Ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun…
Acımız çok büyük.
Emel, benim Galatasaray Lisesinden sınıf arkadaşımdı.
Solcu ama bir o kadar da Atatürkçü, aydın, yurtsever bir kardeşimdi.
Aslında sadece bizim sınıf değil, lisedeki dönem arkadaşlarının da çok sevdiği, esprileri ve heyecanlı konuşmasıyla insanları anında kendine çeken, zeki, bilgili ve bir o kadar da mütevazı bir dosttu…
Ülkemizin finans sektöründe önemli hizmetler yaptı.
Bankacılıktaki başarısının nedeni, dünyayı iyi tanıması, geniş deneyimi ve atılımcı bir karaktere sahip olmasıydı…
Emel, Türkiye bankacılığının dünyada saygın yüzüydü…
Sonunda Halk Bankası Genel Müdürlüğüne kadar yükseldi…
∗∗∗
Halkbank Genel Müdürlüğü Emel’in, sektörde parmakla gösterilen en parlak yönetim anlayışını sergilediği dönemdir…
Bankayı yeniden yapılandırarak, mali gücünü artırmış, problemli kredileri çözerek, bankanın kara geçmesini sağlamıştı...
Tabii bu başarı, Halkbank’tan beklentileri olanları çok hoşnut etmemiş, aksine Emel’in bir an önce bankayı rant peşinde koşanlara devretmesi için her türlü siyasi baskı da dahil olmak üzere, tüm “Bizans oyunları” oynanmıştı…
Emel, Banka yönetiminden ayrıldı…
∗∗∗
Halk bankası, AKP’nin cüzdanı olarak kullanılmaya başlandığı andan beri işlevini ve itibarını kaybetti…
“Rıza Sarraf Davasında ” görüldüğü gibi Halk Bankası, esnafın ve zanaatkarın bankası olmaktan çıkarıldı…
∗∗∗
Emel’le ilgili bir anımı paylaşmak isterim…
Yüzyıllar boyunca erkek okulu olan Galatasaray Lisesine, müthiş bir atılım yapılarak kız öğrencilerin de alınmasına karar verilmişti…
Gelenekselciliğinden öte devrimci bir karaktere sahip olan Liseliler, bu değişimi bir gelişim olarak desteklediler...
Sonunda sınavla 10 kız öğrenci Ortaköy’deki, şimdiki Üniversitenin bulunduğu binada hazırlık sınıfına başladılar…
O zamanlar orta eğitim, Beyoğlu’ndaki tarihi binada yapılırdı…
Dolayısıyla bir yıl sonra bu 10 kız öğrenci, Beyoğlu’na geldi.
Eğitim başlamadan yatılı öğrencilerin velileri idarenin gösterdiği yatakhanelerde yatak, dolap, çarşaf, giysi gibi hazırlıklarını yapardı…
İdare, yatakhaneyi belirler ama yatak ve dolabınızı nereye koyacağınıza karışmazdı.
Tabii küçüktük…
Okul açıldı. İlk günün sonunda akşam etüdü sonrası yatakhanelere çıktık.
Bir de gördük ki, Emel’in yatağının dört da yanı boş…
Hiçbir veli oğlunu, Emel’in yanında yatırmak istememiş.
Ne düşünmüşler bilemem? Her halde Emel’i gelen 10 kızdan biri sanmışlardı!
Arkadaşlar arasında yıllarca Emel’in bu durumu espri konusu olmuştu…
∗∗∗
Emel, Halkbank Genel Müdürü olduğunda kutlamak için aramasını istediğim sekreter arkadaşıma ilk sözüm, “Sakın Emel Hanım deme!” …
Emel de sekreterime, “Fikri böyle tembih etti değil mi” diye gülerek sormuş, sonra da “Utanma benim adım Emel Bey” demiş.
∗∗∗
Emel Çabukoğlu, ismiyle ilgili çok zekice espriler yapan, kendisiyle barışık, dünya iyisi bir kişilikti…
Zaten iyiler, bu dünyadan erken göçüp gidiyor!
Onu çok özleyeceğiz…
Sevgiyle anıyorum!
∗∗∗
Ve şimdi? Gelelim ülke gerçeklerine!
3 Kamu Bankası çok kötü durumda…
AKP iktidarının esip gürlediği tasarruf genelgesine rağmen ilk 8 ayda, bütçe açığı 973.6 Milyar TL’ye ulaştı…
Çünkü kamu, yani devleti işgal eden AKP, tasarruf yapmıyor.
Tüm yükü halkın üzerine yükleyerek günü geçirmeye çalışıyor…
∗∗∗
“Müjde olarak verilen ve ekonomiyi kurtaracak, dövizi düşürecek” denilen, yüzyılın bankacılık buluşu olarak gösterilen, “Kur Korumalı Mevduat” projesiyle Türkiye, 2 yılda 1.058 trilyon TL zarar etmiştir...
Bu para kimin cebinde???
Milletin neden aç kaldığı, işçinin, emeklinin neden maaşının artmadığı, yalnızca bu bilgiyle bile anlaşılıyor…
∗∗∗
“Çökertilen ekonomiyi takip etmeyelim, sorumlulardan hesap sormayalım” diye ilgimizi, algımızı başka yerlere çeken yapay olaylar bulunuyor...
İktidarın her sözü yalan, her açıklaması yanlış…
Riya, aldatmaca vahşice devam ediyor…
Geçtiğimiz günlerde Diyanet Başkanı Ali Erbaş’ın bir açılış töreninde Kelime-i Şehadet’i yanlış okuduğu iddiası kamuoyunda tartışıldı...
Yahu! Arapça bilmeyen dolayısıyla Kuran’ı anlamadan ezberleyen bir kişiden başka ne beklenir…
∗∗∗
Ekonomi çökmüş, ahlak bozulmuş, Milletin demografik yapısı değiştirilmeye kalkışılmış, üstelik bir de laik demokratik sosyal hukuk devletinden, bayrağımızdan, başkentin Ankara ve resmi dilin Türkçe olmasından vazgeçilmek istenmiş…
Bu durumda nereye götürüldüğümüzün farkında mıyız?
Farkında mıyız? Diye bir kez daha soruyorum…
Artık işin ne denli ciddi boyutlara ulaştığının farkına varılıyor mu?
∗∗∗
Güveneceğiniz parti yoksa, Atatürk’ün Gençliğe hitabesi bir kez daha hatırlayın!