İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Biz o masadan kalkmayacağız. 20 yıldır davet ediliyorum.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Biz o masadan kalkmayacağız. 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017'den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan'ın davetine niye icabet etmiyorum? Bir, sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum” dedi. Akşener, altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı çıkartmasını gerektiğini belirterek; “O masada asıl tehdit ne biliyor musunuz? Eğer biz birbirimize düşersek ve inatlar uğruna bir yanlışlık olursa işte o zaman hepimizin saçını başını seçmen yolar. Bunu net söyleyebilirim” diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk TV’de soruları yanıtladı. Akşener, gündeme ilişkin şunları söyledi:
“Uzun zamandır çalışıyoruz. Bütün anket şirketlerinin çalışmalarına saygımız sonsuz. Bizim bir de butik küçük bir şirketle çalışmamız var. İlçe ilçe yaptırıyoruz. Türkiye geneli sonucu ilginç. Eleştiri kadar siyasetçiye yapılması gereken bir şey yok. Eleştiriden bahsetmiyorum iftiradan bahsediyorum. Oradaki ipin ucu kaçtığı zaman seçmen de bunu görüyor.
Batı illerinde çok yüksek (oy oranı). İstanbul’da 8,1 alarak 8 milletvekili çıkarmıştık. Şu anda 14,5 görünüyor. Mesela İzmir, AK Parti 10 puan düşmüş durumda ve biz şu anda ikinci partiyiz. Bursa, Balıkesir, Mersin, Aydın, Adana, Antalya, Muğla, Trakya gibi bölgeler. Belki de aşırı derecede üzerimize gidilmenin sonucunda muhtemelen ‘ne oluyoruz’ sorusunun cevabı bulunmaya başladı. Konya, Kayseri, Erzurum... (Kimden geliyor bu oylar?) AK Parti ağırlıklı. 2018’de MHP’den ciddi bir oy aldık, 7,3 civarında aldık. AK Parti’den 7’nin üzerinde oy MHP’ye gitti. 1,3 CHP’den var 2018’de bizde, 1,5 de AK Parti’den var. Sabit seçmenin özel bir yanı var, çok sorgulayan bir seçmen, aşırı kendi partisini eleştiren bir seçmen. Bu iktidarın gitmesini isteyen bir sistem her yeni kurulan partiyi çok alkışlayan bir seçmen.
“HDP’NİN SEÇMENİ SHP’NİN SEKÜLER SEÇMENİ”
Hep denir ki ‘CHP seçmeni HDP baraj altı kalmasın diye HDP’ye oy veriyor.’ Veriyordur ama standart sapması kadar ama gürültüsünü çıkarıyor. İş sandığa gidildiği zaman kendi partisine oy veriyor. İddia ediyorum ben HDP’den CHP’ye oy geçer çünkü HDP’nin seçmeni SHP’nin seküler seçmeni. Onlar zaten geçmişte SHP’nin seçmeni. Şimdi ANAP ve DYP’nin muhafazakar seçmeni ister Kürt ister Türk AK Parti’de yer alıyordu. Bizim özel olarak CHP’den oy alalım diye bir kaygımız, gayretimiz yok.
Türkiye’de asla araştırma yok, birisi bir söz söylüyor genelleme oluyor. Hikmet Sami Türk’ün zamanında üst düzey bir adalet bakanlığı görevlisi diyor ki sayın bakana 17 bin faili meçhul dosya var. Bunların bir kısmı asayişe dahil bile değil, alacak verecek meselesi yüzünden bir kısmı. Bir sene sonra herkes 17 bin 500 bilmem kaç faili meçhul var demeye başladı. Yani 17 bin 500 insan katledildi ve katledilenler bulunamadı. Bir Allah’ın kulu bunu düzeltmedi.
“EĞER BIZ BİRBİRİMİZE DÜŞERSEK VE İNATLAR UĞRUNA BIR YANLIŞLIK OLURSA IŞTE O ZAMAN HEPİMİZİN SAÇINI BAŞINI SEÇMEN YOLAR”
O masanın karar vereceği kişi herhangi bir orada bulunan siyasi partinin genel başkanı olursa o partinin oylarının uçacağına dair bir kanaat oluştu. Buna dair ben bir araştırma görmedim. Ama biz bunu çalıştık. Benim işim gücüm çalışmaktır. O masada asıl tehdit ne biliyor musunuz? Eğer biz birbirimize düşersek ve inatlar uğruna bir yanlışlık olursa işte o zaman hepimizin saçını başını seçmen yolar. Bunu net söyleyebilirim.
“GİDERMİŞİZ’ GİBİ BIR HAVA ESTİRİLİYOR”
Sayın Erdoğan ha bire bizi davet ediyor. Şimdi muhalefetin insanı olduğunu iddia eden kanaat önderleri diyelim her birine, bu arkadaşlarımız her dakika benim kalkıp gideceğimi düşünüyor. Şöyle de bir cümle kuruluyor; ‘Onlar gider ama seçmen kalır.’ Her ikisi de yalan. Bilgisizlik, öngörüsüzlük. Seçmeni en sadık parti biziz. Hem muhafazakar hem sekülerlerin bir arada bulunduğu bir seçmen. İki tarafında da istediği bir şey var; makul. Makul bir dil, makul çözümler istiyor seçmen. ‘Gidermişiz’ gibi bir hava estiriliyor. ‘Akşener gider seçmen kalır’ böyle bir durum yok.
“BİZ O MASADAN KALKMAYACAĞIZ”
Biz o masadan kalkmayacağız. Sayın Erdoğan'ın davetine 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017'den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan'ın davetine niye icabet etmiyorum? Bir, sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum, sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor ben halkın kamil olmasını istiyorum. Sayın Erdoğan istibdattan yana ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ama Erdoğan kendine ait alanlarda bir kişiye biat eden insanlar yaratmak istiyor. Ben demokrasinin var olduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Ben; Eneslerin, Ecrinlerin, Furkanların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından başkasının olmadığı evlerin yerine, pudra şekeri çeken, tuhaf arabalı, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15,1 milyon öğrencinin sabah ve öğlen yemeğinin devlet tarafından ücretsiz verilmesini istiyorum.
“CUMHUR İTTİFAKI'NIN OLUŞTURDUĞU BİRLİKTELİĞİ TÜRKIYE’NİN GELECEĞİYLE KUMAR OYNAYAN BIR ANLAYIŞ OLARAK KUMAR MASASI GÖRÜYORUM”
Türkiye’nin geleceğini sayın Erdoğan, benim tarifimle kumar masası gibi düşünürsek, şuraya sürüyor. Sayın Erdoğan beni kumar masasına davet ediyor demiyorum. Ben Cumhur İttifakı'nın oluşturduğu birlikteliğin Türkiye’nin geleceğiyle kumar oynayan bir anlayış olarak kumar masası görüyorum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.
“SAYIN ERDOĞAN'I ÇOK ELEŞTİRİYORUM AMA NETİCE İTİBARİYLE BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANIDIR. KEŞKE BİZLERİN DE CUMHURBAŞKANI OLABİLSE”
Sayın Erdoğan'ın bana özel birini gönderdiğini söylemiyorum. Olsa söylerim. Böyle bir durum yok. Ama diyelim ki x kişi 'arkadaş bunların ikisi yan yana gelsin Türkiye'ye ferahlık gelecek' diye vazife edinen insanlar var. Bir Cumhurbaşkanının bir siyasi parti genel başkanıyla kamuoyuna açık, şeffaf biçimde görüşmeyi talep etmesinin sakıncası yok. Sadece bizim değil bütün partiler, liderleri açısından. Sayın Erdoğan'ı çok eleştiriyorum ama netice itibariyle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Keşke bizlerin de Cumhurbaşkanı olabilse. Ama Cumhurbaşkanı makamının saygıdeğer olduğunu düşünenlerdenim.
“KİM KUMAR OYNUYOR ONU BİLMİYORUM, DEMEK Kİ SAYIN ERDOĞAN BİLİYOR, SÖYLERSE İYİ OLUR”
O gün Başkanlık Divanı yapmıştık. İki binamız vardı. O binada odası olan arkadaşlarla yaptık. Yoksa Başkanlık Divanı ile çektirirdik. Altılı masayı kastettiğini biliyorum da kim kumar oynuyor onu bilmiyorum, demek ki sayın Erdoğan biliyor, söylerse iyi olur.
“YAVUZ BEY KENDİ FİKRİNİ SÖYLEMEKTE ÖZGÜRDÜR... BU FİKİRLER İYİ PARTİ'NİN GÖRÜŞLERİ OLARAK SERDEDILEMEZ”
Bizim partimizin hiçbir üyesi bir televizyona çıkarken beni arayıp, bırakın izin almayı, söyleyeceğiniz bir şey var mı diye sormaz. Her birimiz başka alanlardan geldik biz. Bulunduğumuz siyasi partilerde nereye kendi kafana göre çıkacaksın, sizin yaptığınız televizyona çıkma teklifini dahi sormak mecburiyetindeydik. Bu travmatik durumlardan dolayı bizim partimizin özelliği, insanların partinin genel çerçevesinin dışına çıkmadan yani biz milliyetçi demokrat kalkınmacı bir partiyiz, bunun dışına çıkmadan kendi fikirlerini söyleyebilme özgürlüğü. Yavuz Bey kendi fikrini söylemekte özgürdür. Onu hep yaptı bugüne kadar. Sadece Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili değil. Her konuda, beni de eleştirir televizyonda sayın Yavuz Ağırailoğlu ama kendisini fikridir, bu fikirler İYİ Parti'nin görüşleri olarak serdedilemez. Parti adına konuşmaya yetkili önce bendim, sonra İsmail Tatlıoğlu’ydu Meclis için, üçüncü sırada iki grup başkanvekili vardır, sonra da genel başkan yardımcılarımız elbette var ama şu anda partinin genel merkezin sözcüsü Kürşad Zorlu, onun söylediklerinin tümü partiyi alaka eder.
“KEŞKE YAVUZ BEY BU KADAR DERİN DERİN KONUŞMASAYDI BEN DOĞRU BULMADIM”
Çok yanlış buldum onu da (Engin Altay açıklaması). Keşke Yavuz Bey bu kadar derin derin konuşmasaydı ben doğru bulmadım. Yavuz beyi tanıyorum keşke yapmasaydı. Paylaşmıyorum. Bu kadar önceden bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum. O fikirlerini ben söyletmedim, o fikirlerini söylemiş olmasının benim açımdan kendi fikri olduğu için de bir sakıncası yok. CHP'de de fikir serdeden çok kişi var. O fikir serdeden kişilerin partimizi izam eden alanlarıyla ilgili cevaplar verilir ama sayın Kılıçdaroğlu'nun o kişilerin kulağını çekmesi istenmez. İşte Engin Bey'in yaptığı yanlış burada. Biz bir siyasi partiyiz, geçmişteki uygulamaları beğenmediğimiz için siyasi parti kurduk.
“CUMHUR İTTİFAKI SÜREKLİ OLARAK ADAYLIK İÇİN DÜRTÜP DURUYOR”
Adayların bu kadar konuşulmasını doğru bulmuyorum. Çünkü o masada adaylarla dair bir kelime konuşulmadı. Şu aday bu aday diye bir kavram yok. 6 siyasi partinin genel başkanlarının, yöneticileri, o partinin mensuplarını hepimizin Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bu normal. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, sayın Babacan'ın, sayın Davutoğlu'nun, sayın Uysal'ın, sayın Karamollaoğlu ve benim aday olmamı isterler. Bu normal. Cumhur İttifakı sürekli olarak adaylık için dürtüp duruyor. Önce güçlendirilmiş parlamenter sistemi çalıştık. Bunu kamuoyuyla paylaştık. Geri bildirimlerle yeniden düzenliyoruz. Sonra dönüldü, bunun anayasaya uygulanmış haline çalışıldı. Bir şey daha çalışılıyor. Biz adayı gösterdiğimiz gün.
“ADAY OLACAK ARKADAŞIMIZIN SEÇİM BİLDİRİSİNİ, VAATLERİNİ, PROGRAMINI, PROJELERİNİ HAZIRLIYOR”
Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; pazartesi seçim kararını alsınlar salı günü adayımızı açıklayalım. Biz İYİ Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Bizim çalışmalarımız aday göstereceğimiz arkadaşımızın da elinde. O da imzasını atacak. Diyelim sizi aday gösterdik. Siz bizim sizden ne istediğimizi bilerek geleceksiniz. Bir sistem bozukluğu üzerinden bir araya geldik. Ortak olduğumuz noktalarda birleşebiliyoruz, farklılıklarımıza saygı duyuyoruz. Ekonomist arkadaşlarımız 9 madde ile başladı 72 konu başlığına dönüldü. Aday olacak arkadaşımızın seçim bildirisini, vaatlerini, programını, projelerini hazırlıyor. Aralık ayı sonunu bulur herhalde. Dediğim çalışmada, bizim de ve diğer partilerin de ekonomi, eğitim, hukuka dair ortak görüşleri var. Herhangi partinin değil hepimizin.
İYİ Parti başta olmak üzere ekonomi, istihdam, tarım, eğitim ve hatta göç meselesine dair yaptığı çalışmalar var. Yarın sayın Kılıçdaroğlu bir vizyon belgesi açıklayacak. O da CHP'ninkini açıklayacak. O da CHP'nin olacak. Onun içinde de muhtemelen çalışmanın içerisine girecek ortak noktalar vardır.
Macaristan seçimlerinde partiler ayrı bir yol tuttular. Seçilen arkadaş partilerle başka yerlere serpildi. O ayrı bir şey anlattı, partiler ayrı bir şey anlattı velhasıl kelam iş çorba oldu ve kaybettiler. Biz buradan ders çıkardık.
“BİZ ÇALIŞIYORUZ, SIFIRDAN BIR ARKADAŞIMIZIN OLMASI PROBLEM YARATABİLİR, AMA ARKADAŞLARIMIZ BAŞKA PARTILERLE İŞBİRLİĞİ YAPABILIR' DENDİ”
DEVA Partisinden çok saygı duyduğum bir arkadaşımız 'Eğer Hüseyin Baş teklifini Meral hanım getirirse ben partiden istifa ederim' demiş. Sonra böyle bir şey yok dediler. O masaya ben Hüseyin Baş beyefendinin teklifini ilettim. Çok hoş bir şey çıktı. 'Biz çalışıyoruz, sıfırdan bir arkadaşımızın olması problem yaratabilir, ama arkadaşlarımız başka partilerle işbirliği yapabilir' dendi.
Millet İttifakı var 2018 4 parti. 2019'da iki partilik 31 Mart'a giderken seçim ittifakı var. Sonra da sayın Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde ilk bizlerle ilgili irtibata geçen sayın Davutoğlu'ydu. Gelip bizlerle konuştu. Benimle, sayın Kılıçdaroğlu ile ayrı ayrı, sonra üçümüz birlikte yemek yedik, kamuoyuna açık şekilde. Sayın Kılıçdaroğlu bu sefer 6 siyasi partiyi davet etti.
“ŞİMDİ DE DİYORUM 13. CUMHURBAŞKANI ALTILI MASANIN ADAY GÖSTERDİĞİ KİŞİ OLACAK”
İstanbul'un alınması benim için özel hedefti. Bursa'nın alınması da öyle. Ekrem Bey'in adaylığından hiç haberim yoktu. Kendisini tanımıyordum. Sonuç itibariyle kesinlikle alacağımızı, kendisine de söyledim. Bu arada gazetecilerle, CHP'lilerle hem de İYİ Partililerle de iddiaya girdim. Ben kazanılacağına inandım. Şimdi de diyorum 13. Cumhurbaşkanı altılı masanın aday gösterdiği kişi olacak. Bunu bir kenara koyduk. Kemal Bey bizi davet etti. Oturduk, bakıldı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çıktı. Kemal Bey bana dedi ki, 'Meral Hanım siz yapın' dedi. Ben de bu bir hiyerarşi doğurur, harf sırasına göre yapalım dedim. CHP teklifin sahibi. Sonra DEVA, Demokrat Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi.
“ALTILI MASANIN CUMHURBAŞKANINI SEÇME EYLEMİNİ KEMAL BEY KOYDU”
Altılı masanın Cumhurbaşkanını seçme eylemini Kemal Bey koydu. Altılı masadan bu adayın çıkacağı tutumunu veya sözünü veya duruşunu Kemal Bey koydu. Eylül 2021'de Halk TV'de 'Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim' dedim. Altılı masadaki her bir şahsın aday olma hakkı, heyecanı var. Bunun adı feragattır. Ama 31 Mart'ta o masaya oturup bu büyükşehirlerin alınması için 'buyrun sizin olsun' diyebilmek bir fedakârlıktır. Ama benimki feragattır.
“BU PARTİ MERAL AKŞENER'İ CUMHURBAŞKANI SEÇME PARTİSİ DEĞİL”
Partimiz beni Cumhurbaşkanı adayı etmek için kurulmadı. Türkiye'de en büyük zorluklarla, demokrasi için engelleri yıka yıka, canımız yana yana, elimiz ağzımız burnumuz kanaya kanaya parti kurduk. 2017'deki referandumda birey olarak nasıl çalıştık biliyor musunuz? Herkes kendi cebinden harcayarak. O referandumda ne söylediysek keşke yanlış çıkaydı. Her şey gerçekleşti. Bu parti Meral Akşener'i Cumhurbaşkanı seçme partisi değil. Bu parti bu ülkeyi 'biz daha iyi yönetiriz' diyerek kurulan bir siyasi partidir.
“EĞER MASADA İKİ ARKADAŞIMIZDAN BİRİ ADAY GÖSTERİLİRSE HAYIR DEMEYECEĞIZ DEDİM”
Ne sayın Mansur Yavaş'ın benimle ne de benim sayın Mansur Yavaş'la böyle bir konuşmam, hatta bizim ikimizin telefon görüşmesi yaptığımıza dair kulis bilgisi paylaşıldı. En son Mansur Bey'le görüşmemiz, kalabalıklarda bir araya geliyoruz ayrıca, partimize Kurban Bayramı öncesinde bir program için Allah razı olsun davetiye getirdi. Oturduk, resmi biçimde davetiyeyi verdi ve gitti. Onun dışında ne bir telefon görüşmesi ne biz özel bir yerde görüştük. Başka bir iddia İstanbul'da çağırmışım, gelmiş konuşmuş. Bunların hiçbiri olmadı. Mansur Bey'e de adı geçtiği için Ekrem Bey'e de hem CHP'nin hem İYİ Parti'nin hem o masada oturan diğer siyasi partilerin seçmenlerinin de sevgisi ve saygısı var. Bütün anketlere ikisi birden konuluyor. Hatta ben aleni bir biçimde, altılı masanın mensuplarına da söylemiştim, eğer masada iki arkadaşımızdan biri aday gösterilirse hayır demeyeceğiz dedim. Hem Ekrem beyden hem Mansur beyden bahsediyorum.
Onlar konuşulurken verdiğimiz cevaptan bahsediyorum. Her iki belediye başkanımıza da. Onlar CHP'nin üyesi ama aynı zamanda bizim de belediye başkanlarımız. Adana'dan Antalya'ya bütün ortak aday gösterdiğimiz belediye başkanlarımızdan Allah razı olsun. İkisi de hem Ekrem Başkan hem Mansur Başkan ikisi de bizi mahcup etmediler.
“NE EKREM BAŞKAN'LA NE MANSUR BAŞKAN'LA ADAYLIK ÜZERINE HERHANGİ BİR TEKLİF VEYA BAŞKA BIR GÖRÜŞME OLMADI”
O masada bulunan altı kişi böyle bir şey konuşmadık. İkisinin de adaylığının, bizimle ilgili olmadan çok konuşulduğu dönemde ve hiçbir genel başkanın adının geçmediği dönemde bana sorulan soruya partinin görüşü olarak 'iki belediye başkanı arkadaşımızdan birinin aday gösterilmesi halinde hayır demeyeceğiz' diye televizyonlarda söyledim. Ne Ekrem Başkan'la ne Mansur Başkan'la adaylık üzerine herhangi bir teklif veya başka bir görüşme olmadı. 'İmamoğlu'ndayız' tweetinden önce 'Kozan'dayız' demiştim, niye kimse üzerine alınmadı.
Sayın Babacan 'ben arkadaşlarıma talimat verdim, masanın içinden, masanın dışından havuz yapın' dedi. Masada konuşulmadı ama demek ki yavaş yavaş herkes hazırlık yapıyor. İYİ Parti'nin sistemi şu; bir tezkere için bile 3 gün çalıştık. Ondan sonra Suriye ve Irak'a yapılacak olan harekatla ilgili de bizim partimiz çalışıyor. Kendi içinde oyluyor. Sonra da karar verip, paylaşıyoruz. Şimdi başörtüsü mevzusu var. Ben başörtüsü konusunu altılı masaya getirdim. Sayın Kılıçdaroğlu bir girişimde bulundu, CHP bir kanun teklifi verdi. Sayın Erdoğan 'ayağımıza pas geldi, ben gol atacağım' dedi. İnsan haklarına dair hak bir gol, pas...Bu bir zihniyet meselesi. Burada anayasa maddesi getireceğim dedi. Bir de ikinci madde konulacak deniyor.
“TEKLİFİN İÇERİĞİNİ GÖRELİM. BIR YOLA GİDİLDİ. ÖNÜMÜZE ANAYASA TEKLİFİ GELECEK”
Masaya dedim ki, ‘Arkadaşlar, bu anayasa metni geldiğinde, bir sürü ortak işler yapıyoruz, dolayısıyla biz burada teklif ediyorum, bir ortak kararla davranalım.’ Şimdi CHP ve bizim grubumuz var. Dolayısıyla bazı arkadaşlarımız, izinleri olmadığı için isim isim söylemeyeyim. Sonuçta gelinen nokta, 'gelsin görelim içeriğini ondan sonra karar verelim' dendi. Başörtüsü meselesinin bir kadın kimliği üzerinden tartışılmasından bıktık hepimiz. Bir uçtan bir uca dövüştürülmekten bıktık. Başı açık kadın da bıktı, başörtülü kadın da bitti. Meclis, ordu, avukat, polis dahil bu iş çözüldü. Sayın Kılıçdaroğlu'nun teklifine saygı duyuyorum. Başörtüsü meselesinin kapanmış bir yara olduğunu düşünüyorum. Açık yaraları konuşalım. Cin şişeden çıktı. Teklifin içeriğini görelim. Bir yola gidildi. Önümüze anayasa teklifi gelecek. Ama ben masanın bu konuda ortaklaşması gerektiğine inananlardanım.
Ben milletvekili değilim. Biz bir uyum oluşturduk, tecrübeli bir grubumuz olduğu için. Ben milletvekili olmadığım için genel kurula katılamıyorum. Sayın Erdoğan da katılamıyor. Sadece Cumhurbaşkanı olarak geliyor, gidiyor. Grubu olup da milletvekili olmayan tek kişiyim. Temel Bey'in teklifi hem milletvekili olsun hem eşgüdüm olsun diye bir teklifi oldu.
“BEN SAYIN KILIÇDAROĞLU VE DİĞER ARKADAŞLARLA EL SIKIŞARAK BAŞBAKANLIK İSTEMİYORUM Kİ”
Zaten güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçilecek. Doğal olarak bir Başbakanlık kurumu tahsis edilecek. 'Ben Başbakanlığa talibim' derken, bu İYİ Parti'nin ülkeyi yönetmeye talibim. Partim birinci parti çıktığında olacak bu iş. Elbette her partinin aldığı oy oranında geçerli. Ben sayın Kılıçdaroğlu ve diğer arkadaşlarla el sıkışarak Başbakanlık istemiyorum ki. Bizim önceliğimiz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş. İkincisi seçim güvenliğini ortaklaşarak sağlamak, üçüncüsü ise adayı belirleyip seçtirmek. Ondan sonraki fasılların tamamı seçim sonrasında yapılacak işler.
“DENGE VE DENETLEMENİN ÜSTÜNDE TECELLİ ETİĞİ KİŞİ OLACAK. 7 YIL BOYUNCA ÜLKENIN BÜTÜN DÜZENİNİ SAĞLAYACAK”
Cumhurbaşkanı milletin seçtiği ama devletin temsilcisi olacak. Denge ve denetlemenin üstünde tecelli ettiği kişi olacak. 7 yıl boyunca ülkenin bütün düzenini sağlayacak. Ama yürütmeyi yürütecek de bir Başbakan olacak. 7 yıl boyunca bu üst düzey görevde olduktan sonra gelsin tekrar milletvekilliği için uğraşsın olmuyor. Onun için bir daha seçilmeyecek dendi. 7 yılda karar alırken, konuya müdahil olurken 'bu bana küser de seçmez mi' diye kendine yatırım yapmak gibi hissiyatı ortadan kaldırıyoruz. Gerçekten çok onurlu bir görev. Türkiye'de yaşayanların tümü açısından bunu düşünmeyecek insan düşünmüyorum.
“HDP’NİN YÖNETİCİLERİ ELEŞTİRİLDİĞİ TAKDİRDE BIR RÜZGAR ESIYOR VE 6,5 MILYON SEÇMEN RENCİDE OLUYOR. BUNU BEN ABSÜRT BULUYORUM”
HDP’ye dair İYİ Parti’nin tutumunu da uzun uzun defalarca söyledik, sonra bir süre sonra karşılıklı incitmeye dönüyor iş. Bu da doğru değil, seçmenler açısından doğru değil, yöneticiler başka bir şey, oy veren başka bir şey. İYİ Parti’ye oy veren seçmen hiç düşünülmüyor konuşulurken. Biz AK Parti’yi eleştiriyoruz, 20 milyonun üstünden kişi oy vermiş, seçmen hiç rencide olmuyor bundan. Ama HDP’nin yöneticileri eleştirildiği takdirde bir rüzgar esiyor ve 6,5 milyon seçmen rencide oluyor. Bunu ben absürt buluyorum.
“BİZİM OYLARIN TAMAMINI ALMAK GİBİ GÖREVIMIZ VAR”
Bizim seçmen de dahil olmak üzere, seçmen kimsenin malı marabası değil. Bize düşen HDP'si de dahil olmak üzere, biz hizmet etmek üzere, ilkelerimize, hayallerimize, umutlarımıza, projelerimize göre yola çıkmış bildiğiniz siyasi organizasyonlarız. Beğenen oy verir, beğenmeyen eleştirir, 'hadi bir daha ki sefere' der. Bizim oyların tamamını almak gibi görevimiz var. Alırız, alamayız.
“HDP'Li SEÇMENIN DE OYUNU ALMAYA TALIP, ALTILI MASADAN ÇIKACAK ADAYIN DA BUNU ÇALIŞMASI GEREKIYOR”
Bu ezberler üzerinden konuşulduğunda Türkiye'de perspektifler çarpıtılıyor, yanlış girdiler giriyor, yanlış çıktılar alınıyor. Biz sürekli olarak HDP'nin bilumum Kürtleri teslim ettiğine dair algı ve kanaat hüküm cümlesinden yürüdüğümüz zaman siyasi açıdan yanlış buluyorum. HDP'li seçmenin de oyunu almaya talip, altılı masadan çıkacak adayın da bunu çalışması gerekiyor. Her yerden oy alması gerekir.
“BEN GERÇEKTEN KÜRTLERİN İNCİTİLMESİNİ İSTEMİYORUM"
Biz HDP'yle yan yana gelmeyebiliriz. Bunu da söylüyoruz, onlar da söylüyor. Burada sorun yok. AK Parti'nin her bir attığı yanlış adımı kıyasıya eleştiriyoruz, AK Parti seçmeni üzerine kimse konuşmuyor. Ama iş HDP'nin kurumsal olarak yaptığı, yöneticilerin aldığı tutumları eleştirdiğiniz takdirde birden bire 6,5 milyon rencide oluyor. Bizim 5 milyon seçmenimiz İYİ Parti’ye 'Meral Akşener aday olursa HDP oy vermez, Mansur Yavaş aday olursa Kürtler oy vermez' cümlesini kuran HDP yöneticilerinin sözlerine bizim sevenlerimiz rencide olmuyor. Bu nasıl iş? Burada müthiş bir alınganlık oluşmaya başladı. Ben gerçekten Kürtlerin incitilmesini istemiyorum.
31 Mart'ta 29 arkadaşımızın Yeni Şafak Gazetesi'nde kimlik bilgileri, vatandaşlık numaralarıyla yayınlandı bu ülkede. Onların ortak özelliği sadece Kürt olmalarıydı. Büyük çoğunluğu ailelerinde şehit olan, gazi olmuş korucu aileleri...
Hem AK Parti açsından HDP kurumsalı açısından başörtüsü için heyet gitmesini 'hadi bakalım nerde kalmıştık'a benzettim. HDP yöneticilerinin her şeyi söylemeye hakkı var, siz bir şey söylediğinizde hurra etme durumu var. Bunun hem Kürtlere zarar verdiğini hem de seçmenlerimizi rencide ettiğini söylüyorum.
“TÜRKIYE ÖLMEZ, BİTMEZ AMA BIR DAHA PARLAMENTER SİSTEMİ KONUŞARAK YAPACAĞIMIZ SON SEÇİM”
Türkiye ölmez, bitmez ama bir daha parlamenter sistemi konuşarak yapacağımız son seçim. Bir kararname ile her şeyler yapılır. Çıkar tek kişi, giden gitsin, kalan sağlar bizimdir der. 50 milyar liraya maloluyor 15 milyon gencin sabah yemeğinin ücretsiz verilmesi. Böyle bir sistemde 50 milyar oraya vermiyorsunuz, ama 5 kişiye koyuyorsunuz. 24 milyar lirayı Hariri'nin cebine koyuyorsunuz, 14 milyar lirayı Anka Park'tan bahsediyorum iş adamının cebine koyuyorsunuz. KKM'ye koyuyorsunuz. 50 milyar lira tutan 12 ay boyunca verdiğiniz yemeğe hayır diyorsunuz. Demre Belediyemiz bunu yapmaya kalktığında kaymakamlık tarafından yasaklıyorsunuz. Bunlar işte o tek adamlık sistemi.
“BEN AK PARTİ'DE OLSAM, TAYYIP BEY İÇİN İYİ ŞEYLER DÜŞÜNEN BİRİ OLSAM ÖZELLİKLE BU SEÇIMDE BİZİM GÖSTERECEĞİMİZ CUMHURBAŞKANI ADAYINA OY VERELİM”
Ben AK Parti'de olsam, Tayyip Bey için iyi şeyler düşünen biri olsam özellikle bu seçimde bizim göstereceğimiz Cumhurbaşkanı adayına oy verelim. 5 sene yaptı diyelim. Tayyip Bey iki damat dışında kimseyi bırakmadı partisinde. AK Parti'nin son adayı. Furkan, Enes, Ecrin diğerlerini sayabilirim. Bu çocukların anneleri, babaları. Burası genişleniyor. Kalkın gidin denilen gençler. KPSS sınavları, liyakatsizlik, kayrılma. Biz rövanş işlerinden bıktık. Bu Tayyip Bey için de iyi, AK Parti için de İYİ Parti için de iyidir; hukukun üstünlüğü yargının bağımsızlığı, demokrasinin tam ve kamil uygulanması. Bunun için denge ve denetleme mekanizmalarının olması...
Ekonomi aynı zamanda barıştıran bir şey. Ekonomi üzerinden, projeler üzerinden rekabet yapabilirsiniz. Eleştiri baş üstüne. Talep eden anlatmak zorundadır. Biz bu ülkeyi yönetmeyi talep ediyoruz. Birey olarak baktım, gördüm, iletemiyoruz bir şeyi, tam 3 yıldır Türkiye'yi ilçeleri ile beraber dolaştık. Önce görülmedi, sonra görülünce provokasyonlar oldu. Şu anda hazırladığımız pek çok şey, EYT de bunlardan birisi. Esnafların stopaja kadar olan, emekli maaşlarının yükseltilmesine kadar söylüyoruz. En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalı diyoruz. Asgari ücretten vergiyi çıkarın dedik. İşvereni de zor durumda bırakmayın. Şimdi bir şey daha dedik, 6 ayda bir yapmayın, hiç değilse 3 ayda bir yapın dedik.
“EMEKLİLERE İKRAMİYE SAYIN KILIÇDAROĞLU'NUN TEKLİFİYLE OLDU, BUNU HATIRLAYIN”
Pandemi dönemindeki önerilerimizin bir kısmını yaptılar. İYİ Parti seçmeni velinimet yapmaya çalışıyor. Geçmişte bunlar niye yapılmıyordu? Şimdi olması gereken, seçmenlerin velinimet olması için sorunlarınıza hepimiz farklı çözümler üretmeliyiz. Seçmen de hangisini uygun görüyorsa karar verir. AK Parti'nin atacağı her somut adımın hepsinin olmasını sağlayan sonuçta muhalefet. Emeklilere ikramiye sayın Kılıçdaroğlu'nun teklifiyle oldu, bunu hatırlayın.
“9 MADDE VE 72 ALT BAŞLIĞA BÖLÜNEN EKONOMİ YOL HARİTASINDA ÇIKACAK”
Yarın sayın Kılıçdaroğlu'nun vizyon belgesinde ekonomiye dair bir projeksiyon yapacak. Aynı bizim yaptığımız sanayi teknolojik dönüşüm gibi bir sürü şeyler yaptık. Her partinin var. DEVA'nın, Gelecek Partisi'nin, Demokrat Parti'nin var. Sayın Kılıçdaroğlu'nun açıklayacağı vizyon belgesinde bizimle uyuşan pek çok şey olacak. 9 madde ve 72 alt başlığa bölünen ekonomi yol haritasında çıkacak. 6 parti aynı konuşacağız diye bir durum. Biz bu arkadaşımız seçildiğinde bunları yapacak diye kefalet koyacağız. Yarın sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediklerinden de var olanlar olacak. Sayın Davutoğlu'nun, sayın Babacan'ın söylediklerinden de.
“BEN DARON BEYİN CHP İLE İŞBİRLİĞİ İÇİNE GİRMESİNDEN ANCAK MUTLULUK DUYARIM”
Cumhurbaşkanlığından feragat etmenin nedeni o masadan bir adayın çıkabilmesi, kazanmamız, doğruları söyleyebilmek ve bu sistemde sağduyunun, aklın, vicdanın sesi olabilmek. Benim yapmaya çalıştığım bu. Bunun üzerinden yürüyorum. DYP'de iken şöyle bir hayalim vardı. Tansu Hanım'a plan olarak söylemiştim. Türkiye'nin yetişmiş, dünya çapında ekonomistleri, hukukçuları var. Bunlar çok tanınan insanlar. Çağıracaksınız bu insanları. Ama siyasetin emrine değil. O problemlere onlar çözüm üretecek, biz karışmayacağız. Ben Daron Bey'in CHP ile işbirliği içine girmesinden ancak mutluluk duyarım.
“BİZ SiSi'YLE YAN YANA GELiŞiNi TÜRKIYE AÇISINDAN OLUMLU BULDUK”
Sayın Erdoğan dış politikada çok duygusal, bireysel rasyonellikten uzak alanına evrildi. Biz Sisi'yle yan yana gelişini Türkiye açısından olumlu bulduk ama Sisi'yi Türkiye içinde bir kan davalısı gibi İstanbul seçimlerinde 'Sisi'ye mi oy vereceksiniz, Binali Bey'e mi oy vereceksiniz' gibi sözlerini eleştirdik. Acaba Mısır'ın kurumsal devlet yapısı bu hakaretleri, bu dili nasıl tolere edecek. Benzer bir şey Suriye ile oldu. Türkiye 2020 tarihinde üst üste göçmenler üzerinden sayın Erdoğan'a dedim ki, 'Beni Türkiye Cumhuriyeti devleti adına gönder, çözeyim, geleyim' demiştim. En son Milli Göç Doktrini adı altında çalışmamız sunuldu. Dünyanın bizden sonra en yüksek göçmen alan ülkesi Pakistan. 2,5 milyon sığınmacı var. Onların yüzde 1, bizimkisi yüzde 10. Suriye 18 milyonluk bir ülke. Onlardan geleni koyduğunuz zaman biz Suriye'nin üçte birini bakıyoruz.
“SADECE ESAD MESELESI DEĞİL. ESAD'LA GÖRÜŞMEYI SAĞLADIĞINIZ TAKDİRDE BU İŞİN DEVAMI İÇİN ONLARIN DEVLET KURUMUYLA YAN YANA GELMEYİ DE İSTEYECEĞİZ”
Bir Yunanistan kadar insan grubu var. Acaba Afganistanlılar ne kadar? Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Suriyeli sığınmacıların boşalttığı yerlere kimler gitti? PKK, PYD, YPG gitti. Diğer DAEŞ, İŞİD gitti. Hem içeride hem dışarıda terör örgütleri tarafından güvenliği tehdit altında ülkeyiz. Sayın Erdoğan'ın Sisi'den sonra Esad'la görüşmeyi seçimden sonraya bırakması. Seçimde kaybedecekler, dolayısıyla Türkiye'nin bu konuda adım atması lazım. Biz aynı zamanda ABD; Rusya ile de sığınmacı konusunu konuşmamız lazım. Burada Suriye'nin toprak bütünlüğünü de kabul edilerek yapılması gereken iş. Sadece Esad meselesi değil. Esad'la görüşmeyi sağladığınız takdirde bu işin devamı için onların devlet kurumuyla yan yana gelmeyi de isteyeceğiz. Biz müstakbel bu ülkenin iktidarıyız. Seçim sonrasına bırakmamış olsaydı. Daha fazla bu işin içinde yer almamız gerekiyor.
“TÜRKIYE'NİN GÜVENLİĞİNE DAİR, TERÖRLE MÜCADELESİNE DAİR ATILAN ADIMIN BUGÜNE KADAR ARKASINDA OLDUK, BUNUN SONRASINDA DA ARKASINDA OLURUZ”
Türkiye'nin güvenliğine dair, terörle mücadelesine dair atılan adımın bugüne kadar arkasında olduk, bunun sonrasında da arkasında oluruz. Eleştirilerimiz sayın Erdoğan'ın ve bazı bakanlarının bu işin iç siyasetin öznesi haline getirmesi yanlış. Allah orada ordumuzun mensuplarının ayağına taş değdirmesin. İYİ Parti adına net şekilde söylüyorum; devlette devamlılık vardır. Devletin terörle mücadelesinde, ülkeyi korumaya dair kurumların arkasında durmak muhalefetin de görevidir.
“SANDIK BAŞINDA GEREĞİNİ YAPACAĞIZ. YAPMADIĞIMIZ TAKDİRDE SEÇMEN YAKAMIZA YAPIŞSIN, BUNA HAKKI VAR”
Altılı masanın misyonu da seçim güvenliğini sağlamak. Seçim işleri başkanımız ve diğer siyasi partilerin genel başkan yardımcılarının yer aldığı görev sahibi olduğu komisyonumuz var. Sığınmacıların oy kullanması konusundaki farklı farklı rakamları çalışan arkadaşımız var. Uyanık olmak zorundayız, dikkatli olmak zorundayız. Bu ülkede öyle şeyler yaşandı ki. Deniliyor ki, bilgisayara oylar girecek, 5 oy yazılacak 100 çıkacak. Böyle bir şey mümkün değil. Bütün mesele insan hatasıdır. İstanbul 1. tur seçimleri bunun ispatıdır. Tutanakların üzerindeki ıslak imzalar olmasaydı 13 bin 500'lük fark takibi olmasaydı gözden kaçardı. Sonuç itibariyle gerçekten bu seçimi kaybettiğinizi düşünebilirdiniz. Sandık başında gereğini yapacağız. Yapmadığımız takdirde seçmen yakamıza yapışsın, buna hakkı var.
“MESELE ABDULLAH GÜL MESELESİ DEĞİL”
Mesele Abdullah Gül meselesi değil. Sayın Gül de kendisi olmayacağını söyledi. Herkesin adayı olmayı arzu etti. Benim bilgim o. Abdullah Bey'den bir şey duymadım. O masanın içinden bir adayın çıkması lazım, kazanması ve kazandırılması lazım. Kaya gibi arkasında durulması lazım. Sonuç itibariyle bu kişinin kim olacağını bulmak çok kolay. Bugün itibarıyla w, y, z kişisini konuşmayı doğru bulmuyorum. Bildiğim bir şey, Cumhur İttifakı bileşenleri sürekli aday diyerek çok arzu ediyorlar. Bizim sistemi tartışmak gibi zorunluluğumuz var. Referanduma gitmeyecek şekilde hem MHP'nin hem AK Parti'nin, muhalefete düştüğü zaman sayın Erdoğan'ı tanıyorsam, Meclis'te cümbür cemaat parlamenter sisteme geri dönmeyi isteyecektir, bu konuda iddiaya girerim.
“MİLLİYETÇİ, DEMOKRAT VE KALKINMACI PARTİYİZ”
Milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Makul duruşun temsilcisiyiz. Şuculuk, buculuk üzerinden tariflerden nefret ediyoruz. Bütün siyasi partilerin şucu, buculuklar yerine dertlere çare bularak rakebet etmenin doğru olduğuna inanıyoruz. Makulun temsilcisiyiz.”
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55