İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de düzenlediği mitingde, “21 yıl sonra ‘Memleketin geleceğinden korkma diyemiyorsan, hâlâ ‘Ben gidersem ülke batar’ diye milleti korkutmaya çalışıyorsan senin karnen sıfır. Başarısızsın, kendin itiraf ediyorsun. Bu millet korkmaz. Bu millet kendine güvenir. Onun için 14 Mayıs’ta millet kazanacak. Bir kişinin devri bitecek. ‘Ben bilirim, her şey benim. Her aklı ben biliyorum’ devri bitecek. 15 Mayıs’tan itibaren milletçe birlik, bütünlük içinde yolumuza devam edeceğiz” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Rize’de miting düzenledi. Yurttaşların taşıdıkları dövizleri okuyan İmamoğlu, sloganlarla talep edilmesi üzerine ceketini çıkartıp, Çaykur Rizespor atkısı takarak konuşmasına devam etti. “Size memleketin durumunun nabzını tutmaya başlayacağım önce” diyen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“SUZ DEREDE KUM TANESİ OLMAZSINIZ BU MEMLEKETTE: Şimdi hani tabiri caizse iki taraftan birisi kazanıyor, doğru. Şimdi ben, tarafları size anlatayım. Şıp diye anlayacaksınız. Taraflardan birisi diyor ki ‘Biz gelince her şey çok güzel olacak’. Umut veriyor. Öteki taraf da diyor ki ‘Ben gidince her şey kötü olacak’. Korku salıyor. Birisi umut veriyor, birisi korku salıyor. Size soruyorum. Umut mu kazanır, korku mu? Güler yüz mü kazanır, asık surat mı? Güler yüz kazanıyor tabii, milletini seven yüz. Ne dedim, 'Bana oy vermeyenlerin de kalbini kazanacağım'. Ben öyle bir ahlâktan geliyorum. Milletimiz korkmaz. Milletimiz kendine, devletine güvenir. ‘Ben gidince her şey kötü olacak’ ne demek ya? Bütün marifet bir kişide mi yani? 86 milyon milletin evlatları var. ‘Her şey kötü olacak’ diyerek milleti korkutmaya çalışan akıl, haddini bilmeyen, kibirli bir akıldır. Bir tanesi dün bunlar seçilince memlekete ‘veleddalin âmin’ demiş, akla bak. Allah bunların gazabından memleketi korusun. Kim giderse gitsin, burası Türkiye Cumhuriyeti devleti. Siz derede kum tanesi olmazsınız bu memlekette.
‘BEN GİDERSEM HER ŞEY ÇOK KÖTÜ OLUR’ DİYE DÜŞÜNÜYORSAN SANA GÜLE GÜLE, HADİ GİT EVİNE: O siyasetçi gitti, bu siyasetçi geldi diye bu büyük devlet, bin yıllık devlet geleneği olan bu millet zaafa uğrar mı? Kimler geldi, kimler geçti… Herkes haddini bilecek. Hepimiz gelip geçici değil miyiz, hepimiz fani değil miyiz? Baki olan vatanımız, devletimiz, milletimiz. ‘Ben gidersem her şey çok kötü olur’ diye düşünüyorsan sana güle güle, hadi git evine. Hanımına, eşine, çoluğuna çocuğuna hizmet et. ‘Her şey çok kötü olur’ diye düşünüyorsan demezler mi, 22 yıldır bu memleketi yönettin, gerekeni zamanında niye yapmadın o zaman? Çıkacaksın milletin karşısına, diyeceksin ki o zaman, ‘Ben ülkeyi öyle bir hâle getirdim ki…’, iyi yönetici bunu der. Benim mesela görevim bir gün bitecek, size söz. İstanbul’u devredeceğim. Kimseye o koltuklar kalmaz. Ben o zaman gururla teslim edeceğim. ‘Sana öyle bir İstanbul teslim ediyorum ki kardeşim, kim gelip başkan olursa, İstanbul pırıl pırıl, bütçesi şöyle, sistemi böyle, yönetim ahlâkı şöyle, hiçbir şey olmaz. Sakın korkma’ diyeceğim. Sen ne diyorsun? ‘Ben gidersem memleket kötü olacak'. 21 yıl sonra ‘Memleketin geleceğinden korkma’ diyemiyorsan, hâlâ ‘Ben gidersem ülke batar’ diye milleti korkutmaya çalışıyorsan senin karnen sıfır. Başarısızsın. Kendin itiraf ediyorsun. Bu millet korkmaz. Bu millet kendine güvenir. Onun için 14 Mayıs’ta millet kazanacak. Bir kişinin devri bitecek. ‘Ben bilirim, her şey benim. Her aklı ben biliyorum’ devri bitecek. 15 Mayıs’tan itibaren milletçe birlik, bütünlük içinde yolumuza devam edeceğiz.
BUNLAR, DEVLETİN KAYNAKLARINI HEP KENDİ TARAFLARINA YÜKLEDİLER, GEMİ YAN YATTI, SEFERE ÇIKAMIYOR ARTIK: Devlette devamlılık önemli bir ilkedir. Devamlılık ilkesi, devleti diri tutar. Artık güvenli, sağlam, kurumsalı güçlü, huzurlu bir şekilde ilerleyeceğiz. Devleti yönetmek, gemi yönetmeye benzer. Gemiyi yanlış yüklersen gemi batar. Bunlar, devletin kaynaklarını hep kendi taraflarına yüklediler. Gemi yan yattı, sefere çıkamıyor artık. Biz, devletin kaynaklarını eşit dağıtacağız. Gemi sağlam duracak denizin ortasında. Devletin kadrolarını, desteklerini, yatırımlarını, hizmetlerini bu millete eşit dağıtacağız. Bu Millet İttifakı’nın bu ülke için önemini iyi anlamanızı istiyorum. 15 Mayıs’ta iktidar siyasetin bir ucundan öteki ucuna gitmeyecek. Millet İttifakı, siyasetin orasında burasında bir yapı değildir. Biz, siyasetin tam göbeğindeyiz, ortasındayız. Millet neredeyse biz orada olacağız. Biz, milletin iktidarını kurmaya geliyoruz. Türkiye’nin birleştirici gücü, hak, hukuk, adalet mücadelesinin simgesi Kemal Kılıçdaroğlu’yla geliyoruz.
EKONOMİYİ HIZLA DÜZELTECEĞİZ: Türkiye’nin bütün siyasi akımlarını temsil eden çok değerli parti liderleriyle geliyoruz. Rize’nin gelini sayın Meral Akşener Hanımefendiyle geliyoruz. Çok değerli dostum Mansur Yavaş başkanımla geliyoruz. Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan, Sayın Karamollaoğlu, Sayın Gültekin Uysal’la birlikte geliyoruz. Tabii güzel şeylerden söz edelim istiyorum her zaman. Zaten 14 Mayıs’tan sonra Allah’ın izniyle hep güzel şeyler konuşacağız, hep güzel şeylerden bahsedeceğiz. Bazı sorunlu konulara da gireceğim. Önce bazı müjdeleri 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu adına hatırlatayım. Haziran ayında emeklilere, bayram ikramiyesi olarak 15 bin lira vereceğiz. Emeklilerin maaşlarını kolayca geçinebilecekleri seviyeye getireceğiz. Her ailenin en az asgari ücret kadar geliri olmasını sağlayacak bir sistem kuracağız. Ekonomiyi hızla düzelteceğiz. Paramızın kıymetini, alım gücünü arttıracağız. Bunlar parayı pul ettiler. Paranız işe yaramaz hâle geldi.
ÇAY 15 LİRA OLACAK: Üretim ve istihdam seferberliği başlatacağız. Gençlere, kadınlara, iş arayan herkese iş olanakları yaratacağız. Esnafı, çiftçiyi, sanayiciyi destekleyeceğiz. Borçlarını yapılandırıp maliyetlerini düşüreceğiz. Rahat nefes aldıracağız onlara ki daha çok üretsinler, daha çok insan çalıştırsınlar. Bütün çocuklara ücretsiz süt ve yemek dağıtacağız. Devletin kapılarını bu milletin evlatlarına açacağız. Liyakat geçerli olacak. Sevgili gençler, mülakatı çöpe atacağız. Makamlara liyakatla siz geleceksiniz. Vatanın evlatları gelecek. 14 Mayıs’tan sonra çok güzel şeyler yaşayacağız, hep güzel şeylerden söz edeceğiz. Rize’nin önemli bir kurumudur Çaykur. Çaykur, üreticiyi destekleyecek şekilde etkili hâle gelecek. Çayın bereketi artacak, çayın üreticisi hakkını alacak. Çayı üreten insanların keyfi yerine gelecek. Çaykur’un liyakatle yönetilmesini sağlayacağız. Çaykur, bugüne kadar ne yazık ki yerle bir edildi. Genel Başkanımızın müjdesini buradan tekrarlamak istiyorum. Çay 15 lira olacak.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ’Nİ BİLE AYAĞA KALDIRACAĞIZ: Bugün enflasyonun nereye geldiğini biliyoruz. Yüzde 64 arttırıyorlar çayı. Memlekette enflasyon yüzde 130. Çocuk bile enflasyonu biliyor. Geçen bir çocuğun mesajını okudum. Diyor ki, ‘Eti Cin’i geçen yıl 1,5 liraya alıyordum. Şimdi 3,5- 4 lira oldu’. Çocuk bile, çocuk bile Eti Cin üzerinden enflasyonu biliyor. Enflasyon karşısında da çay üreticisini koruyacağız. Üniversite gençlerimiz var Rize’de, biliyorum. Üniversitede okuyan gençlerimizin bütün sorunlarıyla ilgileneceğiz. Onların burs imkânlarını arttıracağız. Onların gelecekle ilgili kaygılarını ortadan kaldıracağız. Bunlar, üniversite nedir, bilmiyorlar. Üniversiteyi bile baskı altında tutmaya çalışıyorlar. Üniversitedeki akademisyen düşünecek, taşınacak, eleştirecek. Onlar yaratıcı insanlar. Çocuklara, gençlere öğretecek. Sen öyle yaparsan işte Rize’deki Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, ülke sıralamasında gerilere düşer. Deyin ki, Ekrem İmamoğlu dedi ki, ‘Millet İttifakı’nda Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ni bile ayağa kaldıracaklar. Onu bile düzeltecekler’. Üniversite, sadece binadan ibaret değildir. Sadece okuldan ya da içindeki birtakım yapılardan ibaret değildir. Üniversiteler, özgür alanlardır. İlim irfan yuvalarıdır.
KENDİ BAKANLARI BİLE BUNLARLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORLAR: Rize’nin derelerini, yaylalarını, ormanlarını koruyup geliştireceğiz. Rize’nin bütün ulaşım sorunlarını biz çözeceğiz. Biz iş yapmaya geliyoruz. Çok güçlü, çok enerjik bir kadromuz var. Bugünkü iktidarın bu ülkeye verebilecek inanın, dermanı kalmadı. Bunların kendilerine bile faydası kalmadı. Yoruldular, tükendiler. Bildikleri çare kalmadı. İşe yarar kadroları kalmadı. Kendi çalıştıkları bakanlar bile bunlarla çalışmak istemiyorlar. Tekliflerini reddediyorlar. Çünkü orada bilgilerinin işe yaramayacağını biliyorlar. Onun etrafında memleketin geleceğini düşünen kim varsa uzaklaştı. Bunlar birbirlerine öyle bir düştüler ki, her gün Pandora’nın kutusu açılıyor. Her gece kimin, hangi filmini, hangi itiraflarını dinleyeceğimizi şaşırdık. Cumhuriyetin yüzüncü yılında o itirafları dinledikçe benim yüzüm asılıyor, moralim bozuluyor, utanıyorum ama bunlarda utanma da yok. Memleketimi bu duruma düşürenlere yuh olsun.
DİYANET’İN BAŞINDAKİ PARTİZAN AKLI ORADAN YOLLAYACAĞIZ: En son bazı bilgiler duyuyorum. Özellikle bazı coğrafyalarda bunu yayıyorlar. Neymiş efendim, Millet ittifakı gelecekmiş, Diyanet’i kapatacakmış. Bunlara Allah akıl versin. Benim duam tutar da bir tek bunda tutmadı. Vallahi 5 senedir Allah akıl versin bunlara diyorum, bir tek burada tutturamadım. Gene ben dua edeceğim. Ben iyilik sahibi bir insanım. Yahu Diyanet’i kuran Mustafa Kemal Atatürk. Biz Diyanet’i niye kapatalım? Ama şunu yapacağız: O Diyanet’in başındaki partizan aklı oradan yollayacağız. Bizim camilerimiz, kutsallarımız. Bizim Allah’la kul arasına kimse giremez. Bizim camilerimizi siyasete kimse alet edemez, ettirmeyeceğiz. Oralar bizim inancımızın güzel ahlâkını, peygamber efendimizin güzel sözlerini, ahlâkını anlatan yerler olacak ama siyaset konuşulan değil. Bir kişinin, öbürünün hain ilan edildiği yerler olmayacak. Oralar bizim camilerimiz, memleketimin insanlarının dua ettiği yer. Diyanet açık kalacak ama Diyanet’in içindeki partizanlığı söküp atacağız.
TAŞ ATANLARIN BİR KISMI ORTAYA ÇIKTI, ÇENELERİ KESİLDİ: Benim güzel ablalarım var burada. Herkes kendi giyimi kuşamıyla burada. Kimse kimsenin giyimine, kuşamına karışmayacak. Herkes kendi yaşamının amiridir. Bunlar gelir, köylerde insanları aldatmaya çalışırlar. Böyle bir şey yok. Ben bu toprakların, bu memleketin evladıyım. Buna fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Bu tür insanları birbirine düşüren, yalanla, iftirayla insanları birbirine kırdıran aklı bir an önce evine yollayacağız. Bugün geldiğimiz noktada siyasetin en zor zamanlarına yaklaştık. 14 Mayıs’a az kaldı. Ne yaptılar bunlar? Bir avuç insana, sözüm ona bizi Erzurum’da kışkırttıkları insanlara taşlatmaya kalktılar. O kadar elleri, gözleri, yüzleri birbirine karıştı ki, bunlar ne yaptıklarını bile bilmiyorlar. Sonra pişman oldular, birbirlerine düştüler. Bir de utanmadan dediler ki, ‘Ya bunlar kendilerini taşlatıyorlar’. Akıl bu kadar gitmiş. Yani biz oraya gideceğiz. Kendimizi kendimize taşlatacağız. Taş atanların bir kısmı ortaya çıktı. Şimdi çeneleri kesildi. Daha konuşamıyorlar. Ya gene diyeceğim Allah bunlara akıl versin diye.
BU MİLLET 31 MART’TA UYANDI: Biz, artık çok güzel şeyleri konuşmaya başlayacağız. Bunlar şimdi iftira atmaya başladılar. ‘Efendim, bu seçimde onlara oy verirlerse milli irade, bize oy verirlerse darbe’, yok öyle şey. Bunlara aldanmayın. Bunlar her türlü kötülüğe başvurabilirler ama millet uyandı. 31 Mart’ta uyandı. Millet bunları yendi. 31 Mart’ta yendi. Sonra ne oldu? Bunlar seçimi iptal etmeye kalktı. 13 bin 500’lük oyluk farkı, 806 bin oy farkına ulaştı. Millet, bunlara kocaman bir demokrasi tokadı attı. Bırakın, bu memleket size ait değil, bu memleket 86 milyon insana ait. 86 milyon insanımızın ortak evi. Evimizin içini hep birlikte temiz tutacağız. 14 Mayıs’ta milletçe ortak evimizi, devletimizi tertemiz yapacağız. Geçmişe sıkışıp kalmadan demokratik, özgür ve güvenli geleceğimize odaklanacağız. Geleceğin umutlarına odaklanacağız. Sorunun değil, çözümün sahibi olacağız.
TÜRKİYE, ELİ EKMEK TUTANLARIN ÜLKESİ OLACAK: Farklı siyasi anlayışları buluşturan Millet İttifakı, tam da bu nedenle huzurunun güvencesidir. Bir avuç insanın iktidarı bitecek, milletin iktidarı başlayacak. 15 Mayıs’tan itibaren Türkiye, güçlü ülke yolunda emin adımlarla yürüyecek. Liyakatsiz ve beceriksiz kadroların yüzünden ekonomimiz yerle bir oldu. Orta gelirli yoksul, yoksulu fukara yaptılar. Türkiye’yi Millet İttifakı’nın bilgili, becerikli kadroları yönetecek. Türkiye, eli ekmek tutanların, işiyle gurur duyanların ülkesi olacak. Benim sizden ricam var. Lütfen bunu anlatın. ‘Siyasetçilerin yalanlarına, günahlarına, suçlarına ortak olmayın’ deyin, cesur olun, yanlışa yanlış deyin. Sizler Kuvayi Milliye ruhunu taşıyorsunuz.
DEVLETİN KURUMLARINA MALI GİBİ BAKIYORLAR: Diyelim ki birimiz Sayın Cumhurbaşkanı’na oy veriyor, öbürü de Sayın Kılıçdaroğlu’na oy veriyor. Şimdi biri öbürünün kapısını çalsa, acil bir durum olsa bugünkü düzen ne diyor biliyor musun, ‘Kapat suratına’ diyor. Kapatırlar, biliyorum. Biz onu yapmayacağız, bitireceğiz. Başka düşüncelere sahip olabiliriz. Bu nedir Allah aşkına? Milleti bu duruma nasıl düşürürsünüz siz? Milleti bu şekilde nasıl bölersiniz? Buna müsaade etmeyeceğiz. Milletin evlatlarını barıştırmaya geliyoruz. Bunlar, malı gibi bakıyorlar devletin kurumlarına, İstanbul’a da öyle baktılar. Her yere öyle bakıyorlar. Yahu bu milletin. Sen orada emanetçisin. Bir koltuğa geldin. Günün gelince gideceksin. Zaten zamanın geldi. 14 Mayıs’ta yolluyoruz sizi. Rizeli doğru karar verecek. Ben size kişisel yaşamımdan bir anı paylaşayım. Benim babam da bugün burada. Benim ailemin ticaret yaşamının çoğu bu sahilde geçti. Babam Hasan İmamoğlu, ‘Bana Rize’nin parası bereketli geldi. Beni varlıklı kılan odur’ der. Allah bereket versin. Rizeli insanlar, güzel insanlardır. Doğruya doğru, eğriye eğri derler.”