İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "terörle bağlantılı" olduğunu iddia ettiği isimleri görevden çıkarmayarak, "görev suçu" işlediğini belirtti. İmamoğlu, "Bakanın görev ihmalini resmi bir belgeyle kanıtlamış durumdayız. Takipçisi olup, burada bırakmayacağız, hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı duyuruyorum" dedi. İmamoğlu ayrıca, "Eğer tarihi bir hata yaparak beni ve yöneticilerimi suçlamaya çalışıp, İstanbulluların kul hakkına çökmeye kalkarsanız, karşınızda bir kavga-çatışma değil milyonlarca insanın vicdanının gücünü göreceksiniz. O yüzden, gök kubbenin başınıza nasıl büyük bir gürültü ile çökeceğini merak ediyorsanız, sabırsızlanmayın az kaldı, seçim gecesi anlayacaksınız. Milyonlarca oy fark yediğinizde anlayacaksınız. Ama sizin için geç olacak. Sizi o saatten sonra Allah affetsin" diye konuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’deki belediye binasında düzenlediği basın toplantısına, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, partililer ve çok sayıda gazeteci katıldı. İmamoğlu hakkındaki siyasi yasak kararı ve terör soruşturmasıyla ilgili açıklamalarda bulunarak, yeni belgeler açıkladı. İmamoğlu'nun konuşmasının satır başları şöyle:
"KÖTÜ SONU DURDURMAK İÇİN, BU REHAVETTEN KURTULMAYA AZMETMİŞ BİRİ OLARAK MİLLETİMİZİN HUZURUNDAYIM: Bugün 1 hafta sonra tekrar bir arada olmamızın elbette bir nedeni var. Bu ülkede ‘asla olmaz, yok canım bu kadar da yapamazlar’ denilen her şeyi, ama her şeyi bu iktidar teker teker yaptı. Toplumumuz, siyaset ve hatta medya, zamanla hiçbir şeye şaşırmamaya alışır oldu. Artık, ‘Bizi ne şaşırtabilir ki?’ diye konuşuyoruz. Tıpkı o meşhur kurbağa deneyi hikayesindeki gibi. Hani kurbağayı kaynar suya atmak yerine, ılık suya koyup, suyu yavaşça ısıttıkları hikâye. Ağır ağır ısınan su, kurbağayı uyuşukluk haline sokup, tehlikeyi fark edememesi durumu. Bu rehavet, sonu da yaklaştırıyor aslında. Tabiri caizse özellikle son 10 yıl boyunca suyu yavaş yavaş kaynatıyorlar ve kaynatmaya devam edecekler. Usul usul her şeye alışmaya, daha doğrusu, hiçbir şeye şaşırmamaya alıştık. İşte biz artık, suyun kaynama noktasına ulaştığı bu dönemde, açık açık gelmekte olan kötü sonu durdurmak için, bu rehavetten kurtulmaya azmetmiş biri olarak milletimizin huzurundayım.
MEFİSTO OLMAYI SEÇENLERE İNAT, DAHA ÇOK FAUST OLACAĞIZ VE ASLA DEĞİŞMEYECEĞİZ: Tabiri, müsaadenizle biraz değiştireceğim. Biz asla ‘Ilık su demokratı’ olmadık, olmayacağız. Çünkü biz de buna alışırsak, daha ötesi buna hep birlikte mâni olmazsak, 25 yıl sonra İstanbul’u bizlere emanet eden milletimizin yüzüne bakacak durumumuz kalmaz, bakamayız En başta ben bakamam. Bize bu makamı layık görenlere ‘Evet sen yapman gereken her şeyi yaptın’ dedirtmezsem, milletimin yüzüne bakamam. Yapmazsam, onlar da asla benim yüzüme bakmaz, ben bunun farkındayım. Ve ben eğer gerekenleri yapmazsam milletim zaten yüzüme bakmasın. Biz, Mefisto olmayı seçenlere inat, daha çok Faust olacağız ve asla değişmeyeceğiz. Yani, menfaat vaadiyle kötülüğün kanatlarına hiçbir zaman sığınmayacağız.
BUNLAR ÖYLE SIRADAN, AZIMSANACAK, KÜÇÜMSENECEK, ALIŞILACAK OLAYLAR DEĞİL: Daha önce belirtmiştim: İstanbul’un iradesinin aksine, gayrı meşru, gayri ahlaki ve anti-demokratik müdahaleler bir takvim ve disiplin içinde üzerimizde uygulanıyor. Kendileri de hukuksuzluktan mağdur edilmiş olmalarına rağmen, hukuku, adaleti, vicdanı, demokrasiyi ve millet iradesini ayaklar altına alan kaba bir zihniyet var karşımızda. Ben onlara, bugünün Mefistoları diyorum! Yargılandığım davanın hakiminin sürülmesi ve bana ceza vermesi için tehdit edildiği iddiasına Hakimler Savcılar Kurulu'nun (HSK) hala sessiz kalışı, siyasi yasak ve hapis cezası aldığım dava öncesi, ceza alacağımı bilerek yapılan skandal siyasi buluşmalar, konuşmalar... Biri Cumhurbaşkanı da olan iki siyasi parti liderinin pasta yerken, 16 milyon İstanbullunun iradesiyle ilgili, tasarruf planları yapması, devletin iki çok önemli bakanlığı olan, adalet ve içişleri bakanlıklarının koltuklarında oturanların skandal icraatları. Bunlar öyle sıradan, azımsanacak, küçümsenecek, alışılacak olaylar değil.
SÜLEYMAN BEYİ CİDDİYE ALMA ZAMANI ÇOKTAN GEÇMİŞTİR. O KENDİNİ TÜKETMİŞ VE SON KULLANMA TARİHİNİ TAMAMLAMIŞTIR: Az sonra tanık olacağınız yalan beyanlar, buzdağının görünen yüzüdür. Ortaya koyacağımız gerçekler ise kolay lokma asla olmayacağımızın kanıtlarıdır. İnanın bu toplantıyı İçişleri Bakanı’nı utandırmak için düzenlemedim. Çünkü Süleyman beyi ciddiye alma zamanı çoktan geçmiştir. O kendini tüketmiş ve son kullanma tarihini tamamlamıştır. Artık ne şapkası ne de tavşanı vardır. Bir de sayın bakanın yarattığı kirlilikte gizlenen ama en az onun kadar karanlık olan bir bakan daha vardır. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ.
ASIL KÖTÜLÜK, GERÇEK MEFİSTO BU BUZDAĞININ ALTINDA SAKLANIYOR: Sözlerimizin adresi, millete işaret edeceğimiz kişi ne İçişleri Bakanı ne de Adalet Bakanıdır. Onlar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Asıl kötülük, gerçek Mefisto bu buzdağının altında saklanıyor. Haksız hukuksuz soruşturmaların imal edildiği, hakimlerin müfettişlerin bir çırpıda değiştirildiği, mahkeme kararlarının yüzümüze okunmadan ele alındığı merkez vardır ve o merkez bellidir. Orası ruhsatsız, kaçak bir merkezdir. Orası, merdiven altı soruşturma üretim merkezidir. Kıymetli basın mensupları; ilk basın toplantımızda dedim ki İçişleri Bakanı asla adil değildir. Bu bakan, 26 Kasım tarihli açıklamasında, neredeyse CHP’li belediyeler kadar AK Partili belediyelere de soruşturma açtığını söylemişti. Yani ‘adil insan’ kaftanı giymeye çalışmıştı. Tek soru sordum; AK Partili belediyelerinde hiç personelle ilgili terör soruşturması açtın mı, açmadın mı onun cevabını ver. Yanıt veremedi. Son basın toplantısında tek kelime dahi buna değinmedi. Çünkü o ve kendini teslim ettiği Mefistosu adaletsizliği, hukuksuzluğu sadece muhalefet partili belediyelere uyguladığını çok iyi biliyorlar. Bir önceki toplantıda aynen şöyle dedim: Bakanın, İBB’de teröristler olduğunu iddia ettiği 9 Aralık 2021 gününden 31 Temmuz 2022 tarihine kadar yani tam 8 ay boyunca her nedense kullanmadığı bir yetkisi var demiştim.
SOYLU GÖREV SUÇU İŞLEMİŞTİR: Nedir bu yetki? OHAL kapsamında çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de verilen yetkidir. Yasa, belediyelerdeki sakıncalı personelin işten çıkarılma yetkisini 31 Temmuz 2022’ye kadar İçişleri Bakanı’na verdiği nettir. Yani Bakan Soylu, sayı ve örgüt ismi vererek terörist tespiti yapmış ama 8 ay boyunca, terörist diye iddia ettiği kişileri yetkisi olmasına rağmen işten çıkartmamıştır. Burada Bakan Soylu terörist diye iddia ettiği kişileri işten çıkarmayarak görev suçu işlemiştir dedik.
BAKAN BEY NEDEN İBB İÇİN YETKİSİNİ KULLANMAYIP GÖREVİNİ İHMAL ETTİĞİNİ AÇIKLAMALI: (Soylu'nun basın toplantısındaki açıklamalarını dinledikten sonra) Duydunuz ‘Yetkim yok, kanun vermiyor, olsa atardım’ dedi. 'Hele iştirak şirketleri özel şirket gibidir işten çıkarma yetkisi kullanamayız da' dedi aynı toplantıda. Şimdi ekranlarda bir resmi evrak görüyorsunuz. Bu devlet belgesine göre, İzmir Valiliği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması komisyonu 14 Temmuz 2020 tarihinde yaptığı toplantı ile bazı belediye çalışanlarının arşiv araştırmalarında sorun buluyor. Evrakın geri kalanı gizli olduğu için göstermiyoruz. Valilikteki komisyon, yasa gereği, bu bilgiyi önce İçişleri Bakanı’na gönderiyor. 'Bunların işten çıkartılmasını isteyeceğiz, onayınız var mı' diye yazı gönderiyor. Bakan, işten çıkarılmalarına olur verip imzalıyor. Belge, yeniden İzmir Valiliği’ne gidiyor oradan da mahalli idareye yani İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bildiriliyor. Zaten elinizdeki evraka dikkat ederseniz 14 Temmuz’da alınan karar 24 Ağustos’ta belediyeye tebliğ ediliyor. Yani bakana gidişi, geri dönüşü bakan oluru ve yazının İzmir Valiliği'ne ulaşması 40 gün sürmüş. Süreç böyle tamamlanınca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştirak şirketleri altını çiziyorum, bakanın yetkimiz yok dediği iştirak şirketleri, İZENERJİ ve İZELMAN’dan 15 işçi, arşiv araştırmalarındaki olumsuzluk nedeniyle işten çıkarılıyor. Yeni Asır gazetesi kime hizmet ettiğini biliyoruz. Yeni Asır gazetesinin arşivinden bu habere ulaşabilirsiniz. 'Yasaya göre işten çıkarma, İçişleri Bakanı'nın oluru ile oluyor' dedik. Yasayı bilen onay makamının İçişleri Bakanlığı olduğunu da bilir. Bundan da açıkçası bihaberler. Hani yetkiniz yoktu bakan bey? olmayan yetkinizi kullanıp nasıl oldu da 15 kişiyi iştirak şirketinden olur vererek işten çıkarttınız? Bence, bakan bey şimdi bir toplantı daha yapmalı ve neden İstanbul Büyükşehir Belediyesi içinde 8 ay boyunca bu yetkisini kullanmayıp görevini ihmal ettiğini açıklamalı.
BAKANIN GÖREV İHMALİNİ RESMİ BELGEYLE KANITLAMIŞ DURUMDAYIZ. OLAY NETLEŞMİŞTİR BURADA BÜYÜK BİR İSPAT YAPTIK: Bakın bizim şirketlerimizde çalışan personellerle ilgili savcılığa gönderdikleri raporda müfettişler şöyle yazdı. 'Her ne kadar bunlar şirket personeli olsalar da kamu hizmeti yaptıkları için kamu personeli sayılırlar.' Bakan ne dedi: 'Adam evimize gelip cihaz takacak işte çalışıyor. Bu kamu güvenliğini ilgilendiren bir durumdur' dedi. O kadar çelişki var ki. Yani siz bizim şirketler dahil tüm personelimizi hem savcılığa giden raporda hem de beyanınızda kamu hizmetlisi ilan ettiniz. Yani İzmir’den daha çok yetkiyi bu süreçte kullanabilirdiniz. O yüzden bir kez daha altını kalınca çizelim. Bakanın görev ihmalini resmî belgeyle kanıtlamış durumdayız. Olay netleşmiştir. Burada büyük bir ispat yapmış durumundayız. Bunu buradan takipçisi olup, hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Peki, şu an ekranlarda gördüğünüz yeni resmi yazışmalarda bir şey dikkatinizi çekiyor mu? kamu görevinden çıkartma konulu bu resmi yazıların dağıtım yerlerine baktığınızda İstanbul’da hangi ilçeler var. Bahçelievler, Bayrampaşa, Fatih, Kâğıthane, Sancaktepe ve Üsküdar gibi AK Partili belediyelere de bazı personellerin kamudan menedilmesiyle ilgili bize gelen yazının aynısının gittiğini görüyorsunuz. Bu ne demek? Acaba İçişleri Bakanlığı İstanbul’un 6 AK Partili ilçe başkanlığında da terör ilişkili ya da iltisaklı çalışan bulmuş ve kamudan men mi etmiştir? Ettiyse neden hiç ses çıkarmamıştır? Bir başka evrak; konu yine kamu görevinden çıkarma. İşten atmış yani. Bakan bey valiliklere yollamış. Gönderilen vilayetler arasında Şanlıurfa, Trabzon, Sakarya, Erzurum ve Kocaeli gibi İl Valilikleri var. Onlar da ilgili belediyelere yollamış.
PANDORA'NIN KUTUSUNU SİZ AÇTINIZ: Biliyorsunuz buralar da AK Partili büyükşehir belediyeleri. Bu belediyelerde çalışan personeller kamudan menedildiyse, bunun nedeniyle ilgili olarak bir bilgilendirme açıklamasını derhal milletimize yapar mısınız? Mesela, bu AK Parti belediye başkanları için de bana uyguladığınız hukuku uyguladınız mı? Pandora’nın kutusunu siz açtınız. AK Partili belediye başkanı arkadaşlarım bunları açıkladığım için kusuruma bakmasın, kabahat benim değil Soylu bakanın. Öfkeyle kalkan zararla oturur diye defalarca dile getirdim. Bizim açıklamamıza apar topar yanıt vermeye çalışan bakan yetinmedi bir de üstüne tweet serisi attı. Bakın ne diyor: Alelacele değerlendirme komisyonları kurmuşuz, İSKİ ve İETT’de komisyon varmış ama İBB de yokmuş. Teftiş başlayınca İBB de değerlendirme komisyonu kurmuşuz. Peki ben basın toplantısında ne demişim, dinleyelim. Bakan bey bizi hiçbir zaman şaşırtmadı. Pes diyecektim ama yine dedirtmedi. İBB’de komisyon yoktur lafı tamamen yalan.
LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM DİYECEĞİM BUNLARA BAŞKA BİR ŞEY DEMİYORUM: Tümden tutarsızlıklarla dolu bir beyan. Ne diyeyim Allah aşkına? Hangi partiye gönül vermişse vermiş, vicdan sahibi kıymetli hemşerilerim. Bir insanın yalan ifadeleri, 10 dakika içeresinde çelişen ifadelerini sunmayı bir borç biliyorum. Ne diyeyim diğerlerini de atsan tolere edilirdi, 10 dakika sonra 120 kişiyi neden işten attın diye bu tarz birbiriyle çelişen bir sürü ifade dolu bir süreci, bizlerle yüzleştiriyor sayın bakan. Bazen içimden geliyor dua ediyorum. Ama bu sefer 'La Havle ve La Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim' diyeceğim bunlara, başka bir şey demiyorum. O kadar artık nefes nefese yalanları dinlemekten utanç duyuyorum.
ANAYASA MAHKEMESİ ARŞİV ARAŞTIRMASI VE KOVUŞTURMASINI YASAKLAMIŞTI: Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi, 28 Kasım 2019’dan yeni yasa çıkan 18 Nisan 2021’e kadar yani 17 ay boyunca, 1,5 yıldan daha fazla bir süre, bakanın 'Yapmamışlar' dediği arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması yapılmasını yasaklamıştı. Arşiv araştırması net. Bunları talep etmenin yasak olduğu bizzat bakan imzalı yazılarla kamuoyuna yansıdı. Bu dönemde istediğimiz araştırmaların işlemsiz olarak tarafımıza iletildiğinin belgelerini de verdik yayınlandı, herkes gördü. Buna rağmen bakan, açıklamamızın ardından bazı kişilerin fotoğraf ve ismini yayınlayarak, bunların terör örgütü kırsalından kente gelip belediyemizde işe girdiğini iddia edecek kadar ileriye gidiyor. Bakanın tüm Türkiye’ye ne yazık ki terörist gibi lanse ettiği isimlere bakalım.
- Veysi Altıntaş: 19 Mart 2020 tarihinde işe girmiş. Adli sicili kamu seçeneğinden alınmış ve temiz. Kaydı yok.
- Ahmet Cırtlık: 25 Eylül 2020’de işe girmiş. Adli sicili kamu seçeneğinden alınmış ve temiz. Kaydı yok. Adli sicil kamu seçeneği önemli bu arada. Bunu çok yazıyorlar hangi adli sicilden işe aldığımız bilinsin. Adli sicili kamu seçeneğinden işe alınmış ve temiz. Kaydı yok.
- Nuri Çiçek: O da 4 Aralık 2020’de girmiş. Adli sicili kamu seçeneğinden alınmış ve temiz. Kaydı yok.
- Mazlum Şimşek: 2 Mart 2021 de işe girmiş, adli sicili kamu seçeneğinden alınmış ve temiz. Kaydı yok.
- İbrahim Doğan: 26 Şubat 2021’de işe alınmış biri. Ot biçiyor, görevi bu. Adli sicili aynı şekilde temiz. Kaydı yok. Fark ettik ki babası da İBB’de çalışıyor. Babasının işe alınma tarihi de 2012, yani bizden önce.
- Ömer Keleş: 5 aylık geçici mevsimlik işçi. 5 ay çalışıp ayrılmış. Bu da ot biçiyor, çapa yapıyordu. Adli sicili temiz. Kaydı yok.
BAKANIN TERÖRİST DİYE İLAN ETTİĞİ İSMİ ARADIK TARADIK, BİZDE BÖYLE BİR İSİM ÇALIŞMIYOR: Daha ilginç 2 örnek vereyim. Bakan, Abdülmenaf Sevgin diye bir isimden bahsetti. Ona göre o da İBB’deki teröristlerden. İçim yanıyor, kavruluyor böyle. İnsanları terörist diye tarifleyen bir bakan var bu ülkede. Bu acı bir fotoğraftır, bunu hiç kimse gözden kaçırmasın. Aradık taradık böyle bir çalışan ismine rastlamadık. Özer Doğaner diye bir isim daha verdi. Bunun da adli sicili temiz. Daha da ileri gidelim arşiv araştırması da temiz çıktı bu arkadaşımızın. Bakın terör iltisaklısı dediği kişinin arşiv araştırması da temiz diyorum. Milletimiz arşiv araştırması adli sicil kaydı uzmanı oldu bu durum sayesinde. 14 ay önce de askerliği nedeniyle işten ayrılmış.
SABIKA KAYITLARINI KAMU SEÇENEĞİNDEN ALMIŞ VE SİCİLİ TEMİZ GÖRÜNEN BU İNSANLARI İŞE ALMIŞIZ: Dostlar ve benim vicdan sahibi hemşerilerim; elinizi vicdanınıza koyun. Anayasa Mahkemesi’nin arşiv araştırması istenmesini yasakladığı dönemde, sabıka kayıtlarını kamu seçeneğinden almış ve sicili temiz görünen bu insanları işe almışız. Belediyeler açıkçası net ifade edelim ki güvenlik ya da istihbarat kuruluşları değildir. Bu insanların sıkıntısı var ise ben sadece adli sicilden görebilirim. Başka yolu yok başka veri yok elimde. Adli sicilleri de temiz, üstelik az önce söylediğim gibi kamu seçeneğinden işe girilmiş. Biz ne istihbarat notlarını bulabiliriz ne de KHK ile işlerine son verildiğini bilebiliriz. Şimdi bir hata varsa, bu hatanın sahibi ben miyim, yoksa milli güvenliğe tehdit gördüğü bu isimlerle ilgili gereğini yapmayan, belgelerle görev ihmali yaptığını kanıtlayan sayın bakan mı?
8 AY ÖNCE 'TERÖRİST' DEDİNİZ, 8 AY SONRA 'PARDON TERÖRİST DEĞİLMİŞ' DİYORSUNUZ. BU NASIL İŞ?: Az evvel Özer Doğaner ismi örneği verdim ya. Arşiv araştırması dahi temiz olan bir insanın, varsa terörle bağı olduğunu nasıl anlamamı bekliyorsun ey bakan? Zihinlerini mi okuyacağım, belediye başkanlarının zihin okuma diye bir görevi yok. Arkadaşlar, bu arşiv araştırması konusunda enteresan şeyler yaşadık. Ekrana da yansıtacaklar, çarpıcı bir örnek vereyim: T.A. isimli iştirak şirketi çalışanımızın Mart 2022’de arşiv araştırması geldi ve özetle terör iltisaklısı olduğu belirtiliyordu. Devletin resmi evrağında bu bilgi notu vardı. Bu kişiyi de işten çıkardık. Mecburen yani, yargılaması bitip suçu kesinleşmeyen birine suçlu denebilir mi? denemez! Denemez ama bu iktidara göre yargılaması bitmese de suçlu. Ne yazık ki öyle bir köşeye sıkıştırma var. Terörist ilan etme var. Terörist ilan ettikten sonra kamu görevlileri hakkında acımasız davranışlar var. Bu arkadaşımız ısrarla hakkında herhangi bir suçlama olmadığını dile getirdi. Çok ısrar edince bizim insan kaynakları birimi de hassasiyetle işin üzerine gitti. Valiliğe bu kişi için tekrar arşiv araştırması sordu. Kasım 2022’de, yani tam 8 ay sonra 2 yanıt geldi. Ne yazıyor biliyor musunuz? Hiçbir şey. 'Herhangi bir suç örgütü ile ilişiği bulunmamaktadır' yazıyor. Adamı işten attık. 8 ay önce 'Terörist' dediniz 8 ay sonra 'Pardon terörist değilmiş' diyorsunuz. Bu nasıl iş Allah aşkına? İşe geri aldınız mı diye soracak olursanız, almadık. Bu Bakana belli olmaz yarın adamı en azılı terörist ilan eder. Ben bunlarla tek tek detay detay ilgilenecek değilim. Tabii ki bu araştırmalar daha sonra elime geliyor. Daha sonra da savcılığa yeni bir rapor daha yollar ve açıkçası neler yapacağını siz bile tahmin edemezsiniz. Dertleri İmamoğlu’nun başını yakmak.
SABIKA KAYDI OLMAYAN, SİCİLİ TEMİZ ŞEHİT YAKINI 'TERÖRİST' İLAN EDİLDİ: Gelelim kamuoyunda tartışma konusu da olan şehit yakını itfaiye erimize. Şimdi bu aile korku içinde. Evladımızın hayati tehlikesi var diye arkadaşlarımızı aramışlar. Bir müddet izin vermişler itfaiye erimize. Muharrem Kılıç, 6 Nisan 2021’de sınavları da geçerek itfaiyeye girmiş biri. O günün görüntüleri var. Millet bize nasıl teşekkür ediyor. 81 vilayetten gelip sınava giren, itfaiye sınavına giren insanlar var. Muharrem Kılıç bu sınavlara girip kazanmış bir kardeşimiz. Üstelik şehit kardeşi. Tarihe dikkat ederseniz yine arşiv araştırması yapmanın yasak olduğu dönem. Adli sicilini kamu seçeneğinden seçmiş ve temiz. Sabıkasız, yani devlet öyle diyor. Üstelik şehit kardeşi. Bu şehit yakını da terörist ilan edildi.
SAHİDEN BAKANLIĞIN ÜST YÖNETİM KADROSUNDA LİYAKATİYLE GÖREV ALAN BİRİ VAR MI MERAK EDİYORUM: Biz bunu ifşa edince de bakan yardımcısı olan bir aklı evvel tweet atarak, itfaiye erini terörist ilan etmeye çalıştı. Aslında kendi akılsızlıklarını ifşa ettiler. Sahiden bakanlığın üst yönetim kadrosunda liyakatiyle görev alan biri var mı merak ediyorum. Bu sorumu ciddiye alın lütfen. Bakın, Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ne diyor: Bizi yalancılıkla ve onursuzlukla suçlayıp; 'Muharrem Kılıç 2014’te PKK’nın kırsal kadrosuna katılırken yakalandı' diyor. Yıl 2014. Sonra, abisi 2 yıl sonra 2016’da PKK saldırısı ile şehit oluyor. Süleyman Soylu, 2014’te PKK’lı olduğunu iddia ettiği ailenin evine 2016’da taziyeye gidiyor. Bu arada nereye gittiğinizden haberiniz yok. Liyakatli bakan yardımcı sonra da ekliyor: 2017’de de PKK’nın şehir yapılanması YPS’de yakalanmıştır.
ŞEHİT YAKINI İTFAİYE ERİMİZ ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEK. AMA SİZ GİDECEKSİNİZ: Dünyanın başka bir yerinde olsa bu adamları sopayla kovalarlar. 2014’te dağa çıkarken yakaladın. 2017’de bu kez terör örgütünün şehir yapılanmasında yakaladın. 2021 yılında da bu kişiye kamu kurumlarında çalışabilmesi için sabıka kaydını temiz olarak verdin. Üstelik kamu seçeneğinden sayın bakan. Şehit yakını kartı da verdin. Ayrıcalıklar tanıdın. Allah aşkına devletin güvenliğini emanet ettiğimiz kadroya bak, bir de bu insanı deşifre edip can güvenliğini tehdit ediyorsunuz. Efendim bu kişi daha önce de kamuya girmek için başvurmuş ama alınmamış. Biz almışız. Kardeşim o zaman Anayasa Mahkemesi kararı yoktu. Arşiv araştırması serbestti. Bizde öyle değil. Ama bunun dahi önemi yok. 2 kere terör örgütüyle irtibatı nedeniyle yakaladığını iddia ettiğin, bir kişiye sen nasıl temiz kâğıdı veriyorsun onu anlat bana. Sonra da siz pırıl pırılsınız, bu İmamoğlu suçlu. Vay be! Şehit yakını itfaiye erimiz çalışmaya devam edecek. Ama siz gideceksiniz.
BEN SUÇLU SAYIN YERLİKAYA VE SAYIN UYSAL TEMİZ: Gelelim enteresan bir noktaya daha. Kusura bakmayın bu adamların bu insanların açıkları bitmiyor. Anlattıklarım sadece özeti. Burası da çok önemli. Sürekli bir 505 personelin belediyeye işe girişinde sorun olduğunu vurguladı. Biz açıklama yapıp, bir önceki Başkan Mevlüt Uysal ve kayyum döneminde başkan olan İstanbul Valisi Yerlikaya döneminde alınan terör iltisaklılarını kamuoyuna anlatınca, aniden 21 kişi bu listeden düştü, sayı 484’e geriledi. Bu 21 kişiyi anlatacaksın bize ve milletimize izah edeceksin bu 21 kişi kimlerdir diye. Bu 21 kişi Uysal ya da vali döneminde işe alınan insanlar mıdır bunun izahını yapacaksın. Sonra akşamına tweet atıyor. Ben bunlara tweet bakanı diyorum. Unutmuş olacak ki sayıyı tekrar 505’e çıkartıyor. Hadi onu da geçtim. Bakanın şu paylaşımında sıra dışı bir şey dikkatinizi çekiyor mu sayın basın mensupları? Bakan diyor ki, 'Mevlüt Uysal’ın işe aldığı 191 ve Vali Yerlikaya’nın işe aldığı 50 sorunlu kişiyi de inceledik. Ama sadece İmamoğlu’nun işe aldığı 505 kişinin kamuda görev yapmaması gerekiyordu.' Yani Uysal ve Yerlikaya temiz, ben yine suçlu. Öyle mi? Bakalım, bana yapılan suçlamalardan biri ne? 'Yasak olmasına rağmen arşiv araştırması neden yapmadın?' Peki bu suçsa, arşiv araştırmasının serbest olduğu dönemde yani, eski Başkan Mevlüt Uysal ve sayın Yerlikaya’nın sorumlu olduğu dönemde işe alınan 4 bin 116 kişiden bin 800’ü için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması istenmemiş olmasını nereye koyacaksınız? Ben suçlu sayın Yerlikaya ve sayın Uysal temiz.
BEN HÜLLECİYİM AMA ONLAR DEĞİL: Bazı sabıka kayıtlarının özel sektör seçeneğinden alınması nedeniyle ben hülleci oldum. Peki, Uysal ve Yerlikaya döneminde işe alınan 4 bin 116 kişinin, bin 400’ünün de adli sicili özel seçeneğinden yapılmış. Ben suçluyum ama sayın Uysal ve sayın Yerlikaya temiz. Ben hülleciyim ama onlar değil?
UYSAL DÖNEMİNDE İŞE ALINAN 2 KİŞİNİN SABIKA KAYDINDA SİLAHLI TERÖR ÜYELİĞİ VE YÖNETİCİLİĞİ SUÇU VAR: Gelelim terör kayıtlısı insanların işe alınması iddiasına. Mesela, Uysal döneminde işe alınan ve sabıka kayıtlarında bakın arşiv araştırması da değil sabıka kayıtlarında, silahlı terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği yazan 2 kişi işe girmiş. Bu net evrakları ile hazır. Ben suçluyum onlar temiz. Terör iltisaklılarını işe aldığımı iddia edip bana suçlusun diyor. Ama 6 terör iltisaklısını işe alan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya suçsuz ben suçluyum. Bana suç olan bütün uygulamalar bu iki isme serbest. Açıkçası benim bilmediğim ülkemizde bir üstünler hukuku mu gelişti. İmtiyazlı kişiler, aileler, imtiyazlı gruplar mı oluştu? Ben suçluyum onlar değil öyle mi! Ben hiçbir zaman ılık su demokratı olmayacağım. Her anını milletimle net olarak paylaşacağım. Bunu başaracağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Türkiye bu duruma net bir şekilde tanık olacak. Şimdi önceki Başkan Mevlüt Uysal’ın dönemini özellikle araştıracağız demiştik araştırdık. Bu ülkede terör sorunu ben İBB başkanı olunca mı başladı. Mevlüt bey görevdeyken İçişleri Bakanı sayın Soylu iken aynı dönemde terör sorunu yok muydu bu ülkede?
2018'DEN ÖNCE ALINANLAR ARASINDA TERÖR, UYUŞTURUCU VE CİNSEL TACİZ KAYDI OLANLAR VAR: O zaman, bakalım Bakan Süleyman Soylu, o dönemde hangi görev ihmallerinde bulunmuş. 28 Eylül 2017-31 Aralık 2018 döneminde Mevlüt Bey 30 bin 798 kişiyi işe alıyor. 5 bin 608’inden sabıka kaydı dahi almamışlar. 5 bin 870 kişinin de adli sicili özelden alınmış. Bakan bey, hülle mi demiştin. Haberin olsun, işe alınanlar arasında bombalı terör saldırısı gerçekleştirenler dahil 5 terörist de var. Mevlüt Uysal’ın işe aldığı 324 kişinin adli sicil kaydı var bakan bey. Bakın okuyayım nelerden suçlanmışlar; mesela işe alınan 2 kişinin cinsel taciz kaydı var. 5 kişinin terör sabıkası var. 6 kişi uyuşturucu kullanmak ve satmaktan sabıkalı. Ölümle tehdit ve yaralama üzerine de 30 sabıkalıyı istihdam etmişler. Gelelim can alıcı noktaya. O dönem arşiv araştırması istemek yasak olmadığı halde işe giren 30 bin kişiden, 10 bin 858’i için arşiv araştırması istenmemiş. Yani toplam işe alınan personelin 3’te birinden arşiv araştırması talep edilmemiş. Bunu ben yapsam, neler olurdu neler? Arşiv araştırması yapılan 19 binden fazla çalışanın 451’i için suç kaydı gelmiş. Belediye yetkililerine bu suç kaydı İstanbul Valiliği tarafından verilmiş. Diğer suçları saymadan bunlar arasında terör kaydı çıkanlardan bahsedeyim size. 12 kişinin terör kaydı çıkıyor. 8’i FETÖ iltisaklısı, 1 tanesi İBDA-C terör örgütü üyesi, 1 tanesi Ceyşullah terör örgütü üyesi, 1 tanesi PKK ile irtibatlı, 1 tanesinin de babası PKK -KCK üyesi. Devletin evrağı böyle diyor.
BOŞUNA BU BAKAN SİYASİ ARKADAŞLARINI VE VALİLERİMİZİ YAKACAK DEMEDİM: Evet sayın bakan. Şimdi soruma yanıt ver. Bu ülkede terör ben İBB başkanı olunca başlamadığına göre, bu dönemlerde İBB ve iştirak şirketlerine terör ilişkili ve iltisaklı insanların sızmasına neden izin verdiniz? Bu dönemde İçişleri Bakanı olarak, İBB’yi neden mercek altına almadınız? Üstelik arşiv araştırmaları gelmesine rağmen kılınızı dahi kıpırdatmamanız alenen görevi ihmal suçunu nasıl işlersiniz. Gördünüz mü, öyle 3 yıllık dönem değil, 1 yıllık bir dönemi inceledik, ortaya çıkan gerçekleri sizinle paylaştık. Buradan tekrardan sesleneyim. Pandora’nın kutusunu açtın demiştim sana. Mevlüt bey ve sayın İstanbul Valisi Ali Yerlikaya kusuruma bakmasın. Soruşturma tarihlerine sizi kattıkları için bu verileri açıklamak zorunda kaldım. Boşuna bu bakan siyasi arkadaşlarını ve valilerimizi yakacak demedim.
BİR İLTİSAK MESELESİDİR GİDİYOR. MİLLETİMİZİ SEFİL ETTİNİZ, MİLLETİMİZİ YARALADINIZ, AİLELERİMİZİ YAKTINIZ: Hep ne diyoruz? 'Hukukun vazgeçilmez bazı evrensel ilkeleri vardır. Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu tüm demokratik ülkelerde, her ne olursa olsun geçerli normlar vardır' diyoruz. Mesela masumiyet karinesi gibi. Mesela suçun şahsiliği gibi. Mesela hukuk karşısında herkesin eşit olması gibi. Bir iltisak meselesidir gidiyor. Milletimizi sefil ettiniz, Milletimizi yaraladınız, ailelerimizi yaktınız, aileleri parçaladınız. Ama burada da bazıları imtiyazlı. Öyle makamlara geliyorlar ki hepimizi şaşırtıyorlar. Ama bazılarına göre de yüzbinler diyemiyoruz milyonlar iltisaklı ilan ediyorsunuz. Benim vicdanım ve ahlakım milyonlarca vatandaşıma bu şekilde hitap edilmesini kabul etmiyor.
SENİN YAKINLARINDA İLTİSAK OLUNCA GÖRMEZDEN GELECEKSİN, YÜZBİNLERCE İNSANA İSE FATURA ÇIKARIP, HAYAT KARARTACAKSIN: Bakın Hz. Peygamberimiz hutbesinde ne diyor: Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. Peygamber efendimizin bile 1390 yıl önce belirttiği bu husus, bugün evrensel hukuk kurallarının en önemli unsuru, biliyor musun? Evrensel hukuku önemsemiyorsunuz belli ama baksanıza ama siz Allah’ın elçisini sözünü de dinlemiyorsunuz. Senin yakınlarında iltisak olunca görmezden geleceksin, yüzbinlerce insana ise fatura çıkarıp, hayat karartacaksın. Bakın dün ceza hukukçumuz Prof. Dr. İzzet Özgenç çok hoşuma giden bir paylaşım yaptı. Burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Hocamız diyor ki: 'Kişileri, kendilerine isnat edilen somut bir suç fiili olmadığı halde, dün irtica, bugün iltisak bahanesiyle ötekileştirmelere, hak yoksunluğuna maruz bırakanlar, lanetlenmiştir ve lanetle anılacaklardır.' Şimdi gelelim FETÖ iltisaklısı olmasına rağmen, ülkenin istihbarat ve güvenliğini emanet ettiğiniz beyefendiye. Ne olsa bazıları imtiyazlı ya. İltisak kılıcı onları kesmiyor. Bu bakan yardımcınızın, kardeşinin terörden araması var, sayın Özgür Özel başkanım, bunun FETÖ iltisakını deşifre edince bakan yardımcısı tweet atıyor, diyor ki, 'Sen söyleyince baktım hakkında ihbar var. Gelir adalete hesabını verir.' Pes yahu. Devletimizin güvenliğini emanet ettiğimiz kişilerin durumuna üzülüyoruz. Kesinlikle güvenlikten bihaber. Tek güvenlik makalesi dahi okumadan İçişleri Bakanı oldum, diye konuşan adamı o koltuğa koyarsanız, kurduğu ekip de böyle olur. Daha fazlasını beklemek hayalcilik.
BU KARANLIK PLAN BUGÜN İTİBARİYLE TARTIŞMAYA YER OLMAYACAK ŞEKİLDE UYGULAYICILARINA İADE EDİLMİŞTİR: Bir de müfettişleri var bunların biliyorsunuz, Arif Yıldırım. Geliş amacı belli bu zatın. Militan. AK Parti vekil adayı. Hani, ben Beylikdüzü Belediye Başkanı değilken, belediye başkanı olarak ifademi isteyen zat. Öyle maharetli biri. Bazı belediye başkanlarını da gerekli olduğunda görevli hale getirilip nasıl tehdit ettiğini bilen biriyim. Tırnak içinde söylüyorum ‘suç’ karşısında dahi, birileri imtiyazlı bizler gibi sıradan vatandaşlar ise suçlu olabiliyor. Üstünlerin hukukunu tesis etmenize izin vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 86 milyon vatandaşı da adalet önünde eşit olacak. Hukuk devletine geri döneceğiz geri. Konu aslında şu kadar basit: ben de diğer arkadaşlar gibi anamdan İBB Başkanı olarak doğmadım. Kamu kurumların bir işleyiş disiplini var, yazılı kuralları var. İBB’nin başına geçince işe alım süreçleri daha önceki dönemler nasıl işlemişse biz de öyle yürütmüşüz. Farklı bir uygulama ya da kişiye özel bir tavır geliştirmedik. Ama onlardan bir farkımız oldu. Onlar insan kaynaklarında 3 kişi ile çalışıyorlardı biz 43 kişilik profesyonel bir ekip kurduk. Büyük bir titizlikle iş ve işlemleri yürüttük. Onun için bütün belgelere ulaşıyoruz, onun için bütün belgelere cevap verebiliyoruz. Meydana gelen bir eksiklik varsa o da belediye idaresinden kaynaklı bir durum değildir. Çok açık meydana çıkmıştır ki; İçişleri Bakanlığı maharetiyle İBB’ye tuzak kurulmak üzere bir kumpas planı yapılmıştır. Bu karanlık plan bugün itibariyle tartışamaya yer olmayacak şekilde, uygulayıcılarına iade edilmiş ve tarafımızca paramparça edilmiştir.
BEKİR BOZDAĞ ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR. BU ÜLKENİN ADALET BAKANISINIZ ÖYLE SAKLANMAK YOK: Gelelim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a. Bekir bey kendince daha akıllıca davranıyor ve neredeyse hiç sesini çıkarmıyor. Çünkü İçişleri Bakanı o kadar çok yaygara yapıyor ki, Bekir Bey de bunu fırsat bilip Süleyman beyin toz bulutunda saklanıyor. Oysa kabahati, çok büyük. Yok öyle toz bulutunda saklanmak Bekir Bey. Bu ülkenin Adalet Bakanısınız. Adalet. İnsanların hayatını verdiği, haysiyetini şerefini emanet ettiği adalet. Bu ağır yükü, bu büyük günahları nasıl taşıyorsun anlayamıyorum? İBB Başkanı’nın siyasi yasak istenen davasına bakan hâkim, sıra dışı şekilde görevden alınıyor, Adalet Bakanı'ndan çıt yok. Hâkim, İstanbul’da henüz bir sene bile görev tamamlamadan, üstelik eşi hamile iken Samsun’a sürülüyor. Üstelik hâkim bey, dilekçeler vererek, buna karşı koymaya çalışıyor ama yine de sürgün ediliyor, sizden yine çıt yok. Davama bakan ilk hâkim, bana ceza vermesi için tehdit edildiğini söylüyor, isim veriyor, talimatın merkezini işaret ediyor, ruhsatsız binayı yani ve HSK benim ifademi alsın diye çığlık atıyor ama Bekir Bozdağ ölü taklidi yapıyor, yine çıt yok. Sürgün edilen hâkim yerine, HSK’da iki sıkıntılı dosyası, Demokles’in kılıcı gibi başının üzerinde olan bir hâkim davama atanıyor, herkes şaşkın ama siz yine sessizsiniz. Ekrem İmamoğlu’na alel acele ceza vermek için yarışan savcı ve hâkim, bana yasada olmayan bir maddeden ceza veriyor, bunu karara yazıyor, hapis cezasını bile doğru hesaplayamıyor, şu basiretsizliğe dahi diyecek tek kelimeniz yok! Davamın savcısı olan zat, yasada yeri olmadığı halde, verdiği dilekçe ile istinaf mahkemesinden kararlarına onama talep ediyor. Altını çiziyorum savcı yasada olmayan bir şey talep ediyor, sen bu hukuksuzluğa da sessiz kalıyorsun. Hiç sordun mu bir hukukçu olarak kendine; Yargıtay da bile ahmak ifadesi ile ilgili bir içtihat kararı yokken, nasıl oluyor da bir kamu görevlisine 2 yıl 7 ay 15 gün hapis kararı çıkıyor. Ya da şunu sor: Türkiye hukuk tarihinde hakaret nedeniyle 2 yıl 7,5 ay hapis cezası alan bir kamu görevlisi var mı? Ve en önemlisi, bana siyasi yasak verileceğini önceden bilip, Adalet Bakanı olarak AK Parti Genel Başkanı ve yöneticileriyle toplantıya katıldığın iddiasını yalanlayamıyorsun bile. Yine sessiz yine suskunsun. Bir Adalet Bakanı'nda adaletin kırıntısı dahi olsa böyle davranmazdı. Gece yastığa başını koyduğunda tüm bu hukuksuz girişimler vicdanını hiç mi rahatsız etmiyor?
BU YARGIYI TEHDİT DEĞİL, İYİ NİYETLİ UYARIDIR: Dün partimizin üst düzey yöneticileri bakan beyi ziyaret etti: HSK nezdinde bir girişimde bulunacağız ama benim çok da ümidim yok açıkçası. Umarım yanıltırsınız bizi, bu dört yıl zaman içinde bizi yanıltırsınız. Çünkü HSK kamuoyuna yansıyan bu tip önemli vakalarda zaten kendiliğinden harekete geçen bir kurumdur. 7 aydır onlarda da çıt çıkmadı. Bir önceki toplantıda devletimizin aklıselim yöneticilerine bir çağrı da bulundum ve bu çağrıyı yinelemek isterim. Bu beceriksizler büyük bir kaos yarattı. Yüce Türk milleti adına, bu kaotik ortamı sonlandırın. Memleketin tadının kaçmasını önleyin. Devletimizi, basiretsiz yöneticilerin, amatör akılların, hırstan gözü dönmüşlerin kararlarına teslim etmeyin. İçinde vatan ve millet sevgisi olan bir devlet yöneticisi, bunlara asla müsaade etmez, edemez. Sessiz kalan, bu kaosu sükunete erdirmek için çaba göstermeyen herkes de bu vebalin sorumlusu olur. Ve 2 bin yıllık Türk devlet geleneğini de unutmayın, her şey kayıtlıdır! Şimdi yine tekrar edeceğim. Bunu yargıyı tehdit ediyor diye istismar edenler var. Bu yargıyı tehdit değil, iyiniyetli bir uyarıdır. Bakanların hatalarını ve öfkeyle alınmış kararları düzeltecek olan siz değerli yargı mensuplarısınız. Adalet mülkün temelidir. Devletin dini Adalettir. Değerli adalet dağıtıcıları, kusura bakmayın da siz de doğruyu eğip bükecekseniz neden o koltuklarda oturuyorsunuz? Bu memlekete kalıcı zararlar hasarlar verilmesine müsaade etmeyin. Bu millet size güvenmeye devam etmek istiyor. Takdir sizin. Ya milletin yanında olacak ya da Mefisto’nun katibi olmayı tercih edeceksiniz.
O GÖK KUBBEYİ BAŞINIZA YIKARIZ: Eğer savcılığa ulaşan o raporda sadece Ekrem İmamoğlu ve onun yöneticileri suçlanıyorsa ki Bakan Soylu bunu açıkladı, sadece ben ve ekibim suçlanıyor. Ne dedim: Gök kubbeyi başınıza yıkarız dedim. Yıkarız kardeşim bundan hiç kuşkunuz olmasın. Eğer savcılık, var ise aynı suçu başkalarının da işlediği gerçeğini görmeyip, bize soruşturma açarsa evet gök kubbeyi başınıza yıkarız. İddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı ve ortağı parti lideri, pasta keserek, İstanbul’un iradesiyle oynamaya karar vermişse, bu hukuksuzluğa karşı da gök kubbeyi başınıza yıkarız. Yargıyla, siyasi baskılarla, bizi millete hizmet yolundan çevirmeye kalkarsanız o gök kubbeyi başınıza yıkarız. Yasada olmayan şekilde, siyasi yasak istenen davamda hukuksuz uygulamalara son verilmezse, gök kubbeyi başınıza yıkarız.
SİZİN BU AYAK OYUNLARINIZI, NASIL KÖLELEŞTİRİLDİĞİMİZİ MAHALLE MAHALLE ANLATACAĞIM: Eğer, bu dediklerim hiç istemesek de gerçekleşirse, devlette aklı selimin yitirildiğini görürsek, ben vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak hiçbir sıfata gerek olmadan, tüm Türkiye’ye sizin bu ayak oyunlarınızı, yargıyı, nasıl köleleştirildiğimizi mahalle mahalle, cadde cadde, sokak sokak anlatacağım. Mersin’de, Adana’da, Ankara’da her yerde anlatacağım. Mersin Büyükşehir Belediyesi'ndeki daire başkanı hala tutuklu. Neden? Bu kişi daha kısa süre önce sizin kayyum atadığınız bir belediyede, kayyum başkanın yardımcısı değil miydi? Vahap Seçer Başkanımla çalışınca mı fark ettiniz durumu. Değerli dostumuzu zan altında bırakmak için özel bir çaba mı gösteriyorsunuz? Hadi oradan… Ankara’da Mansur Başkanımın Melih Gökçek döneminin kepazeliklerine karşı ne zaman soruşturma başlatsa, akabinde hemen Mansur Başkanıma soruşturma açıyorsunuz. Hadi oradan diyoruz milletimiz adına. Bütün belediye başkanlarımızla da omuz omuza olduğumuzu söyleyeyim.
İSTANBULLULARIN KUL HAKKINA ÇÖKMEYE KALKARSANIZ, KARŞINIZDA MİLYONLARCA İNSANIN VİCDANININ GÜCÜNÜ GÖRECEKSİNİZ: Eğer tarihi bir hata yaparak beni ve yöneticilerimi suçlamaya çalışıp, İstanbulluların kul hakkına çökmeye kalkarsanız, karşınızda bir kavga-çatışma değil milyonlarca insanın vicdanının gücünü göreceksiniz. Biz sizin gibi kavgaya dövüşe, kutuplaşmaya ve ayrımcılığa destek vermeyiz. Biz vicdan sahibi milyonlarca temiz yüreğin inancı ve onların samimi duaları ile yol yürürüz ve kuşkusuz Allah katında da millet iradesinde de kazanan bizler oluruz gök kubbeyi başa yıkmak adalet arayışına çıkmış milyonlarca insanla meydanlarda buluşunca oluyor. Gök kubbe nasıl yıkılıyor biliyor musunuz? Bu millet, 6 Mayıs’ta iptal ettiğiniz seçimi 23 Haziran’da 806 bin oyla bize geri verince yıkılıyor. Bu hukuksuz kararla bizim milletimizden emanet aldığımız makamı milletten zorla alabileceğini zannedenler her zaman yanıldılar, her zaman kaybettiler yine kaybedecekler. Türkiye geçen yüzyıldan beri çok vesayet girişimi, darbe girişimi, millet iradesini yok sayma girişimi gördü. Milletimiz bunların tamamını tarihinin çöplüğüne attı. Bugün de aynısı olacak. Biz milletimize dayanacağız onlar hukuksuzluğa. Biz milletin vicdanına sığınacağız onlar haksızlığa. Biz milletimizin ferasetine güveneceğiz onlar vesayet odaklarına. Sonucu hepimiz biliyoruz. Milletimiz kazanacak, vesayetçiler kaybedecek. Bugün bize bu hukuksuzluğu yapanlar milletimizin iradesini yok sayacağını zannedenlerdir. Oysa milletimiz Saraçhane’den yükselen adalet, hukuk ve demokrasi sesini Anadolu’nun her yerinde duymuş olacak duyurmuş olacaklardır. Bize düşen bütün Türkiye’de milletimizle beraber adalet ve demokrasi bayrağını dalgalandırmaktır. İnşallah, milletimizden aldığımız güçle, rabbimize güvenerek bütün Türkiye’yle demokrasi ve adalet buluşmasını gerçekleştireceğiz. Milletimizden aldığımız emaneti tekrar milletimizle birlikte koruyacağız. O yüzden, gök kubbenin başınıza nasıl büyük bir gürültü ile çökeceğini merak ediyorsanız, sabırsızlanmayın az kaldı, seçim gecesi anlayacaksınız. Milyonlarca oy fark yediğinizde anlayacaksınız. Ama sizin için geç olacak. Sizi o saatten sonra Allah affetsin."