KILIÇDAROĞLU:SARAYDA OTURANIN FATURASI MI VAR, PERİŞAN ETTİLER MİLLETİ

KILIÇDAROĞLU:SARAYDA OTURANIN FATURASI MI VAR, PERİŞAN ETTİLER MİLLETİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan yönetemediğini görüyor; faturayı bakanlıklara çıkarıyor, faturayı bürokratlara çıkıyor. Üç buçuk yılda üç tane Hazine ve Maliye bakanı, 4 tane Merkez Bankası başkanı değişti. Merkez Bankası’nın tek işlevi kaldı; matbaada Türk lirası basmak. TÜİK Başkanı bizi içeri almamıştı, kapıya anahtarı koymuşlardı, görevde kaldı, sırtı sıvazlandı ama sonradan da bir şey söylerdi, ne hikmetse, ‘kul hakkı yemem’ dedi, ‘vay sen misin kul hakkı yemeyen, seni görevden alıyorum’ dedi ve aldı. Kul hakkı yiyen, kul hakkı yemeyene tahammül edemez” dedi. Kılıçdaroğlu, “Görmediğim belgeyi konuşmam. Sevgili Erdoğan daha dur bakalım. Daha sana çok sürprizlerimiz olacak. Ben açıklamayacağım. Arkadaşlara söyledim tek tek açıklayacaklar. Senin imzan olan belgeleri de açıklayacaklar, sen hiç merak etme. Bütün ayrıntıları arkadaşlarımız aktaracaklar. Ben yolsuzlukları anlatmak istemiyorum, bürokrasinin nabzını tutmak istiyorum, namuslu bürokratların nabzını tutmak istiyorum. Zaten yolsuzluk deyince senin adın baş sırada yer alıyor. Bunu bilmeyen mi var? Bütün Türkiye artı bütün dünya biliyor” diye konuştu. 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
İYİ İNSANLARI HEP ANACAĞIZ: Zor günler yaşıyoruz aslında zor şartlardan geçiyoruz hep beraber ama bunu hep birlikte aşacağız, aşmak zorundayız. Aşmanın yolu; birlik olmaktır, beraber olmaktır, adalette buluşmaktır, kucaklaşmada buluşmaktadır, kimseyi ötekileştirmemektir, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye amacını taşımaktır. Kayıplar var. Cevdet Said. Çerkes asıllı, Suriyeli. Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Önemli bir din alemiydi; barışı, uzlaşmayı, birlikte yaşamayı, düşünce özgürlüğünü hem savunuyor ama şiddete de bütün varlığı ile karşı çıkıyordu. Devleti yönetenlerin tek ölçüsünün adalet ve eşitlik olması gerektiğini her ortamda ifade ediyordu. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, öğrencilerine özellikle Kafkas kökenli vatandaşlarımıza, kardeşlerimize baş sağlığı diliyoruz. İyi insanları hep anacağız. İyi insanlar toplumu aydınlatan insanlardır. Bu bağlamda; Uğur Mumcu’yu, Muammer Aksoy’u, İsmail Cem’i, Abdi İpekçi’yi, Gaffar Okkan’ı ve Fatma Girik’i unutmadık. Hepsi bizim yolumuzu aydınlatan, bize ışık tutan kişilerdi. Hepsine şükran borçluyuz.
MİLLET İTTİFAKI İKTİDARINDA SİZİN KADROLARINIZ EN KISA SÜREDE VERİLECEK: CHP olarak özellikle son 5-6 yılda toplumun en yoksul kesimlerine, kendilerini sahipsiz hisseden kesimlerine ilgi gösterdik. Onların yanında olduk, onlarla aynı sofraya beraber oturduk. Onlarla beraber hem kendi sorunlarını hem Türkiye’nin sorunlarını konuşma imkânımız oldu. Milletvekillerimiz Anadolu’yu karış karış kestiler. Bir ile bazen 30-35 milletvekilimiz gitti. Sadece kentin merkezini değil. İllerini ilçelerini gezdiler. Sorunları ölçüyoruz tartıyoruz ve her soruna çözüm üretme gayreti içindeyiz. Bu bağlamda taşeron işçiler bizim attığımız en önemli adımlardan birisiydi. Önce onları örgütledik, dernek kurmalarını sağladık, kadro taleplerini gittiğimiz her yerde dillendirdik ve sonunda iktidar bunlara kadro vermek zorunda kaldı. Hala kadro alamayan hastane bilgi yönetim sistemlerinde çalışanlar var. Bunların sayıları 2 bin 200 kadar. Bunlar bir hastanenin beynini oluşturuyor aslında fakat bunların da orada çalışması, orada kadrolu çalışması lazım. Daha önce çıkan KHK ile bunları tasfiye ettiler, dışarıda tuttular. Bunlar geçen gün geldiler, dediler ki ‘bize bugüne kadar çok kişi söz verdi ama verdikleri sözü tutmadılar, 2 bin 200 kişi civarındayız, geçmişte görev yapan dönemi Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu bize söz verdi, 2018’de, sizi kadroya alacağız, siz zaten taşeron değilsiniz, hastanenin asli unsurlarısınız dedi ama vermedi en son Sayın Binali Yıldırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken bize söz verdi ama bugüne kadar bize kadrolar verilmedi’ diye. Bu arkadaşlarıma sesleniyorum. Az kaldı, göreceksiniz. Millet İttifakı iktidarında sizin kadrolarınız en kısa sürede verilecek, çalışan hastanelerde kadrolu personel olarak çalışmaya devam edeceksiniz. Yapıyorsanız, yapın yoksa biz gelip yapacağız.
GAZİ SAYILMAYANLAR O HAKKI SİZE VERECEĞİZ: Aynı şekilde terörle mücadele eden yaralanıp vücudunda kurşun mermisi taşıyan sakatlanan pek çok kişi gazi sayılmıyor. Bunlar da geldiler, ‘bize defalarca söz verdiler’ dediler. ‘Gitmediğimiz parti kalmadı, her seferinde her gittiğimiz yerde haklısınız dediler vücudumuzda mermi taşıyoruz, parmaklarımız koptu herkesi gazi saydılar, bizi saymadılar’ diyor. Rakamlar verdiler. Jandarmadan 11 bin 500, kara kuvvetleri 6 bin, polis teşkilatından 2 bin 500, toplam 20 bin asker ve polis gazi sayılmıyor. Ve bize dediler ki ’15 Temmuz darbe girişiminde bir KHK ile herkese gazilik unvanı verdiler, tırnağı yaralanana verdiler, ya biz eksi 35 derecede bölücü terör örgütüyle mücadele ettik yani şehit olmadığımız için mi bize verilmiyor, mücadele de ettik, o sıradan bir mücadele değildi vatan mücadelesiydi, bizi gazi saysınlar, en azından ölürsek bayrağımızla birlikte defnetsinler, bize bu onuru versinler’ diyor. Onlar da defalarca talepte bulunmuşlar ama verilmemiş. Bizden de çok sayıda arkadaşımız bu arkadaşlarımıza gazilik unvanı verilsin diye kanun teklifleri verildi. 26. dönem verildi 27. dönem verildi, bu dönemde de verildi. Ben daha önce bu kürsüde yaptığım konuşmada MHP’den Genel Başkan Yardımcısı Sayın İzzet Ulvi Yönter de bir kanun teklifi vermiş. 9 ay geçiyor, vermiyorlar, gündeme getirmiyorlar. Buradan sesleniyorum. Ya gazileri kandırmayın ya direnin o kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’na gelsin kardeşim. Hükümetin ortağısınız zaten. Gazi sayılmayanlar, terörle mücadele edenler gelmişler size. Söz vermişsiniz. Kanun teklifi vermişsiniz. Saray’dan gelen kanun tekliflerine el kaldırıyorsunuz bir de sizden gelen kanun teklifine Saray’dan talimat alanlar el kaldırsın, sorunu çözelim. Bu çağrımızı da yapıyoruz. Terörle mücadelede yaralanıp gazi sayılmayanlar derneğinin bütün mağdurlarına yani 20 bin asker ve polise sesleniyorum. Haklar verilirse verilir verilmezse az kaldı zaten. Nasıl olsa Millet İttifakı iktidar olacak, o hakkı size vereceğiz, göreceksiniz.
11 ÇOCUKLU ŞEHİT ANNESİNE VERDİKLERİ PARA 231 LİRA 03 KURUŞ: Geçen günlerde bir mektup geldi. Güneydoğu’dan bir annenin mektubu. Berfin Tolunhan diye bir mektup. Diyor ki ‘oğlum Osman Talayhan 2014’te Mardin Kızıltepe’de şehit oldu. Köy kurucusuydu. Şehit olan oğlumun 11 çocuğuna o tarihten beri ben bakıyorum. Şehit annesiyim, bana verilen miktar 281 lira 03 kuruş.’ Şimdi vicdan sahibi herkese sesleniyorum. Bir şehit annesine verdikleri para 281 lira 03 kuruş. Yazıktır günahtır. Bu devlet bu kadar mı fakirleşti. ‘Beşli Çete’ye gelince bıraktık Türk lirasını milyonlarca avro milyonlarca dolar veriyorsunuz. Bıraktık şehit annesini, 11 çocuğa bakan bir şehit annesine verdikleri para 281 lira 03 kuruş. Bunu grup başkanvekillerine vereceğim, takipçisi olun lütfen.
AĞZINIZA BİR PARMAK BAL VERMEYE KALKAR, CEBİNİZİ BOŞALTIR: Öğretmenlik Meslek Yasası görüşülüyor. Bu öğretmenlik meslek yasasına bütün öğretmen kuruluşları karşı. ‘Böyle bir meslek yasası olmaz’ diyorlar, hepsi karşı. Taraftar olan, alkışlayan tek bir öğretmen bile yok. Bir aldatmacadır gidiyor ama az kaldı. Bütün öğretmen arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz bir irfan ordususunuz. Bu ülkeyi ayağa kaldıracak olan, bu ülkeyi büyütecek olan, bu ülkeye saygınlık kazandıracak olanlar sizlersiniz. Sizin önünüzdeki en büyük engel, Cumhur İttifakı’dır. Bu ittifak sizi bir yere taşıyamaz. Ağzınıza bir parmak bal vermeye kalkar, cebinizi boşaltır. Size sözüm söz, gerçek anlamda Öğretmenler Meslek Yasası’nı biz çıkaracağız. Beraber çıkaracağız. Sizin görüşünüzü alarak çıkaracağız. Öyle ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, bütün bu garabetlere söz vereceğiz. Herkes kadrolu olacak. Herkesin saygınlığı olacak. Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırı altında aylık almayacak. Öğretmenlik mesleğini en itibarlı meslek haline getireceğiz. Bunu da bütün öğretmen kardeşlerimin bilmesini isterim.


DEVLETİ KENDİ AİLESİNİN İSTEKLERİNE BOYUN EĞDİRECEK HALE GETİRDİ: Daha önce kamuda çalışan bürokratlara seslenmiştim. ‘Direnin’ demiştim. ‘Yolsuzluk belgeleri varsa imzalamayın’ demiştim. ‘Biz sizin arkanızdayız’ demiştim. Aradan bir süre geçti, belgeler yağdı ama bazı mağdurlar vardı, onlarla da görüştük. Bazıları görevlerinden alındı. Bazıları kendileri istifa ettiler. Bazıları ‘biz bunu imzalamayız’ dediler. Bir video yayınladım. Dedim ki ‘AK Parti’nin gidişi gidiş değil, bu gidiş Türkiye’yi felakete götürüyor.’ Örnek verdim. Erdoğan önce AK Parti’yi zapturapt altına aldı. ‘Bu parti benim partimdir’ dedi. Sonra partiyi kuran kurucuların tamamını tasfiye etti. Yani AK Parti’nin akil insanlarını partiden tamamen dışladı. Üçüncü aşama AK Parti’yi ailesine peşkeş çekti. Ailesiyle AK Parti’nin içinde ve devletin içinde. Devlete yön veriyorlar. Sonra dördüncü aşama devleti kendi ailesinin isteklerine boyun eğecek hale getirdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görmediğimiz bir olay. Bütün bu baskılara rağmen bürokrasinin nabzı atıyor mu diye tekrar bir video yayınladım. Oturduk, dertleştik kamu görevlileriyle.
KORKTULAR BİZİM ARKADAŞIN TELEFONLA BAĞLANMASINA İZİN VERMEDİLER: O arada gelen bir yolsuzluk dosyasını da gündeme getirdim. İsim vermedim. Sadece dosyadaki bilgileri okudum. ‘Vay efendim o dosyanın altında benim imzam yoktur’ diye Erdoğan ve diğerleri çıktılar açıklama yaptılar. Bir bakan çıktı. ‘Bağlansın arkadaşımız bütün sorularına cevap verelim, gerekirse belgeleri gösterelim’ diye. Korktular bizim arkadaşın telefonla bağlanmasına izin vermediler. Nedir bu olay? 3 Nisan 2018’de bir ihale yapılır. 3 milyar 198 milyon 443 bin 127 lirayı veren firma kazanır. Firmanın özelliği, gerçek bir ihale olması, yarışmaya girmesi ve bunu kazanması artı iç finansmanı kendisi karşılayacak. Dışarıdan avro, dolar bir garanti söz konusu değil. Ama ihaleyi ‘Beşli Çete’den biri kazanmaz. Bunun üzerine ihale iptal edilir. Aradan bir süre geçer. İhalede bazı değişiklikler ve yeniden ihaleye çıkılır. 21 Ağustos 2021’de. Bu ihale kamuya açı ihale değildir. 21B’ye göre yapılır. Yani deprem, yangın, savaş, sel, su baskını. Olağanüstü hallerde olan bir olay olursa ihale olacak. Deprem olursa ihale sonucu beklenmez. Ortada deprem yok, savaş yok, yangın yok. Bir şey yok. Neden 21B’ye göre? Adrese teslim ihaleyi vermek için yaparlar. 9 milyar 449 bin 985 bin 834 liraya ‘Beşli Çete’den birisine ihale edilir. Arada 6 milyar fark var. Zaman geçmiş doğru ama önemli bir ayrıntı var. Bunlar giderler, yani beşli adına, yurt dışından para isterler. 1 milyar 238 milyon 421 bin 599 avro kredi anlaşması yapılır. Kredi anlaşmasının kefili, sorumlusu hazinedir. Nereden diyeceksiniz? Kamu borç yönetiminin raporu var. Maliye Bakanlığı’nın benim değil. Bugünkü fiyatla 18 milyar civarında.
ERDOĞAN DAHA DUR BAKALIM, SANA ÇOK SÜRPRİZLERİMİZ OLACAK: Erdoğan diyor ki ‘Kılıçdaroğlu yalan söylüyor benim hiçbir imzam yok.’ E sen ihale komisyonunda değilsin ki sen talimat veren makamdasın. Diyorsun ki ‘ihaleyi iptal edin, bir süre bekleyin, bizim çeteden arkadaşlara vereceğim, dışarıdan borç alacağım, o borca da ben kefil olacağım’ diyorsun. Bu 2020 kamusal mali durum ve beklentiler raporu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın raporu. Açın raporu, 25. sayfasında, ‘17.3.2020 tarihli cumhurbaşkanı oluru ile yatırım programında gerekli revizyon yapılmıştır’ diyor. Demek ki onayı veren kim? Erdoğan. Sadece bu mu? Hayır. Sayıştay’ın da raporlar var. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Sayıştay raporu var. Orada da aynı tarihi veriyor aynı şekilde. Burada yalnız tarih yanında sayıyı da veriyor. Sen demek ki bütün bu kirlilikleri biliyorsun. Zaten bilmemen mümkün değil. Sizin talimatınız, senin talimatınla yapılıyor bunlar. Bunları burada anlatmak istemezdim. Bütün belgelerin sahibi olan Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Deniz Yavuzyılmaz açıklama yapacak. Bu dosya kalın bir dosya. Bu dosyanın içinde her şey var. İşin özeti ne? Şu: Hazineyi yükümlülük altına sokuyorsun, ‘Beşli Çete’yi koruyorsun, alnının akıyla ihaleye girmiş kazanan kişiye bu ihaleyi vermiyorsun. Niye vermiyorsun? Ben bunu söyleyince de kıyamet kopuyor. ‘Kılıçdaroğlu yalan söylüyor’ diyor. Görmediğim belgeyi konuşmam. Sevgili Erdoğan daha dur bakalım. Daha sana çok sürprizlerimiz olacak. Ben açıklamayacağım. Arkadaşlara söyledim tek tek açıklayacaklar. Senin imzan olan belgeleri de açıklayacaklar, sen hiç merak etme. Bütün ayrıntıları arkadaşlarımız aktaracaklar.
SENİN ADIN BAŞ SIRADA YER ALIYOR. SADECE BEN DEĞİL. BÜTÜN TÜRKİYE ARTI BÜTÜN DÜNYA BİLİYOR: Yaptığım konuşmada da demiştim zaten. ‘Ben yolsuzlukları anlatmak istemiyorum, bürokrasinin nabzını tutmak istiyorum, namuslu bürokratların nabzını tutmak istiyorum.’ Zaten yolsuzluk deyince senin adın baş sırada yer alıyor. En ön sırada yer alıyor. Bunu bilmeyen mi var? Sadece ben değil. Bütün Türkiye artı bütün dünya biliyor. Senin yolsuzluğunu bildikleri için çıktılar dediler ki ‘bak kızdırma bizi senin mal varlığını inceleriz ha.’ Gıkı çıktı mı, çıkmadı. Oysa şunu demesi gerekirdi: ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’yım. Benim bir onurum bir namusum var ve temsil ettiğim Türk milletinin namusu var eğer siz benim mal varlığımı incelemezseniz namertsiniz’ demesi lazımdı. Dedi mi? Diyemez. Söyleyemez. Ama yolsuzluk deyince akla Erdoğan geliyor. Başka kimsenin gelme şansı zaten yok. Bunlar açıklanacak, Genel Kurul’a kadar da taşıyacağız. Bu konuda da Sayın Ali Mahir Başarır Cumhuriyet savcısına suç duyurusunda da bulundu. Diyorlar ya ‘belge varsa ver.’ Verdik şimdi. Takipçisi olacağız. Belki bizim elimizde olmayan ama dosyalarda olan belgeler de elimize geçmiş olacak.
BIRAKIN ÜÇ ADIM SONRASINI YARIN SABAH NE OLACAĞINI BİLMİYORLAR: Bugün Türkiye’nin gündeminde daha ağır sorunlar var. Bütün bu kirlilikler ekonominin daha da kötüye gidişine yol açtı. İsrafa yol açtı, vurguna yol açtı, gelir dağılımını bozdu ve insanların büyük kısmı fakirleşti. Gerçekten de mutfakta yangın var, sanayide yangın var, üretim zincirinde yangın var. Cumhuriyet tarihinde karşılaşmadığımız olaylarla karşılaşıyoruz. Doğal gaz kesintileri başladı, hiç karşılaşmamıştık. Bu kadar büyük ve yaygın bir olayla hiç karşılaşmamıştık. Ülkeyi yönetenlerin Türkiye’yi nereye getirdiklerini hep beraber görüyoruz. Daha önce ‘kış geliyor doğal gaz kesilebilir’ diye ağustos ayından beri iktidarı uyarıyorum. Daha önce 12 Ekim’de yine grupta bir konuşma yaptım. O konuşmayı okuyayım. ‘Devleti yönetenler önümüzde kara kış geliyor, kara kışın topluma maliyetini iyi hesaplamak zorundadırlar, bunların umurunda değil ama biz ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz, insanlarımızın sorunlarıyla ilgileniyoruz’ dedikten sonra ‘bunlar basiretsiz bir yönetim’ diyorum. Neden basiretsiz bunlar, ‘doğal gazı alıyorsunuz değil mi dışarıdan bunu depolayacaksınız’ diyorum. Örnek verdim. Kış geliyor, hepimiz kışa hazırlığımızı yaparız, bizim Silivri’de, Tuz Gölü’nde depolama tesislerimiz var, akaryakıt depolama tesislerimiz var, ayrıca sıvılaştırılmış doğal gazı da depoluyoruz. 9 Ekim itibariyle bu depolarda bulunan gaz miktarı 2 milyar 791 bin metreküp, bu sadece 15 günlük ihtiyacımızı karşılıyor, doluluk oranı ise yüzde 54. Bakın ekim ayında söylüyorum. Aynı konuşmada diyorum ki ‘Avrupa’ya da bakıyoruz, onlar da doğal gaz alıyorlar, onların depolarında ne kadar doğal gaz var, yüzde 76.’ Ve bu açıklamayı yaptığım tarihten sonra depolardaki gaz sürekli azaldı. Bunu da kamuoyuyla paylaştım. Dedik ki Ocak 2018’de depolarda yüzde 73 oranında gaz vardı. Ocak 2019’da yüzde 72. Ocak 2020’de yüzde 60. Ekim 2021’de yüzde 64. Ocak 2022’de yüzde 32. Bu rakamları açıkladıktan sonra Enerji Piyasaları Anonim Şirketi, sitesinden bütün rakamları kaldırdı. Şu devlet yönetimine bakın. Millet gerçekleri öğrenmesin diye. Hangi akıl, hangi mantık? Gerçekten yönetemiyorlar. Gerçekten yönetmekten acizler. Gerçekten üç adım sonrasını bilmiyorlar. Bıraktım üç adım sonrasını, yarın sabah ne olacağını bilmiyorlar. Böyle bir devlet yönetimini hiç görmedim.
ELEKTRİK KESİNTİLERİNİN MALİYETİ NEDİR: Sanayici ne diyor? ‘İlk kez bu kadar kapsamlı bir kesinti ile karşılaşıyoruz, şoktayız’ diyor. Şoktayız doğru, ben de biliyorum. Ekim ayında uyardım. Ağustostan beri uyarıyorum. ‘Bakın kara kış geliyor beyler önlem alın’ diye. ‘Ham madde fiyatlarındaki artış, döviz kurları enerji zamları derken kesintiler geldi, sanayiciler olarak darbe üzerine darbe yiyoruz.’ E yersiniz. Yönetemiyorlar. Yönetme güçleri yok. Yönetme kapasiteleri yok. Yönetme öngörüleri yok. Yönetme akılları yok akılları. 80 dağıtım şirketi var. Onlar OSB’lere nasıl ceza kesecek? Bu cezalar nasıl tesislere bildirilecek? Bu da başka bir sorun. Yabancı ortağı huzursuz oluyor. ‘Yabancı yatırımcı nasıl gelecek’ diyor. 3 günlük elektrik kesintisinin OSB’lerde yarattığı kaybın 5 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Ama buradan TOBB’a açık ve net çağrı yapıyoruz. Elektrik kesintilerinin OSB’lerde yarattığı maliyetinin tutarı nedir? Bilmek istiyoruz. TOBB, bütün OSB yöneticileriyle konuşmalı, rakamları almayı ve paylaşmalı. Saydam devlet bunu gerektirir, doğru yönetim bunu gerektirir, ahlaklı yönetim bunu gerektirir. Bizim doğruları bilmeye hakkımız vardır. Zamanında uyardık ‘beyler dikkat edin’ diye. Umursamadılar. Çünkü devleti yönetemiyorlar.
SARAYDA OTURANIN FATURASI MI VAR, PERİŞAN ETTİLER MİLLETİ: Bir taraftan bunlar bir taraftan insafsız zamlar devam ediyor. Sanayide kullanılan doğal gaza bir yılda yüzde 435 zam. Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza yüzde 290 zam. Sanayide kullanılan elektriğe yüzde 200 zam. Nereye kadar gidecek bu? Nasıl olacak bu? Elektrik zamları olunca dediler ki ‘150 kilovatsaate kadar yüzde 52 zam yapacağız aşarsa yüzde 127 zam yapacağız.’ Yine akıl verdim onlara. 4 Ocak’ta bir grup toplantısında şunu söyledim. ‘4 kişilik bir ailenin tükettiği elektrik 230 kilovatsaattir, buna göre önlem alın, zam yapacaksanız buna göre yapın.’ Yapmadılar, dinlemediler.  Dün kalkmış açıklama yapıyorlar. Benim dediğim noktaya geldiler. Demek ki yönetemiyorlar. Demek ki biz biliyoruz. Demek ki biz devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini biliyoruz. Demek ki biz toplumu da çok iyi biliyoruz. 4 kişilik bir ailenin tükettiği elektriği de biz çok iyi biliyoruz. Saray’da oturan elektrik faturası ödemiyor ki. Saray’da oturanın elektrik faturası mı var, doğal gaz faturası mı var, kahvaltı faturası mı var, mutfak masrafı mı var? Hiçbir masrafı yok. Sanıyor ki herkes kendisi gibi. Yap zammı nasıl olsa kimse ödemeyecek. Perişan ettiler milleti.
SANDIKTA DERS VERMEK DE SİZİN GÖREVİNİZ: Hep derlerdi ki ‘dolar yükseldiği için biz bu zamları yapıyoruz.’ Avuturlardı. Dolar 18 oldu, bütün zamlar çıktı şaha, dolar düştü 13’e hiçbir şeyin fiyatı düşmedi, akaryakıt dahil olmak üzere. Şu anda her akaryakıt istasyonu bir vergi dairesi. Para kesiyorlar. Demek ki milleti kandırıyorlar. Geçmişte AK Parti ve MHP’ye oy veren kardeşlerim sizi kandırıyorlar. Bizi kandırıyorlarsa sandıkta bunlara ders vermek de sizin göreviniz.
İRAN AÇIKLAMA YAPTI, DIŞ POLİTİKADA YALAN OLUR MU: Asgari ücrete neyse bizim büyük baskılarımız sonucu asgari ücreti 4 bin 253 lira yaptılar net miktar olarak. Bizim belediyelerde bu 4 bin 500 liradır, onu da ifade edeyim. TÜRK-İŞ’in açlık sınırı 4 bin 249 lira. Para eline geçmeden açlık sınırının altında kalacak bir asgari ücret. Zamların yarattığı tablo budur. Eğer gecenin karanlığında 21. Yüzyıl Türkiye’sinde insanlar ucuz emek kuyruğuna giriyorsa, eksi 2-3 derecede yağ kuyruğuna giriyorsa, bunun sorumlusu Saray şürekasıdır. Erdoğan ve ailesidir. Açık ve net herkesin bilmesini isterim. Bunlar bu devleti yönetemezler. Ben yine ülkemi sevdiğim için insanlar daha fazla mağdur olmasın gelecekte de aynı tablolarla karşılaşmayalım diye bir öneri yapmak isterim. Devam eden yer altı depoları ve üretim tesislerinin yatırımlarının süratle bitirilmesi lazım. Yeteri kadar süratle kaynak ayrılması lazım. Aynı tabloyla bir daha Türkiye karşılaşmasın diye. Konya Karaman Mersin arasında bağlantı hattının tesis edilerek bölgesel iletim hatlarının güçlendirilmesi lazım. İran’dan kaynaklı sorunların çözülmesi için doğu bölgelerini besleyecek iletim ve dengeleme alt yapısı gecikmeden tesis edilmelidir. İran bunu istiyor. İran’dan doğal gaz sadece bir gün kesildi. Sorunu İran’a atmaya çalıştılar İran açıklama yaptı. Ya dış politikada yalan olur mu? Yalan söylüyorsun, İran seni yalanlıyor ve sesin kesiliyor orada. Azerbaycan ile kesinlikle görüşmeye gidilmeli. Türkiye’nin mağdur olduğu bir transit tarife fiyatı var. Düşürülmesi lazım. Doğrudan çıkış verilmesi lazım. 2022-2023’te Azerbaycan’ın artırması ve özellikle 2023 sonrasında da Bakü Erzurum Tiflis boru hattından doğal gaz tedarikinin garanti edilmesi sağlanmalıdır.
TÜRK LİRASI BASMAK DIŞINDA İŞLEVİ YOK: ‘Yönetemiyorlar’ diyorum. Niye yönetemiyorlar? Çünkü istikrar yok. Yönetimde istikrar yok. Erdoğan yönetemediğini görüyor; faturayı bakanlıklara çıkarıyor, faturayı bürokratlara çıkıyor. Hazine Bakanı ‘değiştirelim.’ Sen talimatı sen verdin kardeşim. Sen talimatı veriyordun o da uyguladı zaten. Senin söylediğin üzerine bir şey mi söyledi? Hayır. Yeri geldi içine attı, ‘lanet olsun yapıyorlar ben bari sesimi çıkarmayayım’ dedi. Üç buçuk yılda üç tane Hazine ve Maliye Bakanı, 4 tane Merkez Bankası başkanı değişti. Merkez Bankası’nın hiçbir işlevi yok artık. Fiyat istikrarını sağlayacak kurum olmaktan çıktı. Merkez Bankası’nın tek işlevi kaldı matbaada Türk lirası basmak, başka bir işlevi yok, fiyat istikrarını sağlayan bir kurum değil. Yöneticileri iyi paralar alıyorlar, Saray’dan gelen talimatın gereğini yapıyorlar, ‘faizi indirin’ dedikleri zaman indiriyorlar, hiçbir şekilde Merkez Bankası yöneticilerinin akıllarını çalıştırma zorunluluğu yok zaten çalıştırılırsa görevden alıyorlar. Böyle bir tablo. Matbaadan para basacaklar, mesele bitmiş olacak.
KUL HAKKI YİYEN, KUL HAKKI YEMEYENE TAHAMMÜL EDEMEZ: TÜİK. Beş kişi gitti geldi. Sanki bunların tamamı geçici işçi. Ya kardeşim bunların hepsi görev yapıyor. TÜİK başkanı bizi içeri almamıştı, kapıya anahtarı koymuşlardı. Görevde kaldı, sırtı sıvazlandı ama sonradan da bir şey söyledi, ne hikmetse, ‘kul hakkı yemem’ dedi, ‘vay sen misin kul hakkı yemeyen, seni görevden alıyorum’ dedi ve aldı. Kul hakkı yiyen, kul hakkı yemeyene tahammül edemez. Bu işin gerçeği bu. ‘Benim altımda çalışıyorsan, sen de haram yiyeceksin, ben rüşvet alıyorsam sen de rüşvet alacaksın, ben yolsuzluk yapıyorsam sen de yapacaksın, beraber kirleneceğiz’ diyor. O nedenle tahammül edemedi ve aldı.
DEMOKRASİ İÇİN BİR ARAYA GELDİK: Bir stratejiden de söz edeyim. Saray ve şürekası, Erdoğan ve ailesi, onun çevresindeki insanlar, dolarla beslenenler, havuz medyasından beslenenler, köşeyi dönenlerden bahsedeceğim. Bunlar önce dediler ki ‘biz sistemi değiştirelim,’ AK Parti ve MHP, ‘ömür boyu biz bu işi götürürüz, nasıl olsa bunlar ömür boyu bir araya gelemezler, beş benzemezler bunların bir araya gelmesi mümkün değil, biz artık dilediğimiz gibi memleketi yönetiniz, vurgun yaparız, soygun yaparız, kimse de bize bir şey soramaz. Meclis? Meclis zaten bizim emrimize girer. Yargı? Yargı zaten bizim emrimize girer.’ Böyle düşündüler. Fakat biz muhalefet partileri olarak bir araya geldik. Birinci ezberlerini bozduk. Ne için? Demokrasi için bir araya geldik. İnsan hakları için bir araya geldik. Devletin saydamlaşması için bir araya geldik. Parlamentonun güçlü olması için bir araya geldik. Devletin bir kişiye teslim edilemeyeceğini bildiğimiz için bir araya geldik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarını korumak için bir araya geldik. Birinci ezberleri bozuldu. Sonra ikinci propaganda başladı. ‘Efendim bunlar bir araya geldiler ama bunlar kazanamazlar.’ Genel seçimlerde ve yerel seçimlerde kazandığımızı gördüler. İkinci ezberleri de bozuldu. Evet kazandık evet onların bütün hayallerini yıktık ama gençlere hayal kurma fırsatını tanıdık ve tanıyacağız. Onlar hayal kuramıyorlar şimdi panik içindeler, o nedenle hazmedemiyorlar, o nedenle baskıyı artırıyorlar. Şimdi üçüncüye başladılar. ‘Efendim bunlar kazanacaklar ama memleketi yönetemezler.’ Bunun propagandasını yapıyorlar. Vallahi de billahi de memleketi, bu güzel ülkeyi sizin takımınızdan çok daha güzel, çok daha adaletli ve namusuyla yöneteceğiz. Milletimin şahit olmasını istiyorum. Memleketi bunlardan çok daha güzel, akılla, bilgiyle yöneteceğiz. Kimsenin endişesi olmasın. Onun için söylüyorum. Geliyor gelmekte olan. Onun için korkuyorlar…
“SARAY SOSYETESİNİN KEYFİ YERİNDE”
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, elektrik faturası, CHP logosu ve “Ne elektrik faturası kesintisi ne fatura derdi… Saray sosyetesinin keyfi yerinde” ifadelerinin yer aldığı bir dövizi göstererek, “Son olarak bütün il ve ilçe başkanlarına söylüyorum. Bu pankartı afiş haline getirerek bütün il ve ilçe başkanlıklarına asacaklar” talimatını da verdi. Kılıçdaroğlu, grup toplantısı sonrası sosyal medya hesabından da dövizin görselini paylaştı.