İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, pandemi dolayısıyla çok olağanüstü şartlarda bir dönemden geçildiğini ve süreçle ilgili her gün açıklanan rakamlardaki iyileşmenin yarına dair endişelerimizden kurtulmamıza sebep olduğunu belirterek, “Buna vesile olan sağlık bakanlığımız, başta sağlık çalışanlarımıza bu süreç içerisinde yükümüzü çeken emniyet teşkilatımız, belediye personelimize, eczacılara Kargo ve lojistik çalışanlarına, infaz koruma memurlarına bu 83 milyona hizmetini götüren herkese burada tek tek zirk edemeyeceğimiz meslek gruplarına en kalbi duygularımla teşekkür ediyoruz. Vefat edenlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz yoğun bakım ünitelerinde bir ümitle sağlıklarına kavuşmayı bekleyenlere acil şifalar diliyoruz” dedi.
“DEVLETİMİZ BU SÜRECE HAZİNESİ TAMTAKIR YAKALANMIŞTIR”
Bu şartların içerisinde milletin ekonomik zorluklarının virüsle mücadele etmek kadar önemli olduğunu hatırlatan Ağıralioğlu, “Sokağa çıkma yasağı dolayısıyla ya da karantina şartları dolayısıyla yahut sosyal izolasyon dolayısıyla işinden gücünden olan, artık gidemez durumda olduğu için kendisine yaşam konforu sağlayacak olan herkese kavuşmak zorunda olan bir devlet sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Devletimiz bu sürece hazinesi tamtakır yakalanmıştır. Devletin hazinesinin bu kadar zayıf olduğu bir zamanda ekonomik tahribat her geçen gün dayanılmaz hadde varmaktadır. Burada ilk teklifimiz şuydu; Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi de olsa, AK Parti’nin genel başkanı da olsa bu şartlarda herkesin Cumhurbaşkanı olmak yolunu tercih edebilmeliydi. Teklifimiz şuydu Partili partisiz ayırmasın partilisi olsun olmasın bütün belediyelerin Cumhurbaşkanı, Bütün Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı gibi davransın. Kendinden olmayanları kendinden sayısının STK’larla beraber bu yükü kaldıracak bir toplumsal seferberlik hissiyatının orkestra şefi olsun. Dolayısıyla eldeki bütün imkanları seferber etmek bu seferberlik hissiyatına da herkesi ortak etmek lazımdır. Burada hayırda kıskançlık olmaz. Cumhurbaşkanımız dahil hükümetin bütün yöneticilerini, bakanlarımızı bu mevzuda belediye başkanlarımıza, Parti Genel Başkanlarımızın ifade etmiş olduğu çözüm önerilerine kulak kabartmaya onlarla yardımlaşmaya tekrar davet ediyoruz” çağrısında bulundu.
“BİZİM AK AKÇELERİMİZE NE OLDU?”
“Ak akçe kara gün içindir” Ata sözünün böyle zamanlarda kullanması gerektiğini söyleyen Ağıralioğlu, “Ak akçe kara gün için ise bizim bu ak akçelerimize ne olmuştur? Kara günde kullanacağımız, bu kara günlerde kullanırız diye biriktirdiğimiz akçelerimize ne bulaşmıştır? Nerelere harcanmıştır, nerelerde israf edilmiştir? Bunların cevabını vermek zorundalar. Bizim bu kara günde imdadımıza koşacak olan Devletin biriktirmek zorunda olduğu ak akçenin hesabını vermesi gerektiğine inanıyoruz. Bankalarla ilgili hükümetin açıkladığı programı takip ediyor, iyi yönlerini destekliyor, eksik kalan yönlerine itiraz ediyor ve değiştirilmesini teklif ediyoruz. Küçük esnaf bir takım borçları dolayısıyla taleplerine cevap veremedikleri için bankaların kendi kriterlerine dönmediğinden şikayetçi. Bu anlamda bir esnemeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla kredi kullanmak zorunda olan esnafa ‘senin borcun varsa sana kredi veremiyorum’ demek aslında ben size kredi dağıtıyorum diye propaganda yapıp kimseye kredi dağıtmamak demektir. Onun önüne geçebilecek bir esnemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz KDV ve ÖTV ötelemelerinin yapılması, bunlarla ilgili yapılan düzenlemelerde KDV indirimi yapılması gerekir. 1 yıllık yapılandırma istiyoruz” dedi.
ALİ ERBAŞ YALNIZDIR
Diyanet İşleri Başkanı’nın bir açıklaması ile ilgili yorumda bulunan Ağıralioğlu, “Birisi Ali Erbaş Diyanet İşleri Başkanı olarak yalnız değildir diye bir şey başlatıldı. Ali Erbaş yalnızdır. Ali Erbaş’ın yalnızlığına sebep olan şey bugün yaptığı açıklama değildir. Ali Erbaş’ın yalnızlığına sebep olan şey daha çok siyasetin tasallutunda kalmış bir bürokrat görüntüsü vermesidir. Siyasetin ihtiyaç duyduğu cümleleri, iktidarın ihtiyaç duyduğu cümleleri muhalefete söyleyen bir kurum haline getirmek gibi biri ithamın konusudur. Diyanet İşleri Başkanı’nın siyasetin gölgesinde kalmış bazı cümleleri vardır. Ali Erbaş niçin yalnızdır? Efendim bunca cümleler kuruyor; yardım kampanyaları ile ilgili cümleler kuruyor, iktidarın cümleleri ile benzer paralel cümlelerdir bunlar. TOKİ satışı ile ilgili cümleler kuruyor, iktidarın vizyonu besleyecek şekilde cümleler kuruyor. Sayın Ali Erbaş’ın mesela Hazineyi talan etmek ile ilgili cümlelerini duyamıyor olmaktan kızgınız Ali Erbaş’a. İsrafa, adam kayırmaya, şatafata, Kamu İhale Kurumu’ndaki istisna heveslerine, rekabetin bozulup da iktidarın lehine ticaretin bu kadar ifsaf edilmesine bir tane cümle kuramamış bir merciinin cümleleri. Şimdi sadece iktidar tarafından savunulabilir cümleler haline gelmektedir” dedi.
“LAYIK OLMAYANLARA DEVLET HİZMETİ ZORDUR”
Ağıralioğlu, Tarih Kurumu Başkanlığı’na Trabzonlu Ahmet Yaramış’ın atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna, “Biz genel olarak hükümetin atamalarında sadece Türk Tarih Kurumunun başına atanmasını değil, atamalarla ilgili liyakat hassasiyeti taşıyoruz. Ekonomi yönetimini liyakatli bulmuyoruz, ekonomi kurmayları tercihlerini doğru bulmuyoruz, ekonomi ile ilgili alınan tedbirlerin popülist olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla atamalarda liyakatsizlik ile ilgili ciddi taraftarımız var, sadece ekonomi değil devletin diğer atamaları ile ilgili de zaman zaman kamuoyuna yansıyan ve tartışma konusu olan atamalarla ilgili tek hassasiyetimiz mezhebi meşrebi ne olursa olsun layık olanlar gelsin. Layık olmayanlara devlet hizmeti zordur. Şu anda Hükümet zor olanı yapıyor bence yani Türk Tarih Kurumunun ataması için demiyorum genel olarak hükümetin atamalarda liyakattan çok mensubiyeti istihdam ettiğini, mensubiyet istihdam ederken de sadakatle ödüllendirildiğini görüyoruz” yanıtın verdi.
DEVLET BAHÇELİ’YE YANIT VERDİ
Ağrıalioğlu, Devlet Bahçeli’nin ‘Müslüman Mahallesinde salyangoz sattırmayız’ sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz sorusunu ise “Evet İstanbul Yurdu Müslüman Mahallesinde salyangoz satılmaz el-hak doğrudur. Müslüman Mahallesi’nde yalanlar da söylenmez, Müslüman Mahallesi’nde haram da yenmez, Müslüman Mahallesi’nde kul hakkına da tecavüz edilmez, Müslüman Mahallesi’nde iftira da atılmaz, Müslüman Mahallesi’nde herkes emindir çocuklarımızın geleceğinden de endişe edilmez, israf da edilmez, Müslüman Mahallesi’nde hiç kimse takip edilmez, Müslüman Mahallesi’nde dinin, dilin, mezhebin, meşrebin, siyasal eğilimlerin ehemmiyeti yoktur. Müslüman Mahallesi insanların kendi evinde, nezaketiniz zerafetin, adaletin, Hikmet’in, hakikatin mahallesidir. Evet Devlet bey doğru söylemiştir eksik söylediklerini tamamlamış olayım ben Müslüman Mahallesi’nde bunlar da olmaz, dnların da bilmesi lazım” şeklinde yanıtladı.
Ağırailoğlu, Fox TV muhabiri Fatih Portakal’ın 3 yıla kadar hapsinin istenmesi hakkındaki soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Zaten ulusal çapta muhalefetin sesine çok imkan verebilecek Medya yok. Bunlardan birkaç tane sayabiliyorsunuz her dediğini her yaptığını beğenmek zorunda değilsiniz. Fox TV’nin her yaptığını beğenmek zorunda olmadığınız ya da yaptıklarını söylediklerini beğeniyorsunuz diye tutturmaya heves ettiğiniz medya kuruluşları varsa bunlar sizi daha demokratik bir ülkenin Cumhurbaşkanı yapmaz, daha despot yapar. Eskiden iktidara geldiğiniz zamanlarda çok sesliliği önemseyen bir siyasal diliniz vardı. Şimdi çok sesliliği kendiniz için tehlike gören itirazları hemen hain suçlamasıyla vatan haini ile birleştiren bir tehdit dili var. İktidarın iktidara geliş sürecini yeniden hatırlarsa bu yaptıklarını kendilerinin bile komik bulacağına inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı kendisi ifade hürriyeti gasp edildiği için ifade hürriyetine mahkeme açılıp kendisine mahkumiyet kararı çıkarıldı için belediye başkanlığından gitmiş. Cezaevine şiir okudu diye gönderilmiş, cezaevinde siyasi yasaklı olsun mu olmasın mı tartışmalarına konu olmuş bir insanın memlekette ifade hürriyetini güçlendiren yüreklendiren insan olması gerekir. Sırt benim istediklerimi söylemiyorlar ya da benim yaptıklarımı onaylamıyorlar diye insanları susturmaya teşebbüs etmek sizi itiraz ettiğiniz 28 Şubatçılara benzetir. Allah insanlara iddialarından vurur. Ben iktidardaki kadronun başına gelen en feci şeyin şu olduğuna inanıyorum Allah iktidardaki kadroyu her yaptıklarının tersine işler yapmak gibi bir imtihanla karşı karşıya bıraktı. İktidarın bütün sözcüleri söylediği ettiği Cumhurbaşkanı dahil bugüne kadar dedikleri lafların tam tersini söyledikleri zamanlarda var”