Fikri SAĞLAR

Tarih: 09.12.2025 09:34

AKP’nin kararttığı geleceğimiz

Facebook Twitter Linked-in

Siyasette bulunduğum 40 yılın öyküsü olan, “Mücadelenin onurlu yolu. Fikri Sağlar Kitabı’nın’’ yazarları Alpman ve Selçuk’un, sorularıyla yönlenen söyleşi, katılımcılar tarafından heyecan ve coşkuyla karşılandı. Bir kitabın “yazarı değil de konusu olmanın” gururunu yaşadım.

∗∗∗

Söyleşi sırasında fark ettiğim bir ruh halimi paylaşmak isterim. “En zor şey yaptıklarınızı anlatmak!” Hele egonuz yoksa övünmekten hoşlanmayan biriyseniz, yaptıklarınızı basit bir şekilde anlatmanın yolunu bulmak zorundasınız. Çok önemli işler başarmışsınız, Türkiye’nin kırılma noktasına geldiğinde, o kırılmayı önlemişsiniz, ama başarınızı kimseye göstermemek üzere sessiz kalmışsınız. Siz bu önemli hamleleri kendinize mal etmeyip yoldaşlarınızla paylaşırken, bir bakmışsınız ki birileri çıkıp o başarıya sahip çıkmış. Örneğin; Galatasaray Üniversitesinin kurucularından biriyim! Tıpkı Mersin Üniversitesini kurduğum, Mersin Toros Üniversitesin de mütevelli olduğum gibi. Bu hizmetleri çoğu insan bilmez. Bilir de bilmezlikten gelir.

Mesela Mersin’e yaptığım hizmetler karşılığında Valilik onur belgesi verirken; Çevre yolların açılmasına, Türkiye’nin 4. Opera ve Bale Müdürlüğünün kurulmasına,  2 organize Sanayi bölgeleri ve onlarca fabrikanın açılmasında katkım olmasına rağmen, bu eserlere başkalarının isimlerinin verilmesi kurulmasına,

Dönemin Kuyluk Belediye Başkanı Yakup Şıh’ın adımı verdiği caddenin tabelasını CHP’li Mezitli Belediye Başkanın kaldırması bile beni üzememişti. Küçük maddi yardımlar bile abartılırken, Mersin’e yaptığım hizmetleri, “benim görevimdir” anlayışıyla yaptım. Ve bu hizmetleri siyaseten kullanmadım…

∗∗∗

Ta ki;” Kitabı oluşturan “nehir söyleşisine” yaşadıklarımı, hizmetlerimi aktarana kadar. Şöyle geriye dönüp bakınca mütevazı olmanın sonucunu görebiliyorsunuz. Öncelikle şu bilinmeli ki, ağır sorumluluğun ve verilen ödevin layıkıyla gerçekleştirilmesi bir siyasetçinin yapması gereken olağan bir görevdir. Görevini yerine getirmek bir siyasetçi için, Halka verdiği söze, ideolojisine olan bağlılığı, yurttaşına olan saygısı adına olması gerekendir. Toplumun güvenliği, refahı ve özgürlüğü için görev alanlar, aynı zamanda insanlara örnek olma sorumluluğunu da taşırlar, bir öğretmen gibi toplumun bilinçlenmesi için çaba göstermek zorundadırlar. “Siyaset şov yeri değildir’’

∗∗∗

‘’Ben yaptım” Diyebilmek büyük bir mutluluk vesilesi olabilir, ancak, “zaten görevimdi yapmalıydım” diyebilmek ise bir erdemliliktir. Tabii dozunu iyi ayarlamak şartıyla…

Erdal İnönü çokça zaman,” başardığım bir konu sonrası” bana, “Sağlar alçak gönüllü olma. İnsanlar gönül’ü unutur, alçakta kalırsın. Bir başkası başarına sahip çıkar…” derdi. Şimdi diyorum ki; ‘’siz görevinizi yapın bir gün sizi anlayan ve hizmetlerinizi gören mutlaka olacaktır!” Şu da bilinmeli, “yapılanları gören, teşekkür eden ve vefa gösteren sade ve samimi yurttaşlardır’’ Zaafları ve beklentileri olan kifayetsizlerin sizi takdir etmemesi de olağandır.

Önce CHP Bolu il Başkanlığını ziyaret ettim. İl Başkanı Tahsin Mert Karagöz, ilçe Başkanları ve Boluluların yoğun ilgisiyle karşılaştım. Bolu Belediye Başkanımız Tanju Özcan ve zarif Eşi toplantıda ev sahipliği yaptılar.

∗∗∗

Hemen değinmekte yarar var. Bolu CHP Belediye Başkanlığı döneminde çok gelişmiş. Zaten önceki SHP Belediye Başkanı Necdet Gören zamanında ülkemizin en güzel kentlerinden biri haline gelmişti. Bolu’nun siyaseten yurtsever ve hizmete vefa gösteren kültüründe, gelişmesinde katkı sunan önceki sol ve sosyal demokratları anmadan geçemeyeceğim. Başta SHP/CHP İl başkanlıkları yapmış, Ahmet Özcan ve Ahmet Özmen’in davranışlarıyla genç siyasilere örnek olduğu gördüm…

∗∗∗

Engin bir kültüre sahip olan, kadim gelenekleri bulunan “Köroğlu’nun” memleketi Bolu, yaşam biçimiyle mertliği, insan ve Ataya saygı ve sevgiyi önde tutan bir kent!

Bolu Beyinin mezalimi, gaddar ve adalet tanımaz yönetimi, Köroğlu’nun hak ve özgürlük için verdiği mücadele Bolu’nun genlerine işlemiş.

Bolu önceki Kültür Müdürü Hasan Kaplani’nin aktarımıyla, “Bolu Halkevi başkan ve yöneticileri” bir okul gibi çalışıyor. Eğitmen ve Öğretmenlerin çoğunlukta olduğu, bilinçli kadın ve erkek yurttaşların bir arada yaşadıkları kent olan Bolu’da, ülke, dünya ve hatta uzay için akıl yürütüldüğü, bilgi dolu tartışmaların yapıldığı bir bilim yuvasına dönüşmüş. Mehmet Tunçkol’un “Köykent uygulaması”, Numan Gümüş’ün “Uzay astronomi ve insan” ile Şeref Özkurede’nin “Çele’den” kitapları birer örnek…

∗∗∗

Atatürk ve arkadaşları sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmadılar, Cumhuriyetin ilkelerini ve Laik demokratik sosyal hukuk devleti vasfını öne çıkardılar.

Bu niteliği, çağdaş ve dünya ülkelerine örnek yapan 2 önemli kurumu da var ettiler.

Köy Enstitüleri ve Halkevleri. Mersin Halkevinde bilinçlenerek çocukluğum geçti. CHP, bu iki Kurumu da yeniden reforme ederek yaşantımıza katacak projeler geliştirmeli. AKP’nin kararttığı geleceğimiz ancak, eğitim ve sosyalleşme ile aydınlanacaktır…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —