…SOSYAL CİNAYETLERİN SON ÖRNEĞİ

…SOSYAL CİNAYETLERİN SON ÖRNEĞİ

Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilcisi Av. Bülent Akbay, geçtiğimiz hafta Hatay Valiliği önünde ‘Çocuklarım aç’ diyerek kendini yakarak hayatını kaybeden Adem Yarıcı vakasıyla Türkiye'de tartışılmaya başlanan ‘Sosyal C

Akbay konu ile ilgili yaptığı yazılı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “Ekonomik kriz, mobbing diye adlandırdığımız işyeri merkezli baskının ve işsizliğin yarattığı onlarca endişe, korku ve stresin bileşkesi, taciz gibi birçok husus intiharlara yol açan koşulları oluşturuyor. Yönetenlerin eseri olan kötü yaşam koşulları insanları ölüme itiyor. Fildişi kulelerinde şatafat hayatı sürdüren yönetim anlayışı yoksul halkımızı yaşam için en temel ihtiyaçlarından yoksun bırakmaya başlamıştır. İnsanlarımızı hayatta kalamayacakları yaşam koşulları ile baş başa bırakan ve en nihayetinde insanlarımızın erken ve doğal olmayan yollardan hayatını kaybetmeye başlaması; ülkemizde Sosyal Cinayet’lerin tarihinde hiç olmadığı kadar çoğalmasına yol açmıştır.  

Diğer bir ifadeyle ölümcül olduğunu bildiğiniz bir darbeyi bilerek ve isteyerek başka bir insana uyguladığınızda ve o insan öldüğünde nasıl bunun adı cinayetse; milyonlarca insanı hayatta kalamayacağını koşullara bilerek ve isteyerek itmek de bir sosyal cinayettir. Hatay valiliği hemen kapısının önünde gerçekleşen bu intihar’ın duyurulmaması için çok çaba harcadı. Aynı şekilde ülkeyi yönetenler bu trajedinin üzerine gitmek ve intihara yol açan nedenleri tartışmak istemiyor. İki nedenle istemiyor. 

Birincisi insanları ölüme sürükleyen sorunlara sebep olan ekonomik krizin müsebbibi olduklarından, ikincisi ise mevcut adaletsiz düzeni sürdürmek istediklerinden dolayı yoksulların ölümünü gizlemeye çalışıyorlar. Bu tutum artan şekilde yoksulların zamanından önce mezara konulduğu bir acı gerçeği ortadan kaldırmıyor. Yoksulların sağlığı ve yaşamı açısından bu koşulların ne kadar zarar verici olduğunu yönetenler bilmektedir. Ancak o koşulları düzeltmek için hiçbir şey yapmamaktadırlar. 

Hatay’da valilik önünde intihar eden Adem Yarıcı’yı yetkililer yakından tanıyordu.  Evinde iftar açan ve basına iş sözü vererek şov yapan AKP milletvekilleri, sık sık kapılarına kadar gidip “iş” istediği ve söz aldığı belediyeler, çocuklarına yapılan sosyal yardımı kesen Valilik göz göre göre ölüme sürüklenen yoksul vatandaşımıza yardım elini uzatmadılar. Çünkü sadece güçlüden, sermayeden ve bir avuç çıkar odağının çıkarlarından yana olan bu vurgun ve talan düzeni yardım elini uzatmalarına izin vermiyordu. Kanunlar kadar yürekleri de yoksul halkın sorunlarına kördü. 
Saray düzeninin ne kadar adaletsiz ve kör olduğunu Adem Yarıcı adlı vatandaşın ailesinin söylediklerine bakarak anlayabiliriz. 
• “Adem’in tek isteği çocuklarına bakabilmekti” dedi bir ağabeyi, “Ama yardım parası da kesilince hepten bunalıma girdi.”
• Adem Yarıcı için 5 TL’nin önemini “Kısa bir süre önce çocuğunun doğum günüydü. Benden kola alabilmek için 5 TL istedi. Elektrik faturası çok gelmesin diye dışarıda yıkanıyordu” diye anlattı.

• Bir diğer abisi  “Son altı ayda hiç iş bulamadı. Belediyeye gitti, valiliğe gitti, çalmadık kapı bırakmadı ama iş bulamadı yine. Sosyal Hizmetler’den aldığı çocuk destek parası kesilince iyice bunalıma girdi. Hatay Büyükşehir Belediyesi iş sözü verdi ama tutmadı. Kardeşim iki ay önce büyükşehir belediyesi önünde de kendini yaktı. Ama kimse onu ciddiye almadı” dedi. 

• “Adem iş bulmak için çok çabaladı. Öyle oturduğu yerden iş istemedi. Her kapıya gitti. Son süreçte de artık psikolojisi alt üsttü. Kardeşimi intihara çaresizlik götürdü.” diye devam etti. 
• Adem’in eşinin kardeşi;  “Ekonomik problemlerden dolayı boşandılar. Çok bunalımdaydı. Yevmiye işi yapıyordu, kazandığı parayı çocuklarına getiriyordu. Çok öfkeliyiz. Eniştem gibi bir sürü işsiz var onlar da mı kendilerini yaksınlar? Devletin bu konuya el atmasını istiyoruz.” dedi. 
Ama Adem Yarıcı’nın gerçek hikayesi, devlet ile yurttaşının arasındaki büyük uzaklığın da hikayesidir. Yalnızca anlamak yetmez. Bu sosyal cinayetin müsebbibi olan yönetenler yoksulluğun ulaştığı boyutları gizlemekten öte bir icraat yapmamaktadırlar. Yönetilen olarak bizler hayatlarımızı kurtaracak ekonomik ve sosyal politikalar için “ağır ve nasırlı ellerimizi toprağa dayayıp doğrulmak” için ayağa kalkmalıyız. İnsan onuruna yakışan bir düzen hayal değildir. Yoksulluk ise asla kader olamaz. “