Özel, 'Devletimizin geleneklerinde bu tip bir güvenlik toplantısına kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın katılması yoktur. Bu tür toplantılardaki bilgiler de kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın taşıyacağı yük değildir. Yaptığı görevin tanımı ve sınırlarını sık sık aşan, görevinin verdiği özlük haklarıyla yetinmeyip, farklı kurumlardan aldığı maaşlarla da sürekli tartışmalı olan birisinin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acılı günlerinden birinde güvenlik toplantısına girmesi ve ardından açıklamayı yapması kabul edilemez' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a tepki gösterdi. Özel, 'Devletimizin geleneklerinde bu tip bir güvenlik toplantısına kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın katılması yoktur. Bu tür toplantılardaki bilgiler de kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın taşıyacağı yük değildir. Yaptığı görevin tanımı ve sınırlarını sık sık aşan, görevinin verdiği özlük haklarıyla yetinmeyip, farklı kurumlardan aldığı maaşlarla da sürekli tartışmalı olan birisinin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acılı günlerinden birinde güvenlik toplantısına girmesi ve ardından açıklamayı yapması kabul edilemez' dedi.
CHP'li Özel, yaptığı yazılı açıklamada 29 Şubat Cumartesi günü yaptığı basın toplantısında kullandığı ifadeler üzerine İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya, cevap verme gereğinin ortaya. çıktığını belirterek, 'Yapılan açıklama, bir bütün halinde bakıldığında, sarayın çok konuşulan iç çekişmelerini yansıtmakta olup, bu açıklamanın yapılmasından İletişim Başkanı’nın umduğu fayda, bizim eleştirilerimize cevap vermekten çok, saray içindeki dengeleri göz önüne alarak, açmaya çalıştığı bir iktidar alanına meşruiyet kazandırmaktır. Bir İletişim Başkanı’nın, “Bakanlardan benim ne farkım var” vurgusuna ihtiyaç duyması bizatihi Saray içindeki yetki karmaşasını kanıtlamaktadır' dedi.
Özel, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
'Cumhuriyet Halk Partisi olarak 16 Nisan’da rejime kasteden anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan tek adam rejimini ve bu rejimde bakanların atanmış kişiler olmasını, güçlerini milletten değil, bir kişinin tercihlerinden almasını ve güvenoyu-gensoru mekanizmalarının kaldırılmış olmasını kıyasıya eleştiriyoruz.
Açıklamadaki hadsiz cümleleri kurmak için ortada bir cahillik yoksa ihtiras vardır. Kendisini eşdeğer gördüğü cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar, yine kendisi gibi atanmışlardır ancak TBMM önünde gelip yemin ettiklerinden, yasama dokunulmazlığına denk bir dokunulmazlığa sahip oldukları gibi, yargılanmaları soruşturma komisyonu kurulmasına ve raporun TBMM Genel Kurulu’nda kabulüne bağlıdır. Ayrıca bakanlar görev gereği gizli bilgilere ve devlet sırlarına ulaşabilirler, bu konudaki sorumluluğu taşımadıkları takdirde, yukarıda bahsedilen usulle Yüce Divan’da yargılanabilmektedirler.
Bu açıklamalar, ucube, hiçbir tarafı dikiş tutmayan, bir kişiye göre hazırlanmış sistemin vahametini daha da ortaya koyan, olsa olsa istemeden yapılmış bir özeleştiri ya da itiraf niteliğindedir. Bu açıklama mevcut durumun teknik, anayasal ve hukuki sorunlarının yanı sıra, “Tek seçilmiş cumhurbaşkanıdır, gerisi atanmıştır” sözleriyle, Saray’da bir yetki, görev ve hiyerarşi karmaşası yaşandığını göstermektedir.
Devletimizin geleneklerinde bu tip bir güvenlik toplantısına kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın katılması yoktur. Bu tür toplantılardaki bilgiler de kurumsal iletişimle görevli bir bürokratın taşıyacağı yük değildir.
Yaptığı görevin tanımı ve sınırlarını sık sık aşan, görevinin verdiği özlük haklarıyla yetinmeyip, farklı kurumlardan aldığı maaşlarla da sürekli tartışmalı olan birisinin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acılı günlerinden birinde güvenlik toplantısına girmesi ve ardından açıklamayı yapması kabul edilemez.
Şehit haberleri kamuoyuna duyurulmadan önce, askeri başarı videoları servis ederek, vatandaşları haberlere hazırlamaya çalıştığı izlenimi vermesi de milletimizin değerlerinden ne kadar kopuk olduğu, vatandaşlarımızı ne kadar hafife aldığı ve milletimizin onuru ve vakarına itibar etmediğinin kanıtıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu tür durumlarda devleti yönetenlerden algı operasyonları değil, samimiyet ve şeffaflık bekler.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tanımadığımızı ifade ettiği devleti de, kıyasıya eleştirdiğimiz rejimin son halini de gayet iyi biliyoruz. Bakanların diğer atanmışlardan farkını bilmemek bir yana anayasa değişikliğinden sonra savundukları rejimde “anamuhalefet partisi” tanımının yer almadığını bilmeyen bir kişiden, devlet geleneklerine ilişkin öğrenebilecek bir şeyimiz olmadığı açıktır.
Hadsiz ve seviyesiz üsluplarla birkaç seferdir Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sayın Genel Başkanı’na, kurumsal kimliğine ve grup başkanvekillerine yanıt yetiştirme telaşına düşen İletişim Başkanı’na, kendi ifadesiyle “kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilerle aydınlatmak görevi”ni 27 Şubat gecesi ve sonrasında yapamadığını da hatırlatmak isteriz.
Cumhuriyet Halk Partisi, devletin bir tek adamın takdirine göre değil, yasalar ve anayasada belirtilen hükümlere göre yönetilmesini savunmaktadır ve rejime kasteden anayasa değişikliği geri alınarak demokratik bir parlamenter sistem inşa edilene kadar, mücadelesini sürdürecektir.'