AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret iddiasıyla tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın iddianamesi tamamlandı. İddianamede Kabaş hakkında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na hakaret iddiasıyla 1,5 yıldan 8 yıl 8 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede Erdoğan şikayetçi, Soylu ve Karaismailoğlu ise müşteki sıfatıyla yer aldı.
BAKANLARLA İLGİLİ SORU SORULMAMIŞ
BirGün'den Filiz Gazi'nin haberine göre; ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten gözaltına alınarak tutuklanan Gazeteci Sedef Kabaş’a her iki bakanla ilgili soru sorulmadığı ortaya çıktı. İddianamede, Kabaş’ın ifadeleri toplumun gelişmesine katkı sunması beklenen bir değer içermediği ve özellikle eleştiri sınırlarını aştığı belirtilerek, bu sözlerin “açıkça salt ve ithafen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı şeref ve saygınlığına alenen saldırı mahiyetinde olduğu bu hali ile de basın ve ifade özgürlüğünden yararlanılamayacağı” savunuldu.
Kabaş’ın “yalan haberlerden medet umarcasına bir zavallılık sergilemek” sözü Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu’na hakaret olarak değerlendirildi. Yine aynı programda İçişleri Bakanı Soylu’yla ilgili “izleyince insan hicap duyuyor ya da Sayın Soylu’nun soyadına ihanet edercesine takındığı üslup herkesi terörist ilan etmek herkesi hain ilan etmek, yani gerçekten merak ediyorum bırakın siyaseti bırakın makam mevkileri yarın öbür gün hiçbiri orada olmayacak, iktidarlar gelip geçici ya bunların hepsi kayda geçiyor” sözleri ise Savcılık tarafından Süleyman Soylu’ya hakaret olduğu öne sürüldü.
İFADESİ ALINMAMIŞ
Hukukçu Turgut Kazan, “İddianamede iki bakana hakaret edildiği iddiası var. İki bakan için bir soruşturma olduğunu iddianameden çıkaramıyorum. Kabaş’a böyle bir soru sorulmadığı, ifadesinin alınmadığı görünüyor. Bu inanılmaz bir şey. Her şeyin bittiği noktaya gelmiştik ama bu da olduysa tüy dikmiştir. Böyle bir şey yapılamaz. Yapılabildiyse eğer bunu yapan savcılık görevini yürütemez.”
KARARLAR KULLANILIYOR
Turgut Kazan, iddianamede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay’ın siyasilere yönelik hakaret davalarında verdiği bazı kararlara atıf yaptığını hatırlatarak şuna dikkat çekti: “10 sayfalık iddianamede ve yaşadığımız süreçte şunu görüyoruz: Savcıların, yargıçların hem de Cumhurbaşkanı’nın vekaletini üstlenen avukatların izlediği bir yöntem var. Kararların adlarını vererek atıf yapıyorlar. Bu atıfla; hakareti, tutuklamayı ve 11 yıla kadar hapis cezası istemini sanki açıklamış oluyorlar. Oysa hakaret nedeni ile bir yaptırım düşünülse bile AİHM kararlarına göre hatta son Türkiye ile Vedat Şorli kararında Türkiye’ye yapılan çağrının özü şudur: Ne olur, hakaret denilen eylemler için hapis cezasını kaldırın. Bu kararda 299. Madde’ye aykırılık tartışması yapılmadan, 299. Madde’nin asla uygulanamayacağını belirterek ihlal kararı veriyor. Bu karardan sonra savcıların ve yargıçların biraz durup düşünmesi, biraz daha insaflı olması gerekir.”
TARAFSIZ DEĞİL
Duayen hukukçu, böyle bir suçlama nedeniyle bir insanın tutuklanmasının hukuksal çerçevede kabul edebilir olmayacağının altını çizerek ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçu olan 299. Madde’nin gelinen noktada uygulanamayacağını şu sözlerle açıklıyor:
“299. Madde yazıldığında Cumhurbaşkanı tarafsızdı, partisizdi, partiliyse partisinde istifa edecekti. 2017 Referandumu’ndan sonra 299. Madde’nin anlamı kalmamıştır. Çünkü Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanıdır. Genel başkan 299. Madde ile korunamaz. Bu nedenle 299. Madde uygulanamaz. Bu madde kapsamında Türkiye rekorlar kırıyor. 160 bin soruşturma, 38 bin dava demokrasi tanımı içinde düşünülebilecek bir şey mi? Fransa’da 30 yılda iki dava açılmış, Türkiye’de birkaç yılda 38 bin dava açılmış.”