Mevcut sistemde önemli sorunlar bulunduğuna, işten ayrılan çalışanların yalnızca yüzde 24’ünün kıdem tazminatlarını alabildiğine dikkat çekilen raporda, bununla birlikte Hükümet tarafından hazırlanan “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi”nin yeni fon arayışının bir ürünü olduğu izleniminin edinildiği belirtildi.
Raporda şöyle denildi:
“Ülkemizin son dönemde yaşamakta olduğu ekonomik sıkıntılar, hükümeti yeni fon kaynakları aramaya itmektedir. Bu kapsamda; kıdem tazminatında yapılması düşünülen reformla, amacın mevcut uygulamadaki sıkıntılara çözüm üretmekten daha çok kamu için yeni bir fon kaynağı oluşturmak olduğu izlenimi doğmaktadır. Gündemde yer aldığı haliyle kıdem tazminatı fonu sisteminde, dünyadaki örneklerinden farklı olarak, fonda biriken tutarların kullanılmasına ilişkin getirilen limitler bu düşünceyi desteklemektedir.”
'BAŞKA ÜLKELERDE İŞÇİLER BİRİKİMLERİNİN TAMAMINI ALABİLİYOR'
Saadet Partisi, getirilmek istenen sistemin dünyadan farklarını şöyle anlattı:
“Öngörülen sistemde örneğin; fonda birikmiş parası bulunan bir işçi bir ev almak istediğinde fonda biriken paranın yüzde 10’luk kısmının kişilere ödeneceği ifade edilmektedir. Hâlbuki benzer fon sisteminin uygulandığı diğer ülkelerde bu durumda olan kişilere fonda biriken paralarının tamamı ödenebilmektedir. Ancak buradaki amaç; işçinin bu hakkını kullanması değil, biriken paranın % 90’lık kısmının devletin kaynak ihtiyacını karşılamasıdır. Dar gelirli bir işçi için kendi evini satın almak, işçinin hayatında önemli bir değişikliğin yaşandığı bir dönemdir ve oluşturulacak kıdem tazminatı fonu bu dönemde ihtiyacını karşılamayacaksa, kurulan sistemin işçi açısından hiçbir anlamı yoktur.
Bu durumu örnek bir hesaplamayla somutlaştırmaya çalışırsak; bugün asgari ücret üzerinden çalışan bir işçi için kıdem tazminatı fonuna ödenecek tutar aylık kabaca 100 TL kabul edilirse; 10 yılda fonda birikecek tutar 12.000 TL olacaktır. Enflasyon, asgari ücretteki artış ve fonun değer kazanması sonucunda bu rakamın 10 yılda iki katına ulaşmış olması varsayılırsa; işçi adına fonda biriken tutar bu 10 yılın sonunda 24.000 TL olabilir. Bu rakamın %10’unun işçiye ödenmesi 2.400 TL’lik bir ödeme anlamına gelir ki, rakam ev almak üzere olan bir kişi için gerçekten son derece küçük bir ödeme olur.
Yine öngörülen sistemde fonda birikmiş parası bulunan kişinin emekliliği hak etmesi durumunda fonda biriken paranın yüzde 25’lik kısmının kişiye defaten ödeneceği ve kalan kısmın emekli maaşına ek gelir olarak ekleneceği ifade edilmektedir. Bu da yine ev alma durumunda karşılaştığımız durumun aynısıdır. Burada da kişi emekli olduğunda fonda biriken paranın % 75’lik kısmının devlet tarafından ucuz bir fon kaynağı olarak değerlendirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.”
'EK YÜK GETİRECEK'
Saadet Partisi'nin raporunda, yeni sistemin işçi ve işverene ek yük getireceği de belirtilerek şöyle denildi:
“Çalışanlar açısından fonun amacına hizmet etmemesinin yanı sıra; sistem birçok küçük işletme için de zaten büyük ekonomik sıkıntıların yaşandığı göz önünde bulundurulursa; önemli bir ek mali yük kalemi olacaktır. Mevcut sistemde istifa eden çalışanları için kıdem tazminatı işletmeler açısından mali yük oluşturmazken getirilen yeni sistemde çalışanın karma TES sisteminde olması durumunda %3, isteğe bağlı sistemde olması durumunda ise %4 bir ek maliyet olarak işletme giderlerini artırıcı bir etki yapacaktır.”
Saadet Partisi, böyle bir fon kurulacaksa yapılması gerekenin, sistemde belirli süre kaldıktan sonra işten çıkarılma, ev alma yahut emekli olma gibi durumlarda işçinin fonda biriken tutardan ne kadarını toplu olarak almak, ne kadarını aylık ödeme olarak almak istediğine kendisinin karar vermesinin sağlanması olduğunu belirterek şu saptamaları yaptı:
“Dar gelirli vatandaşların emekleri, kısıtlı gelirleri üzerinden kurulan fonların amacı dışında kullanılması ülkemiz açısından yeni bir tecrübe değildir. İşsizlik sigortası fonunda da aynı durumu yaşamaktayız. İşsizlik fonunda işçilerin hakkı olarak biriken fonlar; yine ucuz bir kaynak olarak devlet tarafından kullanılmaktadır.
Uzun yıllardan beri uygulanmasına rağmen işsizlik oranında kalıcı bir azalma sağlayamamış, yani bu anlamda faydasız istihdam teşvikleri sermaye sahiplerine kolayca dağıtılmakta; ancak çalışanlar işsiz kaldıklarında, işsizlik ödeneğinden hem zor şartlarla hem de sınırlı sürelerle yararlanabilmektedir. Büyük bir bölümünü dar gelirlilerin oluşturduğu çalışanların, aldıkları ücretlerin tamamı zaten tüketime ve borca gitmektedir. Devlet, artık bu kesimin elinde avucundaki sınırlı gelirlerini bir kaynak olarak görmekten bir an önce vazgeçmelidir. Kıdem tazminatı, işsizlik sigortası ve emeklilik gibi bu kesimin refahını etkileyen sistemlerin dar gelirlilerin lehine işleyecek, gerçekten hakkı olanlara hizmet edecek şekilde yeniden tasarlanması gerekmektedir.”