HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “20 yıldır iktidardalar ama hiçbir sorununun sorumluluğunu üstlenecek basireti, dirayeti, samimiyeti, dürüstlüğü göstermiyorlar.
31 Aralık gecesi tarihin en büyük zamları yapıldı. O zaman Ukrayna savaşı var mıydı? Verimli tarım arazilerine ağır maliyet nedeniyle ekilip biçilemez hale getirip, çiftçiyi tasfiye ederken yerlerine ithalat vurguncularının önünü açarken Ukrayna savaşı mı vardı? 3 yıl önceki tanzim satış kuyruklarında Ukrayna savaşı mı vardı?” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Sancar’ın gündeme ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle:
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü dün. 8 Mart aynı zamanda esas olarak kadınların mücadele günüdür. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi için kadınların bitmek bilmeyen baş eğmeyen, dur durak tanımayan mücadelelerinin günüdür. Dün bunu her yerde bir kez daha gösterdiler. Meydanlarda, fabrikalarda, barikatları tanımayarak, polisin gaz bombalarına aldırmayarak yine yürüyüşlerini gerçekleştirdiler. Direnişlerini ortaya koydular. Selam olsun hepsine. Kadın mücadelesi bize yol gösteriyor. Kadın mücadelesi bize ışık tutuyor. Direniş nasıl yapılır, özgürlük mücadelesi birlikte nasıl yürütülür bunu öğretiyor. Demokrasi ittifakı dediğimiz hedefe nasıl varabileceğimizi kadın mücadelesi her gün ve her alanda bir kez daha ortaya koyuyor. O nedenle hepsine buradan bir kez daha yürekten tebrikler, saygılar, minnet duygularıyla selamlar gönderiyorum.
“8 MART VESİLESİYLE CEZAEVLERİNDE BULUNAN BÜTÜN KADIN YOLDAŞLARA ÖZEL SELAMLARIMIZI VE SEVGİLERİMİZ YOLLUYORUZ”
Deniz Poyraz ve Garibe Gezer şahsında baskıya, zulme, ayrımcılığa, ırkçılığa, ataerkilliğe ve erkek şiddetine karşı özgürlük mücadelesi yürüten, bu uğurda hayatını kaybeden bütün kadınların önünde saygıyla eğiliyorum. Bugün özgür bir toplumun inşasının ancak kadın mücadelesiyle ve kadın özgürlüğüyle mümkün olacağına inanan binlerce kadın yoldaşımız, bu iktidar tarafından rehin tutulmuş durumdadır. Siyasetçiler, seçilmişler, parti üyeleri, kadın hareketi mensupları hepsi, cezaevlerinde bu faşist erkek iktidarı rejimi tarafından rehin alınmıştır. 8 Mart vesilesiyle cezaevlerinde bulunan bütün kadın yoldaşlara özel selamlarımızı ve sevgilerimiz yolluyoruz. Aysel Tuğluk’a, Ayşe Gökkan’a, Rojbin Çetin’e, Gülten Kışanak’a, Figen Yüksekdağ’a, Sabahat Tuncel’e ve ismini sayamadığım bütün kadın yoldaşlarımıza bir kez daha selam olsun. Kadınlar boyun eğmiyor. O nedenle bu ceberut devletin, bu erkek zihniyetin hedefi olmaya da devam ediyorlar. Son örnek, milletvekilimiz sevgili Semra Güzel’in linç kampanyası sonrası dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Burada evet, siyasi bir mücadeleyi hedef alan bir siyasi operasyon partimize karşı bir kumpas söz konusu ama seçilen kişi de bir kadın milletvekili. Kadın mücadelesinden gelen, burada emeği büyük olan bir sevgili yoldaşımız Semra Güzel. Bu tesadüf değil arkadaşlar. İktidarın HDP ve kadın düşmanlığını zaten biliyoruz ancak iktidarın hukuksuzluklarından söz eden siyasi muhalefetin de mesele HDP olunca hukuk varmış gibi davranması, hukuksuzlukta iktidarla bu konuda ortaklaşması asla kabul edilemez. Bu tutum mutlaka demokratik kamuoyu ve vicdanlarda kaygılı bulmuştur. Kadınlar bunu unutmayacaktır ve mutlaka bunun faturasını da bütün bu güçlere birlikte çıkaracaklardır. Evet, sevgili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması aynı zamanda kadın iradesinin ceberut erkek iktidarı tarafından yok sayılması anlamına gelmektedir. Kadınlar bunu böyle okumakta ve mücadeleyi de bu eksende yürütmektedirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, HDP yolundan ayrılmayacak. Hedefinden şaşmayacaktır. Demokratik siyaset bizim hayat alanımızdır. Varoluş zeminimizdir. Bütün bu zulme, baskına, her türlü yıldırma girişimine karşı kadın mücadelesinin bize tuttuğu ışıkla yolumuza devam edeceğiz ve bu düzeni, bu rejimi mutlaka hep birlikte değiştireceğiz.
“AÇLIK VE YOKSULLUK ÜLKENİN NEREDEYSE YÜZDE 99’UNU SARMIŞ DURUMDA”
Ekonomi komisyonumuz geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin zam raporunu açıkladı. Bu sistemin zamlarla nasıl bir talan rejimine dönüştürüldüğünü, yaşamın her alanında nasıl bir yıkıma neden olduğunu ayrıntılarıyla ortaya koydular. Zamlar arka arkaya geliyor. Sofra yangın yeri. Açlık ve yoksulluk ülkenin neredeyse yüzde 99’unu sarmış durumda. Bir avuç sermayedar, yandaş, rantçı, talancı dışında halk yoksullaşıyor. Açlığa mahkum ediliyor. Bakın TÜİK’in manipüle ettiği verilere göre bile 2018 Temmuz’u ile 2022 Şubat ayı arasında yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar elektriğe yüzde 237, doğalgaza ise yüzde 133 zam yapıldı. Benzer şekilde son üç yılda temel gıda ürünlerinde yaşanan zamlar, öyle yıkıcı ki örneğini hafta sonu gördük. Ayçiçek yağında stokların tükenmesi ve fiyatların daha da artması riski, mevcuttur. Yurttaşlarımız, bunu tehlikeyle karşı karşıyadır. O nedenle marketlere akın ettiler ama marketlerde kuyruklar oluştu. Çünkü, yağ satışı sınırlanmıştı. Yarın öbür gün başka gıda maddelerinde de aynı tabloyu yaşayacağımız kesindir. Ayçiçek yağında bu sistemde yapılan zam, yüzde 200’ü bulmuştur. Şu an yaşananlar, uçsuz bucaksız ayçiçeği ve buğday tarlalarını birer çöle, inşaat alanlarına çeviren iktidarın rant ve talan politikalarıdır. Yıllardır söylüyoruz tarımın desteklenmesi gerekiyor. Doğayla, toprakla barışık bir tarım politikası izlenmesi gerekiyor. Ama iktidar tarım alanlarını rantçılara, şantiyecilere, inşaatçılara; hepsi de yandaşı olan sermaye gruplarına peşkeş çekiyor. Böylece kendine yeten bu toplum, buğdaya, ayçiçeğine muhtaç hale getiriliyor ve ithalata mahkum ediliyor. Evet, bize bu tabloyu yaşatan bu iktidarın talancı politikalarıdır. Rantçı politikalarıdır. Bu politikaların temelinde savaş zihniyeti vardır. Her alanda, her şeye savaş açmış bir iktidar gerçekliği vardır. İşte biz de bu gerçekliği görmeli ve bu zihniyete, bu politikalara karşı en geniş birlikteliği oluşturmalı, mücadeleyi yükseltmeli ve kazanmaya giden yolu sonuna kadar açmalıyız. Buna gücümüz yetiyor. Buna hep birlikte inanalım.
“DEMOKRASİ İTTİFAKINI HER ALANDA İNŞA ETMEK İÇİN PROGRAMLARIMIZI HAYATA GEÇİRMEYE VE SONUÇ ALMAYA DOĞRU İLERLİYORUZ”
HDP bu toplumda; ekmeği, aşı, barışı, demokrasiyi sağlamak için yola çıkmıştır ve bu inançla her politikasını örmüştür. Geleceği görmüştür. Çareleri ortaya koymuştur. İşte çağrılarımızın ne kadar önemli olduğunu bugün bu yangın ortamı büyüdüğünde hep birlikte daha fazla görür olduk. O nedenle çağrılarımızı bıkmadan usanmadan yenileyeceğiz ama çağrıyla yetinmeyeceğiz. Çalışmalarımızı hızlandıracağız. Demokrasi bloğunu, demokrasi ittifakını her alanda inşa etmek için programlarımızı hayata geçirmeye ve sonuç almaya doğru ilerliyoruz. Bu konuda hiç kimsenin bahane, mazeret üretmeye hakkı yoktur. Ülke felakete gitmektedir. Felaket, her geçen gün büyümektedir. Fatura yoksul halka, emekçilere, kadınlara, gençlere çıkmaktadır. Bütün emekçiler, her türlü zulme maruz kalan bütün toplum kesimleri bu gerçekliğin farkına her geçen gün daha fazla varmaktadır. Varacaktır. Kurtuluş buradadır. Çıkış yolu budur.
“KENDİSİNE FAZLASIYLA YETEN BİR ÜLKEYİ DIŞA BAĞIMLI HALE GETİREN BU İKTİDARDIR”
Biraz önce AKP Genel Başkanı’nı dinlediniz. Yine bütün sorunların kaynağını başka faktörlere, özellikle dış gelişmelere bağladı. Kendilerinin hiçbir şeyde sorumluluğu yok. 20 yıldır iktidardalar ama hiçbir sorununun sorumluluğunu üstlenecek basireti, dirayeti, samimiyeti, dürüstlüğü göstermiyorlar. İyi bir şeyler olduğundan kendileri bunun sahibi ama her türlü felaket ve sorun, onların dışındaki sebeplerden kaynaklanıyor. Bu yalanla kandırmaya devam edeceklerini sanıyorlarsa büyük yanılıyorlar. Evet, bu yalanları artık kimse yemiyor. Bakın kendilerini şimdi neyle aklamaya çalışıyorlar? Ukrayna savaşı çıktı, o nedenle küresel piyasalarda kriz var, dünya çapında kriz var, enflasyon sadece bu ülkenin değil, dünyanın bir gerçekliği diye kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Peki o zaman soralım. 31 Aralık gecesi tarihin en büyük zamları yapıldı. O zaman Ukrayna savaşı var mıydı? Verimli tarım arazilerine ağır maliyet nedeniyle ekilip biçilemez hale getirip; üreticiyi, çiftçiyi tasfiye ederken yerlerine ithalat vurguncularının önünü açarken Ukrayna savaşı mı vardı? 3 yıl önceki tanzim satış kuyruklarında, Ukrayna savaşı mı vardı? Askıda ekmek kampanyası sırasında Ukrayna savaşı mı vardı? Kendisine fazlasıyla yeten bir ülkeyi dışa bağımlı hale getiren bu iktidardır. Daha geçen hafta zeytin bahçelerini talana açtılar. Ayçiçek bahçeleri yetmedi. Doğayı her alanda tahrip etmek yetmedi. Şimdi asırlık zeytin ağaçlarını yine bu rantçıların, talanına açmaya yönelik bir yönetmelik çıkardılar. Şimdi de gözlerini zeytinliklere diktiler. Ama halkımız, direniyor, insanlarımız bu talana karşı çıkmaya kararlı. Bu yönetmeliği uygulatmayacağız. Zeytinliklere sahip çıkacağız. Bu ülkenin toprağına, bu ülkenin suyuna, derelerine, üretimine, emeğine hep birlikte sahip çıkacağız.
“YAPTIKLARI KRİZ FIRSATÇILIĞI”
Yaptıkları tam bir kriz fırsatçılığıdır. Evet dünyada kriz var. Ama esas zihniyet, bu iktidarda krizi fırsata çevirmedir. Bunu pek çok alanda yaşadık gördük. Bundan önce de tecrübe ettik. Nerede kriz varsa bu iktidar hemen oradan fırsatçılık devşirmeye çalışıyor. Şimdi petrol fiyatlarında her gün yeni zamlar ilan ediliyor. Peki bunun gerçekten küresel piyasalardaki petrol fiyatlarının artışıyla doğrudan bağı nedir? Bakalım rakamlara geçen Ekim ayında daha petrolün varil fiyatı 80 dolar. 1 litre mazot kaç lira? 8 lira. Petrolün varil fiyatı bugün 130 dolar civarında. Yani artış petrol fiyatlarında yüzde 60. Peki motorinin litresi bugün ne kadar? 23 lira. Şimdilik. Her gün yeni zamlar geliyor, daha da artacak. Ekim ayına göre artış ne kadar? Yüzde 300. Evet, küresel piyasalarda petrolün varil fiyatı bu dört beş ayda yüzde 60’ yakın artmışken, bu ülkede petrol fiyatları yüzde 300’ün üzerinde artmış. Daha da artacak. Motorinin fiyatının artması, en başta çiftçileri vuruyor tabi. Ama petrol fiyatlarındaki bu büyük artış, her alana yansıyor. Zam olarak yansıyor ama gördüğünüz gibi temelinde soygun zihniyeti var. Fırsatçılık var. Dünyadaki gelişmeleri örnek gösteriyorlar. Gerekçe olarak dünyadaki bu artışı ortaya koyuyorlar ama arada beş kat fark var. Petrol fiyatlarının dünyadaki artışıyla Türkiye’deki artışı arasında beş kat fark var. Nereye gidiyor bu artış? Bu fark nereye gidiyor? Bu fark, talancılara, rantçılara gidiyor. Bir avuç sermayedara gidiyor. Faturayı kim ödüyor? Çiftçimiz ödüyor, halkımız, yoksullarımız ödüyor. Bu ülkenin yüzde 99’u ödüyor. Yüzde 1’in refahı artıyor, serveti büyüyor. Yüzde 99 açlığa, sefalete mahkum ediliyor. Bu düzen böyle gidemez. Sefaleti bitireceğiz. Ranta son vereceğiz. Bunun sözünü de bütün halklarımıza bir kez daha söylüyoruz.
“SAVAŞ ZİHNİYETİNE HEP BİRLİKTE KARŞI ÇIKABİLİRSEK İŞTE O ZAMAN BU İKTİDARIN DAYANDIĞI TEMEL SÜTUNU DA ORTADAN KALDIRIRIZ”
Evet, karşımızda çoklu bir kriz var. Bu çoklu krizin yönetim sistemiyle de çok doğrudan bir ilişkisi olduğunu verilerle ortaya koyuyoruz. Fakat daha fazlası da var. Bu ülkede bu hükümet sisteminin ve bu sistemi yürüten iktidarı besleyen yapısal nedenler var. Bu ülkede Kürt sorunu diye bir gerçeklik var. Kürt sorununda çözümsüzlük aynı zamanda güvenlikçi politikalar, savaş politikaları demektir. Savaş politikaları, güvenlikçi anlayış, aynı zamanda bu ülkede ayrıştırma, düşmanlaştırma, talan, sömürü, yoksulluk demektir. İşte o nedenle bu ülkeye barışı getirmek gibi büyük bir görevimiz olduğunu söylüyoruz. Bunun da ön şartı şüphesiz savaşlara hep birlikte karşı çıkmaktır. Savaş politikalarına, savaş zihniyetine, ayrıştırma, düşmanlaştırma uygulamalarına hep birlikte karşı çıkabilirsek işte o zaman bu iktidarın dayandığı temel sütunu da ortadan kaldırırız. Çünkü, bu iktidar bu sütun üzerinde duruyor. Bu sütunu çekin bu iktidar çökecektir. Bu iktidar çökerken aynı zamanda bunun yerine gelecek olanların da aynı zihniyeti farklı yöntemlerle sürdürmelerinin önüne de geçeceğiz. Eğer biz, yapısal nedenlere, tarihsel köklere iyi bakarsak, sorunları yaratan tarihsel yapısal sebepleri iyi görürsek sadece bu iktidarı, bu iktidarın dayandığı sistemi değil, bu ikisini besleyen rejim unsurlarını da değiştireceğiz. Bizim hedefimiz, bizim amacımız budur. Sadece iktidarı değil, sadece bu iktidarın dayandığı sistemini değil bu ülkeyi yüz yıldır savaşa, ayrıştırmaya, yoksulluğa mahkum eden rejim unsurlarını da değiştirmek istiyoruz. Yeni başlangıç derken bunu kastediyoruz. Güçlü demokrasi diyoruz. Büyük barış diyoruz. Bunlar olmadan yeni bir başlangıç, yeni bir inşa mümkün değildir. Biz de yeni başlangıcın ve in inşanın temelini demokrasi ittifakıyla oluşturmaya çalışıyoruz.
“EĞER YÖNETİM HALKI DÜŞÜNMÜYORSA O ZAMAN HALK, YÖNETİMİ BUNA ZORLAMALIDIR”
Gıda krizinin aşılması için, acil olarak tarımsal üretimi artırarak politikaların devreye sokulması gerekiyor. Bunun için çiftçilerin üretime dönebilmesi için tohum, gübre, mazot, elektrik ve sulama giderlerinin ihtiyaç sınırlarına kadar kamu tarafından karşılanması lazım. Bunun için bir düzenleme derhal Meclis’e getirilmeli. Çiftçiye verilen destek güncel döviz kuru baz alınarak hemen iki katına çıkarılmalı. Çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım, Kredi Kooperatiflerine 100 bin TL’ye kadar olan borçları hemen silinmeli. Kalan borçlar faizsiz olarak yeniden yapılandırılmalı. Akaryakıt başta olmak üzere tüm kalemlere ÖTV hemen kaldırılmalı ve yapılan tüm zamlar geri alınmalıdır. Vergide adaletin sağlanması için kurumlar vergisi artırılmalı ve servete duyarlı vergilendirme hayata geçirilmelidir. Geriye dönük vergi affı ve istisnaları gözden geçirilmeli ve bu yolla elde edilen haksız kazançların hepsi geri alınmalıdır. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet gibi temel ihtiyaçlar tek hane için ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz hale getirilmeli. Bu nedenle derhal elektrik dağıtım hizmetleri, kamulaştırılmalı. Yandaşlara peşkeş çekilen kamu ihaleleri derhal iptal edilmeli. Köprü ve otoyollar için yandaş şirketlere yapılan ödemeler hemen durdurulmalı ve buralar acilen kamulaştırılarak ücretsiz hale getirilmeli. Gerçek ve tüzel kişilerin bankalara olan kredi kartı ihtiyaç kredisi ve diğer tüm kredi borçları faizleri silinerek 2023 yılının sonun kadar ertelenmeli. Kamu bütçesinden işsizlere ve asgari ücretin altında geliri olanlara herhangi bir şart aranmaksızın güncel açlık sınırını tamamlayacak şekilde doğrudan temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Asgari ücret, insan onuruna yaraşır bir düzeyde acil olarak yenilenmelidir. Ekonomik kaynakları kara delik gibi yutan savaş ve çatışma politikalarına bir an önce son verilmelidir. Bunlar hayata geçirilmesi zor işler değil. Yeter ki halkı düşünen bir yönetim olsun. Eğer yönetim halkı düşünmüyorsa o zaman halk, yönetimi buna zorlamalıdır. Her alanda mücadeleyi büyüterek, birleşerek, birlikte güçlenerek yürürsek biz, iktidarı da değiştirmeden henüz bu talepleri hayata geçiririz. Bunları hayata geçiririz, iktidarı da göndeririz. Bu iktidarı gönderdikten sonra da adil, demokratik bir yaşamı inşa edecek gücü o zaman yönetime taşırız ve hep birlikte bu ülkeyi büyük barışla, demokrasiyle yönetme imkanlarını yaratırız. Buna inanalım. Yeter ki inanalım.”
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55