Tarih: 18.04.2025 13:36

ÖZEL, DANIŞTAY BAŞKANI ZEKİ YİĞİT'İ ZİYARET ETTİ

Facebook Twitter Linked-in

Özgür Özel, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit'i ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada AYM'nin Can Atalay kararını okutan CHP'li Karaca'ya yaptırım tehdidinde bulunan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'a verdikleri desteği hatırlatarak rest çekti: "Bu partizan tutumu devam ettirirse ben de ona karşı pozisyon alacağım"
Özel'e CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ve Ankara Büyükşehir Başkanı Mansur Yavaş da eşlik etti. Özel ziyaretin ardından açıklamalarda bulundu.
TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca'nın AYM'nin Can Atalay kararını okutmasına ilişkin konuşan Özel, Numan Kurtulmuş'a tepki göstererek, "Ne yaptırım varmış bilmiyorum, hiçbir yerde de onun yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ayrıca yaptırım bir suça, bir kusura karşı uygulayabilecek bir şey. Ortada kusur varsa bugüne kadar kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? Numan Bey benden destek istemeye geldiğinde 2 yıllığına, 'bu sefer aday çıkaracağız, 2 yıl boyunca adil yönetin, bir dahakine sizi destekleyelim' dedim. Bu partizan tutumu, talimatlı tutumu inat ederse, bir şekilde çözülmüş mesele, buna karşı pozisyon almaya kalkarsa kusura bakmasın ben de ona karşı pozisyon alacağım." dedi.

Özel'in açıklamaları şöyle:
"Sayın Danıştay Başkanımıza, Sayın Zeki Yiğit'e, gecikmiş bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Malum, Anayasa Mahkemesi Başkanımızı, Yargıtay Başkanımızı ziyaret etmiştik ancak Türkiye'nin olağanüstü gündemi ve hep birlikte yakından takip ettiğiniz olağandışı yoğunluktan dolayı bu ziyaretimiz gecikmişti. Sayın Başkanı ziyaret ettik.
Heyetimizdeki her 3 kişi de hukuk fakültesi mezunu. Sayın Başkanın meslektaşları. Yüksek yargı, yüksek yargıya Türkiye'de yargı güvenliğine, hukuki ilerleyebilir. duyulan yüksek ihtiyaç ve kişilerin değil, kurumların öneminin merkezde olduğu bu duygularla yapılmış bir ziyarettir.

Danıştay, dünyada yüksek idari yargı kurumları açısından Fransa'daki eşdeğeriyle birlikte en eski, en köklü, geleneği en kuvvetli olan yüksek yargı kurumlarından bir tanesidir. O anlamda kurumun tarihine, kurumun kültürüne, kurumun varlığına, kurumun önemine işaret eden bir ziyarette bulunduk.
Sayın Başkana göstermiş olduğu ev sahipliğinden dolayı yürekten teşekkür ediyorum. Bu görüşme, Sayın Danıştay Başkanımızla sıcak tartışmaların ya da yargının konusu olmuş konuların değerlendirileceği bir görüşme olarak biz bunu ele almadık. Bu doğru da olmaz. Ancak tabii bugün diplomanın iptalinin 1. ayı dolmuştur ve bu konuda biz halen daha bekliyoruz."

"ŞU ANDA DİPLOMA İPTAL EDİLMEDİ"
Çünkü şu anda diploma iptal edilmedi. Diplomayı iptal ettiklerini söylediler ancak bunu tebliğ etmediler. Tebliğ ettiklerinde saatler içinde, günler içinde bu hukuksuz işlemin iptali için idari yargı mercilerine başvuruda bulunacağız. Ancak bu diploma verilen kurum tarafından iptal edilebilecekken işin özüne girip de 35 yıl önce verilmiş bir gazete ilanına uygun yapılan başvuruyu 31 yıl önce verilen diplomayı o diplomanın sahibi kişilerin o diplomalarıyla 31 yıldır mesleklerini, görevlerini icra ettiklerini ve bunların ikincil, üçüncül sonuçlar doğurabileceği kısmına hiç girmiyorum.

Örneğin aynı anda diploma alan ve iptal edilen bir kişi, bir değerli hocamız Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde ve Sorbonne Üniversitesi'nden doktoralı olarak öğrenci mezun ediyor. Bu sefer onun mezun ettiği öğrencilerin diplomaları sorgulanmaya başlanır.
Bu içeriğe hiç girmeden sadece şekil yönünden baktığınızda veren kurum iptal edebilecekken o kurumun iptal etmeyeceğini anlayıp çarşamba günü öğlen ele alınacakken bu görüşme, salı günü akşam iftar vaktinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, o diplomayı veren kurumdan başka bir kurum ve senatoda değil, bir yönetim kurulu gayet de siyasi şekilde şekillendirilmiş bir kurumun yaptığı bir iptalden bahsediyoruz."

"YAPTIKLARI İŞ O KADAR ÖZÜRLÜ, O KADAR SORUNLU Kİ"
Yaptıkları iş o kadar özürlü, o kadar sorunlu ki o kadar sorunlu ki bunu yazıp da tebliğ edemiyorlar. Öyle bir noktadayız ki tebliğ edeceksin ki ben buna karşı hukuk devletinde hakkımı arayacağım. Bunu yapamıyorlar. Tabii bunun tam 1. ayındayız bugün burada ve Danıştay, Türkiye'de idari yargının tepesi. Ancak Sayın Başkanla bu konu özelinde bu konuya özel bir şey konuştuğumuzu söyleyemem. Böyle bir durum yok ama meselenin sorunuzun benim tarafımdan verilen cevabı budur."

"SOMA DAVASINDAN İKİ CEVVAL AVUKAT YATIYOR"
Ben, Selçuk Kozağaçlı Manisa Soma davasında 301 evladımız hayatını kaybetmişken 5 parası olmayan ailelere 5 kuruş talep etmeden bakın Türkiye'nin en iyi ceza avukatları en pahalı ciplerine bindiler, geldiler. Oralarda çeşitli şeyler konuştular. 1 kuruş talep etmeden 1 kuruş talep etmeden o davayı Can Atalay'la birlikte götüren kişidir. O yüzden biz kendisinden Soma'daki mağdurlar olarak ve bu meseleye yüreği yananlar olarak razıyız.
Soma davasında önce çok doğru bir karar verilmişti. Sonra Danıştay, bu kararı 5-0'la onamıştı. Birileri Danıştay'daki bu, düzeltiyorum Yargıtay bunu 5-0'la onamıştı. Yargıtay'daki o daireye müdahale edip 3 üyesini değiştirip yeniden itiraz edip bu sefer 3'e 2 Soma davasını bozdular ve hepimizin yüreğini sızlatan o karar çıktı. Öldürdükleri kişi başına 5 gün yattılar, çıktılar ve kurtuldular.

Soma davasından şu anda içeride olan kimse yok. O geceyi hatırlayın. "Unutursak yüreğimiz kurusun." deyip 1 ay ağladı herkes televizyonları başında ama 2 kişi yatıyor Soma davasından. İki tane cevval avukat: Selçuk Kozağaçlı'yla Can Atalay. Selçuk Bey, 8 yıl tutukluluğun üstüne serbest kaldı çünkü artık infaz kanununa göre zaten 5 aydan fazla yatırmışlardı ancak buna dahi itiraz ettiler. Şimdi o kalan süreyi yatırmaya çalışıyor birileri.

Bu ülkeyi yöneten akıl sürekli yargı üzerine baskı yaparak ve milletin adalet duygusunu hiçe sayıp vicdanları karşısına alıp haksız hukuksuz kararlar veriyor. Sadece şunu söyleyebilirim yani. Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiçbir şey yapmadı. Gerçek hak edenler, gerçekten suçlular, uyuşturucu baronları, tetikçiler, Ankara'da sokak cuma namazı çıkışında gencecik siyasetçileri kurşunlatanlar elini kolunu sallayarak geziyorlar ama Soma davasının savunucusu, Türkiye'de nerede bir toplumsal dava varsa o davanın savunucularını inadına içeride tutuyor. 8 yıl yatmış, 7 ay daha yatsın diye uğraşıyor. Gerçekten vicdansız bunlar.

MECLİS'TE OKUTULAN CAN ATALAY KARARI

Sayın Meclis Başkanı, tecrübeli bir siyasetçi, tecrübeli bir hukukçu ama Sayın Meclis Başkanı şunu bilmiyor herhalde. Bu meclis böyle AKP döneminde yerleştirildiği gibi kanunlar kararların verdiği el notuyla yönetilmez. Bu meclis tarihin taa gerilerine gidin. AKP dönemine kadar gelin. Meclis başkanvekilleri eğer meclisi yönetecekleri notu kanundan kanunlar kararlardan talep edebilirler ya da kendileri hazırlayabilirler ve anayasaya uygun yönetmek, İçtüzüğe uygun yönetmek Meclis başkanvekilinin yetkisindedir. Meclis Başkanı, "Hayır, öyle bir yetki yok. Benim dediğim gibi benim çizdiğim sınırlarda yönetilecek." diyorsa gelecek her gün Meclis'i yönetecek.
Her gün meclisin bir parti tarafından yönetilmesi mümkün değildir ama seçilen başkan tarafsız davranacağı düşünülerek isterse gelir her gün meclisi yönetir. Yönetmeyip bu yetkisini dağıtacaksa belli bir kural dahilinde partiler tarafından önerilen Genel Kurul tarafından seçilen meclis başkanvekilleri eliyle yönetecek. Meclis başkanvekili o koltuğa oturduğunda birinci sorumluluğu anayasa ve İçtüzüğe karşıdır. Meclis başkanının ne idari ne siyasi vesayeti altında değildir. Meclis Başkanı, hepiniz biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Gidin sorun. Bugünkü Yargıtay'ın %90'ı aynı düşünüyor. Anayasa Mahkemesi kararına 1. kademe mahkemesinin direnmesi mümkün değil. Direndi. Daha doğrusu uymaması mümkün değil, uymadı. Bunun üstüne yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, "Bu karara uyacaksınız, direnemezsiniz." dedi. Anayasada da bu kararın hem meclis hem yargı hem yürütme için bağlayıcı olduğu yazıyor. Meclis Başkanı'yla şimdi ben ikili hukuk alanımızı deşifre edecek halim yok ama Meclis Başkanı'nın da bu konuda ne düşündüğünü kendi biliyor, vicdanı biliyor. "Bu işe bir çözüm üreteceğiz." diyorlardı.

"NEYE DAYANARAK OKUTMUYORSUN!"
Bize TİP, Türkiye İşçi Partisi'nin Sayın Başkanına seçimden hemen sonra verilecek olan arada yani Temmuz'da seçim tatile girip 1 Ekim'e gidene kadar biz buna daha Anayasa Mahkemesi'nin 2. kararı yokken isyan ediyorduk, "Bir çözüm üretecek inşallah." diyorlardı. Bu kadar zaman geçti, seçilmiş milletvekili içeride. Karar çıkmış, "Okutun." diyor. Neye dayanarak okutmuyorsun, neye dayanarak? Bu kararı okutacaksın ki işleme girecek. Zorbalıkla kararı okutmayacaksın. Talimatla kararı okutmayacaksın. Devleti yöneten kötücül akıl, Anayasa Mahkemesi'ni yok sayacak, sen ona uymaya kalkacaksın bir hukukçu, bir meclis başkanı olarak. Sonra da, "Uyana sen niye uydun?" diyeceksin. Meclis Başkanı Gülizar Biçer Karaca bu yaptığı işle Meclis Başkanı'nı bile tarihi ve hukuki bir sorumluluktan kurtarmıştır. Biz anayasal düzeni savunuyoruz. Bunlar bindikleri dalı kesiyorlar. O yüzden Gülizar Hanım, meclisinde, Meclis Başkanlığı'nda tarihi ve hukuki sorumluluğunu yerine getirmiştir. Doğru olanı yapmıştır. Eğri olan doğruya "Niye doğrusun?" diyemez. "Ben niye eğriyim?" diye bakacak. Ayrıca yaptırım uygulayacakmış. Ne yaptırım varmış bilmiyorum. Hiçbir yerde de onun bir yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ayrıca yaptırım bir suça karşı, bir kusura karşı yapılabilecek, uygulanabilecek bir şey. Ortada kusur varsa bugüne kadar kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? İlkokul öğretmeni kendi öğrettiğini kendi vicdan terazisine tartar, öğrencisini uyarır mı uyarır. Burası ne ilkokul ne Numan Kurtulmuş ilkokul öğretmeni, ilkokulun müdürü.

"BEN DE ONA KARŞI POZİSYON ALACAĞIM"
Öyle tek başına kimse kimseye yaptırım uygulayamaz. Onun dışında "Orayı yapayım, burayı yapayım, çoğunluğumdan yararlanarak şunu yapayım." hiç tavsiye etmem. Dün de söyledim. Ben, Numan Bey benden destek istemeye geldiğinde 2 yıllığına "Bu sefer aday çıkaracağız. 2 yıl boyunca adil yönetin, bir dahakine sizi destekleyelim." dedim. Tek talebimiz eşitlik. İngiltere'de görevi yapıyor meclis başkanları. Tarafsızlığına muhalefet iknaysa seçim bölgesinde, dar bölgede karşısına aday çıkarmıyorlar. Ne büyük şeref. Numan Bey'e de ben dedim ki: "2 yıl yönetin, karşınıza aday çıkarmayalım.".

E şimdi bugüne kadar yaptıkları zaten ortada. Şimdi burada bu partizan tutumu, talimatlı tutumu halen daha net ederse bir şekilde çözülmüş mesele. Bir şekilde çözülmüş. Buna karşı pozisyon almaya kalkarsa kusura bakmasın, buradan sonra ben de ona karşı pozisyon alacağım. Karşılıklı sevgi de saygı da hiç kusur etmedim. Kendisinin Meclis Başkanı seçilmesini de oy vermememize rağmen bir fırsat olarak gördüm. Diyaloğa açık birisi. Ben, AP'yi akla, vicdana, namusa davet eder diye bekliyordum. AKP onu akılsızlığa ve vicdansızlığa doğru çekiyor. O yüzden Erdoğan savaş ilan etti. Biz başlatmadık, o başlattı. Mücadele sürüyor. Yürütmenin ilanını görmüşüm de yürütmenin resmini görmüşüm de yasamanın başındaki Numan Kurtulmuş'unkini mi görmeyeceğim? Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Bu Türkiye'nin bu tip çatışmalara ihtiyacı yok. Bu tip gerginliklere ihtiyacı yok. Hataylılar seçecek, bir zibidinin bir tanesi orada sallamayacak. Anayasa Mahkemesi karar verecek, zibidi direnecek. Anayasa Mahkemesi karar verecek, talimatla bu hukuksuzluğa herkes susacak. Bu hukuksuzluğa susan dinsiz şeytandır. Bu kadar söylüyorum. Bundan sonra da herkes herkes kendi görevini kendi görevini yapacak. Hiç öyle panik olmaya falan da gerek yok. Doğru, düzgün, tutarlı, hukuka uygun duran herkesin arkasında millet durur Numan Bey. Herkesin arkasında durur. Tarihin kritik bir noktasındasınız ve görevinizi hukuk göre mi yapacaksınız, AK Parti'nin telkin ettiği hukuka göre mi yapacaksınız onu göreceğiz.

"RASİM OZAN KÜTAHYALI" AÇIKLAMASI

Bunlar boş işler. Bu iş, bu yalandan beslenenlerin ayağına dolandı. CHP'ye kayyım atanması mümkün değil. Biz buna karşı çektik resti, yaptık kurultayı. Siyaseten mümkün değil. Kayyım meselesi AKP’nin kendi ayağına dolaştı. Rasim Ozan Kütahyalı’nın dediği de doğru değil ama senin televizyonun 3 ay boyunca ne tartıştı? CHP’ye zarar değil birlik ve beraberlik sağlar.

1 MAYIS NEREDE KUTLANACAK?
Sendikalar neresi derse orada kutlayacağız. Süreci takip ediyoruz. Bir takım gelişmeler yaşanabilir. Ona göre kararımızı ilan edeceğiz."

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —