Cengiz Holding’in yönetim kurulu başkanı Mehmet Cengiz’in memleketi Rize Kalkandere’deki Soğuksu Mahallesi’nde yaşayan İsmail Kayacı, şirketin satın aldığı çay bahçelerinden çıkardığı toprağı ırmağa döktüğünü, bu nedenle alabalık çiftliğindeki binlerce balığın öldüğünü iddia etti. Kayacı, suç duyurusunda bulunduklarını da belirtti.
Rize Kalkandere Soğuksu mahallesinde doğal alabalık çiftliği işleten İsmail ve Hanife Kayacı çifti, Cengiz Holdingin köylerinde çay bahçeleri satın aldığını, bahçelerde düzenlemeler yaptığını, çıkan toprakları da ırmaklara döktüğünü ileri sürdü. İsmail Kayacı, şunları söyledi:
"Ben bu tesisi açalı üç sene oldu. Üç seneden beri geçen seneye kadar bana hiçbir zayiat olmamıştı. Burada arıtma tesisim var benim suyumu arıtıyordu ama yukarıda çay bahçesine duvar yaptı ve binlerce kamyon hafriyat çıkarıp dere yatağına döktü, bunları Ahmet Cengiz yaptı. Hafriyatı dereye döktüğü için bana gelen mil, çamur benim balıkları öldürdü. İki ay önce takriben otuz beş bin balığım öldü, bana ‘alacağız, ödeyeceğiz’ dediler. Beni iki ay oyaladılar, iki ay sonra işte yeni gelen facia dün akşam yine yukarısı patlama yaptı oradan gelen çamur havuzları doldurdu anaç balıklarım öldü. Benim bütün desteğim anaç balıklarımdı. Her birinde bin beş yüz- iki bin tane yumurta var. Ben iki ay sonra onları satacaktım. Benim geleceğimdi, benim geleceğimi kapattılar.
"CENGİZ AİLESİNİ SAVCILIĞA ŞİKÂYET ETTİM"
Çay bahçesinin etraflarını duvar yapıyorlar, çay bahçesine de şekil vermek için hafriyat yapıp kamyonlarca toprağı dere yataklarına serdiler. Ben bir iki sefer bizzat kendilerini değil çalışan elemanları defalarca uyardım, hatta bir iki gün kestim makinaları durdurdum. Ama yine devam ettiler sonuç olarak tesisimi kapattım. İki üç milyon civarında bir maddi zararım var ancak manevi olarak ben çöktüm. Burada bir işletme açtım çocuklarımın geleceğiydi burası ama ne oldu, ben cuma günü iki tane tanker çıkarıyordum balık satıyordum. Gelen para ile ben burayı yavaş yavaş döndürüyordum. Ama otuz beş bin balığım öldüğü zaman bir anda kesildim. Aldığım borç para, aldığım krediler gitti. Şikâyetçi oldum ve takip edeceğim. İlçe Tarım, İl Tarım geldiler, polis memurları geldi tutanak tuttu, savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Yılda iki sefer yavru alıyoruz ondan. Bir Kasım ayında alıyoruz, şimdi de önümüzdeki ay sağacaktık onları. Bir tanesinden bin beş yüzden fazla yumurta alacaktık. Kuluçka dolabını aldım yedi bin beş yüz liraya Konya’dan, her şeyimi hazırladım anaçlarımız gitti.
"BUNU YAPANI ALLAH YARINA BIRAKIR ANCAK YANINA BIRAKMAZ"
Bir kadın olarak ve bir erkek gibi mücadele vererek çiftliği kurduklarını ifade eden Hanife Kayacı ise şu ifadelere yer verdi:
"Benim burada verdiğim emek hiçbir şey ile kıyaslanamaz. Benim iki oğlum, eşim, kendim. Burada çalışan elemanların hizmetini kendim yaptım, yemeklerini pişirdim. Ben burayı geliştirmek için hatta Ahmet abiye söyledim, ‘Biz burayı turizme açıyoruz, bizim imkânımız buraya yetişmez bize yardım edin.’ Bize dedi ki, ‘İş yeri açtınız; çalışın, kazanın, orayı geliştirin. Sabah eşim geldi balıkları yemlemek için, bana telefon açıp ‘Hanife, İsmail’i kaldır anaçların hepsi öldü.’ dedi. Benim oğullarım Uğur, İsmail nasılsa balıklar da benim için öyle. Çocuğum İsmail şok oldu öğrendiğinde. Bizde gelip baktığımızda gördük ki durum bu.
"CENGİZ AİLESİNİN SIRTI KALDIRIR ANCAK BİZİMKİSİ KALDIRMAZ"
Herkes elini vicdanına koysun, buranın bedeli parayla bile tartışılmaz. Buranın bedeli parayla kıyaslanmaz. Çünkü biz burada beş kişi nasıl mücadele vermişiz bunu bir biz bilir bir de Allah bilir. Bunu yapanın Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz. Herkes elini vicdanına koysun buranın bedelini nasıl yapacaklarsa öyle ödesinler. Bundan iki ay önce yine bizim başımıza böyle bir olay geldi. Otuz beş bin tane balığımız telef oldu. Bizle ilgileneceklerini zannettik. Onların sırtı bu zararı kaldırır bizim sırtımız kaldırmaz. Ben bir anne olarak, bir kadın olarak erkek gibi mücadele verdim burada. Üç sene önce yavru olan bu balıkları büyüttük anaç ettik yetiştirdik bu hale getirdik. Nisan ayında altı yüz bin tane yavru verecekti bunlar. Bunlar hamsi kadardı, ben bir sürü emek verdim çocuğum gibi baktım büyüttüm bu hale getirdim maddi ve manevi. Ama geldiğimiz duruma bak, doğadan afet değil, kul afeti bu. Çay bahçesinden çıkan fazlalık toprağın hafriyatından balıklarımız bu hale gelmiş. Yukarıda arıtmamız var o bile çamura engel olamadı. Çamur yoğunluğundan, oksijen alamayan balıklarımız bu hale geldi.”
"KAMYON HAFRİYATI IRMAĞA DÖKTÜLER BALIKLARIMI ÖLDÜRDÜLER"
Balık çiftliğinin suyunu ırmaktan alan İsmail Kayacı, çay bahçesinin önünde ise şu açıklamayı yaptı:
"Buraya beş araba dökeceğini söylemişlerdi ancak görünüyor, dereye inmemiş daha bu toprak kayıyor sürekli ve orman da katledilmiş durumda. Yine buradan çöken toprak havuzlara gelecek. Müsaade aldıkları beş araba, burada bir boşluk vardı, takip edemedik uzak bir yer olduğu için, kendileri buraya gece gündüz çay bahçelerini kazıp toprağını buraya döktüler. Beş kamyon dediler beş yüzden de fazla kamyon toprağı buraya döktüler. Dereye iniyor bana geliyor toprak. Bu devamlı inecek buradan, kayacak ta ki yola kadar. Sadece duvar değil, araziyi düzeltmek için oradan çıkan toprakları yukarıya dereye döküp ve dere yatağımıza döküp dere yatağını takriben iki metre yükseltmiştir. Buradan aşağıya gelen çamur benim ağızlara geliyor. Dere yatağını yükseltti, dün akşam gelen mil bana o kadar zararı verdi. Yargıya başvurdum umutsuzum, çünkü ben bir avukat tutarım o beş avukat tutar, inşallah yargım iyi karar verir. Ben hakkımı istiyorum, inşallah güzel sonuçlanır."