Fikri SAĞLAR

Tarih: 31.08.2024 14:25

Kentin yok oluşunu seyredenlere mektup

Facebook Twitter Linked-in

Yaklaşık 2,5 milyon insanın yaşadığı, kadim bir kültüre sahip Mersin’e kin ve nefretle yaklaşıp hem doğasını hem de insanlarını bilinçli olarak cezalandırmaya çalışıyor…

Çalışkan, aydın ve demokrat Mersinlilerin çığlıklarını duyamayan yerel siyasiler, yapılanları maalesef aymazlık içinde seyrediyorlar. Bir kısım yetkili ama ilgisiz yöneticiler, egolarını tatmin eden şovlarla, kenti değil, kendi rantlarını oluşturmaya çalışıyorlar… Aslında Mersin, uzunca süredir devlet adamı niteliğinde, liyakatli siyasilerce yönetilmiyor. Sağ Partilerin zaten böyle bir iddiaları da yok...

Mersinlilerin güç verdiği CHP, yöneticilerini, bilinçli ve solcu üyelerine seçtirmiyor. Atanan yöneticiler, “Kentinin ortak aklından çok uzak”, kimlikler üzerinden siyaset yapan, hizipçi “Genel Merkezciler(!)” vasıtasıyla belirleniyor. Oysa, Mersin emeğin en yoğun, siyaset bilincinin en yüksek olduğu illerden biridir. Emperyalistleri topraklarından kovan Anadolu’nun ilk kentidir. Yurtsever, devrimci ve demokrattır... Şimdi sahipsizdir!

İşin acı yanı da bu! Mersin kenti için çok büyük değer taşıyan iki önemli kurum, AKP tarafından yok edilmek isteniyor…

Biri, uluslararası bir şirkete peşkeş çekilen “MERSİN LİMANI!”

Diğeri, konumu ve işleviyle son derece önemli, Tarım Bakanlığına bağlı Erdemli “ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü!”

∗∗∗

Önce Liman meselesini açalım;

Bilindiği gibi AKP, 2007 ‘de Türkiye’nin en karlı limanı olan Mersin Limanını özelleştirerek, Türk Ortaklı ve çok uluslu Singapur Firmasına devretti…

Özelleştirilmesinin nedeni, limanın modernleşmesi ve yapılan yatırımlarla daha fazla gelir getirmesinin sağlanmasıydı…

2007 yılında özelleştirilen Mersin Limanı bugün, Hindistan ve İspanya limanları arasındaki eşsiz jeopolitik konumuyla ve de özellikle pandemide, artan iş hacmiyle çok büyük kazanç elde eden bir konuma geldi. AKP iktidarı, süresi dolmak üzere olan Mersin Limanını, tekrar ülkeye kazandırmak yerine, 2061 yılına kadar işletme hakkını Singapur Merkezli PSA ve Türk-AKFEN Grubuna verdi. Yani Türkiye, çok önemli bir gelirden vazgeçti…

Gelelim “Üretici yetiştirmek için kurulan “ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’ne”.

Cumhuriyetin atılım yıllarında tarımın geliştirilmesi için Mersin’in en güzel ilçelerinden biri olan Erdemli ’de” ALATA ZİRAAT OKULU” açılmıştı.

Bu okul daha sonra, ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’ne dönüştürülerek “tarımda devrim” anlayışıyla eğitim veren bir kurum haline getirilmişti…

Türkiye’de tarımın gelişmesine doğrudan katkı sunan, aynı zamanda bünyesinde ülkemizin ilk ve tek “narenciye gen bankası” bulunan, özellikle bahçe kültürü, meyve ve sebzecilik üzerine etkin söz sahibi haline dönüşen Enstitü, Tarım Bakanlığına bağlı görev yapmakta…

∗∗∗

ALATA Enstitüsü, 3,5 km sahili bulunan, yaklaşık 3000 dekarlık alanda kuruludur…

Tarımın çeşitli dallarında üretim yapan, iklim değişikliğine uygun ve farklı topraklarda yeni bitki türlerinin yetiştirilmesini araştıran, geniş bir alanda plantasyon örnekleri sunan çalışmalar yapmaktadır.

Tarımsal üretim yapanlar için ALATA, bir mabet gibi korunan ve kollanan kamu varlığıydı, bu nedenle milletvekilli ve bakanlık yaptığım dönemde ona göz bebeğimiz gibi baktık. Şimdi AKP, ALATA Enstitüsünün deniz kıyı ve binlerce hektarlık alanına göz dikmiştir. Ranta açılması için sit alanı olmaktan çıkararak, bir MİLLİ varlığı daha yok etmeye hazırlanıyor. Bu verimli toprakları betona çevirmeyi, deniz kıyısını da çok katlı otellerle doldurarak yandaşlarına peşkeş çekmeyi planlıyor. Bunca siyasinin içinde bu girişime yalnızca CHP Milletvekilleri Gülcan Kış ve Ufuk Çakır’ın karşı çıkıyor olması, siyaset adına üzüntü vericidir. Çakır ve Kış’ı kutlarken, diğerlerine nerede ve neyin peşindesiniz? diye sormak gerekir…

Bir tek ATA BUĞDAYI tohumu ekilmesin diye çabalayan, sözüm ona milli ve yerli olan bu ŞER güruha daha ne kadar katlanacağız???

Ve “Mangalda kül bırakmayan ülke sevdalıları(!)” neredesiniz!!!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —