İHD İnsan Hakları Derneği İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, BM barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmesine karşın maalesef bu ideallerin çok gerisinde kaldı
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 75. yılındayız. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan temel hakların uygulanamadığı bir dünyada yaşamanın verdiği buruklukla barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bunları güvence altına alacak demokrasi mücadelesi verilmesini savunmaya devam ediyoruz.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Komisyonca hazırlanan bir Giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edilmiştir. Türkiye, Evrensel Bildirge’yi, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe koymuştur.
Birleşmiş Milletler, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmesine karşın maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalmıştır. Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. Birleşmiş Milletler örgütü de, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır.
Gelinen aşamada güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birliktelikler, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde birer engele dönüşmüştür. Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Bütün bu olumsuzlukların karşısında dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde olmaktadır.
Güçlünün hiçbir kural hiçbir hukuk tanımadan zayıfı ezdiği ilkel insandan beri var olan ahlak ölçülerinin yok sayıldığı bir çatışma dönemini yaşıyoruz. Tek değerin ekonomik çıkarlar olduğu bu dönemde insanlık büyük acılar çekmektedir. Dünyanın gözü önünde Filistin’de, Rojava’da ve daha pek çok yerde yaşanan çocuk ve sivil ölümleri insanlığın geleceğini tehdit etmektedir.
2023 yılında Türkiye’de çeşitli hak kategorilerinde gerçekleşen ihlallere bakarsak; Siyasal iktidarın ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan politikaları 2023 yılında yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin başlıca sebebini oluşturmaktadır. Yaşam hakkı ihlalleri, sadece devletin güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, “önleme ve koruma” yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu yaşam hakkı ihlalleri vardır. Yaşadığımız deprem sonrasında başta yaşam hakkı barınma hakkı ve sağlık hakkı olmak üzere çok sayıda hak ihlali yaşandı. Şimdi de rezerv alan vb uygulamalarla mülkiyet hakları ihlal edilmeye çalışılıyor. Son yıllarda, kişileri cezalandırmaya, yıldırmaya, otorite kurmaya yönelik veya ceza soruşturmasının (itiraf almak bilgi edinmek/“delil toplamak” amaçlı) bir aracı olarak işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının büyük artış gösterdiğine işaret eden ciddi ve geniş alana yansıyan tespitler ve iddialar bulunmaktadır. Hapishaneler kanayan yara haline gelmiştir.
Tecrit başta olmak üzere infaz uygulamasında yaşanan keyfilikler ve her türlü baskı 2023 yılında da hapishaneleri insan haklarının ihlal edildiği merkezler haline getirmiştir. Hasta mahpusların tedavi ve yaşam koşulları uygun olmamasına rağmen bırakılmaması ya da ölmeden birkaç gün önce bırakılması mahpuslara yönelik uygulamaların en somut örneğidir. Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümüne yönelik içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Bizler, Kürt sorununun her zaman demokratik ve barışçıl çözümünü savunduk bunu savunmaya devam edeceğiz. ısrarlıyız. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri 2023 yılında da karşılığını bulmamıştır. AİHM’nin zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Cemevleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesi ile ilgili kararlarının gereği yerine getirilmemiştir. Akbelen’den Cudi’ye kadar yapılan çevre katliamı uzun süre kamuoyunda tartışılmıştır.İktidarın basın üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2023 yılında da sürmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğü alanında çok ciddi ihlaller yaşanmıştır.
Bu yıl içinde de gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu vb. çok sayıda kişiye davalar açılmış, tutuklamalar olmuş, dergi ve kitaplar toplatılmıştır. 2023 yılında başta kurumlarımızın yönetici, üye ve çalışanları olmak üzere çok sayıda insan hakları savunucusunun BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nde yer alan ilkeler çiğnenerek gözaltına alındığı, tutuklandığı ve saldırıya uğradığı bir yıl olmuştur: 2023 yılı kural olarak barışçıl toplantı ve gösteri özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı, ancak keyfi bir şekilde izin verildiği ölçüde istisnai olarak toplantı ve gösteri yapılabileceğinin olağan hale getirilmeye çalışıldığı bir yıl olarak yaşanmıştır.. Kadın hakları söz konusu olduğunda 2023 yine birçok ihlalin yaşandığı bir yıl oldu. Kadınların yaşam hakları başta olmak üzere birçok hak ve özgürlükleri ihlal edildi..
OHAL KHK’ları ile kamudan (135 bin) ve özel sektörden ihraç edilip işsiz bırakılan 200 bin civarında emekçinin aileleri ile birlikte yaklaşık bir milyon insan açlığa mahkûm edilmiştir. Sivil ölüm diye tabir edebileceğimiz ihraçlar çok ağır bir ekonomik ve sosyal hak ihlali oluşturmaktadır. Haklarında hiçbir soruşturma kovuşturma bulunmayan emekçilerin işlerine iade edilmemesi bir hukuksuzluk örneği olarak devam etmektedir. İktidarlar eliyle gerçekleştiği için önlenebilir olan Türkiye ve dünyadaki bu kötücül sürecin son bulması ve barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55