Tarih: 10.12.2017 16:34

OHAL DEĞİL İNSAN HAKLARI…

Facebook Twitter Linked-in

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıda, “10 Aralık” gününü, “İnsan Hakları Günü” olarak ilan etmiştir. ”10 Aralık İnsan Hakları Günü” hem Evrensel Bildiri gibi, milyarlarca insana esin kaynağı olmuş bir Bildiri ‘nin hazırlanmış olmasının kutlanmasıdır hem de insan hakları sorunlarının tüm dünyada konuşulması, tartışılması, çözümler aranması için vesile olan bir gündür.
Türkiye’de halen OHAL devam etmektedir. OHAL gerekçe gösterilerek temel hak ve özgürlükler askıya alınmıştır. Bu durum Türkiye tarafından BM ve Avrupa Konseyine bildirilmiştir. İHD’ye göre Türkiye’de, OHAL gerekli değildir. Türkiye’nin tek ihtiyacı insan hakları ve demokrasidir. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi 16 Temmuz günü bastırılmış ve darbeciler yakalanmış, yaygın şiddet hareketleri sona ermiştir. Başta TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler olmak üzere tüm siyasal parti ve oluşumlar Türkiye’deki tüm sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri darbeye karşı çıkmış ve darbeyi kınamışlardır. Böylesi bir toplumsal meşruiyete rağmen siyasal iktidar sanki bunlar yokmuş gibi bir karşı darbe süreci başlatmış ve 21 Temmuz 2016 tarihinden itibaren tüm Türkiye’de uygulanacak OHAL kararı almıştır. Türkiye Anayasasının 120 ve 121. maddeleri incelendiğinde, ancak yaygın şiddet hareketlerinin varlığı halinde OHAL ilan edilebileceği, OHAL ilanı süresince de OHAL gerekçesine bağlı olarak ve OHAL süresince uygulanacak KHK çıkarılacağı belirtilmektedir. Bugüne değin yaşadığımız karşı darbe sürecinin yargı üzerindeki olumsuz etkileri ve kamu idaresinin büyük bir baskı altına alınması neticesinde devlet içerisine yerleşmiş Fethullah Gülen Örgütü ile baş etmek adına yapılan uygulamalar, devlet içinde denetimi imkânsız kılmış ve yargı tamamen devre dışı kalmıştır. Dolayısıyla OHAL KHK’larını yargı denetimine tabi tutacak bir yargı kalmamıştır. Siyasal iktidar bu keyfiyetle birlikte istediği gibi düzenlemeler yapmaktadır. Anayasanın 121.maddesine göre OHAL KHK’larının yayınlandıkları gün TBMM onayına sunulması 30 gün içerisinde TBMM tarafından görüşülmesi ve bu konuda bir karar verilmesi gerekmektedir. Yayınlanan 28 OHAL KHK’sından sadece 5’i hakkında TBMM onayı alınmış, geri kalan 23’ü hakkında süresi içerisinde TBMM onayı alınmayarak açık bir Anayasa ihlali yaşanmıştır. OHAL uygulamaları günlük yaşamımıza doğrudan yansımıştır.  OHAL’in Anayasaya uygun olarak ilan edilmemesi ve çıkarılan KHK’ların TBMM onayına sunulmamasının yanı sıra bu KHK’larla bugüne değin 306 kez 300 civarında kanunda kalıcı değişiklikler yapılarak yasal sistem tamamen değiştirilmiş, OHAL rejimi kalıcı hale getirilmiştir. OHAL koşulları altında siyasal iktidarın her türlü anti demokratik davranışı sonucu 16 Nisan 2017’de kanuna aykırı YSK kararı ile kabul edildiği belirtilen Anayasa değişiklikleri, Türkiye’nin anayasal rejimini değiştirmiş, tek kişi yönetimine dayalı Türk tipi başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı hükümet modeline geçilmiştir. Bu modelin geçiş aşamasında partili cumhurbaşkanı hızla icraatlarına başlamış, Türkiye OHAL koşullarında parti devletine dönüştürülmüştür. Türkiye OHAL koşullarına gelmeden önce yeniden içine girdiği silahlı çatışma ortamı nedeni ile büyük acılar ve yıkımlar yaşamaktadır. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollardan çözülememiş olması Türkiye’nin en önemli sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. HAL koşullarında haklarımıza sahip çıkmak ve insan hakları ile demokrasiyi hatırlatmak için meşru direnme hakkımızı kullanmaktan başka bir yolun olmadığını tekrar vurgulamak isteriz. OHAL değil insan hakları ve demokrasi diyoruz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —