Tarih: 22.08.2019 12:35

Yargıtay Başkanlığı'na Açık Mektup

Facebook Twitter Linked-in

Hatay Barosu, yaptığı ‘Yargıtay Başkanlığı’na Açık Mektup’ yazılı basın açıklaması ile Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’ne yapılacak olan Adli Yıl açılış törenine katılım sağlamayacaklarını bir kez daha bildirerek cevap bekleyen birçok sorunun olduğu belirildi.
Hatay Barosu Başkanlığı yürütme emrinde ve hiyerarşik yapıya dahil bir erk görüntüsü veren hiç bir ortamda olmayacaklarının altını çizerek açıklamada: “Yargıtay Birinci Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit tarafından 02.09.2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’ne yapılacak olan Adli Yıl açılış töreni için Hatay Barosu Başkanlığına davetiye gönderilmiştir. Gönderilen davetiye için teşekkürlerimizi sunuyoruz. 
Konunun Saygıdeğer Kamuoyuna yansıması üzerine, ayrıntılı değerlendirmemizi hafta içinde kamuoyu ile paylaşacağımızı; ancak Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yürütme eliyle yönetildiği, yargının şeklen dahi bağımsız olma çabası vermediği, yürütme emrinde ve hiyerarşik yapıya dahil bir erk görüntüsü veren hiç bir ortamda olmayacağımızı, bu düşüncemizin ve tavrımızın daha önceki benzer konularda gösterdiğimiz tutumumuzdan farksız olduğunu kısaca açıklamıştık.
Gerekçelerini Saygıdeğer Kamuoyunun bilgisine sunma gerekliliği doğmuştur. Aşağıda sıralayacağımız gerekçelerimiz daha önceki düşüncelerimiz ve davranışlarımızdan oluşmaktadır. Kurumsal tutarlılık ilkemiz gereği, düşüncelerimiz ve davranışlarımıza yansıyan koşullar değişmedikçe, aynı tutumumuzun devam etmesi doğaldır. Bir durum tespiti yapmak açısından aşağıdaki hususları kamuoyu ile paylaşmayı görev biliyoruz.
Geçmişteki tüm söylem ve davranışlara sebep olan hangi koşullar değişmiştir ki, tutumumuz değişsin.
Türkiye’deki genel durumun resmini çekerek ve çok önceden Türkiye Barolar Birliği ve 79 baronun üzerinde birleştiği sorunlar üzerinden düşünerek değerlendirme yapmamız gerekmektedir:
Biz avukatlar için hukukun üstünlüğünün sağlanması, doğrudan doğruya bir iş, aş ve gelecek kadar önemlidir. Keyfiliğin hüküm sürdüğü bir düzende, bir avukatın hukuk bilgisi ve emeğiyle fark yaratması ihtimali fazla yoktur. Keyfi düzenlerde avukatların yerini iş takipçileri alır. Dolayısıyla, avukatın emeğinin değeri maalesef kalmaz. Bu keyfiliği tüm çabalara rağmen yok edebildik mi?
Avukatlık mesleğinin ve hukuk devletinin geleceğini tehdit eden en önemli sorun olan avukat sayısının kontrolsüz artışı ve buna bağlı olarak mesleğin kalitesindeki düşüşü engellemek için bugüne kadar hangi olumsuzluklar giderildi?
Yeterli altyapıdan ve öğretim üyesinden yoksun çok sayıda hukuk fakültesinin varlığına ilişkin tüm çekincelerimiz dururken, sadece 2019 yılı içinde 6 hukuk fakültesi daha açılmıştır. Hukuk Fakültelerine yönelik baroların hangi hassasiyeti dikkate alındı?
2001 yılında kanunla düzenlenen ve bir torba yasayla siyasi iktidarın 2006 yılında kaldırdığı avukatlık sınavının gerekliliğini herkes kabul etmişken, 2006 yılındaki günahın vebali avukatlara mı aittir? Sınav getirilmesine yönelik anlamsız direnci aşabildik mi?
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun siyasi iktidardan tamamen bağımsız şekilde oluşmasını ve karar vermesini sağlamak bir yana, kurulun tüm üyelerinin yürütme tarafından atanacağı bir düzenleme varken ve yargı reformunda bu durumla ilgili hiçbir açıklama yer almazken, önceden beri dile getirdiğimiz yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için pratiğe yansımış hangi olumlu adım atılmıştır?
Siyasi iktidarın tek bir sözüne dayanarak yargı eliyle operasyonlar yapılmasından, seçilmişlerin görevden uzaklaştırılmasından, yargı yerine geçen kararlar alınmasından, yargıya talimat verilmesinden geri adım atılmış mıdır?
Hâkim ve savcı alımlarındaki mülakatlarda, hâkim ve savcıların terfi ve tayinlerinde, yüksek yargıya üye seçiminde siyasi düşünce, mezhep ve hemşericilik yerine bilimsel ölçütler ve liyakat usulü getirilmiş midir?
Adliyelere girişlerde avukatların hâkim ve savcıya kıyasla uğradığı ayrımcı uygulamalardan hangisi kaldırılmıştır?
CMK avukatlarının ücret sorunu çözülmüş müdür, tüm çabalarımıza karşın CMK tarifesi asgari ücret tarifesi seviyesine çekilebilmiş midir?
Vatandaşlarımıza sağlanan adli yardımların karşılandığı fonları ihtiyacı karşılayacak hale getirebildik mi, avukatların adli yardımdan doğan alacaklarını anında ve eksiksiz olarak karşılayabildik mi?
Genç avukatların ve stajyer avukatların, ekonomideki duraklamaya, sayının çokluğuna ve yargıya duyulan güvenin azalmasına bağlı olarak yaşadıkları ağır maddi sorunlardan bugüne kadar hangileri çözüldü?
Yargılamalarda sıklıkla rastladığımız avukatı yok sayma, kendini avukattan üstün görme yaklaşımına hangi tedbirleri aldırabildik?
Siyasetin yargıyı kendine bağlaması, yargının da siyaset yapmasına yönelik tasarruflardan hangisinden geri adım atıldı?
Siyası iktidarın kendinden görmediği her kesime uyguladığı ve yargının da bu amaçla siyasi öç alma aracı olarak kullanıldığı uygulamalar yok edilebildi mi?
Yasama, yürütme ve yargı kendi sınırlarına çekilebildi mi?
Barolar ve avukatların uğradığı hangi saldırıda siyasi iktidar gerekli önlemi ve düzenlemeyi yaptı?
Danıştay, Yargıtay düzenledikleri açılış törenlerine, Türkiye Barolar Birliği’ni adli yargı açılışlarına konuşma yapmak için davet ederken siyasi iktidardan esen rüzgâra göre davranmaktan vazgeçecek mi? Gelecek yıl davetin yapılacağının bir garantisi var mı?
Adalete saygı duyulup duyulmadığı noktasında vatandaşlarımızda gerekli güveni tesis edebildik mi?
Çöken ekonomiden iflas eden dış politikaya, rejimin değiştirilen karakterinden yaşam alanlarının tahribatına kadar içeride dışarıda her alanda memleket hızla uçuruma sürüklenirken ülkenin çekirdekleşmiş ve sınırlı elit yapısı alışkanlıklarının hangisinden vazgeçti?
İşsizler bedenlerini ateşe verirken, gençler intiharlara yönelirken, milyonlar evlerine ekmek götüremezken oluşturulan siyasal ve yargısal cenderenin hangisinden vazgeçildi?
Siyasal iktidarın ve sonradan iktidar olacakların ve hiç kimsenin dokunamayacağı uzanamayacağı, içinde savunmanın da etkin olarak örgütlendiği ve temsil edildiği, anayasa belgesine geçirildiği, gerçekten bağımsız ve tarafsız ve hâkim teminatı ve dokunulmazlığı kuran ve kural ihlali yapanın etkin olarak soruşturulduğu bir yargı için hangi somut adımları atabildik?
Külliye gibi yürütmenin ve iktidarın karargâhı ve simgesi olan bir yerde, yargının sesi ve temsilcisi olan tüm kurum ve kuruluşların bu durumdan hiç rahatsız oldu mu?
Hâkim-savcı atamaları ve kuralarının külliyede yapılması uygulaması rahatsızlık yarattı mı?
Yargı, kendi tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruyarak açılış yapamıyor mu?
Adli yıl açılış törenine katılmanın, sadece konuşma olmadığını düşünüyoruz. İsmimiz farklı da olsa kullandığımız yetkinin aynı olduğu yargının tüm bileşenlerinin hep birlikte ev sahibi olduğu bir adli yıl açılışı ile öncelikle bir samimiyet testinden geçmemiz gerekiyor.
Sadece Yargıtay değil, Yargıtay Başsavcılığı, Danıştay ve Türkiye Barolar Birliği ile birlikte davet sahibi olarak aynı davetiyede yer almalıdır.
Adli yıl açılışları yargı erkinin tüm paydaşlarının ev sahipliği ve katılımıyla yapılmadıkça ve yukarıda sözü edilen tüm sorunların birlikte ele alındığı işbirliğine dönüşmedikçe adli yıl açılışlarının yeri de, yöntemi de anlamsızdır.
Yargının bağımsızlığı ilkesi Anayasa ve yasalarda mükemmel şekilde yer almış olsa bile, yargıç güvencesi olmayan bir sistem kimse için güvence değildir.
Adaletin tesisine ve yargılamaya ilişkin tüm sorunlar olduğu yerde dururken; konunun sadece konuşma-konuşmama meselesine ve adli yıl açılışının yapılacağı mekâna indirgenerek basitleştirilmesi ve bizden önce yargı erki kullanan tüm erklerin elbirliği ile şeklen dahi bağımsız olma çabası vermediği bir ortamda olmamız elbette beklenmemelidir.” İfadeleri yer aldı.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —