Alerji tedavisi için ilk basamağın alerjik reaksiyon oluşturan etkenin ortadan kaldırılması olduğunu belirten Op. Dr. Seda Selimoğlu Köse, “Alerjik hastalıkların tanısında öncelikle kulak, boğaz, burun, deri, akciğer muayenesinin yapılması gerekir. Semptom ve bulguları alerji ile uyumlu olan, muayenesinde; dermatit, alerjik rinit veya astım düşündüren olgularda, tanı testleri kullanılmalıdır. Alerjeni tespit etmek için farklı testler mevcuttur.
Koldan, sırt cildinden veya kandan yapılan alerji testleriyle, alerji tespit edilebilir. Alerjiniz olan şeyleri bilmek; hem kendinizi koruyabilmenizi sağlar, hem de hastaya ilaç gerekip gerekmediği konusunda, doktora yardımcı olur. Bu sayede, hastanın alerjide ilk basamak olan koruyucu yöntemlerden faydalanması sağlanır. Alerji testlerinin negatif olması alerjiyi dışlamaz. Astımlı çocukların yüzde 10-20’sinde alerji testleri negatif olmakla birlikte, aralıklı yapılan testlerde daha önce negatif olan değerlerin pozitifleştiği görülebilir. Alerji testleri sanıldığının aksine, değerlendirilmesi zor ve takip gerektiren klinik uygulamalardır” açıklamasında bulundu.
“Alerji testinizi uzmanına yaptırın”
Yalnızca alerji testiyle doğru teşhis ve tedavi uygulandığını ifade eden Op. Dr. Seda Selimoğlu Köse, “Deri Prick Testi, en sık uygulanan alerji testidir. Alerjenlerin saptanmasında oldukça hızlı ve güvenli bir yöntemdir. Prick testte kullanılan alerjenler, toplumda en sık görülen çimen ve ağaç polenleri, küfler, hayvan tüyleri, ev tozları ve gıdalardır.
Cilde damlatılan antijene karşı vücudun verdiği reaksiyonun ölçülmesiyle tespit edilir. Bu testin yapılabilmesi için, hastanın alerji ilacı kullanmıyor olması gerekir. Hastada yaygın deri döküntüsü varsa, yine deri testleri yapılamaz. Bu durumda kan testleri yapılabilir” dedi.