Birgün'den Sercan Meriç'in haberine göre, iktidarın dinci baskısı ve gericileşmenin geldiği nokta son örneğini Pegasus çalışanlarına yönelik sosyal linçte ve haklarında açılan soruşturmada kendisini gösterdi. Bir grup çalışan Kadir Gecesi’nde içki içtiği için hedefe oturtuldu. Linç girişimi önce sosyal medyada başladı. Pegasus, bu linç girişimi karşısında gericiliğin değirmenine su taşıdı ve söz konusu paylaşımla ilgili, “Pegasus Hava Yolları olarak, ilgili paylaşımda yer alan dini inanç, toplumsal düşünce ve fikirlere atfen rencide edici ifadeleri kesinlikle kabul edilemez buluyoruz. Bu çerçevede, konunun acilen şirketimizin etik-ahlak kuruluna aktarıldığını, gerekli aksiyonların ivedilikle alınacağını bildirmek isteriz” açıklaması yaptı.
Gericilerin sokaklarda içki içenleri taciz ettiği, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlayanların tebliğciler adlı gericiler tarafından kafir olarak nitelendirildiği, laiklik karşıtı ve şeriat propagandasının yapıldığı, cezaevlerinde bulunan tutuklu hükümlerin hangi dine mensup olduklarının araştırıldığı Türkiye’de, özel hayatlarında içki içen bir grup çalışanın hedefe konulması, İslamcı baskının da yansıması oldu. Tüm bu baskılara rağmen, çalışanlara yönelik büyük çaplı bir destek de sosyal medyada yankı buldu. Sayısız yurttaş, dinci baskılara boyun eğmeyeceğini ifade ederek, laikliği savunacağını belirtti.
Nakliyat İş Sendikası Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu paylaşımı yapan çalışanın işten çıkarıldığını ifade etti. Söz konusu paylaşımın sahibinin telefon üzerinden tehdit edildiğini açıklayan Küçükosmanoğlu, “Pegasus’un böyle bir karar vermeye hakkı yok” dedi.
Siyasallaşan yargı da dün harekete geçerek, paylaşım yapan kişiler hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' suçunu işlediklerini iddia ederek soruşturma başlattı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğünce tahkikat yürütüldüğü öğrenildi.
BAKARA-MAKARA YAPANLAR İYİ BİLİR'
Baskıları değerlendiren Akademisyen Yasin Durak dinin, gündelik hayatı bu denli istila ettiğinde esprilerin de konusu haline gelebileceğini ifade ederek, şunları söyledi: “Vaktiyle Bakara Suresi ile makara yapan bakanların partisine oy verenler de bunu iyi bilirler. Rastgele bir arkadaş grubunun kendi arasında gelişen bir espri sosyal medyadan devşirilen bir gündemle bu denli mesele ediliyor ve üstelik bu insanlar işlerinden edilip çalıştıkları kurum tarafından da kamuoyuna defansif açıklamalar yapılıyorsa eğer, ortada din ile ilgili bir hesap yoktur. İktidara ahdedilmiş mütecaviz pratiklerin ‘kutsal zaman’ varsayımının genişleyerek alan daraltmaya devam etmesidir söz konusu olan. Malum kutuplaşma siyasetiyle dindarlık saldırgan hale getirilmeye çalışılıyor. Ancak dinin böyle her şeye bulaştırıldığı, her şeyin mihengi haline getirildiği bir yerde dini olanın da kendini ayırt etme olanağı, hatta inanç düzleminde içtenlikle yaşanma imkânı dahi kalmaz. Bu nedenle dini duyguları konusunda gerçek bir ‘hassasiyet’ taşıyanlar varsa eğer, olur olmaz her şeyin din sosuna bulanarak açıklandığı, siyasette dinin bu denli araçsallaştırıldığı, böylesi sanal gündemlerin dahi aleti haline getirildiği bir dönemde artık inançları için bir müstehcenlik, bir mahremiyet algısı geliştirmeye başlayanlardır.”
'REJİMİN MEŞRUİYETİNİ GÜÇLENDİRME AMACI'
Akademisyen-Sosyolog Yavuz Çobanoğlu ise iktidarın kendi kurduğu rejimin kamusal alandaki meşruiyetini güçlendirmeye çalıştığını vurguladı. Kamusal alandaki bireysel yaşayış, kişisel tercihler ve hayat biçimlerini belirleyecek “toplumsal ölçeklerin” dinselleştirilmesinin önemli oranda tamamlandığını ifade eden Çobanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabi aslında bu ölçek bir ahlâkî terazi vazifesi görmekte. Ahlâkın norm koyma özelliğine talip oluyor. Böylece en basit olaylara dahi dinî açıdan bakan, dinsel zihniyet ve ahlâk şekilleri üzerinden değerlendiren insanlar çoğaldı. Dahası bu insanların çoğalması, hassasiyetleri de değiştiriyor.
Dinselleşen ahlâk bir dil ve söylem demeti üretiyor ve politikada asıl eleştirilmesi, üzerinde durulması gereken yerlerden insanları uzaklaştırıyor. Bu yüzden kendi Instagram hesabında yurtdışındaki bir ‘seks müzesinden’ fotoğraf paylaşan kadının ‘beş ay hapis cezası’ alması, İslâmcıların alkol tüketilen mekânlara ‘tebliğ’ etme mazeretiyle ziyaretleri, bir havayolu şirketi çalışanlarının kendi özel sosyal medya hesaplarında paylaştıkları fotoğraf yüzünden işlerinden olmaları gibi olaylar hep kamusal alandaki ahlâkî ölçütlerin değiştirilme çabaları üzerinden okunmalı. Oradaki görünürlülüğü örtmek, farklı ve alternatif yaşam şekillerinin önce olası özendiriciliğini sonra da varlığını meşruiyet sınırları dışına atmak amacındalar.”
'İŞTEN ÇIKARILMALARI KANUNA AYKIRI'
Pegasus’un bir çalışanı işten çıkarmasını değerlendiren İş Hukukçusu Avukat Dr. Murat Özveri ise “İşçinin sarhoşluk ya da uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle işten çıkartılabilmesi için ya işe sarhoş gelmesi ya uyuşturucu kullanmış olarak işe gelmiş olması lazım. İşyeri dışında işçinin içki içmesi, sarhoş olması, Kadir Gecesi ya da bir başka gecede bunu yapmış olması kendi değerler sistemini ilgilendirir. İşle ilgili bir olay değildir. İşveren de bu nedenle haklı ya da geçerli fesih yapamaz. Yasal sistem açısından bu işçilerin bir ay içerisinde arabuluculuğa başvurup işe iade ya da kıdem-ihbar tazminatları için dava açmaları gerekir. İşçinin bu nedenle işten çıkartılabilmesi için eylemi iş yerinde yapmış olması ya da iş yerine sarhoş olarak gelmiş olması gerekir. Hiçbir biçimde halklı ya da geçerli fesih nedeni olamaz” dedi.