CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Madımak Katliamı hükümlüsü Hayrettin Gül’ün cezasını hastalık gerekçesiyle affetmesine tepki gösterdi. Köksal, “Kız çocuklarının okuması için ömrünü adamış, çağdaş Türkiye için mücadele etmiş, başarılı doktor Türkan Saylan’ı hasta yatağında cezaevine gönderirken neredeydi adaletiniz? Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk’u cezaevinde ölüme terk ederken, kumpas davalarıyla yargılarken neredeydi adaletiniz? Başarılı asker, yarbay Ali Tatar’ı hainlikle suçlayıp ölümüne sebep olurken neredeydi adaletiniz?... İşte şahsa göre işte keyfe göre adalet, işte AKP" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksa, TBMM'de basın toplantısı yaparak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Köksal’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM: Bu hafta ne yazık ki ülkemizin farklı illerinde meydana gelen sel felaketiyle mücadele ediliyor. Bu sel felaketinde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Gerekli tedbirlerin alındığı ve böyle felaketlerin yaşanmadığı, bir tek vatandaşımızın dahi burnunun kanamadığı bir Türkiye diliyorum.
ONLARA DESTEK OLMAK YERİNE BAZI ZİHNİYETLER LİNÇ ETMEYE KALKTI: 2023 Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda Kadın Milli Voleybol Takımımızı kutluyorum. Haftalardır oyuncularımız, hedef gösterilerek yapılan yorumlara, linç kampanyalarına rağmen kazandıkları bu zaferle milletimizin göğsünü kabarttılar, İstiklal Marşı’mızı bütün dünyaya dinlettiler. Kazandıkları her zaferi Atatürk’ün kızlarıyız, Cumhuriyet kadınlarıyız diye Türk kadınlarına, Türk milletine armağan eden oyuncularımızı motive etmek, onlara destek olmak yerine bazı zihniyetler adete linç etmeye kalktı. Kadınların başarılarını desteklemek yerine, onların yaşam tarzlarına müdahale etmeye kalkanlara ve bu zihniyete karşı en güzel cevabı altın madalya ile veren Filenin Sultanları’nı bir kez daha tebrik ediyorum. Bize bu gururu yaşatan bütün oyuncularımızı teknik ekibi ve kalbi milli takımla atan herkesi kutluyorum.
İŞÇİ, EMEKLİ, ASGARİ ÜCRETLİYE SADAKA GİBİ MAAŞ ARTIŞI REVA GÖRÜLDÜ: Yeni haftaya açıklanan enflasyon rakamlarıyla başladık. TÜİK’e göre ağustosta aylık enflasyon yüzde 9,9; yıllık enflasyon yüzde 58,94 oldu. 8 aylık enflasyon yüzde 43,6 olarak gerçekleşti. ENAG’a göre ağustos ayı enflasyonu aylık yüzde 8,59; yıllık enflasyon yüzde 128,5 olarak açıklandı. Seçim sonrası artık zam yağmuru değil adeta zam fırtınasına tutulduk. Motorine son 3 ayda yüzde 106 zam gelirken, işçiye, memura, emekliye, asgari ücretliye sadaka niyetinde maaş artışı reva görüldü. Memura, emekliye gelince yüzde 15, 20 gibi bir zam görülüyor. İşçi, memur, asgari ücretli sanki büyük bir nimetmiş gibi ilan edilen bu maaş artışlarıyla adeta Türkiye’de sefalete mahkum edildi.
İKTİDAR ÇIKMIŞ, İŞÇİYE, MEMURA SABREDİN DİYOR: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, geçtiğimiz temmuz ayında bu yıl sonu için enflasyon tahminini yüzde 22,3’ten yüzde 58’e; 2024 yılı için enflasyon tahminini yüzde 8,8’ten yüzde 33’e yükseltip, gıda enflasyonunun yıl sonunda yüzde 61,5 olacağını öngördüğünü duyurdu. Bakıyorum, maaş artışlarına 2024 yılının ilk 6 ayında memura ve emekliye yüzde 15, ikinci 6 ayında yüzde 10, 2025’in ilk 6 ayında yüzde 6, ikinci 6 ayında yüzde 5 zam yapılması karara bağlandı. TÜİK’in açıkladığı enflasyonu geçtik, Merkez Bankası’nın açıkladığı yıl sonu enflasyon rakamlarına bile artış yapılmadı. Memuru, işçiyi, emekliyi, asgari ücretliyi sefalete mahkum eden işte AKP’nin yeni yüzyılının tablosudur bu. Buna karşın, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon karşısında vatandaşa hala sabredin diyor. Açlık sınırı olmuş 12 bin 198 TL, yoksulluk sınırı 39 bine dayanmış. Asgari ücret, emekli maaşı iki ay bile geçmeden erimiş, hala sabredin diyor. Dünyanın en fakir emeklisi Türkiye’de yaşıyor. İnsanlar eskiden emekli olduğunda hayal kurarlardı. Türkiye’yi dolaşacağız, şehir şehir turlayacağız derlerdi. Şimdi bu emekliler 1 kilo şekeri ucuza alabilmek için market market dolaşıyorlar. Hala bu iktidar çıkmış emekliye bu asgari ücretliye, işçiye, memura sabredin diyor.
TOGG HEDİYE EDİP TOP ALMIŞTI: 2022 yılı verilerine göre dünya sefalet endeksinde 10’uncu sıradayız. Hiçbir lüksünden vazgeçmeyen, bir eli yağda bir eli balda yaşayan, ek ödeneklerle Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 100 oranında artıran ve saat başı 845 milyon TL harcayan saraya gelince hiçbir şey yok ama geçim sıkıntısı çeken vatandaşa gelince sabredin diyorlar. Halkını sefalete sürükleyen saray hükümeti, Lozan Anlaşması ile kaldırılan kapitülasyonları yeniden devreye sokmaya çalışıyor. Seçim dönemi, seçim yatırımı için halkın parasını har vurup harman savuran AKP, Körfez turuna çıkıp TOGG hediye edip karşılığında top almıştı, şimdi de Birleşik Arap Emirlikleri’nden ithal edilen birçok üründen gümrük vergisini kaldırdı… Ülkemizin kazanan fabrikalarını bir bir satarken, tüm kazanımlarını peşkeş çekerken Birleşik Arap Emirlikleri’nden ithal edilen vergileri sıfırlayıp Birleşik Arap Emirlikleri’ni kalkındırıyorlar. Neyin karşılığında?
ERDOĞAN, TÜRK LİRASININ İTİBARI NEREDE? En büyük banknotumuz 200 TL. 1 Ocak 2009 tarihinde tedavüle girmişti. 200 TL ilk tedavüle girdiğinde buna 131 dolar alınabiliyordu. Bugün bu parayla 7 dolar alınabiliyor. 200 TL ilk tedavüle çıktığında 44 kilo pirinç alınabiliyordu, bugün bu parayla 5 kilo pirinç alabiliyorsunuz. 200 TL ilk tedavüle çıktığında 14 kilo kuzu eti alınabiliyordu, bugün bu parayla 600 gram kuzu eti alabiliyorsunuz. 200 TL ilk tedavüle çıktığında 18 kilo beyaz peynir alınabiliyordu, bugün bu parayla 1 kilo beyaz peyniri ancak alabiliyorsunuz… Peki Erdoğan ne diyordu 1 Mart 2012 tarihli tweetinde ‘Para tıpkı bayrak gibi, tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı, milletin itibarıdır.’ Şimdi soruyoruz Erdoğan, Türk lirasının itibarı nerede?
EKONOMİK BUHRANDAN ETKİLENMEYEN BİRİSİ VAR, SARAY VE EFRADI: Ekonomik buhran herkesi sefalete sürükledi. Ama bu ekonomik buhrandan etkilenmeyen birisi var, saray ve efradı. 6 Şubat depreminde bile milyonlarca TL bağış topladılar. Dönemin Merkez Bankası Başkanının (Şahap Kavcıoğlu) canlı yayında telefonla bağlanıp ‘30 milyar TL bağışlıyorum’ dediği programda sözü verilen 115 milyar TL buhar oldu. Bu paranın hesabını veremeyen şahsım hükümeti, Hatay’daki temel atma töreninde Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na sataşarak ‘depremzedelere bedava ev sözü verenler Hatay’ın yolunu unuttu’ diyor. Ya biz sarayın halktan kopuk olduğunu biliyorduk da bu kadarını biz bile tahmin etmiyorduk. Hadi Cumhurbaşkanı bilmiyor, yanındakiler de mi bilmiyor? Bölgedeki AKP milletvekilleri de mi bilmiyor? 15-16 Ağustos 2023 tarihlerinde ben, Kadın Kolları Genel Başkanımız ve milletvekillerimiz ile beraber iki gün Hatay’daydık. Konteynerlerde, çadırlarda kalan depremzedelere, sivil toplum örgütlerini ziyaret ettik. Orada kalan bütün vatandaşlarla görüşmeye çalıştık.
HATAY'DA HALA BARINMA SORUNU ÇÖZÜLMEMİŞ: Çadırlarda, konteynerlerde, derme çatma barakalarda insanlar yaşam savaşı veriyor. Hatay’da hala barınma sorunu çözülmemiş. Önümüzdeki hafta okullar açılacak ama hala belirsizlik sürüyor. Sağlık ihtiyaçları konusunda büyük bir yetersizlik var. Hemşire, sağlık personeli, doktor ihtiyacı var. Hatay’da çadır, konteyner kentlerdeki vatandaşlarımız sosyal yardım alamadıklarından, geçinemediklerinden şikayet ediyorlar. Günde bir öğün yemek alabiliyorsanız ne ala diyorlar. Ve Defne’deki bir çadırkentin, konteyner kentin az ilerisinde bir yemek kuyruğuna rastladık. Oradaki depremzedeler, yaklaşık 1 buçuk, 2 saat akşam yemeği alabilmek için kuyrukta beklediklerinden, şanslı olanlar alabildiklerini, bazıları o kuyrukta beklemelerine rağmen kart bittiği için yemek alamadıklarını söylediler.
UTANMADAN CHP NEREDE DİYE SORUYORLAR: Deprem paraları nerede diye sorduğumuzda Meclis’te hayır oyu verenler CHP nerede diyor. Biz Hatay’daydık. Kaderine terk ettiğiniz, sağlıkçısından öğrencisine, bir yardım eli uzatmadığınız Hataylı depremzedelerin yanındaydık. Halkın yanındayız. Ayıptır ya, eksikleri yanlışları çözün diyoruz… Vatandaşın çığlığına kulak tıkayanlar, depremzedeler için bir adım atmak yerine arkasını dönüp zevki sefa içinde yaşamaya devam ediyorlar. Ondan sonra çıkıp utanmadan CHP nerede diye soruyorlar.
21 MİLYON 708 BİN İCRA DOSYASI: UYAP’a gelen icra dosyası sayısı 21 milyon 708 bine ulaşmış durumda. Vatandaşların bireysel kredi ve kredi kartı borcu da 2 trilyon 374 milyon TL’ye ulaştı. Eskiden bir memur, maaşının 10’da 7’sini nakite harcayıp, 10’da 3’ünü kredi kartına yatırırdı. Bugün artık memuru da emeklisi de işçisi de asgari ücretlisi de esnafı da herkes borçlanarak hayatını sürdürmeye çalışıyor. İktidarın beceriksizlikleri her kesimi vurduğu gibi üniversite öğrencilerini de vurmuş durumda. Kötü yönetimden onlar da payını aldı. Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Öğrencilerin en temel sorunlarından biri olan barınma sorunu yine karşımıza çıktı. Buna karşılık da iktidar tarafından hiçbir hamle yapılmadı. Kollarını dahi kıpırdatma gereksinimi hissetmiyorlar. Üniversitelerin açılışını 2 Ekim tarihine bıraktılar, çünkü yurtlarda hala depremzedeler kalıyor. Ama saraya sorsanız kimse aç değil, açıkta değil, her şey yolunda, vatandaşa sabredin demekten başka bir şey yapmıyor.
ÖĞRENCİLERİ OBAYA YÖNLENDİRİYORLAR: Bakanlığa bağlı 808 yurt var. Bu yurtların 874 bin 693 kapasitesi bulunmakta. Yani yüksek öğretimde bulunan öğrencilerin yüzde 21,7’si devletin kendilerine sunmuş olduğu barınma imkanından yararlanabilmekte. Bu rakam son derece düşük bir rakam. Öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamaktan uzak bir rakam. Peki iktidarın, öğrencilerin barınma ihtiyacına karşılık çözümü ne? Plansızlık, öngörüsüzlük burada çıkıyor. Mesela Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde okuyup yurt bekleyen öğrencileri AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın başkanı olduğu Dünya Etnospor Konfederasyonu’nun obasına yönlendiriyorlar. Yıl olmuş 2023, üniversite öğrencilerinin barınma sorunu saray, obayla çözmeye çalışıyor. Kamu kaynaklarını oluk oluk akıtanlar, öğrencileri çadırlarda, obalarda barınmaya mahkum ediyorlar.
YKS 833'ÜNCÜSÜ BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'NE GİREMEDİ: Ben size üniversitenin işleyişinin nasıl bozulduğunu anlatayım. YKS 833’üncüsü Boğaziçi Üniversitesi’ne giremedi. Neden? Yabancı öğrencilere kontenjan ayrıldığı için. YÖK bir yönetmelik çıkartıyor, ek kontenjan çıkartıyor, yabancı öğrenciler Türkçe dahi bilmelerine gerek kalmaksızın bu YÖS denilen çok basit bir sınavla Türkiye’deki devlet üniversitelerine yerleşebiliyorlar. Onlar Türk öğrenciler gibi 3 buçuk milyonluk bir YKS’de yarışmıyorlar.
EĞİTİM BAKANI KARMA EĞİTİMİ HEDEF ALIYOR: Anayasamızın 42’nci maddesi der ki ‘Temel eğitim, tüm vatandaşlarımıza eşit ve parasız olmalı.’ Bu koşullarda çocuklarımızın eğitim almalarını sağlamak çok zor. Dolayısıyla velilerin eğitim harcamaları bize gösteriyor ki devlet okullarında bu sağlanamıyor. Bir an önce Anayasa gereği çocuklarımızın temel eğitimden eşit ve parasız olarak sağlanması velilerin üzerindeki bu yükün alınması gerekiyor. Tabi bir Milli Eğitim Bakanı var, bu eğitim öğretim sıkıntılarını çözmekten çok uzak, karma eğitimi hedef alıyor. Hatırlarsanız geçen ay kız çocuklarının okula gönderilmemesinin argümanı olarak erkeklerle aynı okulda okumak istememelerini ailenin belirtmişti. Böyle bir bahaneyle karma eğitimi hedef almıştı. Aslında niyet de zihniyet de belli. Sekülerlikten uzak, bilimden uzak bir eğitim sistemi için çocuklarımızın yeteneklerini geliştirecekleri tüm dersleri kaldırarak kendi istedikleri kılıfı hazırlıyorlar.
11 YAŞINDA CANINA KIYAN BU ÇOCUĞUMUZUN VEBALİ EĞİTİM BAKANI, ADALET BAKANI VE AİLE BAKANI’NIN ÜZERİNDEDİR: Bakan bey, karma eğitimi hedef almayadursun, Hakkari’de 11 yaşındaki bir kız çocuğu maalesef 3 kişinin tecavüzüne uğruyor. Hastaneye götürülüyor, burada tüm yaşadıklarını anlatıyor, sanıklar tutuklanıyor ama 8 ay sonra salınıveriyor. Bu kız çocuğumuz ne yazık ki canına kıydı. Siz çocukları karma eğitimden değil şahsa göre şekillenen adalet anlayışından, suçluları koruyan zihniyetten koruyun. Artık çocuklarımızı kaybetmeyelim. 11 yaşında canına kıyan bu çocuğumuzun vebali, Milli Eğitim Bakanı, Adalet Bakanı ve Aile Bakanı’nın üzerindedir.
İŞTE ŞAHSA GÖRE İŞTE KEYFE GÖRE ADALET, İŞTE AKP: Yıllardır sönmeyen bir ateş var. Adalet bekleyenler. Canımızı yakan Madımak ve kürsü başından herkesi hedef göstermeye devam eden şahsım hükümeti, bir kararname yayınlayarak Madımak Katliamı’nın hükümlüsü Hayrettin Gül’ün cezasını, hastalık gerekçesiyle kaldırıyor. Kız çocuklarının okuması için ömrünü adamış, çağdaş Türkiye için mücadele etmiş, başarılı doktor Türkan Saylan’ı hasta yatağında cezaevine gönderirken neredeydi adaletiniz? Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk’u cezaevinde ölüme terk ederken, kumpas davalarıyla yargılarken neredeydi adaletiniz? Başarılı asker, yarbay Ali Tatar’ı hainlikle suçlayıp ölümüne sebep olurken neredeydi adaletiniz? Bugün halkın oylarıyla seçilmiş, Meclis’te, vatandaşın yanında olması gereken Can Atalay, hala demir parmaklıklar arkasındayken, gazeteci Barış Pehlivan cezaevine gönderilirken neredeydi adaletiniz? İşte AKP’nin adaleti bu. Sivas’ta canları yakan ve yıllardır adalet bekleyen o ailelerin gözyaşlarına rağmen, hala Madımak’ın ateşi sönmeden sanığı bir kararname ile salıvermek. İşte şahsa göre işte keyfe göre adalet, işte AKP.
BUNUN CİNAYETTEN FARKI NE?: ÇED kapsamından çıkarılan maden arama yetkisiyle Çay ve Sultandağı (Afyonkarahisar) ilçelerimizde bölge delik deşik ediliyor. Doğal yaşam katlediliyor. Ekolojik denge bozuluyor. Bu arama faaliyetlerinin çevresel, bilimsel etkilerinin değerlendirilmesi, halkın görüşünün alınması durumu ortadan kaldırıldı AKP tarafından. Bütün yabancı şirketler Türkiye’de adeta maden araması için akın akın geldiler. Bir de kanun değişikliğiyle arama yapan şirkete diyelim bölgenin değerli olmadığına karar verildi, bölgeyi tahribat içerisinde delik deşik edip bırakıp gitsin diye bunun da önü açıldı… Size soruyorum bunun cinayetten farkı ne? İşte şimdi Afyonkarahisar’da böyle bir cinayet işleniyor. 2018 yılında maden araması için ruhsat alan şirket kimseye sormadan, kimsenin fikrini almadan Sultandağı’nda 2 bin hektarlık alanda hemşerilerimizin tepkisine, itirazlarına rağmen sondaj çalışmalarına başladı. Tahribat her geçen gün büyüyor. Eber Gölümüz tahrip ediliyor."