Fikri SAĞLAR

Tarih: 26.09.2024 10:08

Nasıl yaşıyoruz?

Facebook Twitter Linked-in

Daha birinin nedenleri ve failleri konuşulurken, hemen arkasından başka bir olaya şahit olmamız, siyasi yönetimin iflas ettiğini gösteriyor…

Devlet otoritesi yok artık...

İktidar, anayasa ve yasalara uymaktan vazgeçince ortalığı, mafya çeteleri, şehir eşkıyaları, uyuşturucu tacirleri, torbacılar ve profesyonel paralı katiller doldurmuş…

Artık çekinmeden sokak ortasında, meydanda, otobüs ya da minibüste, okul önünde yani herkesin içinde silahla saldırıyorlar, birilerini vuruyorlar, öldürüyorlar ve gidiyorlar!

Öyle arsızlaştılar ki, güvenlik güçlerine karşı koyan, polisin elinden silahı alıp polisi vuran, sonra da yılışık bir halde topluma bakan, akabinde bağlı olduğu “baronlar” tarafından serbest bıraktırılacağını bilen, suç ve suçlularla birlikte yaşıyoruz…

∗∗∗

Bu ortamda, yurttaşın can ve malını koruyan, görevinin bilincinde ve özverili bir avuç kolluk mensubu, güvenliğimizi sağlamak adına insanüstü gayret sarf ediyor…

Siyasilerden daha çok, bu dürüst ve erdemli görevliler sayesinde kendimizi biraz güvende hissediyoruz…

∗∗∗

AKP iktidarında “Kara para cenneti” haline gelen bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldık!

Bir yandan kargoyla uyuşturucu gönderiliyor, diğer yandan kaynağı belirsiz paralarla insanlar birden zengin ediliyor…

Türkiye’nin en önemli kuruluşları “Varlık Fonunda” sürekli değer kaybederken, Merkez Bankası bile zarar ederken, “yandaşların” dolar milyarderi haline getirilmesi, bu suç kaosunun bilerek yaratıldığını gösteriyor…

∗∗∗

Yani Devlet işgal altında!

Türkiye, “Laik demokratik sosyal hukuk devleti” olmaktan çıkınca, yerini yasadışı güç ütopyalar ve insanlık dışı hevesler dolduruyor…

∗∗∗

Diyarbakır’da hunharca öldürülen “Küçük Narin’in” katilleri bulunmuyor!

Çünkü orada ittifak ortağı HÜDAPAR duruyor...

Anlaşılan o ki, İktidarın “derin ilişkili” yapısı, bu konunun şimdilik kamu önünde açığa çıkmasını istemiyor…

Ama “gerçeklerin eninde sonunda çıkma gibi bir huyu da var!” Bu da unutulmamalı…

∗∗∗

Nasıl değerlendirirsiniz bilemem ama Polis Şeyda Yılmaz’ı şehit eden, 26 suç işlemesine karşın serbest dolaşan suç makinesi Yunus Emre Geçti’nin, bu zamana kadar nasıl cezaevine atılmadığı sorusunun soran Yeni Şafak Gazetesi, “Havuz Medyasının” en etkili üyesi…  

Sordukları bu sorunun yanıtını, tam destek verdikleri AKP iktidarı, mutlaka vermeli…

∗∗∗

Sahi, gözaltındayken polis merkezinin duvarından atlayıp kaçan, 26 suç kaydına rağmen elini kolunu sallaya sallaya toplum içinde dolaşan bu katili ortalıkta kim dolaştırıyor?

Evetkolluk gücü tarafından suçlu bulunsa da yargı hüküm vermediği sürece, yaptırım uygulanamıyor...

∗∗∗

Ancak AKP iktidarının, yasalarda yaptığı değişiklikler, küçük ortağın yargı üzerindeki baskısı ve Muhaliflerin yargı sopasıyla korkutulması, adaletin önündeki engeller, ülkemizi “hukuk devleti” olmaktan çıkarmıştır!

∗∗∗

Yakınım bir savcının açıklamalarını gönderdi. Önemli ve uzun.

Bir bölümünü paylaşıyorum…

∗∗∗

“Cumhuriyet Savcısı iken Başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışında Hakimliğe geçirilerek, doğu illerinden birine "tayin edilmiş" bir yargı mensubuyum.
NEREDE BU SAVCILAR? sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum.
Bir kısım vatandaşlarımız da NEREDE BU HAKİMLER? diyor;

Üzgünüm ancak, hakimlerin yapabileceği hiçbir şey yok.

Soruşturma açma yetkisi yalnızca savcılara verilmiş.”

∗∗∗

Şimdi gelelim savcılara...

“Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi suçun işlendiği yer savcılığındadır. Yani Ankara’da işlenen bu suçları yalnızca İstanbul ve Ankara savcıları soruşturabilir. Yozgat'ta görev yapan bir savcı ne kadar isterse istesin, bu hususta yetkisi yoktur.

Savcılıklar, büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı sahtecilik suçunu soruşturamaz.
Dolayısıyla İstanbul ve Ankara'daki tüm savcılar da bu suçlar hakkında soruşturma açmaya, açsa da yürütmeye iş bölümleri gereği yetkili değildir.
Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak, durum değişti. 5235 sayılı yasayla savcılarbaşsavcının memuru konuma getirildi.

Bir savcı, başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez.
Başsavcı, o dosyayı savcıdan alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir.

Başsavcının yetkisi bununla da sınırlı değildir.”

∗∗∗

“Diyelim ki bir savcı, bir şekilde soruşturmayı tamamladı ve karar verecek.

Savcının verdiği karar, başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor.

Sözün özü, artık iş, savcılarda değil başsavcıda bitiyor.

Başsavcı istemediği sürece savcılar bir şey yapamaz.

Ve Başsavcılar da AKP’nin tasallutundadır…

∗∗∗

Hazır yazmışken değinmek istediğim bir husus daha var…

Toplum cezasızlığın sebebi olarak hakimleri görüyor.

Hayır, bizler sadece yasaları uyguluyoruz.

Yasaları yapanlar, yandaşlarının ceza alsa da cezaevinde kalmasını istemiyor...

Son örnek olay; kara para aklama suçluları, hiçbir ceza almadan tahliye edildi!”

∗∗∗

Savcının açıklamalarıyla ortaya çıkan gerçek şu, bilerek yargı yıpratılıyor ve ona olan güven azaltılıyor

Evrensel hukuk yerine şerri hukuk gelsin diye uğraşılıyor…

“Narin ve Şehit Polis katili olaylarına” bu gözle bakılmalı!

Bilinmeli ki, yargı esir düşmüşse yaşama hakkımız yok olmuştur!


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —