CHP'de tüzük değişikliklerinin ardından, 20'nci Olağanüstü Kurultayı partinin program çalışmalarıyla devam ediyor. Programın ikinci gününün açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bundan sonra her birimizin Türkiye’de, çok değil Kasım 2025’ten sonra Türkiye’yi yönetecek bir partinin ilçe başkanları, il başkanları, delegeleri ve belediye başkanları olarak memleketlerinize dönmenizi, bu özgüvenle bakmanızı herkesle temas kurmanızı ve kişisel gayretinizi bir yıl boyunca en üst düzeye çıkarmanızı bekliyorum. Ve şunu söylüyorum ki; biz seçimi adayımızı belirledikten sonra yapacağımız kampanyayla değil, bugünden itibaren bir yıl boyunca Anadolu’da ve Trakya’da yapacağımız samimi çalışmalarla kazanacağız. Adayımız ilan edildiği gün seçimi çoktan kazanmış olacağız" dedi.
CHP'de tüzük değişikliklerinin ardından, "İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı "ATO Congressium'da partinin program çalışmalarıyla devam ediyor. Programın ikinci gününde "Program Güncelleme Çalışmalarının Usulünün Belirlenmesi" ve "Program Güncelleme Çalışmalarının Çerçevesinin Belirlenmesi" üzerine yuvarlak masa çalışmaları gerçekleştirilecek.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, açılış konuşmasında, şöyle konuştu:
"Dün biz hep birlikte bu partiyi nasıl yöneteceğimizi konuştuk. Ama bugünden itibaren, o tartışmalar zaten kendi mecrasında ve büyük olgunlukla sonlandı ve bitti. Ama bugünden itibaren Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi konuşacağız. Dış politikada ne yapacağız, nasıl yapacağız, hedeflerimiz nedir, yöntemlerimiz nedir onları yazacağız. İç politikada, iç siyasette, kamu yönetiminde ne yapacağımızı konuşacağız. Milli savunma politikalarına CHP nasıl bakıyor, konuşacağız. Çevreye, kalkınma ile birlikte nasıl bakıyor, konuşacağız. Tabi bu süreçte, dün de bir delegemiz sordu. CHP’nin altı okundan birini boyuyacak mıyız diye, o konuya da şöyle bir açıklık getirelim; dün değiştirdiğimiz tüzükte, CHP’nin ambleminin kırmızı zemin üzerine beyaz altı oktan oluştuğu tarif ediliyor. Biz her maddeyi değiştirirken, dönüp o maddeye hiç dokunmadık ve sorunumuz yok. Ama kadın kurultayında dediğim şu; bu oklardan biri devletçilik oku. Geçmişte devlet yönetilirken, nasıl yönetilmesi konusunda CHP’li kadroların çok doğru bir fikri vardı ve haklılıkları ortaya çıktı.
Devleti o dönemde son derece kamucu ve koruyucu politikalarla ama özel sektörün de önünü kapatmadan, günü geldiğinde belli alanları onlara devredebilecek şekilde bir devletçilik yorumu vardı. Bugünlerde asla devredilmemesi gereken tershanelerinden rafinerilerine, Türk Telekom’undan aklınızın alamadığı en stratejik alanlara kadar özelleştirmenin yapılmış olması, o günkü doğru çıkışı yani özel sektörün olmadığı yerlerde destek verme ama günü geldiğinde çocuk ayakkabısı, traktör lastiği üretmeyi özel sektöre devretme ama çekilmeyeceği alanlardan, hele hele sağlıktan eğitimden güvenlikten asla çekilmemesine yönelik devletçilik okunun partimizce yorumu. İlk günlerdeki hareket noktası doğruydu, 1946’ya kadar uygulanması büyük oranda doğruydu. Devamında da CHP’nin itirazları doğruydu.
Bütün itirazlarımız bugün bizi haklı çıkardı. Ama bugün eğer devleti yönetirken sürdürülebilir kalkınmadan, yeşil ekonomiden bahsetmiyorsanız, sınırda karbon vergisini bilmiyor, karbon ayak izinin küçültülmesine yönelik taahhütleri ya da karbon sıfır gününü taahhüt etmiyor ya da o taahhütleri sahiplenip öne çekmiyor, geliştirmiyorsanız bu devleti bu çağda yöneteceğinize olan genel inanç, kabul ve bu konudaki güven tam olarak tesis etmez. Kaldı ki dün önemli bir adım attık, eşit temsil. Dünyada şirketlerin dahi kadın, erkek eşitliği, kadın emeğinin kollanması noktasındaki hassasiyeti ortadayken, siz kadın emeğini ve kadınların toplumdaki yerini, işte bırakılınca 18 bakandan birini kadın bakanı atayan bir anlayış var. Ama CHP’de 9’unu kadın, 9’unu da erkek atayan bir anlayış var. O yüzden devletçilik okunu yapacağımız programla yarısını mora, yarısını yeşile boyayacağız derken, buradaki iradeyi, bakış açısını, yürüyeceğimiz yolun bizi vardıracağı yeri söylüyoruz. Yoksa okun rengi dündü, kırmızı üzerinde beyaz kaldı. Kimsenin ondan şüphesi olmasın. Ama devleti yönetirken yeşilin ve morun, eşit temsilin ve çevreye duyarlı sürdürülebilir kalkınmanın sonuna kadar savunucusu olacağımızı da bu politikalarla birlikte bu Türkiye’yi bir dünya ülkesi yeniden yapacağımızı da buradan partinin Genel Başkanı sıfatıyla bir kez daha kayda geçirir ve teyit etmek isterim.
"Büyük yürüyüşü hep beraber başlatıyoruz"
Bugün dört büyük salonda 'Demokrasi ve Adalet', 'Sosyal Refah', 'Kapsayıcı Kalkınma', 'Dış Politika ve Ulusal Güvenlik' ana başlıklarında, 86 alt başlıkta yol haritamızı konuşacağız. Hepsini birlikte konuşacağız. Çok sayıda oluşacak heyetin Anadolu’ya açılıp 81 ili, bir çoğunu birçok kez ve büyük ilçeleri, orta ölçekteki ilçeleri ziyaret etmesini, CHP'nin iktidara geldiğini hissettirmesini, 'CHP iktidarında ne istiyorsunuz? CHP iktidarından umudunuz nedir? Yoksa umut etmeniz için beklentiniz nedir?' bunların hepsini Anadolu’da tartışacağız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu partiyi Anadolu’da kurdu. Bu partiyi, bir Rumelili olarak Samsun’a çıkarak, uzun süre Amasya’da düşünerek, Sivas’a giderek, Erzurum’a giderek, Hacıbektaş’ı es geçmeyerek, Ankara’ya gelerek bu ülkeyi katıldığı, katılmadığı Balıkesir, Alaşehir kongreleri ile fikir alışverişi ile toplumsal mutabakatla, toplumsal rızayla önce birbirinden dağınık yapıları bir araya getirdi, onlardan bir Kuva-yi Milliye kurdu. Sonra o yapıları fırkaya, sonra partiye dönüştürdü. Şimdi 100 yıl sonra yeniden Anadolu’ya ve Trakya’ya gidiyoruz. Çalmadık kapı, sıkılmadık el, duymadık fikir bırakmayacağız. Onların ötekileştirdiklerine de sahip çıkacağız ama bizden olmayan bir tek kişiyi öteki ilan etmeyecek, kenarda bırakmayacak, fikrini duymadan, elini sıkmadan ve onunla bir mutabakat aramadan geri dönmeyeceğiz. Bazen elimiz havada kalacak. O havada kalan ele sarılacağız, o eli etmeyecegiz. Havada el bıraktı diye küsüp gitmeyeceğiz.
83 milyonun, kalbini kazanacak, geride bırakacak bir kişinin olmadığının bilincinde olacağız. Belki günü geldiğinde o kişinin yine oyunu alamayacağız ama bizim iktidarımızda onun geride kalmayacağını, ona değilse de şimdiden kendimizi taahhüt edeceğiz. Bu bakış açısıyla bir büyük yürüyüşü hep beraber başlatıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini bir kez daha talep toplamak üzere, 'Nasıl yapalım, ne şekilde yapalım? Gel birlikte yapalım' diyerek Anadolu’ya ve Trakya‘ya taşıyoruz. Daha sonra onlardan aldığımız görüşlerle, çok gecikmeden işte partimizin bu kez, bu tüzüğünü, partimizin tarihi belgeleri içindeki hak ettiği onurlu yere bırakıp, bu programla çelişmeyen, tüzüğümüzle uyumlu, hepimizin mutabık olduğu kadar çağı yakalayan yeni bir programla çıkacağız.
''Çok kuvvetli bir program belgemiz olacak''
Hepinizin elinde o program ya da o programdan üretilmiş, türetilmiş her sorunun net cevabının olduğu, 'CHP bu konuda ne düşünüyor?' dediğinde bir saniye yutkunmayacağımız, hiç tereddüt etmeyeceğimiz çok kuvvetli bir yönetim belgemiz olacak. O belge, günü geldiğinde seçimde partinin seçim taahhütnamesine dönüşecek, partinin seçim program olacak. Günü geldiğinde seçilen Cumhurbaşkanımızın elinde okuyacağı Hükümet Programı'na dönüşecek. Parti Grubu da gelecekte 29. Dönem CHP Grubu da neyi savunacağını, nerede duracağını ve nasıl duracağını bilmenin özgüveninde olacak, tüm kafa karışıklıkları, tenakuzlar, çelişkiler, birbiriyle çelişen ifadeler yerine ortak mutabakat metnimize bırakacak. Ben bu kürsüden şimdi inerken gönlümden geçen, altı ay sonra, sekiz ay sonra ama en geç 10 ay sonra bir kez daha burada program kurultayımızın açılış konuşmasını yapacak olmanın umuduyla, mutluluğuyla ve o gün, bugünden farklı olarak her birimizin geçmişten biriktirdiği altı, sekiz, 10 ayda biriktirdiği deneyimlerle, somutlaşmış taslaklaşmış söylemleri tartışmak üzere bir büyük kurultayı açmak üzere buraya gelmeyi umuyorum. O umudun heyecanı içindeyim.
"Sizi önümüzdeki seçime, adayın ilan edildiği gün seçimi kazanmış olmak üzere Anadolu’ya ve Trakya’ya yolluyorum"
Bundan sonra her birimizin Türkiye’de, çok değil Kasım 2025’te seçim bekliyoruz, Kasım 2025’ten sonra Türkiye’yi yönetecek bir partinin ilçe başkanları, il başkanları, delegeleri ve belediye başkanları olarak memleketlerinize dönmenizi, bu özgüvenle bakmanızı herkesle temas kurmanızı, bugün geliştirilecek pratiklerden, bugün geliştirilecek yol haritasına kurumsal uyum sağlamanızı ve kişisel gayretinizi bir yıl boyunca en üst düzeye çıkarmanızı bekliyorum. Ve şunu söylüyorum ki; biz seçimi adayımızı belirledikten sonra yapacağımız kampanyayla değil, bugünden itibaren bir yıl boyunca Anadolu’da ve Trakya’da yapacağımız samimi çalışmalarla kazanacağız. Adayımız ilan edildiği gün seçimi çoktan kazanmış olacağız. Karşımızdakiler geçen seçimlerde, 31 Mart öncesi olduğu gibi, 'biz bu adayın karşısına, bu partinin karşısına kimi çıkarsak? Ben mi çıksam? Kaçsam başkasını mı koysam?' sorusunu bırakacağız. Şimdi sizi önümüzdeki seçime, adayın ilan edildiği gün seçimi kazanmış olmak üzere Anadolu’ya ve Trakya’ya yolluyorum. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun."