Hatay'ın İskenderun ilçesinde depremde yaşamını yitirenler anıldı. İskenderun 6 Şubat İnisiyatifi çağrısıyla yurttaşlar E-5 Karayolu üzerinde bir araya gelerek meşalelerle Mustafa Kemal Mahallesi Sağlık Ocağı'na kadar yürüdü.
Ellerinde depremde hayatını kaybeden yakınlarının fotoğraflarını taşıyan depremzedeler, yürüyüş boyunca sık sık "Depremi unutma unutturma", "Deprem değil ihmal öldürdü", "Gün gelecek devran dönecek sorumlular halka hesap verecek", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek", "Gitmedik buradayız" ve “MA RIHNA NEHNA HON!” (GİTMİYORUZ, BURADAYIZ!)” sloganlarını atarak, deprem sorumluluğu onlara tepki gösterdi.
"İNTİKAM ALINDI"
Evladını depremde kaybeden anne Birgül Güden yürüyüşte konuştu.
Sadece depremi yaşayanlar değil tüm ülkenin derin bir acıyla sarsıldığını ifade eden Güden, "Sadece depremi yaşayanlar değil tüm ülkenin derin bir acıyla sarsıldığını ifade eden Güden, resmi rakamlara göre İskenderun'da 3 bin 109 kişinin depremde hayatını kaybettiğine işaret ederek, "Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca 'Ben iyiyim ama' diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı. Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz. Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi. Cumartesi günü yapılan açıklama ile Hatay'a neden çivi çakılmadığını, Büyükşehir Merkezi Yönetim uyuşmazlığına bağlayan tüylerimizi diken diken eden söylem, bizzat siyasi iktidarın ağzından Hatay halkından intikam alındığını göstermektedir" dedi.
"MİLYONLARCA İNSAN BAŞINI SOKACAK BİR ÇATI ARIYOR"
Yürüyüş çağrısı yapan ve yürüyüşü örgütleyen İskenderun 6 Şubat İnisiyatifi'nin basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi:
"6 Şubat, bir yıl önce hepimizi yasa boğan bir acıyı gösteriyor.
Bundan bir yıl önce, 6 Şubat 2023’te hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü.
Sadece biz depremi yaşayanlar değil,tüm ülke derin bir acıyla sarsıldı.
Şaibeli resmi rakamlara göre İskenderun’da 3109 ,deprem bölgelerinin tamamında ise53 bin, gerçekçi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde canımız 6 Şubat depremi ile aramızdan koparıldı.Binlerce bina yıkıldı.Başta yıkımın yaşandığı 11 kentimizde yaşayanlar olmak üzere kimimiz eşini, annesini, babasını, kimimiz çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti.
Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca “Ben iyiyim ama” diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı.
Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz.
Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi.
Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporalar hazırladı.
Sadece bilim insanlarının, meslek odalarının değil, devletin hazırladığı resmi raporlarda da hep aynı şeylerin altı çizildi.
6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi.
Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde “duymadım, görmedim, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar.
1999 Marmara depreminin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Demirel “Altımız çürüktür, ama yine de bu altın üstünde yaşamaya mecburuz. Bu depremden çok şey öğrendik.” Demişti.
24 yıl sonra gerçekleşen 6 Şubat depremi ise üstümüzün yani mevcut devlet organizasyonunun altımızdan çok daha çürük olduğunu gösterdi.
Japonya’da yaşandığında can kaybı üç beş kişiyi geçmeyen bir deprem biz de on binlerce vatandaşı hayatından eden, kentleri yerle bir eden bir felakete dönüşmüştür.
Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir. Ne de binalardır.
Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz. Çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir.
6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın sorumlusu bırakalım olası deprem riskine karşı önlem almayı, doğal afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten dahi geri durmayanlardır.
Kısacası 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın asıl sorumlusu insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam edenlerdir.
Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık.
· Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık.
· Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, çaresizlikle kıvranan, derdine derman arayan depremzedeleri “kimse kalkanları kaldırmayacağımızı zannetmesin” tehdidiyle susturmak isteyenleri unutmadık.
· Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık.
Aradan bir değil, yüz yıl da geçse yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız.
Ve buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz.
Depremden sonra Milli Dayanışma Paketi çıkardınız. Halktan alınan KDV, ÖTV. Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergiler fahiş oranda artırdınız.
Yetmedi.. 2023 Temmuz’unda 762 milyar lirası depremle ilgili harcamalara ayrılmak üzere 1 Trilyon 120 Milyarlık Ek bütçe yaptınız.
Bu da yetmedi... 2024 bütçesinde yine halktan, çalışanlardan alınan vergiler bir yıl öncesine göre ikiye katladınız.
Ama aradan geçen bir yıla rağmen deprem bölgesinde hala tek bir çivinin çakılmadığı, molozların dahi kaldırılmadığı yerler var. İşsizlik, kayıt dışı çalışma, sömürü diz boyu.
Milyonlarca insan adeta konteyner kente dönüşmüş şehirlerde kaderine terk edilmiş durumda.
Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor.
Soruyoruz: Nereye gitti bizlerden topladığınız vergiler?
Topladığınız vergileri depremzedenin yaraları sarmak yerine kime, kimlere harcadınız?
· Milyonlarca insan sizden resmî törenler düzenleyip, nutuklar atmanızı değil, başını sokacak bir çatı istiyor.
· Milyonlar sizden yaşadığı acıları istismar etmenizi, yerel seçim yatırımı olarak kullanılmanızı değil, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor.
· Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar sizden “zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarına çökmenizi, yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar dikmenizi değil, en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamanızı istiyor.
· Milyonlar, sizden 6 Şubat depremini “asrın felaketi” olarak yutturmaya, “kader” olarak göstermeye çalışmaktan artık vazgeçmenizi, olası depremlere karşı bir an önce önlem almanızı bekliyor.
Kısacası ardan geçen bir yıla rağmen, milyonlar sizden anayasasında sosyal hukuk devleti yazan bir ülkenin yurttaşları olarak en temel haklarını istiyor.
Son söz olarak buradan depremzedeler başta olmak üzere tüm halkımıza sesleniyoruz.
Depremlerin, sellerin, doğa olaylarının binlercemizi yaşamdan koparan birer felakete dönüştürüldüğü,
Bizim payımıza her seferinde acıların, yıkımların düştüğü,
Ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü,
Bu bozuk sisteme karşı emek ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Depremzede kardeşlerimizle 6 Şubat depreminin ilk gününden itibaren başlattığımız dayanışmamızı büyütmeye, acılarımızı paylaşmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya devam edeceğiz."