Atatürk’ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin açık ifadesi olan, halkın egemenliği ve onu yaşatacak olan çocuklara verilen en büyük armağan…
“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlu olsun…
Emperyalist yayılmacılığı durduran, işbirlikçi padişahların değil, halkın egemenliğini kurmak adına savaşan, laik demokratik, sosyal hukuk devletinin ilk adımını atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını minnetle anıyoruz. Ancak buruk bir sevinç yaşadığımızı da eklemeliyiz. Çünkü, yurttaşı kul kabul eden, halkı ümmet yerine koyan, Cumhuriyet’in tüm ilerici unsurlarını yok eden, devrimleriyle çatışan, kurumlarını bozan ve en vahimi de Modern Cumhuriyeti, emperyalist işbirlikçilerine teslim etmeye çalışan bir anlayışın, 22 yıldır tasallutunda yaşıyoruz. Bu yapı rejimi değiştirdi, insanlarımızın can ve mal güvenliğini yok etti, ekonomiyi çökertti, işsizlik ve açlığı kalıcı hale getirdi, ülkemizi kapitalist sömürüye teslim etti, dünyadaki itibarımızı sıfırladı, kadın ve gençlerin geleceğini kararttı. Açtıkları “Cihat” bayraklarıyla önce, demokrasi ve hukuk kavramlarını yok ettiler sonra da aç ve çaresiz bıraktığı halkın elinden egemenliğini almaya çalıştılar. Türkiye’de yaşayan milyonları şimdi, “ucube bir sisteme biat eden” insanlar olarak tutmaya çalışıyorlar. Üstelik, “egemenlik bayramı” öncesinde, halkın seçtiği insanları tutsak olarak cezaevlerine atma gafletinde bulunuyorlar. 16 milyon İstanbullunun hem de 4 defa büyük farkla seçtiği, Ekrem İmamoğlu ve seçimle gelen belediye başkanı arkadaşlarını asılsız, mesnetsiz, kim ve ne çıkar peşinde koştukları bizce meçhul gizli tanık adlı kişilerin yalan ve iftiralarıyla hapislerde tutuyorlar. Tutuklayarak özgürlüklerini ellerinden alıyorlar. Yani halkın egemenliğini, zorbalık yaparak yok sayıyorlar. Hem de utanmadan “yargı tarafsızdır” diyerek.
∗∗∗
Evrensel hukuk yerine despotizmin yararlandığı “düşman Hukukunu” uygulanan bir düzene yurttaşlar, 19 Mart’tan beri isyan ediyor, meydanlarda “iktidar istifa” diye bağırıyorlar. Evet, hukuk devleti olmaktan çıktık. Ama yine de tarihe not düşmek için, “evrensel Hukuk ilkelerinin” en önemli maddesini hatırlatmak isterim:
“MASUMİYET KARİNESİ…”
Hukukun en temel maddesi olan masumiyet karinesine göre:
“Bir suçu işlediği iddia edilen kişi (şüpheli), suçlu olduğu yasalara uygun olarak kanıtlanmadıkça masum (suçsuz) sayılır ve bu kişinin kendisini savunabilmesi için gerekli koşullar sağlanmalıdır. Hiç kimse, işlendikleri sırada ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan eylemlerinden ötürü mahkûm edilemez…”
∗∗∗
AKP döneminde bu ilke yok sayıldı. Önce tutuklama yapılıyor. Arkasından iddianame hazırlanarak yargılama süreci başlatılıyor.
Dünyanın hiçbir “demokratik hukuk devletinde” görülmeyen bir uygulama bizde yapılıyor. Bu nedenle halkımızın yüzde 80’i yargıya güvenmediğini alenen beyan ediyor. “Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde Türkiye’nin 117’nci sırada olması, durumun vahametini tekraren gösteriyor...
Bir seyahat sırasında birlikte olduğum AKP’li eski “adalet bakanına,” Devlet Bahçeli’nin, İmamoğlu suçsuzsa tutukluluğunun kaldırılmasını talebiyle ilgili görüşünü sorduğumda bana, “Galiba Bahçeli iddianameyi bekliyor” diye cevaplamıştı.
Yani iktidarın anlayışı bu!
“Önce tutukla at içeriye, sonra uydurulmuş(!) belgelere ve gizli tanıklara dayanarak aylar sonra iddianame hazırla. Yani masumiyet karinesini unut, yargısız infaz yap!” FETÖ zamanında iktidar yargısı, “Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u terörist başı” olarak tutuklamıştı. İddianamedeki gizli tanık, terörist itirafçı Şemdin Sakık’tı. Yani, hukuk kurallarının uygulanması yerine, haksızlık, usulsüzlük, siyasi ahlaksızlık pervasızca sürdürülmüştü. Ve bu şekilde hapiste tutulan binlerce aydın insanımızın özgürlükleri, yıllarca ellerinden alınmıştı. Gezi bahanesi, Cumhurbaşkanına hakaret davaları gibi mesnetsiz ve hukuksuz işlemler yapılmıştı. Şimdi de FETÖ taktikleri devam ediyor…
∗∗∗
Oysa AKP’nin akil insanı Bülent Arınç; “Ben 28 Şubat’ta tutuksuz yargılandım, Erdoğan tutuksuz yargılandı, Erbakan tutuksuz yargılandı. Karar kesinleştikten sonra cezaevine buyur ettiler. Konuşmalarından, hareketlerinden, siyasi duruş sergileyen insanlara tutuklama olmamalı" diyerek bugünkü vahim durumu eleştiriyor.
Cuma günü Silivri Marmara cezaevinde, CHP Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özel ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı ziyarete ettim. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları dimdik ve kararlı bir şekilde demokrasi, hak, hukuk ve adalet mücadelesine devam ediyor. Laik demokratik hukuk devletine sahip çıktığını ve yeniden, özgürlük ve barışın yaşam kaynağı olan “parlamenter sisteme” dönüşün hazırlıklarını yaptığını beyan ediyor. Hepsini çok kararlı ve moralli gördüm.
AKP, parti olarak bitmiş, saray iktidarı çökmüş ve koltukları kaybediyor olmanın korkusunu yaşıyorlar. Bitişin somut göstergesi, Yozgat Mitingi. AKP’li bakanların, başbakanların, milletvekillerinin hatta TBMM Başkanları ve çocuklarının karıştıkları yolsuzlukları duydukça Yozgatlı, koşa koşa partiler üstü bu mitinge geldi. Yaşadıkları yoksulluk ve açlığın nedenlerinin farkında olduklarını Türkiye’ye duyurdular.
Yozgatlı çiftçi Abdullah Ceylan’ın da dediği gibi, “Turpunan, şalgamınan ülke yönetilmez. Ülke, ADALET VE HUKUKLA yönetilir!”
∗∗∗
Abdullah Ceylan’ın şahsında tüm köylülere selam olsun!
Hepsine Saygılar sunuyorum…