“Büyüklere saygı, küçüklere sevgi” göstermesini isterdik…
Ve “eline, nefsine sahip çıkmasını” beklerdik…
Onlardan tek isteğimizin; “devletine sahip çıkan, eğitimli, çalışkan, alın teriyle kazanılmış helal parayla yaşayan, aile ismine leke sürdürmeyen ve ülkemize yararlı bir yurttaş olarak yaşaması gerektiğini” söylerdik…
“Laik, demokrasiden, sosyal hukuk devletinden, adil paylaşımdan yana, özgür ve örgütlü, dayanışmayı önceleyen, beraberce barış içinde yaşayan bir ülke hedefinden ayrılmamalarının insan olmanın gereği olduğunu” anlatırdık…
∗∗∗
Ya şimdi siyasal İslamcıların yönetiminde ne yapılıyor?
“Devlet malı deniz yemeyen domuz,” “gözünü aç, köşeyi dön,” “Okuma, cahil kal ki bize biat et!” deniliyor…
“Kaderine razı olanların, cennette hurilere kavuşacağı” anlatılıyor…
“Kadının erkekten zayıf olduğunu, okumayarak, çalışmayarak ve toplum içine çıkmayarak iffetini koruması gerektiği” buyuruluyor…
Bırakın özgürce düşünmesini, yemesine, içmesine, giyinmesine, kiminle ve kaç yaşında evlenebileceğine hatta nasıl doğum yapacağına” bile karışılıyor…
∗∗∗
Öyle bir hale geldik ki “ne nizam ne hak ne ahlak ne de dürüstlük” kaldı…
Her türlü kirlilik hava da uçuşuyor…
Yalan, riya, aldatmaca ve iftiranın haddi hesabı yok…
İnsana saygı, ülkeye aidiyet anlayışı yok oldu.
Devletin kaynakları yağmalanıyor hatta yurttaşların mal varlıklarına “cihattayız” anlayışıyla el konuluyor…
Hukuk düzeni ve adalet yok edilince, yaşam güvencesi de ortadan kayboluyor…
Velhasıl, laik demokratik düzendeki Türkiye Cumhuriyeti, bir avuç sözde İslami tarikatlar ve koruyanları tarafından büyük bir hınçla yağmalanıyor…
İlk hedefleri de çocuklar, kadınlar, gençler…
Bu nedenle Eğitimi irticaya, yargıyı da şerri hükümlere bağlamaya çalışıyorlar…
Hak, hukuk adaleti biat edenlerden yana kullanarak Türkiye’yi, cahiliye dönemine götürüyorlar…
∗∗∗
Ama artık halkımız yeter diyor!
CHP, bugün için bir devrim niteliğiyle yeni oyun kurucu olarak Türkiye’nin gündemi belirliyor…
23 Mart’ta Cumhurbaşkanı adayını milyonlarca üyesiyle birlikte belirleyecek…
Tek aday olan Ekrem İmamoğlu partinin asıl sahipleri olan üyeleri vasıtasıyla geleceğin Cumhurbaşkanı adayı olacak…
Siyasi yaşantım boyunca hep savunduğum ve çok önceden önseçim yapılması gerektiğini açıkladığım bu kararı alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, siyasete getirdiği yeni bir heyecan için şükran borçlu olmalıyız…
∗∗∗
Bu bir devrim ve aynı zamanda etkili bir “siyaset yapma biçimi”…
Geçmişte yaşanan “Siyasi bir gerçeği” paylaşmak isterim, “1989 Yerel Seçim” öncesi, o zamanki ana muhalefet partisi SHP, ülkede büyük bir rüzgâr estiriyordu…
ANAP iktidardaydı ve tek güvencesi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’dı…
Seçim öncesi tüm Türkiye, “Dalan’ı kimsenin yıkamayacağı” konusunda birleşmişti…
Dahası, SHP’den de kimse İstanbul’a aday olmak istemiyordu…
Erdal İnönü’nün görevlendirmesiyle Rahmetli Cüneyt Canver’le birlikte Aydın Güven Gürkan’a İstanbul Belediye Başkanı adayı olması teklifinde bulunduk…
Kabul etmedi…
Arayışlarımız sürdü… Birçok kimse ile görüştük…
Çaresiz kaldığımız bir gün, PM üyesi Aslan Başer Kafaoğlu biz gençleri çağırarak, “üzülmeyin kimse çıkmazsa ben adayım”. Diyerek bize moral verdi.
Genel Başkan Erdal Bey, “Prof. Nurettin Sözen’le de konuşun “dedi. Konuştuk!
Sayın Sözen bir şartla aday olabileceğini söyledi…
“SHP Ön seçim yaparsa aday olurum.”
Hani derler ya “Körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz.” Hemen kabul ettik...
Çünkü önceki seçimlerde olduğu gibi SHP; Başkan adaylarını önseçimle belirleme kararı almıştı…
Sözen yaklaşık 100 bin İstanbul SHP üyesinin karşısına tek aday olarak çıktı.
Katılım %90’nın üzerinde oldu.
Yaklaşık tüm üyelerin oyunu alarak Başkan adayı olarak belirlendi…
Ve Nurettin Sözen, açık ara oy farkıyla Bedrettin Dalan’ı geçerek herkesi şaşırtan bir biçimde İBB Başkanı seçildi…
İstanbul’un 100 bin SHP üyesi kendi belirlediği aday için canhıraş bir şekilde çalıştı. Yenilmez denilen Dalan’ı yenerek SHP’yi birinci parti yaptılar…
Önseçim kararını alan Erdal İnönü ve tek başına seçime giren Nurettin Sözen ile adayını belirlemek için büyük bir ciddiyetle seçime gelen SHP üyeleri böylece tarihe geçti…
∗∗∗
Demem o ki, sol bir parti, ideolojisi, örgütü ve üyelerinden oluşur…
Solculuğun gereği ideolojisine bağlı üyeler, söz ve karar hakkına sahiptir…
Örgütü üyeler oluşturur, partinin adayını da üyelerin belirlemesi en doğal karardır…
Devrim niteliğindeki böyle bir kararı veren CHP, iktidar olacaktır…
Diploması olan Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olur…
Diplomasızlar da köşelerine çekilir…
Ve Türkiye “demokratik parlamenter” sisteme geri döner…