BARIŞ TALEBİ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ TALEBİDİR!
İnsan Hakları Derneği İskenderun Şube Eşbaşkanı Coşkun Selçuk;1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle barışın egemen olduğu bir dünyada yaşamak istediğimizi bir kez daha belirtmek için alanlardayız. Dayanışma haklarından olan Barış hakkı, bir insan hakkıdır. Bir hak olarak barışın talep edilmesinin engellenmeye çalışılması ve savaşın kutsanması kabul edilemez.
Birleşmiş Milletler, 1945 yılında kabul ve ilan edilen BM Şartı ile kurulmuştur. BM Şartı’nın Giriş bölümü ile 1 ve 2. maddelerinde Birleşmiş Milletler’in barışı, insan hak ve özgürlüklerine saygıyı güçlendirme amacı vurgulanır. 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ve ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin başlangıç maddesi ile 28. maddesinde barış ve barışın temellendirileceği sosyal düzenlerin, bu bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanması gerekliliği vurgulanır. Bildiri’de barış hakkının kutsallığı ve bu hakkı korumanın ve uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülük olduğu vurgulanır. Barış talebinin, medeni ve siyasi haklarla yani yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü olduğu kadar; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar yani çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları ile de ilişkisi bulunmaktadır.
İHD, insan haklarını evrensel, bütünsel, bölünmez, biri diğerine tercih edilemez ve tüm insan haklarının birbiriyle irtibatlı oluşuyla kabul etmektedir. Türkiye bu sözleşmelerin 2003 yılından beri tarafıdır. Bu metinlerde İHD’nin de benimseyip paylaştığı temel yaklaşım, barışın insan hakları ve özgürlüklerine dayalı oluşudur. İnsanlar arasındaki ekonomik, sosyal ve her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği düşüncesindeyiz.
Ortadoğu yıllardır büyük güçlerin çatışma alanı haline dönüşmüştür. Enerji kaynaklarına hakim olmaya çalışan emperyalist güçler bedelini Ortadoğu halklarına ödettirdikleri kanlı bir savaş yürütmektedirler. Suriye’de devam eden savaş bütün insanlığı ve insanlık değerlerini tehdit eden bir boyuta ulaşmıştır. Ortadoğu’da ve bütün dünyada çatışmaların durması halkların kendi içlerinde sorunları çözüp dayanışması ile mümkün olabilir.
Türkiye çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokuya sahiptir. İnsanı ve doğayı temel alacak bir bakış açısı, hukuksal düzenlemelerin de bu çoğulcu dokuyu hak temelli olarak yansıtmasını gerektirir. Çoğulculuk, İHD’nin pek çok kez vurguladığı ve yansıttığı, “herkes farklı, herkes eşit” sloganında ifadesini bulur. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. Demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindeyiz. O nedenledir ki, Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çiziyor ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunuyoruz. Türkiye’de kalıcı barış için çatışma nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için ilk yapılması gereken çatışmaların durması, sona erdirilmesi, diyalog yollarının açık tutulması, insan hakları ve demokrasi eksenli çözüm arayışlarına imkân sağlanmasıdır.
Türkiye’nin yönetim sisteminin otoriterleştiği koşulların ortadan kaldırılarak, demokrasi ve insan haklarına dayalı yeni bir toplum sözleşmesi, barıştan ve barışı savunmaktan geçmektedir.
İnsan hakları savunucuları olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55