Önergede HSK Başkanı sıfatıyla Bakan Bekir Bozdağ’a, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu davasının önceki hakimi hakkındaki iddiaların neden soruşturulmadığını sordu. Aydoğan, “Yargı üzerinde oluşturulan kara bulutların aralanması adına bu soruşturma çok büyük önem taşıyor” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili, TBMM Adalet Komisyonu üyesi Avukat Turan Aydoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sözlerine verdiği yanıt üzerine Yüksek Seçim Kurulu üyelerine "ahmak" dediği iddiasıyla açılan hakaret davasının önceki hakimine "İmamoğlu'nu siyasi yasaklı hale getirecek oranda ceza verilmesi" yönünde baskı yapıldığı iddialarını Meclis gündemine taşıdı. Aydoğan, davanın önceki hâkiminin çevresindeki bazı yakını olan hakim ve savcılara “İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi” dediğini ve kabul etmemesi üzerine Samsun’a sürüldüğü iddialarını da vurgulayarak, HSK Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sorular yöneltti.
CHP’li Aydoğan, bu iddiaların henüz soruşturulmuyor olmasının yargıya olan güveni derinden zedelediğini dile getirerek şunları ifade etti: “İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu 16 milyon İstanbullunun başkanıdır. Söz konusu davaya da İmamoğlu’na yönelik bir davadan çok İstanbullulara yönelik bir dava olarak bakıyoruz. Yapay gündemler ve çarpıtma iddialarla oluşturulan bu dava başından beri yargının siyasallaştığının göstergesidir. Davanın önceki hakimi hakkında ortaya atılan iddialar ne yazık ki yargıya olan güveni derinden sarsmıştır. Bu kadar önemli iddiaların konuşulduğu bu süreci HSK Başkanı olarak Sayın Bekir Bozdağ’ın daha sağlıklı yürütmesi gerektiğine inanıyorum. Şimdiye kadar bir soruşturma başlatılmamış olması oldukça düşündürücü. Sayın Bakan HSK Başkanı sıfatıyla soruşturma açılması yönünde sürecin başlatılmasını sağlayabilecekken sesiz kalıyor olmasını doğru bulmuyorum. Bu sessizliğin nedenini ve ne zaman sonlanacağını sorgulamak bizim görevlerimiz arasındadır.”
Aydoğan Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti:
1. Hakimler ve Savcılar Kurulu bu iddiaları bugüne kadar neden incelemeye almamıştır?
2. Bu iddia üzerine, HSK Başkanı olarak bu soruşturmanın yapılabilmesi için sürecin başlatılması bağlamında konuyu HSK gündemine taşıdınız mı?
3. Söz konusu hakim hakkında ortaya atılan iddialar gerçek midir?
4. Hakimler ve Savcılar Kurulu müfettiş görevlendirerek bu iddiaları incelemeye alacak mıdır?
5. Söz konusu iddianın yargı üzerinde şüphe yaratmış olması nedeniyle bu tasarrufun hayata geçirilmesi için şimdiye kadar ne gibi adımlar atılmıştır?
6. Bu bağlamda “Yeni hakime de baskı yapılıyor mu?” sorusu da gündeme gelmiştir. Bu konuda oluşan soru işaretlerinin giderilmesi için bir tasarrufunuz olmuş mudur?
İmamoğlu'na hapis cezası vermeyi kabul etmediği için davadan alındığı iddia edilen hakim Hüseyin Zengin, kendisiyle ilgili çıkan yazı ve haberlere erişim engeli getirtti. Zengin'e yakın çevresi tarafından başının derde gireceği uyarısı yapıldığını belirten Gazeteci Barış Terkoğlu, ayrıca hakim ve savcılara şantaj için hazırlanan dosyalar bulunduğunu iddia etti.
'YENİ BİR YARGI KANUNU DEVREYE GİRDİ'
Terkoğlu, engellenen yazısıyla ilgili köşesinde şunları paylaştı:
"Hâkim Hüseyin Zengin, görevi gereği, konuşmak istesem de konuşmadı. Ancak yakın çevresi, yaşananların açığa çıkmasının 'onu zor durumda bıraktığını' söyledi. Söylenene göre, pek çok meslektaşı, hâkim Zengin’i arayıp 'Başın derde girecek' diyerek uyarıda bulunmuş.
Haksızlar diyemem. Nitekim Hâkim Zengin de böyle düşünmüş olacak ki yazdığım yazıya erişim engeli kararı aldırdı.
İstanbul 2. Anadolu Sulh Ceza Hâkimliği’nin aldığı karara bakıyorum. Yoksa yanlış mı yazdım diyorum. Ama yok... Karar şundan ibaret:
'Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde; talepte bulunulan haber içerikleri dikkate alındığında, talepte bulunanın rızası dışında isim ve soy ismi kısaltılmadan olduğu gibi verildiği, bu yönüyle kişilik hakkı ihlal edildiği kanaatine varılarak talepte bulunanın isim ve soy ismiyle ilgili içeriklerin çıkarılmasına dair hüküm kurulmuştur.'
Yani mahkeme diyor ki: 'Yazılanlar yalan diyemem, keşke hâkimin adını H. Z. diye yazsaydın!'
Yeni bir yargı kanunu daha böylece devreye girmiş oldu!"
'HAKİM VE SAVCILARA HAZIRLANAN ŞANTAJ DOSYALARI VAR'
Zengin hakkında Sabah gazetesinde çıkan "FETÖ" haberlerine de erişim engeli getirildiğini belirterek yargı mensupları üzerinde eski dosyaları kullanılarak şantaj yapıldığını iddia etti. Terkoğlu'nun yazısından ilgili bölüm şöyle:
"'Sabah yalan yazar' önyargısına yenilmeden, bu ifadelerin peşine düştüm. Önce yargıda, Hâkim Zengin hakkında bir FETÖ davası ya da soruşturması var mı diye baktım. Yoktu, bulamadım.
Acaba “HSK’ye ulaşan bir şey var mı” diye baktım. Gerçekten de HSK’ye Hâkim Zengin ile ilgili bir dosya gelmişti. Kapağında 2020/5019 numarasının yazdığı dosyayı, HSK 1. Daire incelemiş, adli bir soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar vererek arşive kaldırmıştı. HSK’ye göre, Hâkim Zengin’in görevini yapmasını engelleyecek bir durum yoktu. Bu nedenle Zengin hâkimliğe devam etmiş, son İmamoğlu meselesine kadar, her şeyi yolunda gitmişti.
Ancak...
İmamoğlu dosyasında, istenileni yapmayınca, önce sürülmüş, olay açığa çıkınca da arşivdeki dosyanın kapağını birileri açmış, Sabah Grubu’na da 'vurun' demişti.
Tabloya başından sonuna bakınca facianın büyüklüğü daha net görünüyor...
Belli ki hâkim ve savcılara, 'gerektiğinde vurulmak üzere', hazırlanan şantaj dosyaları var. Bir ekip, istenileni yapmayan yargı mensuplarına karşı bu dosyaları bekletiyor. Öte yandan, bu dosyaların ucu gösterilerek kimlere bugüne kadar neler yaptırıldı bilmiyoruz..."
Ne olmuştu?
"Zengin’in, güvendiği kimi hâkim ve savcılara neler anlattığını öğrendim" diyen Terkoğlu, Zengin'in şunları anlattığını öne sürmüştü:
"Ben de hükümete destek veriyorum. Hatta eşim, hükümetin desteklediği 2 No’lu Baro’da çalışıyor. Ancak ben hâkimim. Tarafsızlığımı korumak zorundayım. Buna rağmen bazı savcılar aracılığıyla, İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi. Bu suçlara ilişkin daha önce verilmiş kararları inceledim. Vicdani olarak, böyle bir cezanın adaletsiz olacağını gördüm. İmamoğlu hakkında, asgari sınırdan ceza verip, hükmün açıklamasını ertelemenin en doğrusu olacağına karar verdim. Bunu birkaç kişiye de söyledim. Durumdan haberdar olan ve adliyeyi yöneten bir isim, hükümetle görüşerek atamamı yaptırdı."