CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yapılan AKP kongrelerinden dolayı “tam kapanma” kararı alındığını belirterek, “Ölüm sayıları 350, 360, 390’a çıktı. Bu bir cinayettir. Cinayete yol açanlar bunlardır. Sarayda oturanlardır. Aşı olsa bu kadar ölüm olmayacak. Nerede bu aşı? Sağlık Bakanı ayrı, Saray ayrı telden çalıyor… Yandaşına aşı yaptırdın. Vatandaş, gariban gureba? Ölürlerse ölsünler. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Bunlar devleti yönetmiyorlar, bunlar sarayı yönetiyorlar. Bunlara göre insan hayatının hiç önemi yoktur, herkes ölebilir yeter ki onlar sağ kalsınlar, herkes aç kalabilir, onların karnı yeter ki doyabilsin” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV ve Yön Radyo’nun ortak yayınında gazeteci Zafer Arapkirli’nin sorularını yanıtladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:
DEMOKRASİNİN OLMADIĞININ TESCİLİ: (1 Mayıs mesajı ve bugünkü müdahaleler) 1 Mayıs uzun mücadelelerden sonra elde edilen bayram. Emek harcayanların bayramı. Bu bayramın bayram havasında kutlanması benim en büyük arzum. Çok sayıda çalışan sendikalı değil. Hak talebinde bulunanların cezalandırıldığı süreç yaşıyoruz. Yeri geldiğinde sendikalar yeri geldiğinde siyasi partilerin haksızlıklar karşısında seslerini güçlü şekilde duyurabilecekler. Bugün bazı görüntüler var. 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenlere sarayın talebiyle şiddet uygulandığını görüyoruz. Bunlara asla ve asla izin vermemek gerekiyor. Zaten çiçeği burnunda olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da ‘1 Mayıs bayramı demokrasilerde kutlanır’ diyor. Demokrasi yoksa kutlanmaz anlamına geliyor. Sayın bakan da demokrasinin olmadığını tescil etmiş oluyor.
TÜRKİYE’DE HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ASKIDA: (Emniyetin görüntü çekme yasağı) Öyle bir genelge var, kamu görevlilerine duyuruldu. Bu genelge şu anlama geliyor: Türkiye’de demokrasi, anayasa, hak ve özgürlükler askıya alınmıştır. Tüm dünya duysun! Ne demek fotoğraf çekilmesin? Bunu yasaklayan düzenleme var mı? Yok. Çıkıyorsunuz keyfinize göre genelge yayınlıyorsunuz.
KİŞİNİN ÖZEL YAŞAMINA MÜDAHALE: (İçki yasağı karmaşası) Ben işi doğrudan doğruya esnaftan görüyorum. Bu esnaf satış yapacak. Bu satıştan gelir elde edecek. ‘Dükkanı kapat’, peki adam nasıl geçinecek? ‘Dükkanı kapat’ diyorsanız, ki haklılar kapanması lazım, sosyal devlette ‘ne sen ne çocukların ne ailen aç kalmayacaksınız’ demesi lazım. Bu sadece içki olayı değildir. Kişinin özel yaşamı ile ilgili devlet müdahale edemez. Anayasal kuraldır. Hangisine uydular ki buna uysunlar? Bu yasağın üzerine kendinize bir haklı gerekçe yaratmaya çalışıyorsunuz, yaratamazsınız.
TÜRKİYE AÇMAZLAR ÜLKESİNE DÖNÜŞTÜ: (Vatandaştan gelen dönüşler) Türkiye çok sorunlu süreçten geçiyor. Sosyal yaşamda da eğitimde de dış politikada da var. Türkiye açmazlar ülkesine dönüştürüldü. Sorunun olmadığı tek yer var, saray. Çünkü onlar kendi keyiflerine göre yaşıyorlar. Türkiye coğrafyası öyle değil. Sıradan yoksulluk değil, derin yoksulluk var. Bu ülkede on binlerce çocuk yatağa aç giriyorsa, o hepimizin sorunu olmak zorundadır. Önce sorunu saptamamız lazım. Biz bütün illere çoğu zaman çok sayıda milletvekilini gönderiyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız, sorunları saptıyor ve raporlara bağlıyorlar. Ben de Türkiye kamuoyuna taşıyorum. Bu ne getiriyor? Sorunu gerçek boyutlarıyla öğrenmiş oluyorsunuz. Sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin oturuyoruz. Bu partiyle yurttaşlar arasında güven ilişkisine dönüşüyor. 81 ile milletvekili arkadaşlarımız gitti ve röntgenini çekip getirdiler.
ÖNÜMÜZDEKİ YÜZYILA HAZIRLIK YAPTIK: (CHP’nin ülkeyi inşa reçetesi) Sadece bugüne değil, sadece on yıla değil, önümüzdeki yüzyıla hazırlık yaptık. 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi… Geçen yüzyılın acılarını, sevinçlerini gördük. Önümüzdeki yüzyıla nasıl bakacağız ve Türkiye’nin beş temel sorununu nasıl çözeceğiz. Şimdi yaşadığımız sorunları çözmek… Bakın 2018’in ağustos ayında bir basın toplantısı yaptım. Ekonomik kriz geliyordu, nasıl aşabiliriz, tek tek saydım, hükümete eleştiri getirmedim. Klasik CHP’ye eleştiriler arkasından pandemi geldi kriz buhrana dönüştü. Oturdum, nasıl atlatırız bunu, hangi önlemlerin alınması gerektiğini söyledim. Yine olmadı. Şimdi bakın yeni dönem. Yanlış üzerine yanlış yapıyorlar. Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Çifte standart uygulayan devlet yapısı ortaya çıkardılar. Maskeye ‘kuralına göre niye maske takmadın’ diye ceza yazıldı, kendileri kongre yaptı. İnsanların hayatlarını tehlikeye attılar. Bugün yine sokağa çıkma yasağı geldiyse, yaptıkları kongrelerdendir. Bunlarda vicdan var mı? ‘Sen ölebilirsin, yeter ki gel kongrede beni alkışla’ diyorsun. Vatandaşa ‘sokağa çıkma, kongrede ‘bak, tıklım tıklım doldu.’ Ne oldu sonuçta. Ölüm sayıları 350, 360, 390’a çıktı. Bu bir cinayettir. Cinayete yol açanlar bunlardır. Sarayda oturanlardır. Aşı olsa bu kadar ölüm olmayacak. Nerede bu aşı? Sağlık Bakanı ayrı saray ayrı telden çalıyor. ‘Aşı sıkıntımız var’, ‘ben böyle sıkıntıyı kabul etkiyorum.’ Beyefendi senin kabul edip etmemene mi bağlı? Nerede bu aşılar? Yandaşına aşı yaptırdın. Vatandaş, gariban gureba? Ölürlerse ölsünler. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Bunlar devleti yönetmiyorlar, bunlar sarayı yönetiyorlar. Bunlara göre insan hayatının hiç önemi yoktur, herkes ölebilir yeter ki onlar sağ kalsınlar, herkes aç kalabilir, onların karnı yeter ki doyabilsin.
OTORİTER REJİMİ YOLCU EDECEĞİZ: (16 Nisan referandumunda kitlesel eylem yapılmaması) Sarayın da tam istediği bu. ‘Olaylar çıksın, ben polisleri görevlendireyim, çok sayıda insan hayatını kaybetsin, ben OHAL ilan edeyim ve devleti yöneteyim.’ Bugünkü gösteriler anayasal hak değil mi? Anayasal hak. Silahsız ve saldırısız olacak. Böyle bir talebi kimin var bilmiyorum ama böyle bir talebi herkes kafasından silsin. Çünkü sandık gelecek. Demokratik yollarla bir otoriter rejimi yolcu edeceğiz. Acıya tahammülümüz yok.
BUNLAR DEVLETİ MAHVETTİ: (Seçim zamanı) Her zaman gelebilir çünkü devleti yönetemiyorlar. Sokaktaki vatandaş bunların devleti yönetemediğini gördü. Devlet yönetmesini bilmiyorlar. Bir devlet nasıl yönetilir bilmiyorlar. Çünkü liyakatli kadroları yok ettiler. Hangi aklı başında bir yönetim rüşvet alan kişiyi büyükelçi tayin eder? Bunlar devleti mahvettiler. Kim Dışişleri Bakanı? İbrahim Kalın mı? Fahrettin Altun mu? Herkes konuşuyor. Konuşmalar taban tabana zıt. Sağlık Bakanı ne diyor saray ne diyor? Dolayısıyla devleti yönetemiyorlar, ipin ucunu kaçırmışlar.
SİYASİ AYAK SARAYDA OTURAN: (Kendisinin tankların tepesinde fotoğrafının olmaması) Kim çektirdi? Erdoğan mı? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mı? Benimle aynı uçakta olan Hayati Yazıcı mı? İşin o cephesi farklı. O da tankların yanından yürüyerek geçseydi, niye geçmedi? Şu soru: 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu Raporu neden yayınlanmıyor? Yayınlayamazlar. Bu işin ortağı iktidar sahibi. FETÖ’cüleri devletin en kritik noktalarına getiren kimdi? Ben mi getirdim? O getirdi. ‘FETÖ’nün siyasi ayağı’ broşürümüzü toplatıldı, niye? FETÖ’nün siyasi ayağını arıyorsanız, bir numaralı sarayda oturan kişidir.
HAKSIZLIĞA SUSARSAM İNSAN OLAMAM: (Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine) Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Benim dostum olur, olmaz. Benimle aynı düşünceyi paylaşır, paylaşmaz. Birileri haksızlık yapar ben de susarsam ben insan olamam. Bazıları ellerini kollarını sallayarak çıkıyorlar. Bunlar sadece bunlar değil, Demirtaş, Kavala, askeri öğrenciler olmak üzere pek çok haksızlık var, boşu boşuna yatıyorlar içeride. Siz benim 16 Temmuz tarihinde TBMM’de yaptığım konuşmayı okuyun. ‘Gözaltına alınanlara sakın işkence yapmayın, yargılamaları adil yapın ve örnek olun, darbe girişiminde bulunanlara hukukun öngördüğü yasaları uygulayın’ dedim.
ERDOĞAN MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR: Bunlar eninde sonunda bu sandığı getirecekler. ‘Bu memleketi adaletle yönetmek istiyoruz’ diyeceğiz. Türkiye’nin çıkarlarını her yerde koruyacağız. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye için artık temel bir milli güvenlik sorunudur. Geldiğimiz nokta budur, bütün vatandaşlar farkında. Hani diyordu ki ‘bu yüzükten başka bir şey bulursanız, Recep Tayyip Erdoğan hırsızlık yapmıştır.’ Hangi yüzükten bahsediyoruz? 50 bin avroluk çanta taşınıyor.
BİR İŞİN BEŞ TANE SORUMLUSU OLAMAZ: (Davutoğlu ile Babacan ve ‘dostlarımız’ ifadeleri) Kinle, öfkeyle hareket ederseniz devleti yönetemezsiniz. Devleti yönetmek öç alma duygusuyla, önyargıyla yönetemezsiniz. Geçmişte herkesin eksiği, yanlışı olabilir ama kesin bildiğim bir şey var. Süleyman Şah Türbesi buraya gelmişse sorumlu yukarıda oturandır. Hangi görevde olursa olsun her işin bir sorumlusu vardır, beş tane sorumlu olmaz. Sayın Davutoğlu, istifa ettiği gün, onun hakkını yine ben savundum. Hangisi olursa olsun, halkın oyuyla gelmişse bir telefonla alamazsın görevinden. Gökçek’in de diğerlerinin de hakkını savundum. Adalet kişiye göre değişmez, ortama göre değişmez. Vicdanınınız sesini dinleyeceksiniz. Bir kişi vicdanının sesini dinleyemiyorsa o kişi devleti yönetemez.
AİLE BOYU DEVLET Mİ YÖNETİYORSUN: (Ülkedeki umutsuzluk) Her intiharın sorumlusu sarayda oturan zattır. İzmir’de bir kahveci intihar etti… Saraydaki yaşam ile büyük kentin varoşları arasında yaşam arasında dünyalar kadar fark var. Saraydan bakınca Türkiye, Türkiye’deki sorunlar görünmüyor. Bunlar Türkiye’yi yönetmiyorlar. Aile şirketi kurdular. Anonim şirket gibi yönetiyorlar. Anonim şirket bile böyle yönetilmez. Rektör tayin ediyorlar, rektör ailesinden birine teşekkür ediyor. Sen aileni, çoluk çocuğunu devletin işine niye karıştırıyorsun? Aile boyu devlet mi yönetiyorsun? Devleti tarumar ettiler bunlar. Fakir fukaraya ne verdi bunlar?... Her gelen bir şamar atıyor. En son Biden… Aslan gibi kükreyecekti sözde beyefendi, kedi gibi bile miyavlamadı. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönettiğini sanıyor.
DÜNYANIN DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR: Sağ sol kavramları 18. Yüzyıla ait. 18. yüzyıl kavramları ile 21. yüzyıl sorunları çözülemez. Demokratik dünya, otoriter dünya. Ülkeler demokratik rejimlerle mi, otoriter rejimlerle mi yönetilsin? Kavramlar çok değişti. Biz otoriter rejimleri değil, demokrasiyi savunmaya çalışmalıyız. Dünyanın demokrasiye ihtiyacı var.
HER SEFERİNDE BEN Mİ AKIL VERECEĞİM: (CHP’nin seçimlerdeki reçetesi) Atacağımız her adımı biliyoruz, Yarın seçim olacak gibi Türkiye’nin sorunlarını saptamışız. Sadece bu süreci anlatayım. Bu süreci rahat atlatmanın yolu 8 maddeden geçiyor. Önce saraydan başlayarak israfı önleyeceğiz. Kamu özel iş birliği, garanti verdiklerimizi kamulaştıracağız. Kontrollü bir şekilde Merkez Bankası para basabilir. CHP’li belediyelere yasak koydular. Aşıyı beceremediler. Aşı konusunda bizi yetkilendirsinler. Saray desin ki ‘CHP belediyelerine yetki veriyorum.’ Görün bakalım nasıl çözüyoruz. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yaşatmayız. Belediye başkanı arkadaşlarımla konuştum, biz bunu çözeriz. Belediye başkanı arkadaşlarıma dedim ki fakir mahallelerde veresiye defterini satın alın. Bizim belediyemizin olmadığı yerde Erdoğan, kaymakama talimat versin, ödeyin bu parayı. Yasak talimatı vereceğine fakir fukaranın açlığını nasıl çözelim onun talimatını versin. Her seferinde ben mi akıl vereceğim ona? Onun aklı yok mu? Niye sicil affını çıkarmıyorlar. ‘Şu sicil affını çıkarın’ dedik. Gün hesaplaşma değil, var olan sorunu aşma günüdür. Ve Merkez Bankası bağımsızlığını sağlamazsanız kimse size güvenmez. Bunlar ne yerli ne milliyetçiler. Bunlar dolar dostu adamlar.
BÜTÜN HAKSIZLIKLARI TELAFİ EDECEĞİM: (düzenden zarar görenler için) Kimse umutsuzluğa kapılmasın, bütün haksızlıkları gidereceğim, bütün haksızlıkları telafi edeceğim. KYK’dan kredi alan öğrencilerin borçlarını sıfırlayacağım, esnafın çiftçinin faizlerini sıfırlayacağım. Bütün bunların alt yapısı hazırlandı. Bütün bunların bir hafta içinde olacak. Bunlar devleti yönetemiyorlar, ceplerini düşünüyorlar. Londra bankalarına gidin bakın. 128 milyar dolar nereye gitti, kime gitti. Manav almadı, memur almadı, esnaf almadı, çiftçi almadı, kim aldı?