Katliamın bitmesi ile birlikte aynı gün 26 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Katliamdan sonra Aleviler Maraş’tan göç etmeye başladı ve böylece demografik yapı ile oynandı. Katliamda yaşamını yitirenleri anıyor, ailelerine ve Alevi camiasına bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Maraş katliamının yıldönümünde katliamda yaşamını yitiren yurttaşları anmak amacıyla Maraş’taki sivil toplum örgütleri ve Alevi derneklerinin düzenlemek istedikleri etkinlikler bundan önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Maraş Valiliği tarafından engellendi. Bu yıl ki, gerekçe ise Covid-19 pandemisi oldu. Demokratik yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan toplantı ve gösteri yapma hakkı farklı bahanelerle ortadan kaldırılmakta ve katliamla yüzleşilmesi için demokratik kamuoyu oluşturma çabaları devlet tarafından engellenmektedir.
Bu durum devletin katliamlarla yüzleşmekten giderek uzaklaştığını göstermektedir. Nitekim TBMM’de, Maraş Katliamı bir “katliam” olarak dahi kabul edilmemektedir. Maraş katliamı, 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden süreçte gerçekleştirilen katliamlardan birisidir ve o dönemin kontra yapılarının kullanıldığı bir katliamdır. Nitekim, 12 Eylül askeri darbe davasının iddianamesinde, Kahramanmaraş olayları etraflıca anlatılmış ve bunun darbeye zemin oluşturmak için çıkarıldığı ve müdahale edilmediği açıkça belirtilmektedir.
Yine 28 Aralık 2011 günü Şırnak İli Uludere İlçesi Roboski Köyü sınır hattında Türkiye’ye ait F-16’lar tarafından yapılan bombalama sonucunda çoğu çocuk 34 sivil katledildi. Roboski’de 34 sivil yetişkin ve çocuğun katledilişinin üzerinden geçen süre dokuz yıl! Atılacak hiçbir adımın kaybettiklerimizi geri getirmeyeceğini biliyoruz. Ancak ne yazık ki katliamın üzerinden geçen süreye rağmen sorumlularla ilgili etkin hiçbir soruşturma ve cezai işlemin yapılmamış olmasına rağmen, yakınlarını kaybedenlere yönelik tutuklama ve para cezaları utanç verici bir tabloya dönüşmüştür. Roboski, on yıllardır tahrip edilen, birlikte barış içinde, özgür ve eşit yaşama arzusuna vurulmuş en ciddi darbelerden birisidir.
Roboski’de yaşanan katliamın sorumlusu tüm askeri ve siyasi karar vericiler, cezalandırılmadıkça, geçmişle yüzleşme, darbecilerle hesaplaşma iddiası inandırıcı olmayacaktır. Roboski köylülerine yönelik bir özür mesajını bile çok gören yöneticilerin, acıları paylaşmaya, ortak ve onurlu bir gelecek kurmaya yönelik söylemleri hiçbir karşılık bulmayacak, yıkılan güveni yeniden inşa edemeyecektir. Roboski aydınlatılmadıkça, Roboski’de yaşananlar halka açıkça anlatılmadıkça Türkiye siyasetinde sivilleşme ve demokratikleşme söz konusu olmayacaktır. İnsan hakları savunucuları olarak ceza adaleti istiyoruz.
İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı işletilmeden işlenen suçlar ile ilgili yaşayan faillerin yargı önüne çıkarılmasını ve hesap sorulmasını istiyoruz. Bütün bu suçlardan sorumlu olan devletin özür dileme ve gerçeği açığa çıkarma sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.