Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; Hatay’ın Samandağ İlçesinde önceki gün polisin dur ihtarına uymadığı için açılan ateş sonucu Güven Oğurol isimli yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Yaşam hakkı, Anayasa ve Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve ekli protokollerle güvence altına alınmış, devletin koruma ve güvence altında tuttuğu en temel insan temel hak ve hürriyetlerinden biridir.
Bundan dört yıl önce yaşanan bir olayla ilgili olarak Yüksekova Kaymakamı, bunu “normal bir asayiş olayının iletişim kazası sonucu istenmeyen yerlere gittiği” şeklinde ifade etmişti.
Ne yazık ki; yasalaşan “İç Güvenlik Paketi” ile polisin kullandığı yetkileri genişleten düzenlemenin Güven Oğurol gibi yurttaşlarımızın bu gibi bilinçli iletişim kazalarını çoğaltacağı; “İç Güvenlik Paketi” ile polis ve jandarmaya verilen yetkilerin toplumsal huzuru bozacağı, hukuka olan inancı yitirecek şekilde orantısız ve denetimsiz bir biçimde arttırıldığı, yargının devre dışı kalacağı, polis devleti olgusunu meşrulaştırdığı, Yargı yetkisinin polise, idareye, yürütmeye verildiği, hak ve özgürlüklerin kazanımı için insanlık tarihinin yaşadığı tüm acıların hiçe sayıldığı tehlikesine dikkat çekmiştik.
Ülke olarak yaşadığımız olağan dışı gergin bir ortamda, Samandağ İlçemizde yaşanan öldürme olayı ile toplumda doğan bir infial hali mevcutken ve Güven Oğurol’un yaşamını yitirdiği olayın içeriği ve sebebi ile ilgili kamuoyuna yetkili ağızlar tarafından bir açıklama yapılmamışken; Güven Oğurol’un yaşamını yitirmesine yol açan polis memurlarının daha 24 saat geçmeden, tutuklamaya sevkleri dahi gerekli görülmeden, adli kontrol ile serbest bırakılmaları vatandaşlarımızın kaygısını arttırmıştır.
Bir trafik kazasında bile infial olgusu gözetilirken, ruhsatsız silah taşınmasında bile bu tür suçlar toplamda artmasın diye tutuklama tedbirine başvurulurken, bir basın açıklamasında bile 14 günlük gözaltı süreleri ile gözaltı uygulanırken, herhangi bir asayiş olayında bile gözaltındaki kişiye ulaşılamazken, kişinin yaşamını yitirmesine yol açan bir olayın delillerinin bile ne şekilde toplandığı, toplanıp toplanmadığı belirsizken, delil de toplama alanında olan failler hakkındaki adli kontrol kararı infial halini daha da arttırmıştır.
Yargı alanı failin kim olduğu ile mağdurun kim olduğu ile ilgilenmez. Adaletin şeklen dahi sağlanması beklenir ve yürütmenin emrinde yargı görüntüsü de vermemek gerekir. Ne yazık ki izlendiği ve gözlendiği kadar, her devlet kurumunda ve her yetkiyi kullananda bir keyfiyet ve yurttaşın değersizleştiği bir hal almış başını gitmiştir. Eğer bu da bir iletişim kazası olarak adlandırılmış ise, bu gibi iletişim kazalarını da takip edeceğiz.
Hukuk Devleti’nde her bireyin kendini hukuki güvenlik içinde hissedeceği bir anlayış kurulana; kamu görevi görenler keyfiyeti, hukuksuzluğu tekrar etmeyecek şekilde hukuki ve fiili cezasızlık olgusu yok olana kadar Avukatlık Kanunu’nun Barolara yüklediği görevler olan Hukuk Devleti, Hukukun Üstünlüğü ve İnsan Haklarının sağlanması için bu olayın peşinde olacağız.