Siyaset gündemi ve kaybedilen seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, seçimlerin ardından oluşan derin üzüntünün farkında olduğunu ancak 'tüm kesimlerle barışma' çabası...
Siyaset gündemi ve kaybedilen seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, seçimlerin ardından oluşan derin üzüntünün farkında olduğunu ancak 'tüm kesimlerle barışma' çabasının hata olmadığını söyledi, 2024 yerel seçimlerinde partisinin daha fazla belediye kazanacağını düşündüğünü kaydetti. Kılıçdaroğlu, MHP lideri Bahçeli'nin İYİ Parti'ye ittifak çağrısına ilişkin de "Koşullar değişince, siyaset tabii ki o değişen koşullara ayak uydurmak zorundadır" yorumunu yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı doğru muydu? Bunun tartışılması lazımdı. Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım" dedi.
T24'ten Metin Kaan Kurtuluş'un sorularını yantlayan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin pek çok konuda değerlendirmelerde bulundu. Kaybedilen seçimlere ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, toplumun büyük bir bölümünü seçimi kazanacakları yönünde ikna etmelerini bir "başarı" olarak nitelendirirken, sonuçların beklenen yönde gelmemesinin muhalif seçmende "derin bir travma yarattığını" söyledi.
"KİTABIMIZDA UMUTSUZLUĞA YER YOK"
Bu travmanın 2024 yerel seçimlerinde sandığa yansımayacağını düşündüğünü ifade eden CHP Genel Başkanı, "Elbette hayal kırıklığı içinde veya beklentilerin gerçekleşmemesi nedeniyle bu tür söylemler oluyor. Yazılıyor, çiziliyor, sosyal medyada da söyleniyor. Ben sonuçta bu ülke insanının sağduyulu davranacağını düşünüyorum" dedi ve şöyle devam etti: "Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yok."
Kılıçdaroğlu, 2024 yerel seçimlerinde İyi Parti’nin CHP adaylarını desteklemediği ve HDP’nin kendi adaylarını çıkardığı senaryoda CHP’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybetme olasılığı sorulduğunda ise “Niye kaybedelim? Belediye başkanlarımız başarılı” yanıtını verdi ve partisinin daha fazla belediye kazanacağını söyledi.
"Medya ve Türk aydınların" Millet İttifakı’nın seçim süreçlerindeki kazanımlarını yeterince dile getirmediği görüşünde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, CHP’deki değişim tartışmaları ile ilgili olarak da, "Değişimin içinde yaşayanlar bazen değişimi fark etmeyebilirler" yorumunda bulundu.
Kılıçdaroğlu'na yöneltilen sorular ve CHP Genel Başkanı'nın yanıtlarından bazıları şöyle:
Siz 14-28 Mayıs seçimlerini bir ‘yenilgi’ olarak nitelendirmezken ittifak ortağınız Meral Akşener, ‘’Lamı cimi yok, yenildik’’ dedi. İşin açıkçası CHP’de seçim sonuçlarının değerlendirmesi genel başkan tartışmalarının gölgesinde kaldı. Bu seçimin muhasebesini nasıl yapıyorsunuz?
İki seçimi birden yaşadık. Hem milletvekilliği hem de cumhurbaşkanlığı seçimi... Milletvekilliği seçimleri penceresinden sonuçlara baktığımızda oylarımızın arttığını görüyoruz. Uzun yıllardır milletvekili çıkaramadığımız bazı illerden (Rize – Kars – Düzce – Diyarbakır – Karabük – Erzincan gibi) milletvekili çıkardık. Bu bağlamda milletvekilliği seçim sonuçlarını en azından ilk kez milletvekili çıkardığımız iller için bir kazanım olarak gördük. Ayrıca deprem bölgesinde bizim oylarımız arttı. Bu sonuçlar sizi tatmin etti mi diye soracak olursanız, elbette ki hayır. Ama her halükarda oyu düşen parti AK Parti, ama tartışılan parti CHP oldu. Bizim oyumuz yükseldi, ama buna rağmen beklediğimiz sonucu alamadık. Beklediğimiz sonucu alabilseydik tartışmalar farklı yöne evrilecekti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelince, Millet İttifakı olarak kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil, Saray ve çevresi de kaybedeceğini ilk kez düşünmeye ve yazmaya başlamıştı. O kadar ki Cumhur İttifakı kazanmak için ahlaki meşruiyetin dışına çıktı ve sahte videolar ve yalanlarla iktidarını korumaya çalıştı. Ben sonuçların sağlıklı ve verilere dayalı bir analizinin bizim entelektüel camia tarafından da yeterince ele alındığını ve değerlendirildiğini düşünmüyorum. Bütün verileri ele alıp, o çerçevede bir değerlendirme yapılabilseydi bence çok daha iyi olurdu. Kişisel baza indirgeyip; ‘Kazandı veya kazanmadı’, ‘yenildi’ veya ‘yenilmedi’ şeklindeki bir tartışmayı sürdürmeyi çok doğru bulmuyorum... Kuşkusuz bunları 'tartışılmasın' anlamında söylemiyorum. Ama tartışmaların veriye dayalı yapılması bizim de eksikliklerimizi görme olanağı sağlar. Ayrıca bu söylemlerim, bizim araştırma yapmadığımız şeklinde de yorumlanması Biz de dersimize olabildiğince çalıştık ve çalışmaya da devam ediyoruz.
Bu sorunuzu ben isterdim ki entelektüel dünya tartışsın; nerede eksiğimiz, yanlışımız oldu tartışılsın… Bunlar olmadı, doğrudan doğruya bir kişi hedef alınarak onun üzerinden bir linç girişimine başlanıldı. Yanlış olan buydu zaten. Şunu bir kere kabul edelim; toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı doğru muydu? Bunun tartışılması lazımdı. Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım. Doğruysa, e o zaman eleştiri olsa bile bunun hakkının bir toplu iğne ucu kadar bile olsa teslim edilmesi gerekmiyor muydu? Bu bile yapılmadı. Kuşkusuz eksikliklerimiz de olmuştur, yanlışlarımız da olmuştur.
Medya tartışmaları seçim sürecinde de devamında da birçok farklı başlıkla sürdü. En çok tartışılan başlıklardan biri de ‘Beşli Çete’ diye nitelendirdiğiniz holdinglere çalışan gazeteciler olduğunu söylemenizdi. Bu isimleri açıklayacak mısınız?
Hayır, onlar kendilerini gayet iyi biliyorlar… Aslında medya dünyası da bunu çok iyi biliyor. Bu ülkede saygın gazeteciler var. Bana yönelik eleştiri cephesini büyütmek için bazı saygın gazetecileri de benim eleştirilerime muhatap etmek istediler. Ben onları aradım ve onlarla ilgili hiçbir kuşkumuz olmadığını kendilerine ifade ettim. Kalemini, inandığı dünya görüşü doğrultusunda, etik değerler çerçevesinde kullanan, bana da yönelik eleştiri yapan herkese saygım var. Gerçek anlamda gazetecilik yapan herkesin bunu bilmesini isterim.
14-28 Mayıs seçimleri geride kalsa da, hızla bir yerel seçim sürecine doğru ilerliyoruz. CHP’nin sosyal demokrat çizgisinden uzaklaşıp sağa kaydığı eleştirileri var. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet Halk Partisi, sosyal demokrat bir partidir. Biz, taksi şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? TIR şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? İşsizlerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Çiftçilerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Demokrasi askıya alınırken, Beşli Çete’lere olağanüstü olanaklar sağlanırken bunu eleştiren biziz. Allah aşkına söyleyin Beşli Çete kavramını bu ülkenin gündemine sokan kim? Hangi parti? Türk Lirası’nı yerle bir edip, Euro ve doları bu ülkenin millî parası haline dönüştüren iktidarı eleştirirken sol değerlerimizden koptuk mu? Nereden koptuk biz? Biz gelir dağılımının eşitlenmesi gerektiğini, 85 milyonun bir avuç kişiye hizmet eder hale getirildiğini, devletin bütün kaynaklarının bir gruba- ki biz bunlara Beşli Çete diyoruz- aktarıldığını söylediğimizde biz inandığımız değerlerden koptuk mu?
Benim değerlerimle, bu bağlamda beni eleştirenlerin değerleri arasında çok fark var. “Bu bağlamda” dediğimi de beni eleştirenlerin unutmamasını dilerim…
BAHÇELİ'NİN İYİ PARTİ'YE İTTİFAK ÇAĞRISI
Millet İttifakı’nı demokrasi özlemi ve belli değerlerin bir araya getirdiğini söylüyorsunuz. Bunun 14-28 Mayıs’tan sonra devam edeceğini düşünüyor musunuz? Mesela Devlet Bahçeli, Meral Akşener’e tekrar ‘yuvaya dönme’ çağrısının bir benzerini yaptı… Bunlar bize Millet İttifakı’nın geleceğiyle ilgili ne anlatıyor?
İttifak seçim süreçlerinde oluyor, şu anda da bir seçim süreci yok zaten. Dolayısıyla da bir ittifak da söz konusu değil. Zaman zaman partiler kendi görüşlerini aktarıyorlar. Aslolan, her partinin bağımsız seçimlere girmesidir. Ancak Türkiye’nin koşulları dikkate alındığında yeri geldiğinde ittifaklar yapılabiliyor. Bu yerel seçimlerde de yapılabiliyor, cumhurbaşkanlığı seçiminde de. Koşullar değişince, siyaset tabii ki o değişen koşullara ayak uydurmak zorundadır.
14 Mayıs’tan sonra Ümit Özdağ ile yapılan ve kendisine 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı sözü verdiği belirtilen protokolün basına yansımasının ardından Millet İttifakı paydaşlarının tepkisi oldu. Bunun muhasebesini nasıl yapıyorsunuz?
Bu konuda sadece daha önce de dediğim şeyi söyleyeceğim; iki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna teslim edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Ancak şunu söyleyebilirim herhangi bir protokolde yer almayacak tek şey MİT Başkanlığıdır…
9121,78%1,00
34,51% 0,15
36,45% 0,29
2959,15% 0,83
4929,17% 0,00