Türkiye Cumhuriyet’inin “kalıcı barışa ulaşması” için önemli bir adım atıldı.
TBMM ‘in açılışı öncesi “üst akla” danışılan takvimi ve haritası için uzunca düşünülen, bizimkilere de iyice belletilen, BOP projesinin Türkiye’yi ilgilendiren bölümünde bir köşe daha dönüldü.
İsrail, Gazze, Suriye derken, şimdide Türkiye için yeni bir dönem başlatıldı.
Başımızda bugünkü iktidar olmasaydı, bu yeni adımı coşkuyla karşılardım.
Ama sadece çıkarını düşünen Cumhur İttifakı'nın. Türkiye’de barışın kalıcı olması için Kürt Sorunu'nu, şeffaf ve kabul edilebilir koşulları oluşturarak çözeceğine ihtimal vermiyorum.
İş Başına geldiği 22 yıl boyunca 3. kez denediği bu açılımın sonucu da diğerlerine benzeyecek. Kuşkum var!
Daha önceki 2 süreçte de, dil, din, ırk ve mezhep farklılığı gözetmeden barış isteyen her yurttaş, samimi olarak Kürt sorununun çözümüne katkı sundu.
Ancak sadece kendi çıkarını öne süren siyaset tacirleri, beklentileri karşılanmadığı için toplumun tüm heveslini yok ederek, barışı ellerinin tersiyle ittiler.
Hala o anlayış işbaşında ve iktidarın yapısı da belli.
Samimiyet konusunda sabıkalı olan bir yapıya ne kadar güvenilir!
Kaldı ki, önceleri” Kürt Sorunu benim sorunum” diyen Erdoğan, Selahattin Demirtaş’ın "Seni başkan yaptırmayacağız” sözü üzerine dokunulmazlığını kaldırmıştı VE…
Demirtaş 8 yıldır hapiste!
Dolmabahçe Mutabakatı deyip, sonra o çalışmayı yapan tüm siyasilerin yargılandığı dönemi de unutmadık.
Ardından mutabakat buzdolabına kaldırıldı.
VE…
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir terör örgütüyle aynı masaya oturmak yoktur, bunun için de ara bulucu falan aramıyoruz” dedi.
Kaldı ki Bahçeli, barış startını vermesinin ardından ağzındaki baklayı çıkararak, DEM Parti'nin de katılacağı bir yeni Anayasa yapılmasını ve bu Anayasa'nın “Erdoğan’ın yeniden, hatta ebediyen Cumhurbaşkanı” kalmasını sağlayacağı müjdesini vermişti.
Yani açılım, "Cumhur İttifakı için yeni bir Anayasa yapılmasının aracıydı!”
∗∗∗
Geçmişte Kürt Sorununu çözme konusunda samimi davranışlar sergilemeyen “umhur İttifakı'na karşı bu kez Kürt Politikası, net ve açık bir adım attı.
Güvenlik nedeniyle iki farklı alanda eş zamanlı bir biçimde ve 232 delegenin katıldığı açıklanan ve 5/7 Mayıs 2025 tarihinde yapılan PKK’nin 12. Kongresi'nde çok önemli kararlar alındı.
PKK; Talep ve çözüm önerilerini sıralamakla kalmadı, feshini de ilan etti.
Tarihi bir olay olarak değerlendirilmesi gereken PKK Kongre sonuç Bildirisi, kuruluşundan itibaren, Kürt mesesine bakış süreci, hedefleri, kazanımları ve İktidarın yapması gerekenleri sıralıyor.
PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını aldığını, “PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırdığını" açıklaması önem taşıyor.
Bu bildirideki taleplerin başında, demokrasi ve barışın gerçekleşebilmesi için Abdullah Öcalan’ın “bir fiil sürecin” yönetiminde bulunması gerektiği de belirtiliyor ve Öcalan’ın demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve bütünlüklü bir hukuki güvenceye alınmasını talep ediyor.
Kongre, bu taleplerin karşılanma sorumluluğunu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne” bırakıyor.
Bildiride; “Kürt inkâr ve imhasının” kaynağının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası olduğu, bu siyasete karşı, "PKK’nin özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktığını” açıklıyor.
Devamla; “Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsendiğini açıklıyor.
Ve Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen Kürt isyanları, 1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık Önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde çözülebileceğini belirtiyor.
∗∗∗
Açıklanan bildiride sunulan istek ve düşüncelere karşı iktidar ne düşünüyor?
Şeffaf ve samimi olarak TBMM’de nasıl bir düzenleme yapılacak?
Türkiye’de yaşayanların geçmişte çektikleri acı, sıkıntı, travma ve kayıpların onarılması hangi yöntemle olacak?
Türkiye’nin huzurlu, güvenli ve barış içindeki geleceği, bu sorulara verilecek yanıtlarda belli olacak.
Tüm bu beklentiler, güçlü ve etkili parlamenter sistemde, laik demokratik, sosyal hukuk devletiyle gerçekleşir!
Böylece, “kendini ifade etmekten korkmayan özgür birey ve örgütlü toplum oluşur”
Tam demokrasi, adalet, eşitlik ve barış için hemen seçime gidilmelidir.
