CHP'li Gökhan Günaydın da seçimlerde organize usulsüzlükler olduğunu öne sürerek sert ifadeler kullandı. Günaydın: "Böylesine bir tesadüfler zincirini organize edebiliyorsanız bu işler en azından organize işler olarak tanımlanmalıdır ve torbacı iktidar olarak tanımlanmalı"
TBMM’de Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) seçilecek üyelerin belirlenme süreci tartışmaları da beraberinde getirdi.TBMM Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon 6 Mayıs'ta HSK'ya seçilecek 7 kişiyi belirledi.
CHP, Komisyonda Anayasa'ya aykırı şekilde üye seçimi yapıldığını söyledi. Mevzuatta olmayan üçüncü tur ile seçimin yapılmadığını belirten CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bu mesele tam bir hukuksuzluk örneğidir. Anayasa açıkça diyor ki; ilk turda nitelikli çoğunluk aranır, ikinci turda daha düşük nitelikli çoğunluk aranır, bu da sağlanamazsa en çok oyu alan iki aday arasında kura çekilir. Ancak AKP, olmayan bir üçüncü tur oylaması icat ederek, kendi 30 oyu ile (MHP dahil) iki adayı da belirleyip kuraya götürmeye çalışıyor. Bu bir 'cüretkârlık', hatta 'tenezzül', Anayasa’ya karşı bir yan kesicilik teşebbüsüdür" dedi.
AKP ve MHP'li vekillerin oyları ile belirlenen HSK üyeleri de dün kura usulü ile belirlendi.Belirlenen 7 HSK üyesine, CHP sert tepki gösterdi. CHP, yapılan seçimlerin hem usule hem de esasa aykırı olduğunu savunarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, AYM'ye yaptıkları itirazın ardından açıklamalarda bulundu. "Dün gece Türkiye Büyük Millet Meclisi karanlık gecelerinden birisini yaşadı" diyen Günay, HSK seçimlerinde hukukun açıkça ihlal edildiğini söyledi.
Günaydın, seçimlerin ardından sadece 10 saat içinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını belirtti:
"Ondan tam 10 saat sonra, yalnızca 10 saat sonra Anayasa Mahkemesi'ne hem usul hem esas yönünden eylemli içtüzük ihlali gerekçesiyle bu seçimlerin öncelikle yürürlüğünün durdurulması ve her halükârda iptali amacıyla dilekçemizi hazırladık."
Günaydın, HSK’nın yapısının zaten 2017 Anayasa değişikliğiyle bağımsızlığını kaybettiğini savunarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede adaleti, yargının tarafsız ve bağımsızlığını tesis etmek istiyorsanız Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu doğru organize etmeniz gerekir."
"TORBACI İKTİDAR DESEK YANLIŞ OLMAZ"
Seçim sürecinde yasa ve içtüzüğe aykırı yöntemlerin uygulandığını öne süren Günaydın, üçüncü tur oylamanın icat edildiğini ve ad çekmeye gidilmeden isimlerin belirlendiğini ifade etti. Oylama sonuçlarındaki dikkat çekici “tesadüfleri” şöyle örnekledi:
“Fuzûli Aydoğdu birincide 270, ikincide 204 oy alıyor. Ad çekmede Fuzûli Aydoğdu çıkıyor. Demek ki torba buna göre bir torba.”"Hakan Yüksel birincide 283, ikincide 203 oy alıyor ve torbadan her nasılsa yine Hakan Yüksel çıkıveriyor."
Günaydın, bu “tesadüfler zincirinin” organize bir yapıya işaret ettiğini belirtti ve ağır bir ifadeyle şu çıkışı yaptı:
"Arkadaşlar, artık biz buraya 'torbacı iktidar' dersek yanlış bir şey mi söylemiş oluruz?"
Biz Hâkimler Savcılar Kurulu'nun teşkilinde meclis başkanının gözleri önünde, bütün partilerin, katılanların, grup başkanvekillerinin, iktidar blokunun çabasıyla buradan böylesine bir tesadüfler zincirini organize edebiliyorsanız bu işler en azından organize işler olarak tanımlanmalıdır ve torbacı iktidar olarak tanımlanmalıdır.
DANIŞTAY SEÇİMİNDE NELER OLDU? GÜNAYDIN KULİSLERİ İŞARET ETTİ
Danıştay üyeliği seçimindeki tek farklı sonuca da değinen Günaydın, burada torbadan çıkan ismin şaşırtıcı biçimde farklı olduğunu vurguladı.
"Bu kez Cengiz Aydemir torbadan çıkmıştır. Bunun da nasıl gerçekleştiğini önümüzdeki dönemlerde kulis bilgileri üzerinden basının alacağını biz de tahmin ediyoruz."
CHP’li Günaydın, HSK’nın bu yöntemlerle belirlenmiş bir yapıyla bağımsız kararlar almasının mümkün olmadığını söyleyerek, Anayasa Mahkemesi’nden acil bir karar beklediklerini ifade etti:
"Anayasa Mahkemesi'ni gecikmeksizin burada önce çoktandır vermediği yürürlük durdurma kararını ve arkasından iptal kararını vermesini bekliyoruz."
Günaydın, yargı bağımsızlığına zarar verildiğini belirttiği konuşmasını çarpıcı sözlerle bitirdi:
"22 yıllık iktidarlarında üzülerek ifade etmek istiyorum ki cübbede olmaması gereken üç şey cübbelere eklenmiştir: Cep, düğme ve rozet."
Eğer "Adalet yoksa devlet çetelerden başka nedir ki?" sözünü, milattan sonra 50. yılda söylenmiş sözü burada hatırlatmayı bir görev sayıyorum.
Günaydın'ın konuşması da şöyle:
Dün gece Türkiye Büyük Millet Meclisi karanlık gecelerinden birisini yaşadı. Hâkimler Savcılar Kurulu'na aday belirleme için toplantı, genel kurul gerçekleştirildi ve saat 00:32 itibariyle meclis kapandı.
Ondan tam 10 saat sonra, yalnızca 10 saat sonra Anayasa Mahkemesi'ne hem usul hem esas yönünden eylemli içtüzük, ihlali gerekçesiyle bu seçimlerin öncelikle yürürlüğünün durdurulması ve her halükârda iptali amacıyla dilekçemizi hazırladık ve Anayasa Mahkemesi'ne biraz evvel sunmuş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede adaleti, yargının tarafsız ve bağımsızlığını tesis etmek istiyorsanız Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu doğru organize etmeniz, doğru teşkil etmeniz gerekir.
Üzülerek ifade ederim ki 2017 Anayasa değişikliğinden bu yana o cephede doğru işler olmamaktadır. Zaten Hâkim Savcılar Kurulu'nun 13 kişilik, , teşkil edilen üyelerinin dördünü doğrudan partili cumhurbaşkanı atamaktadır.
Birisi Adalet Bakanı, bir diğeri de müsteşar olmak üzere iki kişi de yine parti üzerinden gelmektedir. Böylece altı kişi oluştuktan sonra geriye kalan yedi kişinin nasıl seçileceği hem anayasada hem de içtüzükte gösterilmiştir.
Anayasa ve Adalet Komisyonu'nun birleşiminden oluşan Karma Komisyon'da yaptıkları, icat ettikleri yeni oylama yöntemleriyle zaten 15 kişiyi belirlediler.
Oysa kanun koyucu, anayasa yapıcı diyor ki: "İlk oylamada üçte iki, ikinci oylamada beşte üç çoğunluğu ara. Eğer bunu bulamıyorsan ad çekme yöntemine başvur." Neden üçüncü aşamada ad çekmeyi öneriyor, söylüyor, talimatlıyor anayasa yapıcı?
Çünkü böylece kurulun demokratik meşruiyetinin sağlanması açısından siyasi partileri uzlaşmaya zorluyor. Bu amir hükme rağmen ve yöntemde paralellik ilkesine rağmen ad çekmeye gitmeyerek komisyon oylamalara devam etmiş ve 15 kişilik heyeti oluşturmuştur.
Ama iktidar bloku için bu da yeterli değildir. İşte dün gece bu çerçevede bir karanlık gece yaşanmıştır. Biz Anayasa ve Adalet Komisyonu'nun oluşturduğu Karma Komisyon'dan çekildiğimiz gibi dün de yaşanan hukuksuzluklara tanık olmamak, bir şekilde iş birliği içerisinde olmamak ve ertesi sabah dilekçemizi Anayasa Mahkemesi'ne teslim edeceğimizi beyan ederek genel kurulu terk ettik.
Bugün yapılan oylamaların sonuçlarına bakalım. Yargıtay'dan gelen bir üye Ömer Faruk Aydıner, Fazıl, Fuzûli Aydoğdu, Mustafa Yapıcı. Fuzûli Aydoğdu birincide 270 oy alıyor, ikincide 204 oy alıyor. Ad çekmede Fuzûli Aydoğdu çıkıyor. Demek ki torba buna göre bir torba. Fuzûli Bey çıkmış. Tesadüf diyelim. İkinci duruma bakıyorsunuz. İbrahim Demir, Hakan Türkön ve Hakan Yüksel giriyorlar sandığa. Hakan Yüksel birincide 283, ikincide 203 oy alıyor ve torbadan her nasılsa yine Hakan Yüksel çıkıveriyor. Üçüncü oylamaya bakalım. Seyfi Han, Şerafettin Saka, Ergün Şahin torbaya giriyorlar.
Seyfi Han birincide 284, ikincide 218 oy alıyor ve torbadan her nasılsa Seyfi Han çıkıveriyor. Ve diğeri, diğer sandık. Hasan Oğuz Altınkaynak, Fiden Şaştım ve Alişan Tiryaki sandığa giriyorlar.
Alişan Tiryaki birinci oylamada 293, ikinci oylamada 217 oy alıyor ve her nasılsa ad çekmede bu da tesadüfen çıkıveriyor.
Arkadaşlar, artık biz buraya "torbacı iktidar" dersek yanlış bir şey mi söylemiş oluruz?
Siz Hâkimler Savcılar Kurulu'nun teşkilinde meclis başkanının gözleri önünde, bütün partilerin, katılanların, grup başkanvekillerinin, iktidar blokunun çabasıyla buradan böylesine bir tesadüfler zincirini organize edebiliyorsanız bu işler en azından organize işler olarak tanımlanmalıdır ve torbacı iktidar olarak tanımlanmalıdır.
Buradaki tek istisna Danıştay üyeliğinin seçiminde gerçekleşmiştir. Kemal Açıkgöz, Cengiz Aydemir ve Aysel Demirel'in girdiği sandıkta birinci oylamada 284, ikinci oylamada 219 oy alan Aysel Demirel değil de bu kez Cengiz Aydemir torbadan çıkmıştır.
Bunun da nasıl gerçekleştiğini önümüzdeki dönemlerde kulis bilgileri üzerinden basının alacağını biz de tahmin ediyoruz.
Burada bir kuşku duymuyoruz. Şimdi böylesine bir oylamada Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun tarafsız ve bağımsız olması, hâkim ve savcıların atamalarını, görevde yükselmelerini, görevden alınmalarını, incelemelerini, soruşturmalarını layıkıyla ve doğru bir biçimde yapacağını öngörmek mümkün olabilir mi?
Bakın, Venedik Komisyonu zaten 2017 sonrasında hazırladığı raporda anayasanın HSK ile ilgili düzenlemesini cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanı olduğu için atayacaklarının bağımsız ve tarafsız olmayacağı, 3/5 çoğunluğa sahip olan cumhurbaşkanının partisinin de HSK'nın tamamını atayabileceğinden bahsediyordu.
Bugün AKP üçte beş, beşte üç çoğunluktan çok geridedir ama Cumhur İttifakı bloku ve onlara yandaşlık edenlerle birlikte bu bloku torbacılık yöntemleriyle sağlayabilmiştir.
Bu başında da ifade ettiğim gibi eylemli bir içtüzük ihlalidir. Hem usul yönünden hem esas yönünden anayasaya aykırıdır. 22 yıllık iktidarlarında üzülerek ifade etmek istiyorum ki cübbede olmaması gereken üç şey cübbelere eklenmiştir.
Artık bu memlekette örnekleriyle görüyoruz ki, doğru çalışan bir grubu tenzih ederim, o cübbelerde maalesef cep vardır.
O cübbelerde üzülerek ifade ediyorum ki düğme vardır ve o cübbelerde memleketin altına dinamit koyacak şekilde artık rozetler vardır.
Bunun kabul edilebilmesi mümkün değildir. Anayasal düzeni korumak için çalışan ve arkamızda kocaman binası bulunan Anayasa Mahkemesi'ni gecikmeksizin burada önce çoktandır vermediği yürürlük durdurma kararını ve arkasından iptal kararını vermesini bekliyoruz.
Eğer "Adalet yoksa devlet çetelerden başka nedir ki?" sözünü, milattan sonra 50. yılda söylenmiş sözü burada hatırlatmayı bir görev sayıyorum.
9484,39%-0,31
38,81% -0,08
44,07% 0,46
4125,12% 0,41
6662,82% 0,53