Biz de o karanlıkta hedef alınanlardan olduk.
İskenderun OLAY Gazetesi, yıllardır bölge halkının sesi olan, resmi ilan alan, yayın çizgisi belli bir gazeteydi. Ama bir sabah KHK ile kapatıldı. Ne yargı kararı vardı, ne delil. Sadece hedef gösterildik.
GAZETECİLİK SUÇSA, BİZ SUÇLUYUZ. AMA NEYLE?
Kaynak göstererek yapılan haberlerden dolayı "suç" işlediğimiz iddia edildi. Bu ülkede gazetecilik yapan herkesin bildiği şeydir: Kaynak göstermek, haberciliğin namusudur.
Ama biz habercilik yaptığımız için susturulduk.
İfade süreci devam ederken gözaltına alındım. Yaklaşık 3 ay sonra, bir gece yarısı tahliye edildim. Ardından mahkeme, hiçbir suç unsuru bulamayarak "Kovuşturmaya Yer Yoktur" kararı verdi.
Ama hukuk “suçsuz” dedi diye devlet geri adım atmadı.
Karar var, adalet yok.
GASP, SADECE GAZETE BİNASIYLA KALMADI
Mal varlıklarımız iade edilmedi. Gazeteye ait olmayan, bana ait özel aracım bile TMSF tarafından değerinin çok altında satışa çıkarıldı. Tüm itirazlara rağmen satıldı.
Mahkemeye gittik, dosyalar açtık, kanun gösterdik.
Hiçbiri işe yaramadı. Çünkü bu ülkede artık haklı olmak değil, güçlü olmak kazanıyor.
"BANA DOKUNMAYAN YILAN..." DİYENLER ŞİMDİ NEREDE?
Yaşadığımız bu hukuksuzluğu duyurmak için onlarca gazeteciye, medya kuruluşuna, basın meslek örgütüne başvurduk. Belgeleriyle, mahkeme kararlarıyla…
Hiçbiri haber yapmadı.
Neden mi? Çünkü o gün herkes kendi koltuğunun derdindeydi.
Birçoğu “Bize dokunmaz” diyordu.
Kimisi de bizim susturulmamıza içten içe sevindi. Özellikle bazı yerel medya temsilcileri, “ilan pastası büyür, biraz daha kazanırız” düşüncesiyle olanı izlemekle yetindi.
Ama tarih affetmiyor.
Bugün aynı medya patronları, aynı gazeteciler, susturulma sırasının kendilerine geldiğini yeni yeni fark ediyor.
Ekranları karartılıyor, gazeteleri kapanıyor, sosyal medyada bile yazamaz hâle geliyorlar.
Çünkü "bana dokunmayan yılan" dedikleri şey, bugün gelip kendilerini sokuyor.
BUGÜN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL, BASIN ENKAZI VAR
Artık ülkede gazeteci olmak değil, gazetecilik yapmaya niyet etmek bile suç sayılıyor.
Sansür, oto-sansür, siyasi baskı, ilan kıskacı…
Bir de üzerine hukuksuzluk eklenince, ortaya çıkan şey ne habercilik ne de özgür basındır.
Bu, korkunun kurumsallaştığı bir sessizlik düzenidir.
PES ETMİYORUZ, ÇÜNKÜ SUSMAK YENİLMEKTİR
Bugün hâlâ hakkımızı arıyoruz.
Olay Gazetesi’nin gasp edilen mal varlıkları, iade edilmeyen hakları ve yok sayılan mahkeme kararları için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Ama artık çok net biliyoruz:
Bu sadece bizim meselemiz değil.
Bu, bu ülkede konuşmaya cesaret eden herkesin meselesi.
Gazeteci, sanatçı, akademisyen, öğrenci fark etmez…
Sıra hep bir sonrakinde.
Eğer o gün susulmasaydı, bugün burada olmazdık.
Bugün konuşmak hâlâ bedel istiyor.
Ama biz o bedeli ödedik.
Ve susmadık. Çünkü susmak, yenilmektir.
Bu bozuk düzene karşı YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ…