Değerlendirme raporunda “Durum bakanın söylediği gibi değil. Sekizinci haftada kontrol edilmiş bir salgın söz konusu değil. Beşinci dönemde dahi 22 bin 924 yeni vaka sayısı bunun kanıtı olarak tüm çıplaklığı ile karşımızda duruyor” ifadeleri dikkati çekti.SES’in raporunda, Türkiye’nin toplam 150 bini geçen vaka sayısı ile dünya genelinde salgından en çok etkilenen dokuzuncu ülke konumunda olduğuna vurgu yapılarak 'Covid-19 pandemisi ile birlikte en çok duyduğumuz söylem 'önümüzdeki iki hafta kritik’ söylemi idi. Nedense şimdi duymaz olduk. Böyle beş tane on dört günlük dönem geçti, yani on hafta geçti” denildi.
TÜRKİYE İÇİN DURUM BELİRSİZ
Pandeminin gidişatının Türkiye için oldukça belirsiz olduğuna vurgu yapılan raporda “Sağlık Bakanlığı’nın önlem alma konusunda ciddi yetersizlikleri ve umursamazlığı önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. İşçi sınıfı salgının pik yaptığı dönemde çalıştırıldı. Toplu ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işyerleri, marketler ve sokaklarda bulunma zorunluluğu ile fiziksel mesafeye uyumun güçlüğü, uygun maske kullanımı ve el dezenfektanı olanaklarının olmaması enfekte olma olasılığını ve salgını büyütüp yayma potansiyeli de taşıyor. Hasta olduğunu bile bilmeyen yüzbinler, riskli gruplara da hastalığı yayma potansiyelinin yüksek olduğu da bilinmektedir” ifadeleri yer aldı.
VAKALAR BÜYÜK KISMI İŞÇİ SINIFIN YOĞUN OLDUĞU KENTLERDE
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün 28 Nisan tarihli raporuna göre dünya genelinde 35 binden fazla enfekte sağlık emekçisi olduğunun da hatırlatıldığı raporda şunlar kaydedildi:“Ülkemizde Covid-19 vakalarının çoğunluğunun büyük şehirlerde ve işçilerin yoğun yaşadığı semtlerde olduğunu Bakanlık paylaşımlarında görüyoruz. İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak gibi nüfusun ve işçi sınıfının yoğun olduğu kentlerde salgının boyutunun yüksek olduğu paylaşılıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın nadir paylaşımlarında vaka sayısının yetişkin grupta, ölüm sayısının yaşlı grupta daha çok olduğu bildiriliyor.Bilgilerimiz oldukça sınırlı olup salgının nüfusun çeşitli kesimleri nasıl etkiledi bilemiyoruz. Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı olanlar, işçi nüfus, yoksullar, cezaevindeki tutsaklar ve mülteciler toplum kesimlerinin istatistikler verilmese de oldukça sert etkilendiği gözlenmektedir. Medyada yer alan haberler ve sendikaların raporları bu yorumu yapmamızı kolaylaştırıyor.
Salgına rağmen ‘üretim devam edecek’ stratejisi işçi sınıfını salgına feda etmeden başka anlam taşımamaktadır. İşçilere yapılan uygulama örtülü dahi olmayan sürü bağışıklığıdır ve bu uygulamalar kapitalizmin normal zamanlardaki sınıf alışkanlıklarının da devamıdır. Bu stratejinin sonucu büyük kentlerde salgının aldığı boyut ile de kendini ortaya koymuştur.”