İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇIKIŞ KADINLARI SAVUNMASIZ BIRAKTI

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkışının üzerinden iki yıl geçti. Cezasızlığın önü açılırken şiddet ve katledilen kadın sayısı arttı.

Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacısı olduğu, kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden resmi olarak çıkmasının üzerinden tam iki yıl geçti. AKP iktidarı, 1 Temmuz 2021’de “aile yapısını bozduğunu” iddia ederek hedef aldığı sözleşmeden resmi olarak çıkmıştı.

2020 yılından sözleşmeden çıkılan 1 Temmuz 2021’e kadar geçen sürede şüpheli biçimde ölen kadınları da eklediğimizde 711 kadın hayatını kaybederken 1 Temmuz 2021’den bugüne 1047 kadın yaşamını yitirdi. Cumhuriyet'te yer alan haberde, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, süreci değerlendirdi.

‘HAKLAR GASP EDİLDİ’

Fidan Ataselim sorunun yalnızca İstanbul Sözleşmesi’yle kalmadığını belirtti. Ataselim, “Medeni Kanun’un tehdit altında olduğuna dair tartışmalar yaşandı, nafaka hakkı tartışmaya açıldı, Meclis’te 6284’e saldırmaya başladılar. Kadınlar şiddete uğrayıp karakola gittiğinde ‘kadınların dikkate alınmaması’ yönünde telkinde bulunup bununla ilgili düzenleme yapılması gerektiğini söylüyorlar. Bunu söyleyerek Meclis’e giren HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi vekilleri var” diye konuştu. Sözleşmeden çıkılmasının ardından şiddet ve tecavüz olaylarının ciddi boyutta arttığını ifade eden Ataselim, “Kadınların, temel insan haklarına ilişkin sözleşmelerin her an bir kişi tarafından kaldırılabileceği tehlikesi dolaşıyor üzerimizde” dedi.  

‘GÜVENCESİZLİK ORTAMI’

Canan Güllü ise faillere daha rahat bir alan oluşturulduğunu, iktidarın kadın politikasızlığı üzerinde kurduğu tavrın bunu desteklediğini ifade etti. 
Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesinin ardından kadınları ikincilleştiren, korumasız hale getiren söylemlerin arttığına vurgu yapan Güllü şöyle konuştu: “Sözleşmenin varlığının olduğu dönemlerde en azından Yargıtay evlilik teklifini kabul etmediğinden dolayı öldürülen kadın için ‘teklifini kabul etseydi’ mantığıyla karar alamıyordu. Yargının kendisi de iktidarın kararlarından etkilenir hale geldi.”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKILMAMIŞ OLSAYDI...

İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan ve kadınlar için hayati öneme sahip maddeler yer alıyordu. O maddelerden öne çıkanları ise şu şekildeydi:Taraf devletler, şiddet mağduru bütün kadınların ve onların çocuklarının kadın uzmanların destek hizmetlerinden yararlanmalarını sağlar veya buna yönelik düzenlemeleri yapar.

Taraf devletler, mağdurlara yönelik tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışmanlık sağlamak üzere, yeterli sayıda, uygun ve kolay erişilebilir tecavüz kriz veya cinsel şiddet yönlendirme merkezlerinin kurulması için gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Ciddi bedensel hasar gören ya da sağlıkları ciddi bir şekilde zarar gören ve uğradıkları zarar fail, sigorta ya da Devlete ait sağlık ve sosyal yardım hizmetleri gibi diğer kaynaklardan karşılanmayan kişilere devlet tarafından yeterli tazminat sağlanır. Bu hüküm, mağdurun güvenliği için gereken özen gösterildiği müddetçe, taraf devletlerin verdikleri tazminatı failden geri talep etmelerine engel teşkil etmez.Taraf devletler, bir yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlayan kasıtlı davranışların suç sayılmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.

FAİL UZAKTA DEĞİL

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021 Yılları Arası Verilerinin İstatistiksel Analizi Raporu’na göre şiddete maruz bırakılan her 10 kişiden 8’i kadın, şiddete maruz bırakılanların yüzde 73’ü evli, yüzde 12’si bekar ve yüzde 7’si de boşanmış kişiler. Faillerin yüzde 90’ı erkek iken fiziksel şiddete maruz bırakılanların yüzde 79’u kadınlar, failler ise büyük oranda eş. 

6284 GERİCİLERİN HEDEFİNDE

2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun da gericilerin hedefi haline geldi. Çeşitli çevrelerden yapılan açıklamarda kanunun “aile birliğine” zarar verdiğini öne sürüldü, hükümetten kanunun kaldırılması istendi. Kadın beyanıyla erkeklerin iftiraya uğradığını savunan bir kısım gericiler, “Haksızlığa uğratılan erkekler şiddete hatta cinayete yönlendiriliyor” diyerek kanunu hedef almaya devam ediyor.

AP SÖZLEŞMEYE ONAY VERMİŞTİ

Avrupa Parlamentosu (AP), özellikle LGBTİ+ haklarını gerekçe gösteren bazı muhafazakâr hükümetlerin karşı çıktığı İstanbul Sözleşmesi’nin birlik genelinde uygulanmasını kabul etmişti. AP’de geçen mayısta yapılan oylamada 464 milletvekili lehte, 81 milletvekili de aleyhte oy kullanmıştı. Oylamada 45 üye de çekimser kalmıştı. AB üyeleri Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Litvanya ve Slovakya, İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe sokmamıştı.