Tarih: 12.12.2018 13:38

İŞÇİLER MEYDANA ÇIKMIYORSA O İŞÇİ İŞCİ DEĞİLDİR

Facebook Twitter Linked-in

Hepimizin ortak kurduğu bir devlet var. Bunun adı sosyal, laik ve hukuk devletidir. Ve bu devlet işsize iş bulmak zorundadır. Bunun alt yapısını oluşturmak zorundadır. Eğer bir devlet çalışma hakkını vatandaşına teslim etmiyorsa çalışabilecek bir ortamı sağlamıyorsa o devlet sosyal devlet olmaktan uzaklaşmış demektir. Bunu en çok sendikaların dile getirmesi lazım. En çok isyan etmesi gereken kurum sendikalardır'' dedi.
Türkiye Barolar Birliği Litai Konukevi'nde düzenlenen 'İnsan Haklarında Eşitlik ve Adalet Çalıştayı'na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile çok sayıda milletvekili ve parti meclis üyeleri katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, anayasada toplumun belli kesimlerinin özellikle düşük gelirlilerin korunmasına yönelik düzenlemeler yapıldığını belirterek şunları söyledi:

''Anayasa, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması gerektiğini öngörmüş. Parlamento da o zaman görevini yapmış. Diyor ki; ‘tarım ve hayvancılık dallarında çalışıyorsan sana her yıl milli gelirin en az yüzde 1'i oranında teşvik vereceğim'. 2006-2019 yılları arasında verilmeyen hak 154 milyar 850 milyon lira. Çiftçiye yasaya göre verilmesi gereken hakkın tamamı verilmiyor. Lütuf olarak 5-10 lira veriyorlar sussunlar diye. Sen benim asıl yasal ve anayasal haklarımı vereceksin. Ziraat Odaları'nın buna dava açması lazım. Çiftçinin benim hakkımı neden vermiyorsun?' diye dava açması lazım. Ancak kimse korkudan da dava açamıyor.''

Kamu şirketlerinin tamamının halka ait olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''Çünkü bizim vergilerimizle kuruldular. Benim vergilerim ile bir şirket kuruluyorsa benim vergilerim ile bir fabrika kuruluyorsa ve orada binlerce işçi çalışıyorsa, eğer bu yer özelleştirilecekse anayasanın öngördüğü kurallara göre diyor ki 'devletleştirme veya özelleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır' Hangi gerçek karşılığı üzerinden? Birilerine satılan ve talan edilen fabrikaları biliyoruz, 'babalar gibi satarım' diyen politikacıları biliyoruz. Bu haklar neden aranmadı peki? Sendikalar neden bu konuda kendi istedikleri ölçüde cılız sesler ile mücadele ettiler? Daha gür seslerle neden mücadele etmediler? Binlerce kişi işsiz kaldı. Yüzlerce fabrika kapandı. Arazileri rantiyeye teslim ettiler. Çalışma hakkı da anayasa da güvence altına alınmış. Çalışma herkesin hakkı deniliyor. Herkesin çalışma hakkı varsa bu çalışma hakkını yerine getirecek olan kurumun adı devlettir. Hepimizin ortak kurduğu bir devlet var. Bunun adı sosyal, laik ve hukuk devletidir. Ve bu devlet işsize iş bulmak zorundadır. Bunun alt yapısını oluşturmak zorundadır. Eğer bir devlet çalışma hakkını vatandaşına teslim etmiyorsa çalışabilecek bir ortamı sağlamıyorsa o devlet sosyal devlet olmaktan uzaklaşmış demektir. Bunu en çok sendikaların dile getirmesi lazım. En çok isyan etmesi gereken kurum sendikalardır'' diye konuştu.

''Çalışma şartlarını düzeltin diye hak aradığı için eğer bu ülkenin işçileri hapse atılıyorsa ve sendikalar bu konuda sessiz kalıyorsa orada bir sorunumuz vardır'' diyen Kılıçdaroğlu şunları dedi:
''Bu işçiler hak istiyorlar. İstedikleri haklardan biri de ücretleri elden almak yerine bankadan almayı istemek. Bunu da sigorta primlerinden dolayı istiyorlar. Bunu istedi diye işçiler yakalandı ve topluca hapse atıldı. Bütün meydanların dolması lazımdı. Şimdi diyecekler ki, 'Kılıçdaroğlu işçileri isyana davet etti'. Eğer hak arama talebinde bulunan bir işçi yakalanıp 'neden hakkını arıyorsun?' diyerek hapse atılıyorsa ve işçiler meydana çıkmıyorsa o işçiler işçi değildir.''

CHP'li belediyelerde 1 Ocak 2019'dan itibaren asgari ücretin 2 bin 200 TL olacağını hatırlatan Kılıçdaroğlu, ''Yeni kazandığımız CHP'li belediyelerde de 2 bin 200 TL yapacağız. Ama 1 Ocak ve Nisan arasındaki asgari ücret farkını da kendilerine ödeyeceğiz. Hiç bir işçinin işine son vermeyeceğiz. Alın teri ile emek ile uğraşılmaz. O işçi çalışıyorsa ve alın teri döküyorsa başımızın üzerinde yeri vardır'' dedi.

Medyanın özgürlüğü ve bağımsızlığı vatandaşın sorunlarının dile getirmesinin temel unsuru olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle tamamladı:
''Medya bağımsız olduğu zaman fakirin de zenginin de işçinin de köylünün de toplumun her kesiminin sorununu dile getirir. Yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetti. Medyanın yüzde 90'ı bir kişinin kontrolünde. Şimdi daha dar alanda ve bin bir zorlukla yayın yapan medyanın üzerine geliyorlar. Sözcü Gazetesi Türkiye'nin en büyük gazetesi ve onuruyla mücadele edenlerin sözcülüğünü yapıyorlar. Ancak şimdi onları da bir terör örgütüyle ilişkilendiriyorlar. 'Bunlar FETÖ'ye destek veriyor' diyorlar. 'Ne istedin de vermedik diyen' bu yazarlar mı? Her şeyi teslim eden sen değil misin? FETÖ'nün siyasi ayağı Saray'da oturuyor. Sen ne istiyorsun Emin Çölaşan'dan, Necati Doğru'dan? Bu yazarlar Cumhuriyet'ten, sosyal devletten, kardeşlikten ve demokrasiden yanadır.''




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —