Tarih: 06.04.2023 15:26

REMZİ ÇAYIR: “SİYASET ADINA GÜCÜ ELİNDE TUTANLARIN KABADAYILIK TASLAMALARI NE KADAR KÖTÜYSE GRUP TOPLANTISINDA MERMİ SAÇILMASI DA O KADAR YANLIŞTIR”

Facebook Twitter Linked-in

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, “Siyaset adına gücü elinde tutanların kabadayılık taslamaları ne kadar kötüyse grup toplantısında mermi saçılması da o kadar yanlıştır. Kendinizi başka şekilde ifade edin” dedi.

Remzi Çayır, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çayır, özetle şunları söyledi:

“Meclis kürsüsünde mermilerin yeri yoktur. Sen cumhurbaşkanı olabilirsin, ama seni bağlayan hukuk, anayasa ve adalet anlayışı vardır. Bu devlet, ‘benim devletim, benim memurum, benim askerim, benim polisim’ değil, Türk milletinindir. Asla ve asla kabul edemeyiz. Ben ve bizler, Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşları, içi boş veya dolu kabadayılıkları kabul edemeyiz. Siyaset adına gücü elinde tutanların kabadayılık taslamaları ne kadar kötüyse grup toplantısında mermi saçılması da o kadar yanlıştır. Kendinizi başka şekilde ifade edin.

“O, SECCADENİN ÜSTÜNE BASMIŞ; SEN, İÇİNİ BOŞALTMIŞSIN”

14 Mayıs’ta milletin huzuruna gidip biz nasıl bir Türkiye inşa edeceğiz, gençlerimiz gözünü dışarı dikmeden kendi vatanlarında nasıl mutlu olurlar diye düşünmeden başka şeyler konuşuyoruz. O, seccadenin üstüne basmış; sen, içini boşaltmışsın. Söz söyleme hakkı sende yok. Oradan bir yol buldular; ‘Buradan nasıl oy devşiririz’. Buradan oy bulamazsın. Hiçbir siyasi parti ve siyasetçi, din yarışına girmemelidir. Bunlar, karanlık çağın yaklaşımıdır. İslam’ın yaklaşımı değildir. Allah’ın en iyi kulunu, yüce Allah bilir. Yıllar yılı bunlar yapılıyor. Sonuç yok. Seccade üzerinden yürütülen propagandaları Türkiye’nin yararına bulmuyoruz. Millet, bu ülkeyi nasıl kalkındıracağını, adaleti nasıl tesis edeceğini, yarına umutla bakıp bakmayacağının cevabını arıyor. Sen, tiyatro oynuyorsun. Bu tiyatroya son vermek zorundayız. O yüzden Milli Yol dedi ki ‘Bir şey değişirse her şey değişir’. O bir şey de bu efendilerin kurduğu düzen.

“TÜRKİYE’DE GİZLİ KAST SİSTEMİ VAR. BU ZİNCİRİ DE KIRACAĞIZ”

14 Mayıs’ta sandığa gidiyoruz. Üzülerek ifade edeyim; şu anda milletin dertlerine merhem olacak bir yaklaşım yoktur. Günübirlik olaylarla milletin meşgul edilmesinden başka bir şeye bakmıyorlar. Nasıl kalkınacağız? Çocuklarımız nasıl iş bulacak? Geleceğinden nasıl emin olacaklar? Yüzölçümü birçok ülkeden fazla olan Türkiye’de nasıl verimlilik artmaz? Bunlar yok. Ne var? Efendiler her şeyi bilir. Düzeni kurmuşlar, bizi de gizli köle yapmışlar. Bu düzen bozulmadıkça hiçbir şey değişmez. İnsan onurlu, izzetli, yarına endişe duymadan yaşasın diye Milli Yol vardır. Süresiz siyaset hastalığının doğurduğu zenginler oluştu. Şimdi, Tayyip Bey’in zenginleri var. Biz buna mahkum muyuz? İtirazımız var, isyanımız var. Reddediyoruz. 14 Mayıs’ta milletle buluşacağız. Türkiye’de gizli kast sistemi var. Bu zinciri de kıracağız. Bir şey değişecek, her şey değişecek.

“FAKİRİN TÜRKÜSÜNE KONU OLMUŞ KURU SOĞAN, ALTIN OLDU”

Pandemide çok farklı kitaplarla tanıştım. Evi hücre yaptım kendime, mahpusluk günlerde olduğu gibi. Okurken daha önce vardığım bir gerçeği bir daha görme bahtsızlığı yaşadım. Türkiye, 130 yıldır hayat pahalılığı çemberinde. Millet inim inim inliyor. Demirel ne demiş, Ecevit ne demiş, Özal ne demiş? Hemen hemen hepsi aynı şeyleri söylemiş. Yalan dolan. Rahmetli genel başkanımla siyaset yapıyordum, Yazıcıoğlu ile ‘Herkes bir şey veriyor, biz de versek’ dediler, ‘Yapamayacağım bir şeyi nasıl söz vereyim’ dedi. Türk siyasetinde acayip işler oluyor. İnsanlar zor durumda. Orta sınıf kalmadı. Evine 20-30 bin lira giren aile bile geçinemiyor. Soğanı vitrine koysa yeridir. Fakirin türküsüne konu olmuş kuru soğan, altın oldu.

“BU ENFLASYON BELASINDAN KURTULMAMA SEBEBİ, ÜRETTİĞİNİZİN TÜKETTİĞİNİZDEN AZ OLMASIDIR”

Bu enflasyon belasından kurtulmama sebebi, ürettiğinizin tükettiğinizden az olmasıdır. Evine giren para 10 lira, çıkan 20 lira. Bu gidiş milleti mutlu eder mi? Etmez. Bütün dönemlerde Türkiye, borçlanarak hayatına devam etmiş. 50’de Menderes, 60’ta Demirel borçlanmış. Ecevit, borçlanmaya çalışmış; Kıbrıs’a harekat yaptığı için ambargo yemiş. Sonrasında bütün hükümetler istisnasız borçlanarak hayatlarına devam etmişler. Tek fark var. Tayyip Bey biraz uyanık. IMF’yi aradan çıkarmış, diğer bankalardan borçlanmış. Avrupa ve Amerika’nın finans kuruluşlarından borçlanmış. Türkiye bu borç sarmalından kurtulamadığı müddetçe hiçbir şey olmaz. 1970’te 2,7 milyar dolar olan dış borç, 1980’de 19,1 milyara, 2000 yılında 13,1 milyara, 2010 yılında 291 milyar dolara, 2021’de de 446 milyar dolara, şu anda da 700 milyar dolara dayanmış bir dış borcumuz var. Türkiye; kazanmadığı, üretemediği müddetçe hiçbir şey başaramayız. Milletin gözünün içine baka baka milleti kandırmaya çalışıyorlar.

“TÜRK MİLLETİ BİLSİN Kİ NE KADAR ÖZGÜRLÜK OLURSA O KADAR GELECEK OLUR”

Türk milleti bilsin ki ne kadar özgürlük olursa o kadar gelecek olur. Yandaş medyanı koru, sana muhalefet edene ceza ver. Bunlar geçmişte denendi. Yasaklarla ne oldu? Senelerce işkence gördük. Ne oldu? Yaşıyorum. Lanetlediğim bu işkenceciler şu an yok. Lanetliyorum. Niye eli sopalı bir yönetim anlayışı? Sebep ne? Başkasına zarar vermeden, başkasının sahasını işgal etmeden, ülkenin birliğini, bütünlüğünü bozmadan insanlar hür düşüncelerini diledikleri gibi ifade etsinler. Bundan Türkiye kazanır.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —