Tuzun bileşiminde bulunan sodyum mineralinin, vücuttaki sıvı dengesinin belirlenmesinde önemli olduğunun altını çizen Albayrak, “Yaşamın başında, büyümek için pozitif bir sodyum dengesine ihtiyaç vardır. Yeni doğanlar ve prematüre bebekler, böbrekleri yoluyla sodyum kaybetme eğilimindedir ve bu nedenle yeterli sodyum alımına ihtiyaç duyarlar.
Bununla birlikte, büyük çocuklar ve yetişkinler arasında aşırı miktarda tuz alımı, hacim genişlemesine ve hipertansiyona neden olur. Aşırı kilolu doğum, prematüre doğan çocuklar, yüksek tuz alımından dolayı yüksek tansiyon geliştirme riski altındadır. Türkiye’de her 10 kişiden 3’ünde hipertansiyon görülmektedir ve hipertansiyonu olan bireylerin yaklaşık yarısı bu durumun farkında değildir” şeklinde konuştu.
Bireylerin günlük tüketmesi gereken tuz miktarı hakkında bilgiler veren Beslenme ve Diyet Uzmanı Eray Albayrak, “Günlük tükettiğimiz tuzu; yemek, ekmek ve sofra tuzu kaynağı olarak kullanmaktayız. Sağlıklı kilo verebilme, vücuttaki toksinlerden arınabilme, metabolizma düzeni adına yeterli su tüketimine her zaman dikkat çekiyoruz, ama unutulmaması gereken nokta, su ve tuzun birbiriyle hiç iyi geçinemeyen iki düşman olmasıdır.
Suyun düşmanı olan tuzu fazladan tükettiğimizde, böbreklerden su atılımı tam anlamıyla gerçekleşemiyor ve vücut su toplamaya başlıyor. Bu nedenle günlük tüketilen tuz miktarı çok önemlidir. Günlük, toplam 5-6 grama denk gelen 1 çay kaşığı kadar tuz tüketimi yeterlidir. Böbrek, ödem ya da hipertansiyon benzeri sağlık problemleri varsa, günlük 1-2 grama sınırlandırılabilir, hatta tuzsuz diyet önerilebilir.
Ülkemizde yapılan çalışmalar göstermektedir ki, günlük ortalama tuz tüketimi 17-18 gramı bulmaktadır. Tuzda bulunan sodyum mineralinin 1 gramı, vücutta bir su bardağı kadar sıvı toplanmasına neden olabilir. Bu nedenle herkesin eli ayağı şiş, tansiyonu yüksektir. Bunu önlemek için suyu dost, tuzu düşman bilmekte fayda var. Sadece ödeme sebebiyet vermekle kalmayıp, her gün fazladan alınan 1 gram tuz kemik yoğunluğunda yaklaşık yüzde 1 oranında kayıp sağlamaktadır. Osteoporozdan korunma ve tedavisinde de tuzdan uzak durulmalıdır” açıklamasında bulundu.
Tuzun her çeşidinin zararlı olduğunu ifade eden Albayrak, “Sofra tuzu olarak kullanılan tuz, işlenerek içerisine akışkanlığı sağlamak amacı ile alüminyum silikat katılan, iyotla zenginleştirilen bir tuzdur. Sofra tuzu, işlenme sırasında birçok mineralden fakirleşir. Bu nedenle sağlık açısından tehlikeli olduğu, kullanılmaması gerektiği ve yerine doğal olduğu söylenilen kaya tuzu önerilmektedir.
Kaya tuzu ise minerallerce daha zengin yapıda olabilir, işlem görmemiş de olabilir. Ancak bilinmelidir ki; kaya tuzu, sofra tuzu, himalaya tuzu, deniz tuzu bunların hepsinin içeriğinde yüzde 96’dan yüzde 100’e değişen oranlarda sodyum klorür bulunur ve sodyum, vücut için zararlıdır. Kaya tuzunun birçok mineral barındırdığı doğrudur, ama çok az miktarda bu mineralleri içerir. Ne fayda, ne zarar yaratacak ölçüdedir.
Mentollü ve mentolsüz sigara gibi düşünebiliriz. İkisi de nikotin içerir, ikisinin de etken maddesi sağlığa zararlıdır. İçerisinde yarar sağlayan bir bileşenin olması onları zararsız kılmamaktadır. Tüm tuz çeşitleri de bunun gibi düşünülebilir. Hangi tuz olursa olsun, günlük alınan miktar sınırlandırılmalı, tuzun her çeşidinden uzak durulmalıdır” dedi.