, -milletime sesleniyorum- biz verim ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime hiçbir faydası yoktur. Yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hâle gelmesi de üretim artışının hak ettiği yere ulaşmasını engelliyor.
Ülkemizi, son 20 senede yılda ortalama yüzde 5,5 büyüterek, milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirerek satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada 11’nci sıraya; istihdamı 19 milyondan 32 milyona yükselterek, ihracatı 35 milyar dolardan 254 milyar dolara ulaştırarak, turist sayısını 15 milyondan 52 milyona, turizm gelirini 12 milyar dolardan 46,5 milyar dolara sıçratarak velhasıl her alanda eşi benzeri görülmemiş başarılara imza atarak bugünlere getirdik. Nüfusu artan, onunla birlikte işgücüne katılım oranı yükselen Türkiye'de istihdamın azalmak bir yana sürekli artmasını işte bu tabloya borçluyuz. Ülkemizin ve milletimizin hiçbir kazanımdan en küçük bir geri gidişe müsaade etmeyeceğiz.
“ZAMAN ZAMAN KISA SÜRELİ DENGESİZLİKLERİN YAŞANDIĞININ FARKINDAYIZ”
Yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyor, üzerine örtmeye çalışmıyoruz. Yükselen enflasyon sebebiyle refah seviyesi düşen ücretli kesimlerin kayıplarını telafi etmek için bugüne kadar pek çok düzenleme yaptık. Asgari ücretten memur ve emekli maaş artışlarına kadar her alanda bütçe imkanlarını sonuna kadar zorlayan tasarruflarda bulunduk. Her kesimin ücret düzenlemesi farklı süreçlere, farklı kurallara ve farklı dönemlere göre yapıldığı için zaman zaman kısa süreli dengesizliklerin yaşandığının farkındayız. Kamu işçilerinin epeyce bir gecikmeyle yapılan toplu sözleşmelerinde ortaya çıkan tablo, memur maaşlarında ilave bir düzeltmeyi zorunlu kıldı. Bu defa da daha önceden sonuçlandırılan asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisi ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz.
“HEM BÜTÇE GELİRLERİNİ ARTIRMAYA HEM DE BÜTÇE DIŞI KAYNAK SAĞLAMAYA YÖNELİK ÇALIŞMALARIMIZIN SEMERESİNİ GÖRDÜKÇE, KENDİNİ MAĞDUR HİSSEDEN TÜM KESİMLERİN GÖNLÜNÜ MUTLAKA ALACAĞIZ”
Ek bütçede önceliğimizi zorunlu olarak deprem bölgesinin hızla ayağa kaldırılmasını sağlayacak projelere verdik. Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz geliri şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdani olarak kabul edemeyiz. Bununla birlikte hem bütçe gelirlerini artırmaya hem de bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmalarımızın semeresini gördükçe, kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden, yıl başı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz. Milletimin tüm fertlerinden serinkanlı olmalarını, bize güvenmelerini, ülkelerinin ve kendilerinin geleceğine sahip çıkmalarını istiyorum.
Hiç kimsenin bilerek ve isteyerek ne kendisine ne evlatlarına ne de ülkesine böyle bir kötülük yapacağına ihtimal vermiyorum. Şayet ihmali ve kastı olanlar çıkarsa devlet olarak biz de gerekeni yapmaktan çekinmeyiz. Ticaret Bakanlığı’mız, özellikle otomobil piyasasında görülen stokçuluğun ve fiyat manipülasyonlarının önüne geçmek için denetimlerini artırdı. Konut fiyatları ve kiralarla ilgili ilave ne tür adımlar atabileceğimize dair değerlendirmelerimiz sürüyor. Serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden, haksız kazanç sağlama peşinde koşan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz.”